Абазаа Рбжьы – Abazaların Sesi – Ekim 2020

0
1569

Şam’dan Sohum’a: Sandro’nun öyküsü

Sandro Arutaa, Abhazya’ya taşınmadan önce anne-babası ve erkek kardeşiyle Şam’da yaşıyordu. Suriye’de savaş başlayınca ailesi tarihi anavatanlarına dönmeye karar verdi.
Sputnik’e verdiği röportajda Arutaa, resim sanatına nasıl yöneldiğini, anavatanı olduğu halde aşina olmadığı ülkeye uyum konusunda yaşadığı zorlukları anlattı.

Abhazya-Çerkesk-Şam
Arutaa sülalesinin üyeleri Kafkasya Savaşı’ndan önce Abhazya’yı terk etmiş. Çerkesk’in dağlık kısımlarına taşınmışlar. Arutaa’ya göre Kuzey Kafkasya’ya göç kademeli olarak gerçekleşmiş, Adigelerle yakın ilişki kurmuşlar ve sonunda yaşamak için oraya taşınmışlar. Ailesinin Kuzey Kafkasya’dan Şam’a nasıl taşındığına dair çok az şey bilen Arutaa büyük dedelerinden gelen bilgiye göre sürgün döneminde ailenin Çerkesk’ten önce Türkiye’ye gittiğini söylüyor.
Arutaa, “Büyük dedelerimizin neden Şam’ı seçtiğini, neden Abhazya’yı terk ettiklerini ve Türkiye’de kalmadıklarını hâlâ merak ediyoruz. Diasporada yaşayan akrabalarımızın bir kısmı, Şam’a taşınma nedenlerinden birinin din olduğuna inanıyor. Ayrıca Suriye’deki varlığımıza dair bir başka görüş de demiryolunu korumak için Türk yetkililerin Kafkasyalıları Şam’a göndermeleriydi, ancak bunun ne zaman ve nasıl olduğu belirsiz” diyor.

“Azharah” Arutaalar
Şam’daki yerli halk Arutaa ailesini Arapçada doktor anlamına gelen “Azharah” olarak adlandırmıştı. Arutaa ailesi geleneksel tıp konusundaki bilgileriyle tanınmıştı. Farklı türlerde ilaçlar hazırladılar ve yöre sakinlerine sattılar. Arutaa’ya göre tıbbi reçetelerle ilgili bu bilgiyi Abhazya’dan getirmişlerdi.
“Türkiye’de yaşayan Arutaaların da bu ilaçları bizim Abhazya’da edindiğimiz bilgilerin aynısını kullanarak yaptıklarını öğrendiğimizde şaşırdık. Bugün de çeşitli ilaç türleri hazırlıyoruz. Yaraları çabucak iyileştirmek için kullanılıyor” diyor Arutaa.

Savaş kapının önünde
2013 yılında Suriye’de çatışmalar yoğunlaşmış ve Arutaa’nın ailesinin bulunduğu bölgede yaşamak güvensiz hale gelmiş. O dönemde erkek kardeşi Nalçik’teki üniversitelerden birinde eğitim görmüş, Arutaa da oraya gitmeyi planlıyormuş. Son yıllarda Arutaa ailesi Şam’ı terk edip Kafkasya’ya taşınmayı sık sık düşünür olmuş.
Karar alındıktan sonra Arutaa’nın karşısına Nalçik’teki kardeşinin yanına ya da ailesiyle Abhazya’ya gitmek seçenekleri çıkmış. Ailesini bırakmamaya ve tarihi anavatanında yeni bir yaşam kurmaya karar vermiş.

Tablo gibi ülke
Arutaa duygularını şu sözlerle ifade ediyor: “Abhazya hakkında hemen hemen hiçbir şey bilmiyorduk ve Kafkasya’yı Abhazya’dan farklı görmüyorduk. Şam’da Abazinler, Adigeler ve Abhazlarla birlikte tek bir halk gibi yaşıyorduk. Şam’da hepimiz Çerkes olarak adlandırılıyorduk ve Kafkasya bize Abhazya’nın tek başına olmadığı kocaman ve bütün bir ülke gibi görünüyordu. Abhazya’da beni ilk etkileyen doğa oldu. Böylesine güzel ve tablo gibi olduğunu hiç düşünmemiş, hayal bile etmemiştim. Alışkın olduğum Şam doğa, iklim ve kültür koşulları açısından Abhazya’dan çok farklı”.

Dil kursları
Abhazya’ya taşınan Arutaa ailesi ilk başlarda 1992-1993 Abhazya Vatanseverlik Savaşı’na katıldıktan sonra ülkeye yerleşen Arutaa kardeşlerle birlikte yaşamış. Birkaç ay Gagra’da kalan aile daha sonra Sohum’a taşınmış. Mühendis olan babası başkentte hemen iş bulmuş. Bir şaraphane için mukavva kutular üreten bir firmada başmühendis olarak çalışmaya başlamış.
Ancak herkes bu kadar çabuk ve kolay iş bulamıyor, Abazaca ya da Rusça bilmeniz gerekiyor. Arutaa ve arkadaşları Abhazya Devlet Üniversitesi’nde Abhazya Geri Dönüş Komitesi tarafından organize edilen Rusça dil kurslarına katılmış.

Adaptasyon güçlükleri
Arutaa yedi seneden fazla süredir Abhazya’da yaşıyor ama buraya uyum sağlaması o kadar da kolay olmamış.
“Yeni bir yaşama adapte olmak zordu ama asla pişman olmadım. Abhazya’ya başarılı, karakteri ve vizyonu oluşmuş, farklı bir kültürde büyümüş bir yetişkin olarak gelmiştim. Çocukken uyum sağlamak daha kolay. Çocukken gelenler zorluk hissetmiyor; yeniliklere açık, farklı insanları ve kültürleri daha kolay kabulleniyorlar. Biz Şam’da büyüdük, bizi oluşturan ve şekillendiren toplum oydu. Yerli halk içinde birkaç arkadaşımız var, genellikle birbirimnizle iletişim halindeyiz. Belki de bu nedenle uyum süreci uzun zaman aldı” diyor.
Dil kurslarının ardından babasıyla bir süre çalışan Arutaa daha sonra Abhazya Devlet Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ne girmiş.
Resme olan düşkünlüğü, teknik alandaki uzmanlığına rağmen yaratıcılığa tutkun olan babası tarafından aşılanmış. Önceleri bir hobi olarak gördüğü sanatı, bir uzmanlık alanı seçme vakti gelince profesyonel olarak düşünmeye karar vermiş.
“Henüz ikinci sınıftayım, önce görsel tasarıma kaydoldum, sonra güzel sanatlara geçtim. Resim yapmayı daha çok seviyorum. Çalışmalarımda John Singer Sargent gibi eski sanat ustalarının eserlerinden esinleniyorum. Sargent’in hem realist hem de soyut resimde eşsiz bir teknik ve yeteneği var” diyor Arutaa.
Arutaa kendisini çok eleştiriyor olsa da eserlerini satmaya başladı bile ve yakın bir zamanda Sohum Merkez Sergi Salonu’nda kişisel sergisini açacak. Arutaa’ya göre sanatçılar için yapıcı eleştiriler çok önemli ama kendisi sık sık övgüler duyuyor. Bu da daha fazla yaratıcılığa ilham veriyor. (www.sputnik-abkhazia.ru)

Çeviri: Serap Canbek

***

‘55 Kader’

Tarihçi Saida Vozba, savaşı yaşayan 55 kişinin hikâyesini tek bir kitapta topladı.
Abhazya Kurtuluş Savaşı döneminin çocukları tarafından anlatılan 55 öyküden oluşan derleme Abhazya Devlet Üniversitesi (AGU) tarafından yayınlandı.
AGU Uluslararası İlişkiler Tarih ve Teori Bölümü doçenti, AbİGİ Kaynak Araştırmaları Bölümü Başkanı Saida Vozba kitap üzerinde çalışmaya başladığında çocukların deneyiminin gerçek bir hikâye olarak kabul edilip edilmeyeceğini merak ettiğini belirtti.
Yazar, “Bu kitabı savaştan sağ kurtulan tüm çocuklara ithaf ediyorum. Yıllar boyunca pek çok çocuğun hayat hikâyesini dinledim. Bu bana sürekli çocukların dünyaya nasıl baktığını hatırlatıyor” dedi.
Kitap, savaşın çocuklar ve gençler üzerindeki tesirlerini, henüz çok genç olanların savaşa nasıl dahil olduğunu ve savaştan nasıl etkilendiklerini anlatıyor.
Kitap üzerinde çalışırken “sözlü tarih” yöntemini kullanan Vozba, “Sözlü tarih, sıradan insanların hikâyeleri aracılığıyla geçmişe dokunmamızı sağlayan canlı bir tarihtir. Geçmişi değerlendirmek için yeni yollar sağlar, ancak aynı zamanda kendi metodolojisine göre çalışır, bu da onu diğer disiplinlerden farklı kılar. Sözlü tarihin ana özü ‘tarihteki insan’dır” dedi. (www.abaza.org)

***

Abhazya’dan sanatçılar BursaFotoFest’te

Konuk ettiği usta fotoğrafçıları Bursa’da buluşturan BursaFotoFest 2020, 16-24 Ekim’de çevrimiçi yapılacak. ‘Uzak/Yakın’ temalı etkinliğe 7 görsel sanatçının bir araya gelerek oluşturduğu November20 Collective’ten Denef Huvaj’ın yanı sıra Abhazya’dan Otto Lakoba ve Alan Vouba katılacak. MSGSÜ’den Kamil Fırat’ın küratörlüğünü üstlendiği festivaldeki söyleşi ve atölye çalışmaları YouTube üzerinden yayımlanacak. Tasarlanacak sanal sergi alanında tüm fotoğrafçıların projeleri yer alacak. (www.bursaphotofest.org)

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz