Tamga / Nışan (Нысан)
Merhabalar, bu sayımızda V.I. Abaev SOIGSI Kuzey Osetya Beşeri ve Sosyal Bilimler Enstitüsü ile Kuzey Osetya gazetesinin ortak projesi olan “A’dan Z’ye Alanya” Dizisi’nden, SOIGSI Osetçe Dilbilim Bölümü Başkanı Prof. Elena Butusovna Besolova’nın* (Бесолова, Елена Бутусовна) TAMGA (Nışan / Нысан) makalesinin çevirisini sunuyoruz. Bu konu ile ilgili kaynakları yazının sonunda bulabilirsiniz. Her zaman olduğu gibi bu çevirimi de düzelten Sayın Ælbortı İrmæ Akdemir’e teşekkür ederim.
Atsætı Ufuk Güneş
Kültürün, mitolojinin, anadilin unsurlarının yeniden inşası için en önemli kaynak dilin gerçekleri olduğuna göre, pek çok dilbilimsel araştırma da, geniş bir kültürel, tarihsel ve etnografik bağlama başvurmayı gerektirir.
Sığır yetiştiriciliği, Kuzey Kafkasya’daki İrani ve Kafkas kabilelerinin en eski geçim kaynağı idi: kökeni erken Neolitik döneme (B.A. Kaloev – Б.А. Калоев) kadar uzanıyor. Kendileri de farklı kabilelerin bir birleşimi olan Alanların yaşamlarının odağında olan kendilerine yiyecek ve yerli zanaatların gelişimi için hammadde sağlayan, kendileri gibi “çok ırklı”, çeşitli küçük ve büyükbaş hayvan yetiştirdiklerinin kayıtları 4. yüzyıla kadar geriye gitmektedir. Bu durum, dil verileriyle de doğrulanmaktadır: sığır yetiştiriciliği ile ilgili hemen hemen tüm kelime dağarcığı eski İran diline kadar uzanmaktadır. Osetlerin arkeolojisi, folkloru ve mitolojisine ait materyaller, Alanların, Alan soylularının yalnızca at ve sığırlar değil, aynı zamanda koyunlar da yetiştirdiğini ve sürülerinin koruyucu bir tanrısı Fælværa** (Фæлвæра) bile olduğunu göstermektedir (bkz. Nart Destanları: “kara koyun sürüleri”, “baştan aşağı gri atlar”, vb.). Modern Oset koyun ve inek ırklarının ortaçağ Alan ırklarından geldiğine inanılır. Atlara gelince, Arap kaynaklarına ve savaşçı Alan atının mükemmel niteliklerinin anlatıldığı şarkıların olduğu Oset folkloruna bakarak, Osetlerin atalarının -Alanlar- onları sürülerde yetiştirdiklerini söyleyebiliriz. B.A. Kaloev, Oset-Alanların dağlara itildikten sonra at sürüleri yetiştirmeyi bıraktığını ve bu soyların ortadan kaybolduğunu belirtiyor.
Ayrıca atların, sığırların ve koyunların sahiplerinin mülkiyetlerini işaretlemek için damgaladığı (Nışan Kodtoy / нысан кодтой) bilinmektedir. Literatüre göre, Alanlar, ağır topçu için gerekli bir aksesuar olarak Asya’dan üzengi ile sığır ve atları işaretlemek için tamga (nışan) getirirler ve tamga onlardan, soylu aile işareti olarak Batı halklarına yavaş yavaş geçer (A.Isaenko / А. Исаенко).
2002 yılında Dærğævs (Дæргъæвс) Köyü yakınlarında Alan yeraltı mezarlığındaki (katakomp) ayrı bir at mezarının açılması ile cenaze çukurunun güney duvarındaki bir nişte bulunan at koşum takımı gibi birçok ilginç eser ortaya çıkarıldı. Dört adet badem şeklindeki plaka (kafa bandı plakları -UG), her birinin etrafı delgi ile uygulanarak çepeçevre süslenmiş ve ortasına bir tamga (nışan) işlenmişti. Her bir çiftinde birer tane olmak üzere koşum madalyonlarının (phalera – daha doğrusu “kafa bandı plakları” -UG) üzerinde iki tamga temsil edilmişti, bunların uzamsal yerleştirilmesi plakaların kendisinin sabitlenmesi için güvenilir bir şekilde belirlenmişti (A. Tuallagov – А. Туаллагов). Eski İrani dilleri konuşan göçebelerde at koşum üzerine yapılan damga ya da nişanın yanı sıra atın bedenine de doğrudan bu damganın / nişanın aynısından uygulama geleneği olduğu bilinmektedir. Bu konu ile ilgili bilimsel yazılar vardır ve bu geleneğin öneminden bahsedilir. (Bknz. Figür 1)
L. Lavrov (Л. Лавров), Kafkas tamgasının ancak farklı sahiplere ait at sürülerini ayırt etmek için gerekli olması durumunda ortaya çıkabileceğini ve bunun, Kafkasya’da ilk kez atların yaygın olarak kullanıldığı ve aile çiftliklerinin artık dağıldığı MÖ 2. binyılın sonundan önce olmadığını öne sürüyor.
Ancak tamgayı yalnızca bir sahiplik işareti olarak almak yeterli değildir, anlambilimi (semantiği) çok daha geniştir. Sürü sahiplerinin atlarının cinslerini iyileştirmekle uğraştıkları durumlarda, nışan’ın (işaret, tamga, damga) atın özelliklerine de tanıklık ettiğini, dolayısıyla bir tür üretim markası olarak kabul edilmesi gerektiği kanısındayız.
Tamgalar (nışan) ayrıca kapı direklerine veya kapı kanatlarına, evlerin sütunlarına, ahşap kaplara, müzik aletlerine, taş mezar anıtlarına oyulmuş (örneğin S. Yedziev’in çalışmalarında – С. Едзиева) yol boyu nişantaşlarında ve bina duvarlarında, kayalar ve sancaklar üzerine boya ile işlenmiş ve ayrıca belgelerin altına uygulanmıştır (L. Lavrov). (Bknz. Figür 2)
Nışanların işlevleri farklıydı. Başlangıçta işaret çobanların ve özellikle at sürülerinin sahiplerinin bir mülkiyet işareti olsa da, zamanla kapılarda, direklerde, ahşap kaplarda veya bir belgenin altında, imzanın veya mührün yerini aldı. Mezar anıtına oyulmuş bir nışan, aile arması görevini görürdü. B.A. Kaloev, Digoria’daki evlerden birinin kapısında yaklaşık 50 sülale tamgası buldu; Karaçay’daki Alan yeraltı mezarlıklarında, arkeologların tamga setlerini ayırt ettikleri resimler bulundu.
Bilim insanları, “… bir kişiyi çevreleyen kültürel çevrenin her nesnesinin, öznenin kendi maddi dokusundan kaynaklanmayan, ancak bazı özel mitolojik kodların bilgisi olmaksızın anlaşılamayacak kimi kültürel şifrelerden oluşan bir sistemle bağlantılı belirli bir anlamsal boyuta sahip olduğuna inanırlar.” (M. Makovskiy – М. Маковский).
Ok, ok ile yay, kılıçlar, kırbaçlar, makas ve yıldızların imgeleri, nışan gibi haç şeklini yeniden üreten dini ve sihirli sembole geri dönebilir; harflerin, monogramların ve bitişik harflerin kolayca tanındığı işaretler vardır. Ancak “anlamın tüm sırlarını işaret aracılığıyla açığa çıkardığını” (R. Lulliy – Р. Луллий)) hatırlamalıyız ve bu, gerçekliğin kendisi gibi göstergeye (nışan) de özel bir anlam bahşedildiğini ortaya koyar. (Bknz. Figür 3)
Nışan (Mışan) / Nişan kelimesi V. Abaev’e göre şu anlamlara gelir: ‘işaret’, ‘etiket’, ‘alamet, ‘kefalet/rehin’, ‘amaçlanan’, ‘hedef; ’nişan alınan hedef’, ‘hedef’; kelime Pers’e geri döner. nišān ‘işaret’, ‘etiket’, ‘işaret’, ‘alamet’, ‘hedef’; başlangıçta “keskin bir silahla yapılmış çentikler veya izler” anlamına geliyordu. Hem İrani hem de İrani olmayan dillere nüfuz etti. Krş. : Türkçe: Nişan; Ermenice: “nşan – ншан”; Gürcüce: “nişani – нишани”; Tabasaranca “lişan – лишан”, ‘hedef’, ‘işaret’; Avarca: “işan – ишан”, hedef; Çeçence: “Niysa – нийса” (is.); Lezgice: “lişan – лишан”; Kabardeyce: “näşan – нäшан” ‘işaret’, ‘hedef’; Rusça: “mişen’ – мишень”, Osetçede olduğu gibi “mışan – мысан” vd., farklılaştıran ikame (n- → m-) ile, “hedef” (II, s. 209-210).
Nışan / Nişan (нысан / нисан) köküne (‘işaret’) -ag (-аг) soneki ulanarak şu kelimeler elde edilir: Nışaynag (mışaynag) (нысайнаг (мысайнаг) / nışaynag kelimesi şu anlamlara gelir: 1. Zuar tanrısına bir sunu olarak kutsal alanlara (Kuwændon) bırakılan nesne veya para; eski zamanlarda bunlar ok başlarıydı, daha sonra mermilerin yanı sıra “¼ – ½ arşınlık içinde 20 kopeklik bir gümüş madeni para, birkaç gümüş iplik ve bir parça pamuğun sarıldığı beyaz bir kumaş parçası” da nışaynag oldu; 2. “Çöpçatanlık sürecinde damadın geline verdiği hediye (söz nişanesi)” (V. Abaev, II, s. 208-209). “Osetçe-Rusça Sözlük”te nışan / nişan (нысан / нисан) kelimesinin anlamlarına ‘damga; marka’; ‘işaret; indeks, imleç’, ‘gösterge; özellik’ de eklenmiştir (2004, s. 318-319).
Nışan ile oluşturulan sözcüksel ve anlamsal grup çeşitli ve zengindir. Krş: “nışan kænın нысан кæнын” – ‘işaret etmek’, ‘damga vurmak’; ‘damgalamak’, ‘göstermek’, ‘bir amaç, niyet için seçmek’; “nışanæværd нысанæвæрд” – ‘kader’; “nışanæg нысанæг” – ‘mat. payda’; “nışangarz нысангарз” – ‘kefalet’, ‘rehin’, ‘depozito’; “nışangænæg нысангæнæг” – ‘hedefleyen, planlayan’, ’nışan eden’, ‘atayan’; “nışangænd нысангæнд” – ‘işaret’, ‘etiket’, ‘marka’; “nışanæmraşt нысанæмраст” – ‘işe yarayan, kullanışlı’, ‘uygun’; “nışaniwægcın нысаниуæгджын” – ‘önemli’, ‘anlamlı’; “nışanmæaræjt нысанмæарæзт” – ‘kararlı, hırslı’, ‘niyetli’; “nışanon нысанон” – ‘hedef olan, hedeflenen’; “nışantırnæn нысантырнæн” – ‘hedefe kilitlenmiş’; “nışangond нысангонд” – ‘işaretlenmiş’, ‘damgalanmış’, ‘programlanmış, hedeflenmiş, seçilmiş’, ‘tasarlanmış’, ‘aranan’ ve ayrıca ‘not’, ‘işaret’; ‘randevu’ vb. (bunlardan bazıları iki kelimenin bir araya getirilmesi ile elde edilmiş “türenti (ihtira / neolojizm)” örnekleridir -UG).
Sembollerin farklı kronolojik kültür katmanlarını birleştirme, geçmişten günümüze bilgi iletme, kültürlerin ulusal ve alansal sınırlarını büyük ölçüde belirleme becerisine sahip olduğu belirtilmektedir. Damgalanmanın etnografik değeri, aktörler ve nesnelerle ilişkili törensel işaretler-eylemler sistemi olmasıdır ve herhangi bir işaret / gösterge gibi, eylem de ifade biçimine ve belirli anlambilimine sahiptir ve doğası gereği kutsal veya dilbilimsel olabilir.
*Prof. BESOLOVA, Elena Butusovna. Filolog Besolova, K.Osetya-Alanya Bilim İnsanı ve Öğretmeni onursal nışanlarına sahip, etnik dilbilim; mitoloji; epik; folklor; dil kültürü; etnokültür; dil teorisi; etnografya; dini çalışmalar alanlarında 200’den fazla bilimsel yayını olan, Oset cenaze ve anma tören metninin genel teorisini ve metodolojik analizini geliştiren ve tanıtan kişi olarak bilinen değerli bir araştırmacımızdır.
** Fælværa (Фæлвæра)önceleri sadece küçük baş hayvanların koruyucusu tanrı olarak atalarımızın dualarına ve sunularına mahzar olsa da zamanla bu işlevi genişlemiş ve tüm sürü hayvanlarının koruyucusu olarak anılmıştır. Oset Pantheonu’ndaki en munis ve iyicil Tanrıdır. Fælværa için baharda ve yaz sonunda koyunlar kırpılmadan önce kutlanan iki ayrı bayram günü vardır o yıl ilk doğan koç onun adına ağılda kurban edilir ancak onun kutsal alanlarında asla hayvan kesilemez onun yerine wælibæx, süt ürünleri zıkka ve begenı ile arak içkileriyle kutlanılır bu bayramlar. MÖ üçüncü bin yılın ortalarında uzak meralarda koyun sürüsü yetiştiriciliğinin doğduğuna inanılan Kafkas dağlarının orta bölgelerinde Osetlerin ataları yaşıyordu ve onlar için sürüleri temel zenginlik ve geçim kaynaklarıydı. Fırı Zuar (Фыры Дзуар)“Koyunların İlahı” da Aryan atalarından bu yana bu halkın gönlünde ayrı bir yeri olagelmiş ve onun sembolü olan koç da bu nedenle yine bolluk, bereket sembolü olmuştur, onun da en bilineni Dærğævş’te olmak üzere pek çok kutsal alanı ve bayramları vardı.
***
Konu ile ilgili en ayrıntılı bilgiyi aşağıdaki kaynakta bulabilirsiniz:
M.E. Mamiev, A. A. Slanov “Oset Tamgaları Koleksiyonu”, Tarihsel ve Filolojik Arşivler. 1. – Vladikavkaz, 2004. (М. Э. Мамиев, А. А. Сланов “Своды осетинских тамг”, Историко-филологический архив. 1. – Владикавказ, 2004.)
***
Makalenin orijinali için: http://sevosetia.ru/Article/Index/312834Makalede bahsi geçen eserler:
Lavrov L. I. Kafkas Tamgaları. // Lav-Rov L.I. Kafkasya’nın tarihi ve etnografik eskizleri. L., 1978, s. 91-174. (Лавров Л. И. Кавказские тамги. // Лав-ров Л. И. Историко-этнографические очерки Кавказа. Л., 1978, с. 91-174.)
***
Kaloev B.A. Osetlerin maddi kültürü ve uygulamalı sanatları. M., 1973. (Калоев Б.А. Материальная культура и прикладное искусство осетин. М., 1973.)
Kaloev B.A. Kuzey Kafkasya halklarının sığır yetiştiriciliği. M., 1993. (Калоев Б.А. Скотоводство народов Северного Кавказа. М., 1993.