Besteci-piyanist Kabardokho Murat Kendi kültürüyle yoğrulmuş bir yaşam tarzı…

0
816

“Senfonik Müzik” dalında bizleri gururlandıran genç sanatçımız besteci-piyanist Kabardokho Murat ile sizler için sohbet ettik. Bu genç ve başarılı adamın, senfonik müzik ile Çerkesliğini nasıl harmanlayarak yeteneğini ortaya koyduğunu sizlerle paylaşacağız.

Kabardokho Murat piyanist ve besteci…
Anayurda ilk yerleştiğimiz zamanlarda halkımızın senfonik müziğe olan ilgisini fark ettiğimde çok şaşırmıştım. Çocuklar, neredeyse her evin demirbaşı gibi olan piyanolarla, notalarla haşır neşir, klasik müzik yaşamlarının bir parçası olarak büyürlerdi. Hatta biz bile hiç lüks olmayan bu şık enstrümanı almıştık. Her çocuk müzisyen olsun diye değildi bu çaba. Çocuklar sanatla iç içe olmalı ki daha iyi gelişsinler; beyinleri, ruhları beslensin diyeydi.

Toplumun gelişmesinde sanatın rolü herkesin bildiği bir durum. Sovyetler Birliği döneminde devlet, bünyesindeki halkları/toplumları sanatın çeşitli dallarına yönlendirmişti. Kapitalist düzenin tüm örselemelerine rağmen bugün de eski sistemin uzantılarından olan bu durum korunarak yaşatılmaya çalışılıyor. Tıpkı küçük Nalçik’te bile üç müzik okulu ve müzik enstitüsü olması gibi…

Ne mutlu ki biz Çerkeslerin de, hemen her sanat dalında gurur duyduğumuz başarılı sanatçılarımız var.


Yeni dünya düzeni denen hengâmede, az sayıdaki insanımızın yaşatmaya çalıştığı kültürel değerlerini, dünyaya dinleterek anlatabilmek için vermiş olduğu çabayı, yakalamaya çalıştığı ortak paylaşım tınısını bilmenizi istedik.

Kabardokho Murat’ı sosyal medyadan tanıyor olsanız da onun sıcak Çerkes ruhuyla birleştirdiği müzikal hikâyesini de bilirseniz daha çok seveceksiniz.
Murat samimi ve mütevazı bir genç. Bence en muhteşem yanı ise senfonik müzik enstrümanları ile Çerkes kültürünü yani kendini ifade ediş şekli…

Kabardokho Murat, Kabardey’in Yinerıkhoy Köyü’nden. 33 yaşında, evli ve St. Petersburg’da yaşıyor.

-Murat, müzik senin yaşamına nasıl girdi, anlatabilir misin?
-Annem viyolonsel sanatçısı, Nalçik orkestrasında çalışıyor (Annesi Berseyikholardan). 7 yaşımdayken annem beni müzik okuluna yazdırdı. Nalçik’teki İkinci Müzik Okulu’nda 7 yıl okudum. Fortepiyano ile birlikte gitar eğitimi aldım. Daha sonra Kültür ve Sanat Koleji’nde Fortepiyano bölümüne devam ettim. O tarihlerde yani 11-12 yaşlarında beste yapmaya başladım. Annem beni Haupe Cebrail’e götürerek bestelerimi gösterdi. Bestelerim Haupe Cebrail’in hoşuna gitmiş olmalı ki beni besteci olarak eğitmeye başladı.
Koleje başladıktan sonra zaman sorunu nedeniyle bestecilik eğitimime bir süre ara versem de, koleji bitirmeme iki yıl kala tekrar Cebrail’den ders almaya başladım. Kolejden (sanat lisesi) mezun olduktan sonra Cebrail beni Kültür Enstitüsü’nün Fortepiyano ve Beste bölümüne hazırladı ve orada eğitimime devam ettim. O zamanlar enstitüde beste bölümü yeni açılmıştı ve ilk öğrenci bendim.
Koleji bitirdikten sonra eğitimime büyük şehirlerde devam etmek istedim. St. Petersburg’da konservatuvarda mastıra başladım. Hocam Gennadi İvanoviç Banşikov idi. Orada üç yıl eğitim aldım.

“Bugün Çerkesim diyorsam eğer bu kesinlikle Cebrail’in sayesindedir”

-Haupe Cebrail’in senin müzik yaşamındaki rolünü anlattın ancak onu yakından tanıyan biri olarak merak ediyorum: Bir Çerkes olarak Haupe Cebrail’in senin yaşamına nasıl bir etkisi oldu?
-Haupe Cebrail yıllarca bana hocalık yaptı. Müziği, folkloru, kültürümüzü derinlemesine bana öğreten o oldu. Bugün Çerkesim diyorsam eğer bu kesinlikle Cebrail’in sayesindedir. Müzikal folklorumuzdan söz ederken Cebrail’in Çerkesçesinin derinliğini görüyorsunuz. Benim Çerkesçem (Adigecem) onunki kadar olmasa da dilin en temel özelliklerini bana o aktardı ve anlamamı sağladı. Halkımın kültürünü ondan öğrendim. Babam kadar yakın oldu bana. Kendisi benim için “Üçüncü oğlum” der.

(Bu kadar yakın iseler Haupe Cebrail’den de Murat’ı dinlemek istedim. Sorularımı beklemedi Cebrail. O kadar büyük bir gururla anlatmaya başladı ki… Onun yeteneğini fark ettiği andan başlayarak dünyayla nasıl ortak dil yakaladığını gözleri parlayarak anlattı. Murat’ın pek çok ülkede müziğini icra edebildiğini, yolunun açık olduğunu şu sözlerle ifade etti: “Bana şimdi sorsanız sana en çok yaşama sevinci veren şey nedir diye, Kabardokho Murat’ın varlığıdır, derim. Bir eğitimci için öğrencisiyle bu denli gurur duymak hazların en güzeli, inanın. Murat sadece başarılı bir kompozitör değil, o gerçek bir Adığe! Kültürünü, dilini, xabze’yi çok iyi biliyor. Onun aldığı eğitimde felsefe, politika gibi her şey var. Murat dünyanın ortak dilini biliyor, müzik dilini! Ne kadar şanslıyım! Dünyaya kendini ve dolayısıyla mensubu olduğun milleti tanıtabilmenin en etkili yolu bilim ve sanattır. İşte Murat bu yolda ilerleyen gerçek bir sanatçı! Milletimiz sayıca az ise de değerlerimiz çok fazla! Onun yolu açık, geleceği parlak, biliyorum!”- Kıp Gupse Altınışık)

-Senfonik müzik dinleyicileri sence kimler, eğitim/ kültür farklılığı olan küçük bir grup mu?
-Bu konuda genelleme yapabilecek istatistiki bir bilgim yok. Ancak popüler müzik ile senfonik müzik dinleyicileri arasında çok büyük farklılıklar olduğunu düşünmüyorum. Çok küçük bir kesim demek doğru olmaz belki ama evet, sayıca biraz daha azlar diyebiliriz. Ben popüler müzik de dinliyorum. Çok kişi tanıyorum her iki müzik türünü de dinleyen. Ancak şunu da söylemek zorundayım, özellikle Beethoven gibi klasiklerin dinleyici sayısı daha azdır.

“Sovyetler Birliği zamanında çok şey yapıldı”

-Burada eğitim almış bir sanatçı olarak, çocukların sanatsal eğilimine göre özellikle de müzik konusunda eğitim olanaklarından söz eder misin?
-Bu bağlamda Sovyetler Birliği zamanında çok şey yapıldı. Çocukların meslek sahibi olabilmeleri için devlet ciddi olanaklar sunuyordu. Hemen her dalda böyleydi. Müzik eğitimine de ücretsiz olarak veya çok küçük rakamlarla ulaşılabiliyordu. Halen de öyle. Başka ülkelerle karşılaştırdığımızda bu olanaklarının olmadığını görüyoruz. Bizim müzik okullarımız hem ucuz hem de kaliteli eğitim imkânları sunuyor. Nalçik’teki okulların da çok kaliteli olduğunu düşünüyorum.

“Kafkasya turnemizde Maykop ve Nalçik’te ikişer, Grozni’de bir konser verdik”

-Kafkasya Turnesi’nde sunduğunuz konser programını hazırlarken hangi kriterleri göz önünde bulundurdunuz?
-Konser programında ‘’Çerkes Albümü”ndeki eserlerin dışında bestelere de yer verdik. Kafkasya turnemizde programı belirlerken öncelikle orkestramızın gücünü göstermek istedik. Sonra da orkestranın Beethoven gibi ünlü bestecilerin eserlerinin dışında diğer popüler besteleri nasıl seslendirdiğini insanlara göstermek istedik. Berbek Asker’i de bu nedenle programa dahil ettik. Asker, Rusya’daki ses yarışmasını kazandığında Çerkes halkı o kadar mutlu olmuştu ki Asker bu programa kesinlikle dahil olmalıydı.

Ayrıca tanınan/bilinen film müziklerini de konser programına aldık. Yani Çerkes besteleri, film müzikleri ve Asker’in seslendirdiği popüler şarkılar ile senfoni konser programımızı oluşturduk.

(Leningrad Oblastı Devlet Senfoni Orkestrası “Tavriçeski”nin sanat yönetmeni ve orkestra şefi Mihail Golikov idi. Golikov’un coşkulu performansı hepimizi çok etkiledi.
Orkestra, ‘’Çerkes Albümü’’ Müzik Projesi kapsamında Kuzey Kafkasya Turnesi’ne çıktı ve Kabardey konserini Hatokşokho Parkı’ndaki açık hava tiyatrosunda verdi.
Bu projede, Murat’ın ve Haupa Cebrail’in besteleri de seslendirildi.

Ayrıca Berbek Asker (O Ses Rusya yarışması sekizinci sezon birincisi) orkestra eşliğinde Çerkesçe, Rusça, İngilizce ve İtalyanca şarkılar seslendirdi.

Nalçik gibi sadece 300 bin nüfuslu küçük bir şehirde, binin üzerinde kişi açık hava tiyatrosunda (pandemi oturma düzeniyle) senfonik müzik dinledi. Sanata ve sanatçıya değer veren toplumumuzla gurur duydum. – Kıp Gupse Altınışık)

-Kafkasya Turnesi düşüncesi nasıl ortaya çıktı, nasıl gerçekleştirdiniz?
Senfoni Orkestrası ‘’Tavriçeski’’ ve orkestra şefi Mihail Golikov ile 10 yıldır tanışıyoruz. Saralp Albert’in sayesinde sekiz yıl önce “Kafkas Senfonisi” projesini gerçekleştirmiştik. Bu projedeki melodilerin çoğu da Adige müzikleri ya da Sovyet-Rus bestecilerinin Adige müziklerinden esinlenerek besteledikleri eserler ile Adige bestecilerin eserlerinden oluşuyordu. Repertuvarda Haupe Cebrail, Karden Hasan ve başkaca ünlü Adige bestecilerin eserleri yer aldı.

Bundan sonra Mihail Golikov ile birlikte çalışmaya başladık. Orkestra için bestelemiş olduğum müzikleri Kafkasya Turnesi’nde orkestra icra ediyordu.
“Kafkasya Senfonisi” projemizdeki eserleri, Petersburg Filarmoni’de ve Moskova Konservatuvarı’nda icra ettik. Nalçik’te de yedi yıl önce icra etmiştik.
O zamandan beri sadece Nalçik’te değil de tüm Kafkasya’ya Adige müziğini dinletmeyi istiyorduk. Bu yıl orkestranın turne için maddi kaynak sorunu çözülünce Kafkasya Turnemize çıktık. Maykop ve Nalçik’te ikişer, Grozni’de bir konser gerçekleştirerek turnemizi tamamladık.

“St. Petersburg’da dünya çapında müzisyenlerle birlikte çalışarak kendimi geliştirdim, geliştiriyorum”

-St. Petersburg’da yaşıyorsun. Müzisyenler için metropoller ne gibi olanaklar sağlıyor?
-Eğitimimde ve mesleğimde yükselmek arzusuyla, Kabardey’de enstitüyü bitirdikten sonra St. Petersburg’un benim için daha uygun olacağı düşüncesiyle ve Banşikov ile çalışmak istediğim için oraya yerleştim. St. Petersburg’da harika müzisyenler ve orkestralar var. Dünya çapında müzisyenleri dinleyerek, onlarla birlikte çalışarak kendimi geliştirdim ve geliştiriyorum. İşte büyük şehrin sunduğu bu olanaklar nedeniyle orada yaşıyorum.

-Film müzikleri de yapıyorsun. Bu güzel iş nasıl başladı?
-Film müziği yapmayı daha küçük yaşlarda istedim, yapabileceğimi de biliyordum. St. Petersburg’a gitme nedenlerimden biri de bu aslında. Önce kısa metrajlı film müzikleri yaparak başladım. Film müziklerimin farkına varan ünlü rejisör Aleksandr Sokurov ile görüşme olanağı buldum ve “Frankofonia’’ adlı filminin müziklerini yapmamı teklif etti. Film sayesinde bu konuda tanındım ve başka filmlerin, piyeslerin müziklerini yapmaya başladım.

“Melodilerimizi, kültürümüzü senfonik müzik aracılığıyla dünyaya tanıtmak istiyorum”

-“Çerkes Albümü” ismi nasıl doğdu?
-Aslında bu albümün adı “Adige Albümü”dür. Albüme önce Çerkes demek istemedim. Ancak diğer milletler bizi Çerkes olarak tanıdıkları için bu ismi daha uygun bulduk. Adigece yazarken tabii ki Çerkes yazmıyoruz. Doğru söylenişi “Adige Albümü”dür. Albümün içeriğindeki bestelerin çoğu da Adige müziği olduğu için Kafkas ismi yerine “Adige Albümü” olması daha uygundu. Daha sonra “Çerkes Albümü” isminde karar kıldık.

-Etnik Çerkes müziklerini senfonik müziğe uyarlıyorsun. Sence bizim müziğimiz de dünya müzik piyasasında bir yer tutabilecek mi, tanınabilecek mi?
-Evet, inanıyorum. Bestecilerimiz de bunun için uğraşıyorlar. Melodilerimizin senfoni orkestrasına uygun olduğunu düşünerek bunun üzerinde çalışıyoruz. Aslında orkestranın geçmişi çok eski değil; 300-400 yıllık bir mazisi var. Orkestradaki enstrümanlar geleneksel halk çalgılarından esinlenerek üretilmiştir. Tıpkı şkepşınemiz gibi. Amacımız, müziklerimizin folklorik niteliğini bozmadan orkestranın sunumuyla seslendirebilmek. Ayrıca kendi bestelerimi de seslendirmek istiyorum. İstesem de istemesem de bestelerimin Adige müziği olduğu anlaşılıyor. Otantik /folklorik Çerkes melodilerini de orkestraya uyarlıyorum. Glinka’nın Rus folklorik melodileri uyarlaması veya Çaykovski’nin uyarlamaları gibi… Ben de melodilerimizi, kültürümüzü senfonik müzik aracılığıyla dünyaya tanıtmak istiyorum.

-Yolun açık ve aydınlık olsun Murat…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz