Pınarbaşı’na Deniz geliyor!

0
1083

Mart sonunda yapılacak yerel seçimlerde herkes yaşadığı ilçenin, kentin yönetici adaylarının kimler olacağını merakla beklerken özellikle sosyal medyada paylaşılan bir adaylık haberi pek çok kişiyi heyecanlandırdı. Kayseri’nin Pınarbaşı ilçesi adayıydı bu heyecanı yaratan…

1864 sürgünüyle Osmanlı topraklarına yerleştirilen ve 1980’li yıllara kadar içine kapalı bir toplum olarak yaşayan Kafkas halkları için önemli bir bölge Pınarbaşı; bugün büyük kentlere göçlerle nüfus yoğunlukları azalsa da 66 Çerkes köyü var Uzunyayla’da. Uzun yıllar önce Pınarbaşı’nda yöneticilik yapan isimler arasında Loğzade Mahmut Efendi, Domaniç Mahmut Efendi, Mecit Yağan akla ilk gelenler.

Pınarbaşı’nın sorunlarını çözmeye aday olan Deniz Yağan projelerini anlattı.

***

“Türkiye Cumhuriyeti’ni oluşturan halkların Anadolu mozaiğine katılımlarında birbirini ötekileştirmeyen ve halkların kardeşliğini önkoşul olarak tanımasıyla özgün kültürlerini yaşamalarına olanak sağlayacak her türlü ortamın hazırlanmasına hizmet edeceğiz”

Deniz Yağan

1963 doğumlu; ilkokulu Pınarbaşı’nda, orta ve lise öğrenimini Kayseri’de tamamladı. Evli ve üç çocuğu olan Deniz Yağan, Pınarbaşı-Kazancık’ta tarım ve hayvancılıkla uğraşmakta. Mart 2019’da yapılacak yerel seçimlerde CHP’den gelen teklifi kabul ederek Pınarbaşı Belediye Başkanlığı’na aday olunca 2015 yılında kazanarak sürdürdüğü Pınarbaşı Ziraat Odası Başkanlığı görevinden istifa etti.

***

-Pınarbaşı belediye başkan adaylığınızı kutluyoruz. Daha önce siyasetin içinde miydiniz, adaylık süreci nasıl gelişti?
-Yaşam her boyutuyla siyasettir, içinde olmamak mümkün değil, ancak adaylık süreci görev verilmesiyle ilgili bir süreç. Talip olmadım ama verilen görevden de kaçmadım.

-“Maalesef ilçemiz her geçen gün kan kaybediyor; hem ekonomik olarak hem de nüfus olarak. Amacım, ilçe halkı arasında hiçbir ayrıma fırsat vermeden, elbirliği içinde ilçemize eski canlılığını kazandırmak. İlçemizi kalkındırmak. Bu konu da Ziraat Odası Başkanlığım boyunca edindiğim tecrübelerden de faydalanarak Pınarbaşı ilçesine uygun projeler tasarlıyorum” demişsiniz; yeni iş alanları yaratmayı nasıl gerçekleştireceksiniz?
-Bölgenin kendi potansiyellerini harekete geçireceğiz; bu bölge, tarım ve hayvancılık bölgesi. Bu alanlarda kamusal avantajları sonuna kadar kullanacağız.

Bölgeyle ilgili kararlar elbette orada yaşayanların katılımıyla alınacak

-Mahalle meclisleri oluşturulması, yerelden yönetime katılım perspektifine ilişkin partinizin ve sizin yaklaşımınız nedir? Bölgeyle ilgili kararları yerelde tartışarak almak gündeminizde mi?
-Yerel Yönetimler Yasası’ndan sonra oluşan sosyal coğrafyada halkın tamamının sözüyle ve düşünceleriyle katılımını sağlamak için bütün kanalları açacağız. Bölgeyle ilgili kararlar elbette ki bölgenin yaşayanlarının ortak katılımıyla sonuçlandırılacaktır.

-“Artık su akıp bizler bakmıyoruz. Çiftçimiz sulu tarıma adapte olmuş durumda. 10 bin 500 çiftçimiz var, 6 bin 500’ü aktif çiftçi olup daha bilinçli tarım yapmak arzusundalar” açıklamasını yapmışsınız. Su tüm dünyada sorun; bölgede su problemini nasıl çözdünüz, geleceğe dair neler öngörüyorsunuz?
-Bölgemiz coğrafi özellikleri nedeniyle su kaynaklarının doğuş bölgelerinden olup mevcut su kaynaklarının verimli kullanılmamasından dolayı oluşan ekonomik kayıpları ortadan kaldıracak projeleri hayata geçirmeye çaba sarf edeceğiz. Yaşadığımız coğrafyada insanların ortak çabalarını dünyadaki gelişmelere paralel evrensel boyutlara taşıyabilmek adına tüm gerekenleri ortak düşünüp hayata geçirmek için birlikte üreteceğiz.

-Karahalka, Karakuyu gibi daha yüksekte olan köylerdeki su problemine ilişkin planlamanız var mı?
-Amerika’yı yeniden keşfetmeyeceğiz, Hititler bu problemi o zaman nasıl çözdüyse biz de bugün aynı yöntemlerle bu sorunu aşmaya çalışacağız.

“Üretimden tüketime uzanan ekonominin militarizasyonu!”

-Temiz tarım, üretici ile tüketici arasında direkt ilişki sağlanması konusunda projeleriniz var mı?
-Temiz tarım ve hayvancılık denince ilk akla gelen ‘organik tarım ve hayvancılık’tır. Günümüzde dünyanın en temel sorunlarının başında genetik müdahalelerle üretilmiş bitki ve hayvan çeşitlerinin insan sağlığı üzerinde oluşturduğu olumsuz etkiler ve bunların sonucunda ortaya çıkan çaresiz ölümler gelmektedir. Dünyanın bu sorun karşısında ulaştığı sonuç; kanser olduktan sonra tıbben çare aramak değil, ‘kanser olmama konusunda gereken önlemleri almak’ şeklinde kalıcı kabul görmektedir. Bu durumun farkında olarak yapılması gerekenler konusunda oldukça kapsamlı bir programımız var.
Üretici ile tüketici arasındaki zorunlu ilişkinin bugün karşı karşıya bulunduğu durum dramatik bir rant ilişkisidir. Dünyada bizdeki örneğine gelişmemiş ekonomiler dışında rastlamak olası değildir. Üretim ve tüketim boyutunda direkt bulunan biri olarak bu durumu anlatabilecek bir tanım bulamıyorum. Bunu izah etmek için ekonomik literatürde nasıl bir deyim kullanılabilir dersek; “üretimden tüketime uzanan ekonominin militarizasyonu” demek dışında kurala bağlı bilimsel bir tanım bulamayız. Sorunu bu şekilde tahlil ettiğimizde çözüm kendiliğinden ortaya çıkıyor diye düşünüyorum.

-Pek çok bölgede kullanılmayan alanlar güneş enerjisi panellerine ayrıldı. Uzunyayla böyle bir yatırım için uygun mu?
-Yaşadığımız coğrafyada yenilenebilir enerjiyle ilgili oldukça yoğun alanlar bulunmakla birlikte ülkedeki enerji politikalarındaki tutarsızlıklar sonucu bu potansiyel, ekonomik kazanım haline dönüştürülemiyor. Dünyada yenilenebilir enerjinin tarım alanlarındaki kullanımının önemini biliyoruz ve bunun bölgemiz için en yoğun şekilde kullanımını sağlamak için her şeyi seferber edeceğiz.

-Çöplerin ayrıştırılarak toplanması pek çok belediyenin hedefleri arasında. Bu konuda okullarda, mahalle bazında eğitim verilmesi, atıkların düzgün toplanıp yeniden değerlendirilmesi konusunda hedefleriniz var mı?
-Çöplerin geri dönüşümüyle ilgili ülkemizde kat edilen mesafe ciddi bir noktaya ulaşmıştır. Bu gelişmeleri bölgemizin şartlarına en uygun şekilde verimli hale dönüştürmeyle ilgili çalışma olmazsa olmaz noktasına ulaşmıştır.
-Örneğin Karakuyu’da Hitit Barajı bulundu, çevresinde antik buluntular olduğu tahmin ediliyor. Kültür Bakanlığı ile bu buluntuların açığa çıkarılması ve Kültepe gibi bölgenin turizme kazandırılması konusu gündeminizde mi?
-Tabii ki bölgemizdeki antik yapıların bize bıraktıkları mirasın farkındayız; bunun turizme kazandırılması için gerekli bilimsel ve arkeolojik boyutlarını gün yüzüne çıkartmak için gerekli çalışmaları programlamak gerekiyor.

-1864’teki sürgünle bölgeye yerleştirilen Kafkas halklarının yanı sıra Alevilerin, Avşarların dil ve kültürlerini yaşatabilmeleri için kurslar, sergiler açılması, desteklenmesi konusunda projeleriniz neler?
-Türkiye Cumhuriyeti’ni oluşturan halkların Anadolu mozaiğine katılımlarında birbirini ötekileştirmeyen ve halkların kardeşliğini önkoşul olarak tanımasıyla özgün kültürlerini yaşamalarına olanak sağlayacak her türlü ortamın hazırlanmasına hizmet edeceğiz.

-Zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederiz. Başarılar diliyoruz.

Önceki İçerikSemerkov Şubat 2020
Sonraki İçerik“Bu ağıdı yazarken büyüdüm”
Erdoğan Yılmaz
1959 yılında Pınarbaşı-Kayseri’de doğdu. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nde lisansını 1984’te tamamladı. Gerek yurtiçinde gerek yurtdışında pek çok mimari yapı proje ve uygulama alanında mimar olarak çalıştı. Bahçeşehir Üniversitesi bünyesinde Milli Eğitim Bakanlığı seçmeli ders kitaplarından Adığabze Doğu Diyalekti’nin ilk modülünün hazırlanmasında yer aldı. Adığabzeden yaptığı çeviriler pek çok internet sitesinde ve Jıneps gazetesinde yayımlandı. 1980’den itibaren çeşitli dönemlerde İstanbul Kafkas Kültür Derneği bünyesinde halk dansları ekibinde görev aldı. 2018-2019’da İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin “Türkiye’de Kültürel Çoğulluğun Bağımsız Araştırmacıları ve Sivil Toplum Kuruluşları İçin Ağ Oluşturma ve Eğitimi”ne katıldı. Aralık 2018’den bu yana Jıneps gazetesi yayın kurulu üyesidir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz