Ama hangisi: Lazika, Lazia, Lazistan, Lazona?

0
7131

Tarih boyunca Lazların kendi ülkelerine verdikleri bir isim var mıydı? Bunu öğrenmemiz biraz zor. Çünkü geleneksel olarak Lazlar yaşadıkları ya da köken ilişkisi kurdukları ülkeyi, henüz sakıncalı değilken, sadece Lazistan olarak adlandırıyorlardı. Lazcada kullanılan bazı deyim ve şiirlere değin sirayet etmiş bu isim, bilindiği üzere bir Osmanlı mirasıdır ve Osmanlı İmparatorluğu’nda bir yönetim birimi olan Trabzon vilayetine/eyaletine bağlı bir sancağın adıdır.
Bu yazıda Lazlarla ilişkilendirilen sahanın takip edebildiğim kadarıyla isimlendirilmesi sorununu irdelemek istiyorum.
Lazların yaşadığı ülkeye verilen en eski adlandırma (Kolkh ya da Çan isimlerini dışarıda tutuyorum) Lazika olmuştur. Bir krallığı ifade eden bu adlandırmaya her ne kadar 6. yüzyılda ilk kez rastlansa da krallıktan birinci yüzyıla ait kaynaklarda da bahsedilir.
Ancak Lazika adlı ülke en geniş sınırlarında bile günümüzde Lazların yaşadığı sahayı içine almıyordu. Arrian birinci yüzyıldaki Karadeniz seyahatinde Apsaros (Gonia) kalesinin bir Roma garnizonu olduğunu söyler. Bu dönemde Roma’nın vasalı küçük bir sınır devlet olan Lazika, Fasis (Rioni) nehri civarındaydı. Lazika ile Çoruh nehri arasında Zydreitai adlı bir kavim bulunduğunu bildir. Bu ifade her iki bölge arasında organik bir bağ olmadığını göstermektedir.
6. yüzyıl tarihçisi Prokopi, Lazika ve Lazlar hakkında çok daha geniş bilgiler verir. Prokopi, Atina (Pazar) ile Çoruh nehri arasında kralsız bir halkın yaşadığını söyler. “Özgür insanlar” olarak tanımladığı bu halkın adını vermez, ancak sahanın ne Lazlara ne de Roma’ya bağlı olduğunu aktarır. Prokopi döneminde Lazika’nın Roma sınırına yakın son kale-kent Petra yani şimdi Kobuleti’de bulunan Tsixisdziri kalesidir.
6. yüzyıl ve sonrasında yaşanan Bizans-Pers ve Bizans-Arap savaşları ve sonrasında Abhazların yükselişi bölgedeki sınırları değiştirmiştir. Ancak Apsaros ve bunun batısında kalan bölgenin Bizans’a tabi olduğunu söyleyebiliriz. Burası ortaçağ boyunca Khaldia temasının (eyalet) bir parçası olmuştur.
10. yüzyılda Çoruh ağzı ve devamındaki Murgul deresi Bizans ile Gürcü krallıkları arasındaki sınırı oluşturuyordu.
Trabzon İmparatorluğu döneminde yeni bir adlandırma olarak Lazia adı ortaya çıktı. Büyük Komnen İmparatorluğunu oluşturan temalardan birinin adı Thematis Megalis Lazias yani Büyük Lazia Teması idi. Muhtemelen merkezi Makriyali (şimdiki Kemalpaşa) olan bu tema Mapavri’nin (Çayeli) doğusundan başlıyor ve Sarp’ta son buluyordu.
Konuyla ilgilenen tarihçiler neden bu temaya “büyük” sıfatı verildiği konusunda netleşememişlerdir. Öyle ki burası “büyük” Lazia eyaleti ise küçük Lazia nerede?
Gürcü Bizansolog Jordania, Gürcüler tarafından Ç̆aneti olarak adlandırılan “küçük Lazia”nın 1300 yıllarının ilk çeyreğinde Aleksios Komnenos tarafından Samtskhe atabeyi Beka Cakeli’ye çeiz olarak verilen bölge olduğunu tahmin eder. Jordania’ya göre söz konusu bölge, Gonia kalesi ve çevresidir.
Muhtemelen Büyük Komnenlerle Gürcü prenslikleri arasındaki sınır Sarp köyünün doğusundaki falezlerden başlayarak Cgefuka tepeleri boyunca devam ederek Savurzurgi (Cankurtaran) sırtından geçiyor ve oradan Arhavi’nin Parexi (Boyuncuk) Köyüne doğru uzanan sınır Kaçkar sıradağlarının doğu ucu olan Marsis Dağlarına bağlanıyordu.
İşte Komnenlere ait Lazia teması dışında kalan Çxala, Beğlevan ve Gonia bölgeleri acaba bahsi geçen “Küçük Lazia” mıydı? Yoksa “büyük” sıfatı tıpkı Büyük Komnenon’da olduğu gibi sadece bir unvan mıydı?
Osmanlılar bölgeyi ele geçirdiklerinde Karadeniz’in en büyük kalelerinden Gonia kalesini üs edindiler. Kaleyi esaslı bir onarımla genişletip eklemeler yaparak şimdiki haline getirdiler.
Aslında bir kıyı imparatorluğu olan Osmanlılar Doğu Karadeniz sahillerini 1461’de ele geçirmekle birlikte, Gürcülerin elindeki Çxala vadisine 50 yıl kadar sonra hâkim olabildiler. Bu istikrarsız bölgenin özel durumundan ötürü güvenliğin sağlanması için Martoloslar görevlendirildi.
“Megalis Lazias” yani “Büyük Lazia” ifadesini Osmanlılar da devraldılar. Osmanlılar Lazia’yı ele geçirdikten sonra burayı Atina ve Laz ya da Arhavi kazası olarak iki idari bölgeye ayırdılar. Laz kazasının Hopa ve Kemalpaşa’daki bazı köyleri kapsayan zeameti de Laz-Mağal olarak adlandırdılar. Hemşin’le birlikte bu kazalar merkezi Gonia kalesi olan Gönye sancağını oluşturuyordu. Zamanla Gönye sancağı için Lazistan adı zaman zaman kullanılsa da Türkçe harici kaynaklarda bölgenin adı hala Lazia olarak anılıyordu.
1850’lerde Gönye sancağının adı vilayet sistemine geçilmesiyle birlikte Lazistan olarak yerleşti ve merkezi de Gönye kalesinden Batum’a taşındı. Bu ilk dönemdeki Lazistan sancağı geçmişte olduğu gibi Çayeli’nin doğusunda başlıyor ve Faş Nehrine kadar uzanıyordu. 1876’da Lazistan Sancağı; Nefs-i Batum Kazası, Maçaḫil Nahiyesi, Livane Kazası, Acara-i Sufla Kazası, Çürüksu Kazası, Ḫopa Kazası, Arhavi Nahiyesi, Atina Kazası, Hemşin Nahiyesi, Acara-i Ulya Nahiyesi, Gönye Nahiyesi ve Heba Nahiyesi adlı idari birimlerden oluşmaktaydı.
93 Harbi olarak bilinen 1877-78 Osmanlı-Rus savaşıyla birlikte sancağın idari yapısı tamamen değiştirdi. Kemalpaşa’nın batısındaki Kopmuş Burnu’na kadar olan sahil şeridi ile arkada Çxala ve Beğlevan bölgeleri Ruslara savaş tazminatı olarak verildi.
Sancağının yarısından çoğunun sınır dışında kalmasından ötürü 1879’da yeni bir taksimata gidilerek İyidere’nin doğusundan itibaren bütün sahil şeridi Lazistan sancağına bağlandı ve merkez olarak da Rize kasabası seçildi. Önceleri Artvin’e bağlı olan, Vakıf adıyla maruf Yusufeli civarı da yine yeni Lazistan sancağına bağlandı ve cumhuriyete kadar bu durum devam etti.
Cumhuriyetin ilk yıllarında Lazistan kabul görürken, daha sonra Lazistan adı yeni ulusal Cumhuriyet için sakıncalı görüldü ve sancağın adı değiştirilerek Rize yapıldı. Sonrasında sancaklar lağvedilip onların yerine vilayetler tesis edildi. Bu kapsamda Lazistan sancağının adı Çoruh olarak değiştirildi. Sonra da yeni bir taksimata gidilerek Çoruh vilayeti Artvin ve Rize vilayeti olarak ikiye bölündü. Eski Lazia’nın batısı Rize’ye bağlandı, doğusuysa Artvin vilayetinde kaldı. Bu şekilde günümüz taksimatı ortaya çıkmış oldu.
Laz kimliği üzerine çalışan kişiler ilk çağı temsil eden Lazika adını, modern zaman için hem biraz eski hem de biraz Yunan bulmuş olmalılar. Lazia adı tarih kitaplarında pek fazla anılmadığı için dikkatleri üzerine celp etmemiş midir? Lazistan adıysa hem politik olarak sakıncalı, talepkâr, bölücü görülmüş hem de Türkçe / Osmanlıca olduğu için yeterince Laz kabul edilmemiş olmalı.
Biliyorsunuz, klasik kimlik inşacıları çoğu zaman kimliği, düşman ya da rakip görülen başka bir kimliğe ve onu temsil eden unsurlara karşı tepkilerle inşa ederler. Gürcistanlı bir Laz milliyetçisi (en azından gençken) olan Mehmet Kazancıoğlu yeni bir ulusal yaklaşımı inşa etmeye çalıştığı yazı ve şiirlerinde “Lazistan” ismini fazlasıyla Türkçe bulmasından ötürü “Özlazca” bir kelime türetme ihtiyacı duymuş ve “Lazona/Lazepuna” adını türetmiştir. Bu yeni kelime her ne kadar Lazcanın kelime türetme eğilimine uygun olmasa da bir ihtiyacı karşılamış olmalı ki, Türkiye’deki Lazlar tarafından da tutulmuş ve halen kullanılmaktadır.
Tıpkı Türkiye, Megrelya, Almanya, Romanya, Rusya gibi “Lazya” ya da “Lazia” adının hem geleneksel olarak tanımladığı coğrafya açısından, hem gramer açısından daha yerinde bir adlandırma olduğunu düşünüyorum.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz