Bağımsızlık Demokrasi Özgürlük Eşitlik Birlik

Alzheimer

40 yaşına geldiğinizde 75 yaşında bir çocuğunuz olsa ya da annebabanız bir gün sizi tanımasa ne hissederdiniz? Evet, çoğumuzun korkulu rüyası “alzheimer” (alzaymır) bu ayki konumuz.

Alzheimer ilk olarak 1907’de Dr. Alois Alzheimer tarafından yayımlandı. Kocasıyla ilgili aşırı kıskançlık hezeyanları bulunan 51 yaşındaki bir kadın hastada, bellek başta olmak üzere yüksek beyin fonksiyonlarında bozukluk saptandı. 4.5 yıl yaşayan bu olgunun otopsisinde, beyinde günümüzde tanımlanan değişiklikler görüldü. Yani beyin hücreleri içinde ve çevresinde anormal protein birikimi, beyin gri maddesinde küçülme…

Alzheimer hastalığı (AH), beyin hücrelerinin normalden daha erken kaybına bağlı gelişen bir demans (bunama) türüdür. Yaşlılık dönemi hastalığıdır. Beynin belli bölgelerinin (düşünme-öğrenme-hafıza ile ilgili) zaman içinde hasarlanması sonucu bellek bozukluğu ile başlayıp zamanla entelektüel faaliyetleri etkileyen, davranış bozuklukları-psikolojik sorunlara yol açabilen ve ileri dönemde kişinin günlük işlerini yapmasını engelleyebilen bir rahatsızlıktır.

Hastalığın nedeni tam olarak bilinmiyor. Ancak beyin hücrelerinde (nöron) protein (beta- amyloid, tau) birikimine ve hücreler arasında iletişimi sağlayan maddelerin (meraklıları için öğrenme ve bellek gibi yüksek beyin fonksiyonlarında önemli asetil kolin) üretiminde azalmaya bağlı geliştiği düşünülmekte.

Başlıca risk faktörleri yaş ve genetik faktörlerdir. AH sıklıkla 65 yaş üstünde görülür. 65 yaş üstü nüfusun % 5’i alzheimer tanısı alırken, her 5 yılda bir risk 2 kat artmaktadır. Hastalık % 2-5 oranında genetik geçiş göstermektedir. Ailesinde AH bulunan kişilerde risk % 30 olarak bildirilmiştir. (Bu ifadenin korkutucu olduğunun farkındayım, basitleştirelim… Harvard verilerine göre 65 yaşındaysanız AH riskiniz % 2, ailenizde AH varsa % 2.6; 70 yaşında risk % 5, ailenizde AH varsa % 6.5. Burada dipnot; genetik testlerin ileride alzheimer hastası olacağınızı tespit etme imkânı yok, sadece düşük veya yüksek riskli olduğunuzu belirtebilir. Yani bu gene sahip olmanız AH açısından yüksek riskli olduğunuzu gösterir, ancak ileride sizde % 100 AH gelişeceğini söyleyemez.)

Diğer risk faktörleri ise; kadın cinsiyet (kadınlarda ortalama yaşam süresi erkeklerden uzun olduğu için J), kafa travması, depresyon, düşük eğitim düzeyi, erken histerektomi, hipertansiyon, diyabet, hipotiroidizm, sık sık uzun süreli genel anestezi, alkol alışkanlığı, miyokard infarktüsü olarak sıralanmaktadır. Enflamasyonun AH’ye neden olduğu, non-steroid antiinflamatuar bileşiklerin AH’nin gelişme riskini azalttığı ileri sürülmektedir.

AH, yavaş ilerleyen beyin hasarıyla seyreden bir hastalıktır. Belirtileri de beyindeki hasarla bağlantılı olarak zamanla şiddetlenir. Hastalığın ilk ve en önemli bulgusu, “giderek artan unutkanlık”tır. (Burada dipnot: Yaşlılardaki her türlü unutkanlık bir doktor tarafından değerlendirilmelidir.) Hastalığın erken dönemlerinde anahtarları kaybetme, isim-eşyaların yerini unutma, yemeğin altını açık unutma, randevuları kaçırma gibi basit unutkanlıklar görülür. Kişi 5 dakika önce sorduğu soruyu tekrar tekrar sorabilir ama şaşırtıcı biçimde gençliğini ayrıntılarıyla hatırlayabilir. Ruh hali değişkendir (aniden ağlayıp sinirlenebilir), karar vermede zorlanır (erken dönem AH).

Zamanla bellek kaybı ilerler ve unutkanlığın derecesi de artar. Evin yolunu, odaların yerini karıştırır, oğlunu babası-kızını annesi sanır. Yemek pişirmek, giysi seçmek (kat kat giyinir, farklı renk çoraplar giyer) gibi basamaklı işleri yapmada zorlanma, soyut düşünme becerisinde kayıp, günlük aktiviteleri yerine getirememe, geçmişteki becerilerini kaybetme (örgü öremez, enstrüman çalamaz, tuvalete gidemez), zaman-mekân algısında bozulma (günün hangi saatinde olduğunu karıştırma), konuşma-dil sorunları (kelimeleri bulamaz, “tarak” yerine “saçımı tararım” gibi ifadeler kullanır, yeni kelimeler uydurur), eşyaları yanlış yerlere koyma (ayakkabıyı buzdolabına) gelişir, aile bireylerinin bakımına muhtaç hale gelir. Aşırı heyecanlı-sinirli, takıntılı-şüpheci olma, dürtüsel hareketler, halüsinasyonlar, gerçekle hayali karıştırma gibi ruhsal sorunlar da görülür (orta dönem AH belirtileri).

İleri dönem AH’de halüsinasyonlar ve ruhsal sorunlar şiddetlenir, şüphelenme sonrası çevreye şiddet uygulayabilir. Yeme-yutma güçlüğü, kilo kaybı-aşırı yeme bozukluğu, konuşma kaybı, idrar kaçırma gibi bellek ve davranış bozuklukları görülür.

AH tanısı, nörolog ve psikiyatr tarafından kişinin problem çözme, dikkat-dil becerilerini değerlendirdikleri birtakım psikolojik testler yardımıyla konur. Tanıda beyin aktivitelerini resimleyen PET (pozitron emisyon tomografi), beyin görüntülemek için MR (manyetik rezonans) – BT (bilgisayarlı tomografi) gibi tarama yöntemleri de kullanılır. Genetik testler, AH’nin gen kusuruna bağlı gelişip gelişmediğini belirtir.

AH tedavisinde tam şifa günümüzde maalesef mümkün değil. Tedavi, süreci yavaşlatmak, hastaların şikâyetlerini azaltmak ve davranışlarını düzeltmeye yöneliktir. “İlaç-psikolojik destek-egzersiz ve beslenmenin düzenlenmesi” şeklindedir.

Sıklıkla kullanılan ilaç “Namenda: kolinesteraz inhibitörü”dür. Hastanın günlük işlerini daha rahat yapabilmesine, aile bireylerine bağımlılığını azaltmaya yarar. LMTX adlı başka bir ilacın (tau proteinlerine etkili) tedavide etkinliğine dair çalışmalar halen sürüyor.

AH’de Akdeniz usulü beslenmenin, sütsüt ürünleri, kırmızı et-tavuk-hindi-balık-yumurta-nohut-kuru fasulye-yeşil mercimek, badem-ceviz-fındık gibi yağlı tohumlar, sızma zeytinyağı-tam taneli tahıllar-bulgur, taze meyve-sebze önerilmektedir. Rafine ve şekerli gıdaların hastalığın ilerlemesine neden olduğu, yeterli düzeyde omega-3 alımının AH riskini azalttığı ileri sürülmektedir.

AH’de temel sorun, “bellek kaybı ve bilişsel faaliyetlerde bozulma”dır. Bu nedenle bilişsel işlevleri artıracak aktiviteler yapmak hastalığın ilerlemesini yavaşlatabilir. Dans etmek, müzik dinlemek, düğün gibi önemli anıların kaydını izlemek-fotoğraf albümlerine bakmak, çocuk veya evcil hayvanlarla vakit geçirmek, kitap okumak (dinlemek), sosyal faaliyetlere katılmak gibi… Biz Çerkeslerde AH maalesef sık görülmekte; bunun nedenlerinden biri, özellikle kadın hastalarda, gelinin geldiği evde kayınvalidenin köşesine çekilip günlük ev işlerini bile yapmaması, özellikle evli kadınlarımızın sosyal hayattan soyutlanması olabilir.

AH’de hasta yakınlarının da psikolojik destek alması, hastaya yaklaşım konusunda eğitilmesi son derece önemlidir. Örneğin, hasta gerçek dışı olayları anlattığında onun düşüncelerini değiştirmeye çalışmayın, bu durum hastada stres oluşturabilir; hastanın algısına ortak olun ve sakin davranın.

İleri dönemlerde bireysel tedavi yaklaşımlarının daha yüz güldürücü sonuçlar vereceği tartışılmakta. Örneğin, moleküler-genetik profilleme, nörogörüntüleme (ileri MR uygulamaları) ile hastalığa yatkınlığı belirleme, beyin-omurilik sıvısı veya kanda bazı özel maddelerin tespitiyle erken tanı, hastaya uygun hayat ve beslenme tarzıyla, yeni geliştirilen beyni uyarma teknikleriyle (transkranial manyetik uyarım, doğru akım uyarım gibi) süreci yavaşlatmanın mümkün olabileceği ileri sürülmekte.

AH’de belirtiler ortaya çıktığında beyindeki yıkım sürecinin artık belli bir seviyeye ulaştığını ve geri döndürülemediğini biliyoruz. Hastalık aslında klinik tanı konmasından 15-20 yıl önce başlıyor. AH tanısı almadan önlem almak gerekiyor. Orta ve erken yaşlılık döneminde hayat tarzı-beslenme değişikliği, zihinsel-fiziksel egzersizlerle alzheimer’dan korunma sağlanabilir.

Yukarıda saydığımız risk faktörleri içinde değiştirilebilir olanları, özellikle kalp-damar hastalıklarının gelişmesini önleyebilirsek demans ve AH riskini azaltabiliriz. O halde:

* Sigara-alkol gibi alışkanlıklarımızı bırakalım.

* Yüksek tansiyon, diyabetten korunalım, en azından kontrol altında tutalım.

* Meyve-sebze-balık-zeytinyağı içeren Akdeniz usulü beslenelim.

* Fiziksel egzersiz yapalım (yüzme, tenis, her gün yarım saat yürüyüş).

* Zihinsel egzersiz yapalım (kitap- gazete okuyun). Bir ara moda olmuştu, her gün bulmaca çözmek zorunda değilsiniz, örgü örün, bir müzik aleti çalmayı veya yeni bir dili öğrenin, yani beyninizi kullanın – onu yorun lütfen.

AH, gelişmiş ülkelerde ölüme neden olan hastalıklar arasında kalp rahatsızlıkları, kanser ve inmeden sonra dördüncü sırada yer almakta. 21 Eylül “Dünya Alzheimer Günü”, haziran ayı “Beyin/Alzheimer Farkındalık Ayı”, en uzun gün olan 21 Haziran “Farkındalık Günü” ilan edilmiştir. Alzheimer farkındalığı oluşturmak için #GoPurple (AH rengi mor) etiketiyle, sosyal medyada alzheimer’ın rengi “mor”u içeren fotoğraflar paylaşılmaktadır.

Farkında olun! Kendiniz ve çevreniz için şu işaretlere dikkat edin ve varlığında lütfen bir nöroloji uzmanına başvurun:

* Günlük hayatı etkileyecek tarzda unutkanlık

* Planlama-hesaplamada zorlanma

* Önceden sorunsuz yapılabilen becerileri yapamama

* Zaman-yerleri karıştırma

* Görüntüleri algılamada zorlanma

* Konuşma ve anlamada sorun yaşama

* Eşyaları kaybetme ve çevresindekileri suçlama

* Yargılama ve karar vermede güçlük

* Sosyal aktivitelerden çekilme

* Kişilik ve davranış değişikliği

Aklı başında, sağlıklı günler dileğiyle…

Kaynaklar:

http://www.sevdasarikaya.com

http://geriatri.dergisi.org/uploads/pdf/pdf_ TJG_510.pdf

https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC6073093/

http://geneltip.org/upload/sayi/85/GTD-00683.pdf

https://www.alz.org/national/documents/brochure_basicsofalz_low.pdf

http://www.ctf.edu.tr/stek/pdfs/62/6207.pdf

https://www.health.harvard.edu/mind-and-mood/alzheimers-in-the-family

Dr. Hajbeviko Fatma Yılmaz
Dr. Hajbeviko Fatma Yılmaz
20 Ocak 1977’de Kayseri Pınarbaşı’nda doğdum. İlkokulu Kayseri Ahmet Paşa İlkokulu’nda, orta-lise eğitimimi Kayseri Nuh Mehmet Küçükçalık Anadolu Lisesi’nde aldım. Tıp eğitimimi 2000 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde tamamladım. Uzmanlık eğitimimi, İÜ İstanbul Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim Dalı’nda 2014’te tamamladım. 2019 yılında Türk Nöroloji Derneği Nöroradyoloji Diploması’nı aldım. Türk Tabipler Birliği, Türk Nöroradyoloji Derneği ve KAHEV üyesiyim.

Yazarın Diğer Yazıları

Okula uyum süreci…

Büyümenin ve farklı bir ortama adapte olmanın en somut hali okula başlamak sanırım. Hepimiz öyle ya da böyle o sıralardan geçtik ve çok şey...

Seyahatin yan etkisi: Jet-lag

Bu dünyada yaşayacaksanız gezegenin dönüşüne ayak uydurmak zorundasınız! Uzun süreli uçuş yapan veya vardiyalı, özellikle gece çalışanlar hemen anladı ne demek istediğimi... Sadece insanlar değil, doğadaki...

Sıcak ve güneşli günlerden merhaba…

Ağustos ayı, tatil-güneş-gezme derken ammannn dikkat, çarpılmayın! Havaların mevsim normallerinin üstünde seyretmesi bir yana, pandeminin acısını çıkarırcasına sürekli gezme planları yaparken güneşin olumsuz etkilerinden...

Sosyal Medyalarımız

4,890BeğenenlerBeğen
1,353TakipçilerTakip Et
4,000TakipçilerTakip Et

Son Yazılar

- Advertisement -spot_img