Yıllar yıllar boyunca sanki hiç yaşanmamış gibi kolektif bilinçaltımıza itmeye çabaladığımız,
Bugün bile, arada bir yarım ağız birkaç cümle söylersek, sanki suç işlemiş gibi dudaklarımızı ısırdığımız, görünürde umuma yönelik, hakikatte ise Gönen-Manyas Çerkesleri Sürgünü’ne neden olan genelgenin ilan edildiği 2 Mayıs 1923 neden bu kadar önemlidir?
Neydi o genelgenin daha mecliste görüşülmeden uygulamaya konan ilk üç maddesinin anlam itibariyle içeriği?
1– Anadolu İhtilâl Cemiyeti’nin gönderdiği soygunculardan her hangi birinin bir köyde barındığı, beslendiği haber alındığında, o köy tümüyle Anadolu içlerine dağıtılacaktır.
2– Sözü geçen kişilerin köyde gizlendikleri birliklerce öğrenilip çatışmaya girildiğinde, köyün yanmasına neden olunduğunda, birlikler kesinlikle sorumlu olmayacak bu sorumluluk köylerin olacaktır.
3– Bu gibi kişilerin, saklandıkları yerleri bildirenler ya da yakalanmalarını kolaylaştıranlara 200 lira ödül verilecektir. (Mehmed Fetgerey Şoenu Çerkes Meselesi Hakkında Türk Vicdan-ı Umumîsine ve Büyük Millet Meclisine Ariza II) (*)
(*) Genelgenin tamamı şöyledir;
Madde 1) Midilli Adası’ndan vesair yerlerden dâhile girmeye muvaffak olacak çetelere mensup efradattan, köylere iktiza edecek her neferi ihbar edene, nefer başına 200 lira mükâfat-ı takdir verilecektir.
Madde 2) Bu şerirleri nezdlerinde sakladıkları tebeyyün eden her köy ahalisi, derhal başka bir yere gönderilecektir.
Madde 3) Herhangi bir müsellah (silahlı) çeteyi sakladığı tebeyyün eden köyler müsademe neticesinde topla ihrak (yakılmak, imha edilmek) olunmak tehlikesine maruz kalacaktır.
Madde 4) Çıkmış ve çıkacak olan çetelerin şekavetlerini temdid için istinâd etmeleri en ziyade muhtemel olan (*) köyler, mahalli memurlarıyla bilmuhabere tebeyyün ettirilecek (belirlenecek) ve bunlar sıhhiye ve muavenet-i içtimaiye vekâletinin tensip ve tasvip edeceği şekilde Anadolu içlerine dağıtılacaktır.
(*)Dikkat! İhtimal bile yeterlidir sürgün için. Herhalde Fetgerey Şoenu’nun sürgüne hazır bekletildiğini söylediği 30 köyü bu madde kapsamında değerlendirmemiz gerekiyor.
Madde 5) Mevadd-ı âtikadan ilk üç madde şimdiden icab eden mahallere ilan olunacak, askeriye müfrezelerine âna göre hareket edilmek üzere erkân-ı harbiye-i umumiye riyasetine dahi tebliğ edilecektir. ( TC Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivi)
Bu genelgenin TBMM’de görüşüldüğü tarih 7 Mayıs 1923 olsa da ilk üç madde meclise gelmeden ilan edilmiştir.
Soydaşlarımızın maruz kaldıkları zulüm, haksızlık, hukuksuzluk, can kayıpları, açlık, perişanlık, elbet ki başlı başına bir neden!
Ama daha sonraki süreç içinde görülen başka nedenleri de var bu kadar önemli olmasının.
Mesela Türkleştirme genelgelerinin sesidir 2 Mayıs!
T.C.
Ankara/1/930
Dâhiliye Vekâleti
Hususi Kalem Müdürlüğü
Sayı: 1/28
İmza: Şükrü Kaya (Dâhiliye Vekili)
“XII. Kıyafetin, şarkıların, oyunların, düğün ve cemiyet adet ve an’anelerinin de milliyet ve ırk hislerini daima uyanık tutan ve cemaatleri mazilerine (Toplulukları geçmişlerine) bağlayan rabıtalar (bağlar) olduğu unutulmamalı, binaenaleyh lehçeyle beraber bu gibi aykırı adetleri de fena ve zararlı görmek bilhassa kötü göstermek ve hiç bir surette targib ve teşçi edilmeyerek (rağbet edilerek yüceltilmeyerek) adi ve iptidai mahiyetleri (basit ve ilkel nitelikleri) her vesile ile teşhir olunarak tahbih ve ta’yip edilmeli (kötülenip ayıplanmalı), o lehçeyi konuşan zümrelere mensup fertlerin ve ailelerinin isim ve lakaplarını Türkçeleştirmek, nüfustaki kayıtlarını ve künyelerini fırsat düştükçe tashih etmek ve kendilerine hiçbir suretle meselâ Boşnak, Çerkes, Laz, Kürt, Abaza, Gürcü, Türkmen, Tatar, Afşar, Pomak lakabı vermemek, köylerinin o lehçedeki isimlerini değiştirmek ve meselâ Çerkes köyü ve saire gibi ayrılıklara müsaade etmemek ve ettirmemek ve kendilerini ve yerlileri buna alıştırmak, evlerinde ve aralarında Türkçe konuşturmak ve öz yüreklerinden kendilerine Türküm dedirtmek, hülasa dillerini, adetlerini ve dileklerini Türk yapmak, Türkün tarihine ve bahtına bağlamak, her Türk’e teveccüh eden milli ve mühim bir vazifedir!”
2 Mayıs, soyunuzun adının sizden söke söke alınmasıdır.
“Türklük” etnik şemsiyesi altında “Ulus-Devlet” oluşturma ideali hayata geçirilmeye çalışılırken, farklı etnisitelerin dönüştürülmesinin işaretidir.
Henüz yeni kabuk tutmaya yüz tutan sürgün yaralarının adeta hançerle deşilmesidir.
Tıka basa doldurulan 150’likler listesidir, korkutmadır, korkudur, sindirmedir, sinmedir.
Yasaklardır, kraldan çok kralcılardır, yardakçılardır.
Pencerelerinizin dinlenmesidir, sebepsiz ve kasıtlı ihbarlardır, gece yarısı baskınlarıdır.
Çocuklarınızın kara tahtada dökecekleri gözyaşları,
“Yediğimiz kap” safsatasının zihnimize kazınması,
Atatürk’ün “Biz doğrudan doğruya milliyetperveriz ve Türk milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin dayanağı Türk topluluğudur. Bu topluluğun bireyleri ne kadar Türk kültürüyle dolu olurlarsa, o topluluğa dayanan Cumhuriyet de o kadar güçlü olur” düşüncesi,
Mahmut Esad Bozkurt’un “Türk, bu ülkenin yegâne efendisi, yegâne sahibidir. Saf Türk soyundan olmayanların bu memlekette tek hakları vardır; hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı!” deme cüretidir.
Yıllar boyunca, düzmece bir tarihle Çerkes halkının alnına sürülmeye çalışılacak lekedir.
İsmet İnönü’nün “Vazifemiz Türk vatanı içinde bulunanları behemahal Türk yapmaktır. Türklere ve Türkçülüğe muhalefet edecek anasırı kesip atacağız. Vatana hizmet edeceklerde arayacağımız evsaf her şeyden evvel o adamın Türk ve Türkçü olmasıdır” beyanatıdır.
Yine İnönü’nün 1930 yılındaki şu demecidir;
“Sadece Türk milleti bu ülkede ırki bir takım haklar isteyebilir. Başka hiçbir kişinin buna hakkı yoktur”
“Ne mutlu Türküm diyene” vecizesinin zihnimize nakşedilmeye başlanmasıdır.
“10 yılda 15 milyon genç yarattık” diyerek dönüştüğümüzü müjdeleyenleri, yıllarca tüylerimiz diken diken alkışlayışımızın miladıdır.
2 Mayıs nedir bilir misiniz?
Türkiye Diasporası Çerkesleri “kader manzumesinin” ilk satırlarından biridir.
Sayı: 2020 05
Yayınlanma Tarihi: 2020-05-03 00:00:00