Dioskourlar (Kastor ve Polydeujes kardeşler), Troya prensi Paris’in kaçırdığı güzel Helene’in kardeşleridir. Yunan baş tanrısı Zeus ile Leda’nın çocukları olarak anılırlar. Leda, aslında Lakedaimon kralı Tyndareos ile evliydi. Bu nedenle Dioskourler “Tyndarydoi, ya da Tyndareosoğulları olarak da adlandırırlar.
Dioskourlar; “Argonautlar” veya diğer bir değişle “Altınpost Seferi” olarak adlandırılan, Yunanistan’nın Argos kentinden, Argos adlı gemi ile Karadeniz’in doğu sahilleri kıyısında yer alan Kolkide’ye yaptıkları efsanevi yolculuğa katılmışlardır.
M.Ö. 9. yüzyılda yaşadığı sanılan Homeros, İlyada destanında, kız kardeşleri Helene ağzından onlar için şöyle diyor:
“Gözleri dört dönen öbür Akhalıları görüyorum şimdi,
Çok iyi tanırım onları, sayabilirim adıyla sanıyla.
Bir anadan doğma iki komutan kardeşimi
göremiyorum amma
atları iyi süren Kastor’u, iyi güreşen Polydekes’i.”1
“Bazılarına göre Dioskurias, Kastor ve Pollux, Amphitus ve Thelmhius tarafından kurulmuştur.” (Plinius, Naturalis Historiae, VI, V,15-182
“Bugün de bilinmekte olan Dioskurias’a göre bu şehir Spartalı Cercius ve Amphitus tarafından kurulmuştur. Bunlar Castor’un arabacıları ve Heniokhi’nin de kurucularıdır.”3
“Dioskouri” diye anılan Kastor ve Pollux kardeşler, “Argonautike” diğer bir değişle “Altınpost Seferi” olarak bilinen, Agos şehrinden Kolxida ülkesine yapılan tarihi yolculuğa katılanlardır.4
Kafkasya sahilindeki Henioxi kabilesinin, Anadolu’ya kolonizasyonu da onlara izafe edilmektedir.
Ama asıl ilginç olanın, bu kardeşlerden aynı zamanda Kalais ve Zete olarak ta söz edilmesidir:
“Kalais ve Zetes, yani Boreasoğulları; Kastor ve Polydeukeus, yani Dioskurlar.”5 Boreas, mitolojide Titanlar soyundan Kuzey Rüzgârları Tanrısı’dır. Boreas Dağı da ona aittir.
Ama asıl ilginç olan ise şudur; “Kaukasos: Bir zamanlar Kronos tarafından öldürülmüş olan bir çoban. Zeus onun anısına Boreas Dağı olarak adlandırılan yere Kaukasos adını verdi.”6
Yunan Mitolojisi en büyük kahramanı için de şöyle der; “Herakles, silah kullanmayı Kastor’dan öğrendi.7
Kalais ve Zetes, mitolojide Harpyialar ile ilişkilendirilir. “Kapkaççı kızlar” demekmiş…8
“Ҧаара”(paara) Abaza dilinde “kaçırmak” anlamındadır ve genelde” kız kaçırmak“ anlaşılır; рҧаара” (rpaara) ise “onları kaçırmak”; kelimeyi “Harpaayt” şeklinde söylersek, “bizi kaçırdılar” anlamında kadınların söylediği bir sözcük olur.
Ayrıca, Harakı: Yüksek anlamına gelirken, “Harak(ı)lıs”: “Yüksekten geçme” anlamı kazanır ki bu da Herakles’in Kafkas Dağları’nın zirvesinden Prometheus’u kurtardığı söylencesi ile uyumluluk sağlar. Bunlar ilginç benzeşimler, yorumlara açık…
Kolxida’nın “Altın Ülkesi “olarak anıldığını da aklımızda tutarak; Abaza dilinde, “Kolxida”: “Parça altın yeri” ve “Korxita”: “Derede/suda altın var” anlamlarına geldiği de unutulmamalıdır.
Mitolojideki bu söylencelerden sonra tarihsel söylemlere bakalım.
“İskurya veya İskurçe, on iki mil ötede olup, eski bir kalesi ve limanı vardır. İskurya adı, Kastor ile Poloks adlı iki kardeşin yapmış oldukları söylenen ve eskiden meşhur bir şehir olan Diokuria’nın kısaltılmış şeklidir. Bir tarafında İpos, diğer tarafında Giane ırmakları akan bu şehre daha evvel Sevastopol ve Stefanos’a göre, Kolhis kralı Aedas tarafından yapılmış olduğundan Eya denirdi. Sokhum, İskurçe’den yirmi sekiz mil uzakta olup çok iyi bir liman şehridir.”9
“Mitridat, Fase ovasını geçerek Kafkas eteklerinde sahilde son büyük şehir olan Dioskurias’ta kışı geçirdi.”10
“Dioskurias (İskuriye) burnundan sonra dağlar kıyıdan ayrılmakta ve hafif meyl ile anfiteatr halinde Kolkid bölgesi öne yayılmaktadır. Bundan sonrası rutubetli ve yağmurlu Fas (Bioni) vadisi başlamaktadır.”11
“Mitridat küçük ordusuyla M.Ö. 66-65 kışını, yukarı bölgenin fakir kabilelerinin sahil Yunan ticaretiyle mallarını mübadele ettikleri önemli bir birleşme yeri olan Dioskurias’da geçirmişti. Burada 70 lehçe konuşuluyor, 300 tercüman istihdam ediliyordu.”12
“.. S. Andre ve Simon, Oset’in içlerine girerek Postrafor ve Bosfor adını taşıyan bir siteye girdiler, orada büyük mucizeler yarattılar ve birçok kimseyi vaftiz eyledikten sonra oradan ayrılarak Abhazya’ya geldiler. Bugün Tzhum denilen Sebaste şehrine vararak Allah’ın kelamını vaaz ettiler ve birçoklarına kabul ettirdiler.”13
“Sebastopolis adının Gürcüler’in Tzhum’u ile aynı olması doğru olamaz, zira bütün müelliflerce Dioskuris veya İskuria olarak bilinen Sebastaopolis, Kodor’a paralel akan ve İskuria burnunda denize dökülen küçük bir çayın kenarında bulunuyordu.”14
“Sebastopolis kenti eskiden Dioskourias olarak adlandırılıyordu ve Milētos’luların kolonisiydi.”15
“Astelephos’tan Dioskourias’a döndükten sonra ise, yaklaşık Keltler’in Alpleri kadar yüksek olan Kaukasos Dağı’nı gördük. Burada Kaukasos’un bir zirvesi gözükmektedir –zirveye Strobilos adı verilmiştir– ve Promētheus’un, Zeus’un emriyle Hephaistos tarafından burada zincire vurulmuş olduğu efsanesi anlatılır.” “Trapezous’tan şimdi Sebastopolis olarak adlandırılan Dioskourias’a kadarki mesafelerin toplamı 2.260 stadia ’dır.”16
“Plinius’a (nat. VI. 4. 14; 5. 15) göre, Phasis Irmağı’nın kuzeyinde yer alan ırmaklar Chorien, Rhoan, Penius, Charieis ve üzerinde Dioskourias kentinin kurulduğu Anthemus’tur.” (ayrıca bk. Strab. XI. 2. 18 c. 499)17
“Kent, Argonautlar’ın seferine katılan Dioskuroslar şerefine, Kafkas Dağları’nın batı ucunun denize yaklaştığı yerde kurulmuştur.”18
“Appianos’a (Mithr. 101) göre, Dioskouriaslılar kentin efsanevi kurucuları olan Dioskuroslar’a özel bir saygı beslemekteydiler. Aynı şekilde Hellenler, Dioskuroslar’a olan hürmetleri nedeniyle, bu kentin adını olduğu gibi muhafaza etmişlerdir. Fakat Romalılar, söz konusu kentin adını Sebastopolis olarak değiştirmişlerdir.” “Dioskuroi, Zeus’un delikanlıları anlamında olup, tanrının Leda’yla birleşmesinden doğan Castor ve Polluks adlı çocuklarıdır. Erhat 19894, 104 vd.”19
“Arrianus (l. c.), daha sonra Dioskourias kalesi ve kentteki garnizona değinir. Arrianus’un, İS. 131 yılındaki seyahati sırasında, burada konuşlanmış olan askerleri denetlediği, kalenin hububat stokunu kontrol ettiği ve kalenin surlarıyla hendeğini teftiş ettiği yerler günümüzde su altında kalmıştır.”20
“Mela’ya (I. 111) göre, Iasōn’la sefere çıkan Castor ve Pollux (Dioskuroi) tarafından bizzat kolonize edilmişti.”, “Strabōn’a (XI. 2. 11 c. 496 dn. 5) göre, Kolkhis kentlerinden biri olan Dioskourias, Heniokhoi kavminin topraklarında kurulmuştu.”21
“Artemidoros’a göre Akhalar Kerketler’in güneyinde, şimdiki Tuapse ile Soçi kentlerinin arasında uzanan yaklaşık 500 stadia uzunluğundaki kıyıda yaşıyorlardı”. “Heniokhlar, komşuları ve soydaşları Akhalar ile korsanlık yapıyorlardı.”22
Bugün, Abazaların “Akhpa, yani “Akh oğlu” ailesinin de varlığı göz önünde bulundurulmalıdır.
Yerleri Soçi’de bunlunan Sadz bölgesidir.
“Prof. Dyonan’ın bulduğu ve yayınladığı bu levha da (Biblos’tan (Ц) bronz levhası), “MÖ. XIX. yüzyıla dayanır. Levha bronzdan yapılmış olup, boyu 15.5 cm., eni 14 cm., kalınlığı ise 1 mm. dir”. (levha 5. (ц). Prof. G. F. Turçaninov’un yazdığına göre, levhada 14.5 satırdan oluşan yazıda, 202 hece ve 7 rakamdan oluşan bir yazı bulunmaktadır. MÖ. 1900’lü yıllara denk gelen levhanın çözümlenmesinde, bir cümlede şunu okuyoruz:
“Sana has olan Apsnı beldesi, hatta eski vatan Akua’da karışıklık oldu.”23
Bu cümlede geçen Akua, kuşkusuzdur ki, bizim bugün Akua (Sohum) diye isimlendirdiğimiz, Abhazya Cumhuriyeti’nin başkenti olan Sohum şehridir.
Sayın Osman Bleda’nın, Sayın Ali Çurey’e yazdığı, 3 Ekim 1990 tarihli mektubundan bir bölümü de buraya not edelim:
“Elimde İngilizce bir kitap var, adı “İbranilerden Önce Filistin”, 1963 yılında yayınlanmış, yazarı Emmanuel Anati, Eski Mısır’da Hiksos devrine değinen bölümde HİKSOSLAR KİMLERDİ? Sorusunun altında uzun uzun açıklamalar yapılmış. Bu millet hakkında çok şey biliniyor da hangi millet oldukları bilinmiyor. Yazar, bu bilgilere ve arkeolojik buluntulara dayanarak ve başka tarihçi ve arkeologların eserlerinden alıntılar göstererek HİKSOS hanedanını kurmuş olan insanların HİTİT ya da Kafkas kökenli olabilecekleri sonucuna varıyor.”24
Abhazya’da ve Diaspora’da Sohum şehrinin tarihi ile ilgili yazı yazanlar, kuruluş tarihini genelde şu tespite göre yorumlayıp kabul ediyorlar;
“MÖ. 6. ve 5. yüzyıllarda Abhazya kıyılarındaki yerli yerleşik temelinde eski Yunan şehirleri Dioskuria (Sohum), Gienois (Oçamçıra yakınları), Triglit (Gagra), daha sonraları MÖ. 3.-2. yüzyıl Patiunit (Biçvinta) ve diğer şehirler kuruldu.”25
Yukarıda yer alan, bilinen tarihi bilgilere rağmen, Akua (Sohum) şehrinin yaşı konusunda “BİN” yıllık; bu maalesef “çok küçük” bir yanlışlık, hep yapılıyor.
Şu gerçeği artık biliyoruz, tüm dünya biliyor, kabul ediyor; Homeros destanlarına inanan Heinrich Schliemann, İlyada’yı defalarca okuyup Troya kazılarını başlatarak (1871-1874), bir efsaneyi tarihi bir gerçeğe dönüştürmüştür.
Sakız Adası’nda yaşayan Homerosoğulları’na Yunanca, “değneğini tutarak destan okuyanlar” anlamına “rhapsodoi” deniliyordu.26 Bugün Abazaca, “rhapxayüı” dendiğinde “onları bize okuyan” olur ki, bu da ilginç bir tesadüf!
Tarih boyunca, savaşlar sonucu tahripler, sualtında kalmalar, diğer doğal afetler, yer değişimleri, yeniden inşalar, vs. Bunlar dünyadaki tüm şehirlerin başına gelenlerdir.
Ionyalı hemşerimiz Homeros’a biz de inanalım ve Dioskuria’nın kurucularının Kastor ve Pollux,-Mitoloji, kardeşlerin Kafkasya kökenli olduğunu dolaylı bir şekilde itiraf ediyor-“Dioskouri” kardeşler olduğu kabul edilmelidir.
Kafkasya’nın eli, Ionya’dan önce Troya’ya uzanır!
Troya savaşını MÖ 1300 olarak kabul edersek, Turçaninov’un Biblos tableti çözümlemesini de göz önünde bulundurarak, Abhazya halkının da o ülkede daima var olduğu gerçeğini bilerek, buna en az 200 sene ekleyerek ulaştığımız M.Ö. 1500 ile M.S. 2019 tarihlerini esas kabul ederek, AKUA’nın, 3520 yaşında olduğunu göğsümüz gere gere, rahatlıkla söylemeliyiz;
Ben AKUA, yaşım 3520!
Kaynakça:
1-İlyada, Homeros, Eski Yunanca aslından çevirenler: Azra Erhat-A. Kadir, İş Bankası Kültür Yayınları-İstanbul-XI. Baskı-2019, III. Bölüm, s.236-242
2-Antik Kaynaklarda Karadeniz Bölgesi, Adem Işık, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara-2001, s.108
3-Kaynak no: 2, s.200
4-Mitoloji Sözlüğü, Yunan-Roma, Pıerrre Grımal, Çeviri: Sevgi Tamgüç, Redaksiyon: Cenap Karakaya, Sosyal Yayınları, İstanbul-1997, s.87-93
5-Kaynak no: 4, s.87-93
6-Kaynak no: 4, s.367
7-Kaynak no: 4, s. 254 b
8-Kaynak no: 4, s.229 a
9-Pontos Tarihi, Per Minas Bıjışkyan, Çeviren: Hrand D. Adreasyan, Çiviyazıları, İstanbul -1998, s.145-6
10 -Yakın Şark IV. 2.Bölüm, Ord. Prof. Şemseddin Günaltay, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara-1987, s.519
11-Kaynak no: 10, s.316.
12-Kaynak no: 10, s.523
13-Gürcüstan Tarihi, Gürcüceden Çeviren: Marie Felicite Btosset, Çeviren: Hrand D. Adreasyan, Notlar ve Yayına Hazırlayan: Erdoğan Merçil, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara-2003, s.41
14-Kaynak no:13, s.42.dn.205
15-Arrıanus’un Karadeniz Seyahati, Hellence Aslından Çeviren ve Yorumlayan: Murat Arslan -s.21
16-Kaynak no: 15, s.23, s.35
17-Kaynak no: 15, s.79
18-Kaynak no: 15, s.80
19-Kaynak no: 15, s.80
20-Kaynak no: 15, s.82
21-Kaynak no: 15, s.88
22-Çerkeslerin Kökeni, Prof. Dr. Aytek Namitok, Çeviren; Aysel Çevikler, C. I. KAFDAV Yayınları Ankara-2003, s.43, s.46
23-Kafkasya’da Bulunan Antik Eserlerin Keşfi ve Yazılarının Çözümlenmesi, Prof. G. F. Turçaninov, Yayına hazırlayan: Mahmut Bi, KAFFED Yayını, Ankara-2006, s.117
24-Sözcüklerin Dilinden -Adigeler, Ali Çurey, 2. Baskı-İstanbul-2006, s.68
25-Gürcistan’da Etnoğrafik Yolculuk, Otar Miminoşvili-Çiviyazıları/Mjora, İstanbul-1999, s.136
26-Kaynakça no:1, s.xiii Harita kaynak: Ancient Perspectives, Maps and Their Place in Mesopotamia, Egypt, Greece and Rome, Edited by Richard J. A. Talbert, 2012