Dünya insanlık tarihinin bugüne kadar alınmış kayıtlarını altüst eden gelişmeler, önce Türkiye’de Göbeklitepe ve çevresindeki buluntularla şaşkınlık yaratırken, geçen hafta da Kolombiya’da Amazon Ormanları içinde tam 12.800 metrelik devasa duvar resimlerinin buluntuları ile ilgili yapılan açıklamalarla konunun uzmanları tam bir şok yaşadı. 13 Aralık 2020 Pazar günü KRT ekranlarında Göbeklitepe programı için konuk ettiğim arkeolog-editör Nezih Başgelen’in BBC’den aldığı haber ve görseller ile program formatında yaptığımız değişiklik, Göbeklitepe’den Kolombiya’daki Amazon ormanlarında bulunan kaya resimlerinde son buldu.
Göbeklitepe’de 1963 yılında Chicago Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi ortaklığında yapılan yüzey taramalarında tespit edilen bazı taşlar ve taş yüzeyleri (T şeklindeki sütunların üzerindeki yatay düzeyleri) Bizans mezarları ile örtüldüğü sonucuna varılarak pek önemsenmemiş, ta ki 1995 yılında Alman arkeolog Doç. Dr. Klaus Schmidt’in Alman Arkeoloji Enstitüsü ve Şanlıurfa Müze Müdürlüğü’nün yaptığı kazıların ortaya çıkardığı gerçek görülene kadar bölgenin önemi pek anlaşılamamıştı.
Batı kültürünün en eski yapısı Stonehenge’in 7 bin yıllık geçmişi vardır. Mısır Piramitleri’nin de 4 bin yıllık geçmişinden bakıldığında, günümüzden 11 bin yıllık geçmişe sahip Göbeklitepe, tüm bulgularıyla dünya bilim insanlarını hayretler içinde bırakmıştır. Göbeklitepe’nin etkisi avcı-toplayıcı atalarımıza yönelik fikirlerimizin köklü olarak değişimine yol açmıştır. Sanat gibi unsurlardan uzak, büyük yapılar inşa edemeyecek düzeydeki insan grupları 90 bin m2 alanda inşa ettikleri devasa yapılarla, alan içinde 200’den çok 20 farklı daire oluşturarak, inşa edilen formlar içinde yükseklikleri 6 metreyi bulan ve 10 tonluk kütleleri ile taş blokların yer aldığı mabetler yapmışlardır. Bu taş bloklar üzerinde dönemine ait yaşamdan görselleri oyarak resmetmişler ve hatta o dönem için hiçbir şekilde düşünülemeyecek plastik kavramda heykeller yapmışlardır.
Göbeklitepe’deki kazılardan sonra çevresinde yer alan Hamzan Tepe, Karahan Tepe, Harbetsuvan Tepesi, Sefer Tepe, Taşlı Tepe gibi diğer alanlarda yapılan kazılarda ise çok daha ilginç ve tarihin yeniden yazılmasına gerekçe olacak bulgular elde edildi. Göbeklitepe’nin bir tapınak veya sığınak olduğunu ifade edecek buluntular yok. Eğer bu alan bir tapınaksa mutlaka bu tapınağın yakınında yerleşik alan olmalıydı. Kazı çalışmalarında güncel yaşama dair buluntulara da rastlanmadı. Kayalara oyularak resmedilen hayvan figürleri, şamanik inancın köklerinin buradan başladığı düşüncesini de ortaya attı. Belki tanrı kavramının henüz oluşmamış olduğu varsayımıyla, ölüm gibi gerçekleri açıklamak isteyen bir inançlar ve güçler sistemini başlatmış da olabilirler. Yapılar içinde kimse yaşamadıysa, burada yapılan hayvan çizimleri, ‘’Totem’’ ya da ‘’Kötü ruhlara karşı büyü’’ olabilir mi? Bu ve bunun gibi binlerce soru yaratan bu bulgulara ait alan, MÖ 8000’li yıllarda işlevini yitirmiş, bu alanda yeni sütunlar yapılmamış ve tüm yapı alanları toprak ile örtülerek günümüze dek gelmesi sağlanmıştır.
İnsan evriminin geçmişine ışık tutacak bu araştırmalar hayret ve heyecan ile devam ederken bu kez de Güney Amerika’dan dünyayı şoke edecek ikinci bir kazı haberi geldi. Kolombiya’da, Amazon Ormanları’nın kuzeyinde, içinde binlerce yıl saklı kalan müthiş dağ yamaçlarında tam 12 bin 800 metre uzunluğunda, yer yer 6-7 metre yüksekliğinde binlerce çizim bulundu. Bölgedeki iç savaş nedeniyle uzun yıllar bu alanlara girmek mümkün olmuyordu. 2017-2018 yıllarında yapılan kazı çalışmalarının sonuçları tam iki yıl sonra açıklanabildi. Kaya üzerine yapılan çizimlerde, bugün soyu tükenmiş, devasa hayvan figürleri de yer alıyor. Aynı dönemde Bafa Gölü, Beşparmak Dağları ve Latmos’ta yer alan resimler ve figürlerin Kolombiya’da bulunanlara benzer özelliklerde olması da ilginç. Resim ve buluntular üzerinde yapılan çalışmalarda bu kaya resimlerinin tam 12 bin 600 yıllık olduğu tespit edildi. Bölge koruma altına alındı ve tüm bilim dünyası, Göbeklitepe ile aynı zaman içinde bu alanda yaşayanların kullandıkları ortak figürler ve çizimlerde resmettikleri karakterlerin benzerliği karşısında bir şok daha yaşadı. Haberi BBC duyurduğunda insanlık tarihinin yeniden yazılmasına yol açacak bu gelişmeler tüm dünyada ilgi ve heyecan yarattı.
Tüm bu bulguların ortaya koyduğu gerçekler çerçevesinde bakıldığında insanlık tarihinin, inançlar, sosyal yaşam ve tüm süreçlerin yeniden ele alınmasının gerektiği ortaya çıktı. Araştırmalar devam ettiği için birçok konuda ortaya atılacak yeni iddialara bilim insanları da oldukça temkinli yaklaşmakta. Daha çok keşfedilecek muhteşem yerler ve değerler bizleri bekliyor. Bilimin ve bilimselliğin ışığında…
* Mimar