Bağımsızlık Demokrasi Özgürlük Eşitlik Birlik

Açaxu / Ace / Ake (10. Bölüm)

-Bir tutam saçın 5000 yıllık hikâyesi-

“Ma” kelimesinin, Abazacada “sahip, malik” anlamında ve güneş, ay, ateş kelimelerini oluşturan kök olduğunu geçen bölümde görmüştük. “Ma” aynı zamanda Anadolu’da Kapadokya bölgesinde bir tanrıça adıdır.1

Amazonların ilk süvari birliğini kullanan kavim olduğu söyleniyor; “Buna karşın meşhur birer savaşçı olan Amazonlar ilk süvari birliğini kullanan kavimdi. Silahları olan yaylar ve yarım ay şeklini verdikleri kalkanları tunçtan; miğferleri, giyecekleri ve kemerleri ise vahşi hayvanların kürklerinden yapılmıştı.”2

Tanrıça Ma

“Ama gerek kabartma taş, gerek resim olarak Amazonları temsil eden binlerce sanat eserinin hiçbirinde Amazonlar tek memeli olarak gösterilmemiştir.”3

Amazonların kullandıkları yarım ay şeklindeki kalkanlarının, Çerkes kadın kostümlerine işlenen bazı desenlerle, sembolize edilmişçesine çok benzeştiğini görüyoruz, bunlar uzak geçmişin unutulmuş işlevlerini taşıyor olabilir.

Amazonların, bir daire içinde, kalkanlarını, oklarını koydukları kılıfları ve ayaklarını yere vurarak dans ettiklerini 9. bölümde alıntılamıştık. Bugün Çerkeslerin tüm danslarını, bir daire içinde, pxeçiç denilen ahşap ritim çalgısı eşliğinde ve ayaklarını yere vurarak dans etmeleri de Amazonların danslarının bugüne yansımasından başka bir şey olmadığının açık bir göstergesidir. Halka şeklinde yapılan “Wuig” ve “Awraşe” danslarının kökeninin ise tamamen dinsel inançlı olduğu bilinmektedir.

Bugün dahi, Çerkeslerin kadın ve erkeklerinin giydikleri başlıklar, çok uzun zaman önce Anadolu’da, ana tanrıça ve tanrıların başlarında görülen şerpuşların adeta benzeri ve kule gibidirler.

Üzüm ve asma kütüklerinin anavatanı Kafkasya ve çevresi olduğu herkesin malumudur. Büyük bir ihtimal ile şarabın da ilk buralarda yapılmış olması gerekir; “Kafkaslar’da hâlâ şarap küpü olarak kullanılan bu küplerden Girit’te, Knossos sarayında da bulunmuştur.”4
Bakkhalar korosunun ilk sözü “Asia topraklarından geliyorum” ve “Tmolos’u aştım» deyimi, tanrının kendini tanıtlamasına da tıpatıp uygundur: «Ben Lydia›nın altın ovalarından geliyorum.” Daha sonra da Pentheus’la konuşurken “Vatanım Lydia’dır” der Dionysos.5
Euripides’in uzun şiirinde tekrar tekrar, Bakkhos’un Anadoluluğundan söz edilir:

“… gece dağlar üzerinde Bakkhos’a dans eder
Ve her şeyin anası olan Kibele dinsel törenidir bütün bunlar
Fırıldayan Thrisios’la…”6

Yukarıdaki Kafkasya-Girit şarap küpü benzeşmesinden ve diğer iki alıntıdan da anlaşılacağı üzere, Dionysos kültü, Anadolulu ve ana tanrıça Kibele/Artemis ile yakından ilgili olduğu için bu mitte geçen bazı kelimelerin Abaza/Adige diline benzerliklerine göz gezdirelim…
Şarap tanrısı olarak betimlenen Dionysos, Anadolu, Ege adaları, Hindistan, Ortadoğu, Mısır, Yunanistan, Trakya bölgelerini gezmiş, gitmediği yer kalmamıştır. Gittiği her yere zevk ve aynı zamanda korku yaymıştır. 7

Amazon Kalkanı

Dionysos çeşitli adlarla anılmaktaydı: Bakkhos, Bromios ve Euhios, Dithyrambos Îakkhos ve Iobakkhos. Ayrıca Yunanca “Eleutheros” ve “Liber” sıfatı verilmiştir. “İakkhos ise çığlık anlamına gelen “iakkhe” sözcüğünün erkek adına çevrilmesidir”. Abazaca: “ykaakoe”: “bağıranlar” benzerliği dikkat çekicidir.

Yine bu mitosta ceza olarak kör edilen Trakyalı kral Lykurgos adı, Abazaca: “Lakırgaz”: “gözünü çıkarttıkları” sözcüğü ile örtüşmektedir.8

Bakkhos’un çok önemli adlarından biri de “Poligetes”tir. Bu da “sayısız hoşluklar ve coşkun sevinçler veren tanrı” demektir. Bu sevinç ve coşkuya “Ganos” deniyor. Bu “ganos” sözcüğünün hiçbir dilde tam karşılığı yoktur. Özellikle şarap, Bakkhos’un “ganos”udur.9
Adigecede hâlâ kullanılan, Nart Mitolojisi’nde ise “Tanrıların içkisi” olarak anılan “Sane” kelimesi ile “Gano(s)” kelimesinin benzerliği de dikkat çekicidir.

“Bakkha’lar. Tanrı Dionysos-Bakkhos’un dinsel törenlerini kutlayan kadınlar alayı. Tıpkı tanrının kendisi gibi çıplak bedenlerini nebris denilen benekli ceylan postlarıyla örter, başlarına sarmaşık çelenkleri sarar ve ellerinde thyrsos, ucunda bir çam kozalağı bulunan sarmaşık ve asma yaprakları sarılı uzun değnekleri ve Prometheus’un insanlara ateşi taşıdığı nartheks kamışıyla tanrının peşinden koşarlar, geceleri dağda, bayırda, ormanlarda kendilerinden geçerek tanrıya karışırlar.”10

Yukarıdaki alıntıda geçen “Nartheks” kelimesi, sakın “Nart Heuks”; “Nart Ocağı” anlamında olan, Abazaca/Adigece kelimeden dönüştürülmüş olmasın?

Dionisos adının esinlenildiği kelimenin de “Dithyra” olduğu söylenir. Bu kelime ise Phrygia dilinde “gömülü”, “mezar” anlamlarına geliyormuş. Abaza dilinde de “(Dıtrtset; onu içine koydular” anlamındadır. Bu anlam ise Dionisos anlatısını daha bir anlaşılır kılmaktadır; baştanrı Zeus’un baldırının içine konulmakla.

“Dionisos, iki kez gömülü kaldığı için “dithyrambos” denir. “Dithyra” Phrygia dilinde hem “gömülü” hem “mezar” demektir.11

Diğer bir ilginç kelime ise Hermes’in sopası olan “Kaduse”dir. “Hermes’in uyku getirici asası” olarak anılıyor. “Ka+dı+sa” kelimesinin Abazaca karşılığı ise “başa vurduğu” anlamı ile “uyku getirici” sözünü perçinlemektedir.

“‘Kaduse’ Hermes’in uyku getirici asası.”12

Şarap tanrısı Bakkos’un değneği “Thirsios”tur. İlginçtir! Buda Abazaca “dırısaz”: “onlara vurduğu” anlamındadır ve Hermes’in Kaduse’si ile aynı anlama çağrışım yapmaktadır. “(Şarap tanrısı Bakkhos’un değneği) Thirsios bir çomaktır, ucuna dek bir asma dalı sarılır.” 13

“Üzümden çıkarılan güzel renkli şarabın mucidi olmadan ve şarap tanrısı sayılmadan evvel Dionysos; ilkbaharda ağaçları, bitkileri çiçeklendiren besi suyunun tanrısı sayılırdı. Kanatlı sandalları bulunan Hermes, onu bakmaları, beslemeleri, büyütmeleri için Nysa perilerine götürmek emrini aldı.” Dionysos’un bir diğer adı da “Baccus” idi. (B. Şefik Can s.161)

Dionysos efsanesinin tanrısallığını bir kenara bırakırsak, hikâye ölen bir annenin çocuğunu babasına emanet bıraktığını anlatır: Dyanısas: D(o) +yan(annesi) +ı(nin) +sas(misafir): o annesinin misafiri (emaneti anlamında). “Nısa” adı ise hem bir dağ, hem bir kral eşi hem de bir peri adıdır; bugünkü Adigecede, evli kadına aile içinde verilen bir deyim olan “gelin” demektir.

Dionysos’un şarap tanrısı olmadan önce ilkbahar tanrısı olduğu yukarıdaki alıntıda belirtilmiştir. Abazacada “ba”: “baba” kelimesinin kökenidir. “khkha(ra) (xxaara)” sözcüğü ise bitkilerin canlanmasını ve çiçek açmasını, yani baharın canlanmasını belirten bir kelimedir. Dolayısı ile “Bakkos” sözcüğü “Bahar Baba” anlamına gelen bir sözcük olarak Abazacada karşılığını bulur. “Bakkos” sözcüğü şarap tanrısının Lidyacası imiş.14

“Frigya, Lidya dağlarında koşarken,
Rehberimiz Bromiyos’tur
Evohé! Çağrısıyla…”

Kadın başlık

Yukarıdaki alıntıdan da anlaşılacağı üzere, Bakkos “evohé” diye çağrılıyormuş.15
“Mainadlara Bakkhai (Bakkhalar), Bakkhantes veya Thyiades dendiği de olur. Mainadlar kendilerinden geçmek için defne yaprağı vb. de çiğneyebilirler. Esrime sonucunda özdenetimlerini tamamen yitiren Mainadlar, çığlıklar atar, ormanlarda veya tepelerden aşağıya ‘Evohe!’ diye bağırarak koşar, ellerine geçirdikleri hayvanları elleriyle parçalarlar (sparagmos).”16

Doğu Adigeleri (Kabardeyler), kadeh kaldırırlarken “şerefe” demezler, “vuruşalım / vuralım (tokuşturalım)” anlamına gelen “Evet’e” (ЕУЭТIЕ) derler. Bu da dağlarda koşarken Bakkhaların neden “Evohe!”dediklerine açıklık getirebilir niteliktedir.

“Masa’nın çevresinde oturanlara kimin adına içileceğinin önceden söylenerek ve kadeh tokuşturularak içki içme geleneği de Lidya’dan çıkmadır… Türkü söylemeye başlayan konuğun elinde tuttuğu defne ve mersin dalını hiç sıraya bakmadan dilediğine vermesi ve türküyü onun sürdürmesini istemesi geleneğinin kökeni de Lidya’dır.”17 Tüm bu söylemler Çerkes halkının gelenekleri ile örtüşmektedir.

Çerkes düğünlerine özellikle çağrılan eğlendiriciler vardır. Bunlar yüzlerine maske takarak söz ve hareketleri ile topluluğu eğlendirmeye çalışırlar. Ajeğafe denilen bu görevli kişi, deriden yapılmış boynuzları ve sakalı olan bir keçi maskesi takar ve elinde de ritüelistik bir değnek bulunur. 18 Sözlerinde ve hareketlerinde hiçbir sınır yoktur. Söyledikleri ve yaptıkları her şey düğün sahası ile sınırlıdır ve orada kalır. Düğünü yöneten kişinin elinde bir kol boyu uzunluğunda, üzerinde yedi delik bulunan ve deliklerinden püsküller sarkan bir değnek olur. Yönetici düğünü bu değnek ile yönetir. Kimi zaman, bu püsküller, iplere takılmış fındıkların ucundan sarkar. Bu değnek, asma dalı sarılmış Dionysos değneklerini anımsatırken, maske de Dionysos’u veya Bakkos’u çağrıştırır. Üzerindeki yedi delik, sanki, daha önceki bölümde bahsettiğimiz, Anadolu’daki “yedi ocak tanrısı”na adeta bir göndermedir.

Tüm bunlar, uzak bir geçmişten günümüze kalan uzantılar olarak yanı başımızda durmaktadır. Biliminsanlarının, bu eşsiz benzerliklere “Batı” cephesinden değil, özellikle “Kafkasya” cephesinden, Abaza-Adige halkının ortak geçmişine odaklanmaları gerektiğine ve bu yeni bakış açısının insanlığa yeni değerler katacağına olan inancımız tamdır.

(Devam edecek)

Erkek başlığı

Kaynakça
1- Serdal Mutlu, Tanrıça Ma (Mᾶ) ve Kappadokia Komana’sı, Phaselis Dergisi Vol. II (2016) 311-322 DOI: 10.18367/Pha.16022, journal.phaselis.org http://journal.phaselis.org/wp-content/uploads/2016/12/Pha.16022.pdf
2-. Robert Graves, Yunan Mitleri, Tanrılar, Kahramanlar, Söylenceler. İngilizceden çeviren: Uğur Akpur, Say Yayınları, İstanbul-2010, s.652
3 -Halikarnas Balıkçısı, Anadolu Efsaneleri, Bütün Eserleri: 14, Bilgi Yayınevi, 22. Basım İstanbul- Mayıs 2020, s.22
4- M. Şemsettin Günaltay, Yakın Şark II Anadolu En Eski Çağlardan Ahameniş’ler İstilasına Kadar, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1987-Ankara, s.324
5- Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü, Remzi Kitabevi, Altıncı Basım: Ağustos 1996-İstanbul
6- Halikarnas Balıkçısı, Hey Koca Yurt, Hürriyet Yayınları, Şubat 1992-İstanbul, s.185
7- Robert Graves, Yunan Mitleri, Tanrılar, Kahramanlar, Söylenceler. İngilizceden çeviren: Uğur Akpur, Say yayınları, İstanbul-2010, s.127
8- Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü, Remzi Kitabevi, Altıncı Basım: Ağustos 1996-İstanbul
9- Halikarnas Balıkçısı, Hey Koca Yurt, Hürriyet Yayınları, Şubat 1992-İstanbul, s.197
10- Azra Erhat, Mitoloji Sözlüğü, Remzi Kitabevi, Altıncı Basım: Ağustos 1996-İstanbul
11- Halikarnas Balıkçısı, Anadolu Efsaneleri, Bütün Eserleri: 14, Bilgi Yayınevi, 22. Basım İstanbul-Mayıs 2020, s.91
12- Halikarnas Balıkçısı, Anadolu Efsaneleri, Bütün Eserleri: 14, Bilgi Yayınevi 22. Basım İstanbul- Mayıs 2020, s.34
13- Halikarnas Balıkçısı, Hey Koca Yurt, Hürriyet Yayınları, Şubat 1992-İstanbul, s.185
14- Halikarnas Balıkçısı, Hey Koca Yurt, Hürriyet Yayınları, Şubat 1992-İstanbul, s.191
15- Halikarnas Balıkçısı, Hey Koca Yurt Hürriyet yayınları Şubat 1992-İstanbul, s.186
16- https://alperenozdemiir.files.wordpress.com/2015/06/222222.pdf
17- Halikarnas Balıkçısı, Merhaba Anadolu, Bütün Eserleri: 4, Bilgi Yayınevi, Ocak-1980-İstanbul, s.162
18- Dijan Özkurt, Uzunyayla Çerkeslerindeki Ceug Kavramına Oyun ve Karnaval Literatüründen Bakmak, Kafkasya Çalışmaları-Sosyal Bilimler Dergisi / Journal of Caucasian Studies (JOCAS) Mayıs / May 2018, Yıl / Vol. 3, № 6 ISSN 2149–9527 E-ISSN 2149–9101 https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/491093

Abazaca kelimeler için bakınız:
1- B. Ömer Büyüka, Abhaz Mitolojisi Anaç mı? Abhazoloji Yayınları No.2, İstanbul-1971
2- İrfan Okuyucu, Türkçe-Abazaca, Abazaca-Türkçe Sözlük, KAFDAV Yayınları, Ankara, 2020

Jiy Zafer Süren
Jiy Zafer Süren
1951’de Samsun’da doğdu. Üniversite’yi terk etmiş ve muhasebeci olarak çalışarak emekli olmuştur. Çeşitli dergilerde şiir ve araştırma yazıları yayınlandı. Kafkasya üzerine yayın yapan, As Yayın’ın kurucuları arasında yer aldı. “Çipxe, Kafkas Aile Armaları” (derleme) ve “Tama Bahar Gelmeyecek” (şiir) isimli iki kitabı vardır. Nisan 2008 itibariyle Jıneps gazetesi yazarları arasında yer aldı, Ocak 2011 tarihinden bu yana yayın kurulu üyesidir.

Yazarın Diğer Yazıları

O Gelecek

Sen! Gölgelerde saklı halk, O kara, kudurmuş gecelerden, Sağ çıktığını unutma! Gizlense de cismin, Denizlerin duruluğunda, Vuruyor aksin, Güneşin altın ışıklarına, Setenay çiçeği gibi, Arı, duru ve vakur. Kim demiş ki bitmez gece, Olsa da...

Janxot bir aşkla nasıl yandı!

Janxot sarhoştu; aşk sarhoşu… Uzak akraba halası olan, Fatimat’ın oğlunun düğününe gittiğinden beri başı bulutlarda, yıldızlarda, kendisi, belki biraz ferahlarım diye, nerede olursa olsun soğuk...

Sessiz deniz

-Batı kafkasya kıyılarında can verenlere-   Ts’emez kıyısı, boylu boyunca, Açmış bağrını, bakıyordu, Duygulardan yoksun, O koyu mavi engin sulara, Atlantis çöktüğünden beri, Hemen yanı başında derin kuytulara. Kim bilebilir, belki sarsılmıştır, Ya...

Sosyal Medyalarımız

4,890BeğenenlerBeğen
1,353TakipçilerTakip Et
4,000TakipçilerTakip Et

Son Yazılar

- Advertisement -spot_img