Gölgesiz Sürgün
Her gidenin bir geleni vardır
Her bekleyenin bekleteni. Kuyunun
körlüğü susuzluğundandır, insanın körlüğü
bilgisizliğinden. Benim de ayrılışlarım oldu,
susup susup ağlayışlarım. Aha size
yeminle söylüyorum: atımın gözü iki kanlı şamdan.
Kim taşıdı bu külleri ocağıma, kim talan etti
bağlarımı, bu acıyı diken kim üstüme?
Gölgesiz bir ağaç gibiyim… Ey tevatürü bol
dünya, bir sürgünün gölgesi
nasıl yeşerir söylesene?
Söylesene, bir toprak nasıl yitirir evlatlarını
ölümden önce. Taş yerinde ağırdır, ırmak yatağında
Ve insan ait olduğu yerde.
Tersine üflenmiş bir ruh gibiyim.
Bunlar benim ellerim, bunlar da
ayaklarım. Bu da iki gözü kör şamdan
kanlı bir kırımdan arta kalan.
Hiçbirini ben çağırmadım. Öylece gelip oturdular
sessiz ölü ayaklarıyla. Zaten adımı da ben
çağırmadım. Kıyısız bir denizin ortasında
dilsiz bir gemici adın sürgün olsun dedi.
Ey sürgün, sensiz bir eksiğim
Gecede düşüm toprakta gölgem eksik.
Gerçeğin gölgesidir düş, kim kimi doğurmaz
ki zaten. Yeter artık kendi boynuna sarılıp
sarılıp ağladığın. Kimin korkusu daha büyük?
Kimin acısı kimden önce? Ve bir insan
uyanamaz mı uykularından yüz yılda?
Unutma, insanın kendi içinde tutsaklığıdır en kötüsü.
Ve
Kocaman bir sorudur insan evrende var oluşuyla.
Adnan Özveri