Drama yöntemiyle Adigece

0
871

İstanbul Kafkas Kültür Derneği’nde (İKKD) iki yıldır yaratıcı drama yöntemiyle Adigece Doğu Diyalekti dil kursları veren Karadzuk İlkay Karaduman, tiyatro bölümünden mezun. Daha sonra drama liderliği eğitimini tamamlayan Karadzuk İlkay, 15 yıldır tiyatro ve drama eğitmenliğini sürdürmekte. Kayseri’de kurduğu, drama yöntemiyle dil çalışması yapan Guğe Tiyatro Grubu (19-50 yaş) ile iki kez Uluslararası Adige Abhaz Tiyatro Festivali’ne katılan eğitimcinin İKKD’de şu sıralar iki ayrı Adigece sınıfı mevcut. Jıneps okurlarına hem eğitimci Karaduman’ın dil eğitiminde kullandığı drama yöntemini hem de öğrencilerini tanıtmak istiyoruz…

Yaratıcı Drama: Bir eğitim-öğretim yönetimidir. En genel tanımla, yaparak, yaşayarak öğrenmedir. Birçok teknik kullanır. Üç aşamadan oluşur: Isınma, asıl çalışma ve değerlendirme.
Isınma: Katılımcıların rahatlaması, tanışması ve işbirliğine geçmesi hedeflenir. Dramanın bu ilk aşamasında kullanılan temel teknik “oyun”dur. Asıl çalışmada hedeflenen konuya yönelik ve onu destekleyen oyun ve alıştırmalar ile başlangıç yapılır.
Asıl Çalışma: Atölyenin amacına yönelik (bu, bir dilin seslerini ya da harflerini öğrenmek de olabilir, matematikte bir konu ya da kişisel gelişime yönelik bir çalışma da olabilir) çalışmaya başlanır. “Asıl çalışma”da kullanılan temel teknik daha çok “doğaçlama”dır.
Değerlendirme: Bu son aşamada lider, tüm katılımcılardan, atölye çalışmasını nasıl bulduklarına yönelik geri dönüşler alır. Lider bu teknikle programında gruba yönelik düzenlemeler ve esnemeler yapabilir.
“Yaratıcı Drama” yöntemi, kullandığı birçok teknikle, kişilerin rahatlamasını, işbirliği yapmasını ve eğlenmesini sağladığı için öğrenme kalıcı olur. Günün stresinden kurtulan katılımcılar, yaratıcılıklarını kullanmaya başlar. Öğrenmenin estetik ve eğlenceye dayalı olması kişilerin bir sonraki derse istek ve heyecanla katılımını sağlar. Özellikle Adigecenin seslerini, bilmeyen bir gruba bu yöntemle öğretmeye kalmak, heyecanı, coşkuyu ve isteği canlı tuttuğu için etkilidir.

“Adigece bana kaybettiğim büyüklerimi, çocukluğumu hatırlatıyor”
Ayşen Dağıstanlı: Ankara doğumluyum, 52 yaşındayım. Çocukluğumda büyükler kendi aralarında Adigece konuştular ama Türkçe aksanımız düzgün olsun kaygısıyla bizimle konuşmadılar. Adigece bana kaybettiğim büyüklerimi, çocukluğumu hatırlatıyor. Anadilimin konuşulduğu her ortamda kendimi iyi hissediyorum. İleride ulaşmak istediğim büyük bir hedefim yok, ancak şu an İlkay Karaduman gibi bir hocayla ve çok anlaştığım arkadaşlarımla bir araya gelmiş olmanın bir şans olduğunu düşünüyor, oluşturduğumuz kurs ortamını devam ettirmek istiyor ve öğrenme çabamızı seviyorum.
Bu 2. senemiz. Haftada 2-2.5 saat ders alıyorum, onun dışında çalışma fırsatım olmuyor. Şu anda başlangıç düzeyindeyim; ancak hedeflerim şunlar: Benden biraz daha iyi bilen akrabalarımı, öğrendiğim kelime ve cümlelerle şaşırtmak 🙂 Günlük yaşantımda en az 10-15 cümleyi devamlı kullanmak, yazıp okuyabilmek. Çıkarmakta zorlandığım sesleri kusursuz telaffuz edebilmek. Konuşulanları daha iyi anlamak. Bildiğim kelimelerin sayısını artırmak ve aklımda kalmasını sağlamak.
Kursa başladığımızda hepimizin Adigece düzeyi birbirine yakındı, ancak evde çalışmaya zaman ayıranlar ile Adigece altyapısı daha sağlam olanlar bir senenin sonunda diğerlerine göre daha büyük ilerleme kaydettiler, başta aramızda az olan fark giderek açıldı. Yine de beraber öğrenmekten keyif alıyor ve çabamızı sürdürüyoruz.
Drama ile dil öğrenme öncelikle enerjik ve eğlenceli bir ortam yaratarak öğrenme ve kursa devam etme isteğimizi artırdı. Sonrasında doğru sesleri çıkarmak ve kelimelerin aklımızda daha kolay kalmasını sağlamak konusunda büyük yararı oldu. Bence özellikle çocuklar ve gençler için normal öğretime göre çok daha etkili ve daha yaygın kullanılması gereken bir yöntem.

“Dil, kültürün yegâne taşıyıcısı ve korumamız gereken ata mirası…”
Baki Baykaldı: Kayseri Pınarbaşı’nda doğdum. 20 yaşındayım. Kayseri şehir merkezinde yaşadığım için Adigece öğrenemedim. Ancak dili olmayan toplum yok olmaya muhtaçtır. Bu çerçevede baktığımız zaman anadilimizi öğrenme yükümlülüğümüz var. Dil, kültürün yegâne taşıyıcısı ve korumamız gereken ata mirası… Dilimizi kaybedersek Çerkeslik namına pek bir şeyimiz kalacağını düşünmüyorum.
Adigecede henüz başlangıç düzeyindeyim. Akıcı bir şekilde iletişim kurup okuma-yazmayı hedefliyorum. Klasik dil kursuna da daha önce katıldım. Drama şeklinde eğitimi merak ettim. İkisini kıyaslayacak olursak devam ettiğim drama kursu çok daha samimi ve hareketli. Ama eski klasik kurs bilgi açısından daha yoğundu. Ortalama üç aydır, haftada bir gün, üç-dört saat şeklinde çalışmaya devam ediyoruz. Kursta öğrendiğim şeyleri günlük hayatta pratiğe dökmeye uğraşıyorum. Ayrıca internetten dil üzerine çalıştığım zamanlar da oluyor.

“Adigece benim için ‘Onu Türkçe anlatamam’ denen fıkraları anlayabilmek demek”
Gupzeyşe Berkcan Bilgi: Kayseri-Uzunyayla Jamırzey (Hayriye) Köyü’ndenim. 21 yaşındayım. İstanbul’da doğup büyüdüm. Adigece benim için anadil demek. Annemin babamın dilini anlamak demek. “Dur şimdi onu Türkçe anlatamam” denen fıkraları anlayabilmek demek. Uzaktan izlediğim hoş sohbetlere dahil olmak demek. Adigeceyi her şeyden önce aile içinde kullanabilmek için öğreniyorum. Annem babam kendi aralarında ve akrabalarımızla, aile dostlarımızla konuşurken Adigece kullanıyor. Sebeplerden biri, bu muhabbetlere dahil olabilmek. Bir diğer sebep ise Adigecenin kaybolmasının önüne geçebilmek. Bu dilin bir sonraki kuşağa aktarılmasında pay sahibi olabilmek…
Şu an çok temel düzeydeyim ancak hedefim Adigeceyi akıcı bir şekilde okuyup yazabilmek. Bu ilk defa bir dil kursuna gelişim. Drama yöntemiyle eğitim yapıldığını duyduğum için bu kursu tercih ettim, böylece Adigeceyi daha hızlı ve eğlenceli bir şekilde öğreneceğimi düşündüm. Bu yöntemin diğerlerinden farkı, alfabe, gramer, kelime bilgisi gibi teorik kısımların yanında drama egzersizlerini de içermesi. Bu sayede konuşmamızı da geliştiriyoruz ve sadece kitap dili değil konuşma dilini de öğrenmiş oluyoruz. Haftada 3-4 saat ders yapıyoruz. Kurs saatleri dışında da hocamızın verdiği ödevleri yapıyorum, bunun yanı sıra evde annem ve babamdan bir şeyler öğrenmeye çalışıyorum.

“Drama yöntemiyle dil öğrenmek daha keyifli, daha kalıcı oluyor”
Hande Hartoka Yılmaz: Uzunyayla, Yeniyapanlıyım. İstanbul’da doğdum, 50 yaşındayım. Henüz başlangıç seviyesinde olan Adigecede orta-iyi düzeyine ulaşmayı hedefliyorum. Daha önce de klasik yöntemle öğreten bir Adigece kursuna katıldım. Kendimi anadilimde daha iyi ifade edebilmeyi öğrenmenin farklı bir yolu olabileceğini düşünerek bu kursa başladım, 2 yıldır devam ediyorum. Drama yöntemiyle dil öğrenmek daha keyifli, daha kalıcı oluyor. Dilimizin zorluğu, seslerin doğru çıkarılması. Biz bu yöntemle, haftada 3 saat birlikte çalışarak, daha çok tekrar yapıyoruz ve ilerleme epey hızlı oluyor.

“Dünyanın her yerinden insanlar güzel dilimizi öğrenmeye çalışırken biz niye unutalım!”
Işıl Hergül: Duğ’lardanım. Bursa’ya bağlı, eski adı Dümbe olan bir Adige köyünde doğdum. 7 yaşına kadar orada yaşadım. Çok uzun yıllar dedem ve babaannemle birlikte yaşadığım için Adigece anlayabiliyor ve konuşabiliyordum. Şu anda biraz anlıyor, okuyup konuşabiliyorum. Beş yıl önce babam alzheimer olduğunda, sonradan öğrendiği Türkçeyi unutup sadece Adigece konuşunca içimi bir hüzün ve pişmanlık duygusu kapladı. Okuma-yazma öğrenip tekrar konuşabilmeyi istedim. O zaman yaşadığım yerde buna olanak bulamadım. İnternetten kendi çabamla bir şeyler yapmaya çalıştım. Üç yıldır İstanbul’dayım ve kurslara katılma imkânım oldu.
Güzel okuma ve yazmayı, akıcı konuşabilmeyi çok arzu ederdim. 65 yaşındayım. Bu nedenle biraz geç kaldığımı hissediyorum. Umarım gençlere öğrenme konusunda örnek olabilirim. Haftada 2-3 saat derslere katılarak, evde tekrarlar yaparak çalışıyorum. Klasik kursların okuma ve yazma için, dramanın sesleri doğru çıkarma ve pratiği ilerletme konularında daha etkin olduğunu düşünüyorum. Dramada konuşma konularının günlük hayatta karşılaşabileceğimiz olaylardan seçilmesinin pratiğin artması için uygun bir uygulama olacağı kanaatindeyim. Vücut dilini kullanma, doğaçlamalar, ses eğitimi gibi metotlar da buna yardımcı oluyor. Bulunduğumuz rollerin içine giriyor, hızlıca düşünerek kelimeleri hatırlıyor ve kullanıyoruz. Öğrenirken eğleniyoruz da… Dünyanın her yerinden insanlar güzel dilimizi öğrenmeye çalışırken biz niye unutalım! Haydi gençler, umudumuz sizlerde. Adigeceyi siz yaşayacak ve yaşatacaksınız…

“Dili yok olan toplum yok olur”
Şık Talih Altınışık: Kayseriliyim. 53 yaşındayım. 12 yaşındayken Ankara’ya taşındık. Adigece anadilim. Vatanında yaşayamayanlar, özellikle büyük şehirde yaşamlarını sürdürüyorlarsa anadillerini konuşamıyorlar; konuşmadığında da dili unutuyorsun. Dili yok olan toplum yok olur; yok olmamak için Adığabze bilmemiz gerekiyor. Anadilimi geliştirebilmek için önce Kiril Alfabesi’ni kendi kendime öğrendim. Daha sonra Şokul İlhan dernekte ders verdi, ona katıldım. Şu an biraz hata yapsam da yazabiliyor ve okuyabiliyorum. Hâlâ öğrenmeye devam ediyorum. İstanbul Kafkas Kültür Derneği’nin Adigece konuşma grubundayım. Salı akşamları İKKD’de toplanarak, başka bir dil katmadan, kalbimizdekini Adigeceyle, dilimizle söylemeye çalışıyoruz. Karadzuk İlkay da drama yöntemiyle dil öğretiyor. Dersine ben de katıldım. Özellikle Türkçede olmayan sesler için drama yöntemiyle Adigece öğrenmek bence daha uygun.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz