Bağımsızlık Demokrasi Özgürlük Eşitlik Birlik

HEM’in ilk ve tek Abazaca öğretmeni

Halk Eğitim Merkezi (HEM) bünyesinde açılan Abazaca kurslarının şu andaki tek öğretmeni olan, eğitimini Abhazya’da gören Yeliz Canbaz (Abhazya pasaportundaki adı: Argun Elis) ile Abazaca kurslarını ve dil eğitiminin zorluklarını konuştuk.

-Abhazya’ya ne zaman gittiniz?
-1995 yılında, ben henüz 9 yaşındayken ailemle Abhazya’ya geri dönüş yaptık. Bir sene Abhazca dil eğitimi kursu aldım. Daha sonra Geri Dönüş Komitesi’nin kararı ile tüm repatrian çocuklar Sohum Yatılı Okulu’na verildi, bir sene Abhazca ve Rusça eğitim aldık. Lise eğitimimi burada tamamladıktan sonra, bana anadilimi öğretmesi sebebi ile kendisine ikinci anne dediğim, Abhaz Dili ve Edebiyatı öğretmenimin “Sen bunu başardın, şimdi senin gibilere yardımcı olmak için sen yol göstermelisin” diye ısrar etmesi üzerine yüksek dereceyle Abhazya Devlet Üniversitesi’nin (AGU) ‘Abhaz Olmayanlara Abazaca Öğretme’ bölümüne girdim. Mülakatın sonunda ismimin değişik geldiğini belirten hocama repatrian olduğumu söylediğimde hiç aksanım olmamasına ve Abhazcayı nasıl bu kadar iyi öğrenebildiğime şaşırması üzerine doğru yolda olduğumu anlamıştım. Üniversite eğitimim bittikten sonra aynı bölümde yüksek lisansa başladım ve lisans yöneticimin tavsiyesi üzerine tez konusu olarak, “Türkiye’de yaşayan Abhazların dil öğreniminde karşılaştıkları fonetik zorluklar” başlığını seçtik. Fakat yüksek lisans sınavlarının hepsini versem de mezun olduğum yıl cumhurbaşkanlığının resmi tercümanlığına başladığım için tezimi teslim etmek mümkün olmadı. Mezun olduktan üç yıl sonra tercümanlıkla birlikte üniversitede repatrianlara Abhazca öğretmenliği yapma görevini de aynı anda yürüterek mesleğimi icra etme şansını yakalayabildim.

Abhazya’dan Türkiye’ye 2014 yılında geri döndüm. Ailem halen Abhazya’da yaşıyor.

“Diplomamızı tanımıyorlardı”

-Şu anda, HEM bünyesinde eğitim veren tek Abazaca öğretmenisiniz. Öğretmenlik süreci nasıl gelişti?
-Bildiğim kadarıyla şu an için HEM bünyesinde Abazaca öğretmenliğini sadece ben yapıyorum. Fakat KAFFED bünyesinde öğretmenlik yapan diğer arkadaşlara da bunu HEM bünyesine taşımaları konusunda tavsiyelerde bulundum ve izlediğimiz yol hakkında bilgi vermeye çalıştım. En kısa sürede sayımızın artacağını düşünüyorum.

Bu sürece girebilmemiz, öncelikle bu konuda pes etmeden koşturan Hendek Kafkas Kültür Derneği Başkanı Kamil Atrışba (Şirinel) sayesinde olmuştur. Devletin ortaokullarda seçmeli ders olarak anadil eğitimi alınabilmesinin önünü açması ile kendisi bu konuda koşturmalara başlamış ve büyük zorluklarla, öğrencilerin ailelerini tek tek ziyaret edip ikna ederek Beylice (Nüfren) okulunda 12 kişilik bir sınıf açtırmayı başarmıştır. Bundan iki sene sonra HEM bünyesinde de kurslarımızın açılabilmesinin önü açılmıştı. Fakat bir çıkmazla karşı karşıya kalıyorduk, çünkü bizden kursu açılacak branşın üniversitesini bitirmiş diplomalı bir eğitmen istenirken öte yandan da bizim diplomamızı tanımıyorlardı. İlk sene bu engeli okulda da öğretmenlik yapmış olmam nedeniyle ve Kamil Bey’in yaptığı birkaç görüşme ile zor da olsa aşmayı başardık. İkinci sene ise HEM’in sunduğu, gerekli branşta üniversite bölümünden olmayan ama eğitim deneyimi olan kişileri belgelendirme (oryantasyon) sınavlarından yararlanarak usta öğretici belgesi ile tamamen bu sorunu da aşmış olduk.

-Ne zamandan beri HEM bünyesinde eğitim veriyorsunuz? Kaç öğrenciniz var?
-2017-2018 eğitim ve öğretim döneminde Hendek Halk Eğitim Merkezi bünyesinde Abazaca kursları vermeye başladım. İlk başladığımız gün itibarı ile öğrenci sayımız 20-25 kişinin üzerine çıkmadıysa da altına hiç düşmedi.

Açık konuşmam gerekirse, hem Abhazya’da hem de Türkiye’de bundan önce ve bu süreçte verdiğim diğer hiçbir kursta bu sayıyı yakalamak veya başladığımız sayı ile bitirmek pek mümkün olmamıştı. Peki, kurslardaki bu başarıyı yakalamanıza sebep olan şey neydi diye soracak olursanız, devlet bünyesinde sertifikalı eğitim olmasının dışında, yaş gruplarının ve dil bilme-bilmeme seviyesinin birbirine yakın olmasının önemli bir faktör olduğunu düşünüyorum. Dernek bünyelerinde açılan kurslarımızda gerek zamanlama gerekse de finansal açılardan öğrencileri yaş, az bilen, hiç bilmeyen gibi kategorilere ayırmamız pek mümkün olmuyordu. HEM bünyesinde ise geçen sene itibari ile A1, A2, B1 gibi üç ayrı seviyede, üç ayrı sınıf açabiliyoruz.

Köylerde ders

-Sanırım, dernek gibi oluşumlarda da dersler verdiniz. Anlatır mısınız?
-Abhazya Devlet Geri Dönüş Komitesi’nin desteği ile Sakarya Abhaz Derneği’nin kurs açtığı birçok köyde iki sene ders verdim. Yukarıda da belirttiğim gibi kursları birkaç yerde açmamız gerektiğinde bir bölgede bir gruba haftada bir kez ders verebiliyoruz, bu da yaş ve bilme seviyesinde kategorize etmemize imkân vermiyor. Bu sebeple öğrenme konusunda çok büyük verim alabildiğimizi maalesef söyleyemeyeceğim.

Tekrarlanmayan bilginin unutulması

-Haftada kaç saat ders veriyorsunuz? Dil öğrenmek için en az kaç saat olmalı?
-Ders saatleri tabii ki kuruma göre değişiyor. Derneklerdeki imkânımız mesafeler de göz önünde bulundurularak her köyde haftada bir gün bir grup için toplam dört saat oluyordu. HEM kapsamında ise bu saatleri artırabiliyoruz. HEM bünyesinde daha çok verim alabilmemizin etkenlerinden birinin de bu olduğunu düşünüyorum. Haftada bir gün ders yaptığınızda, öğretmek ve ödev vermek için fırsatınız olmuyor. Tekrar bir araya gelene kadar bir hafta geçmiş oluyor aradan ve bu süreçte maalesef çoğu kişi ne aile içinde ne de çevresinde hiçbir şekilde Abhazca duymuyor. Dolayısı ile size bir hafta sonra geri geldiğinde öğrettiğinizi de (büyük çaba sarf edip ezber yapmamış ise) unutmuş olarak geliyor. Haftada en az iki gün ders yapabilirseniz, bir önceki dersi unutmadan tekrarlamanıza ve yeni bilgiler eklemenize de mümkün oluyor. İmkân olsa keşke, en azından gün aşırı birer saat de olsa ders yapılabilse. Ben günlük saat çokluğundan ziyade her gün ders yapmanın dil öğreniminde etkili olduğunu düşünüyorum. Bunun sebebi de tekrarlanmayan bilginin unutulması…

“Çocuğunuza ulusal kimliğini, örfünü, âdetini öğretin, sevdirin”

-MEB seçmeli ders kapsamında Abazaca var ama talep var mı? MEB bünyesinde öğretmenlik yaptınız mı?
-Konuşmamızın başında da belirttiğim gibi, HEM kapsamında derslere başlayabilmemize MEB kapsamında verdiğim dersler önayak olmuştu. Fakat burada küçük bir serzenişte bulunmak istiyorum affınıza sığınarak. Derslerde çok zorlandım. Büyük şehirlerde böyle bir şey beklesem de küçük yerlerde karşılaşmayı beklemediğim bir problem çıktı karşıma. Çocuklar bırakın Abhazcayı, neredeyse sülalelerini zor telaffuz ederek derslerime katıldı. Bir çocuğa ya da yetişkine anadilini öğretebilmeniz için onu seviyor, istiyor olması lazım.

Dil öğrenmek zor bir eylemdir, bunu hepimiz biliyoruz. Bir de istemediğiniz, sevmediğiniz bir dili öğrenmeye çalıştığınızı düşünün… Bu sebeple imkân bulduğum tüm platformlarda ailelerden rica ediyorum, evet evde dil öğretmek zor olabilir, bunu bize bırakın ama çocuğunuza ulusal kimliğini, örfünü, âdetini öğretin, sevdirin… Ulusal kimliğine saygı duymayan bir çocuğa dil öğretmenizin tek yolu bundan menfaat sağlamasıdır. Ama maalesef bizim derneklerimizin şu an için öyle bir kaynağı bulunmuyor.

«Bir nesil sonra bize dili aktarabilecek çok az kişi kalmış olacak”

-Köyünüzde ya da çevrenizde Abazaca bilme oranı yaş kriterini de göz önüne alınca ne durumda?
-Etrafımda bulunan, Abazaca konuşabilen kişilerin yaşı 60 ve üzeri maalesef. Tabii ki istisnalar var ama çok az. Biz on yıldan fazla süredir ‘Abazaca konuşulma 40 yaş üstünde kaldı’ şarkısını söylerken bu yaş sınırı gitgide yükseldi. Şu an farkına varamadığımız durum nedeniyle bir nesil sonra bize dili aktarabilecek çok az kişi kalmış olacak. Yaşamadıkça bizim başımıza gelmeyeceğini düşünüyoruz ama maalesef diller bu şekilde ölüyor.

Bir dil onu az kişi konuştuğu için ölmüyor, onu bilen kişiler konuşmadığı için ölüyor ve bizler çocuklarımızla Abhazca konuşmuyoruz. Abhazcayı onlar için cazip hale getirmiyoruz. Kelime ezberi yaparak dil öğrenmek çok eskide kaldı. Açıkçası ben de bir öğretmen olarak materyal eksikliğinden çok muzdaripim. Amerika’yı yeniden keşfetmemize gerek yok! İngilizce gibi diğer dillerin yardımcı materyallerinden örnek alarak Abhazca materyaller hazırlayabiliriz. Bu konuda federasyonlara, derneklere çok iş düşüyor. Bunun için bütçe ayrılmalı. Alınabiliyorsa fonlar alınmalı. Öğretmenlerle programcılar bir araya getirilmeli. Çocuklar artık çok eğlenceli programlarla dil öğrenebiliyorlar. Hatta yetişkinler için bile bu böyle. Çocuk şarkıları öğrettiğimde gülen yetişkinler, bu şarkıları ve bu şarkıyla öğrendikleri kelimeleri hiç unutmuyorlar. Herkes eğlenerek öğrenmek ister…

-Abhazya’da yaşayan Abazalar dile Rusça kelimeler, Türkiye’dekiler ise Türkçe kelimeler ekledi zaman içinde. Abhazya’da iletişim kurarken bir sorun yaşadınız mı?
-Henüz çok küçükken ve Türkçeden başka dil bilmeden Abhazya’ya gittiğim için başlarda genel olarak dil sıkıntısı yaşadım. Ama dili öğrendiğinizde, katılan kelimeler az olduğu için size anlatılmak istenilen şeyi anlamanıza çok büyük bir engel teşkil etmiyor.

Abhazya’da yaşayanlar sürekli dili kullandıkları için biraz daha hızlı konuşuyor. Bu sebeple Türkiye’de yaşayanlar ilk başta biraz zorlansa da bir süre sonra alışıyor, anlamaları kolaylaşıyor.

Düzce Üniversitesi

-Düzce Üniversitesi’nde Abhaz Dili ve Edebiyatı bölümü var. Sizce bu bölüm nasıl eğitim hayatına başlayabilir?
-Verilmiş bir hakkımızın kaybolmaması adına HEM için olduğu gibi üniversite için de çok koşturdum. Ama orada da birçok handikapla karşılaşıyoruz. Birincisi diplomalarımızı tanımıyorlar. Onu aştıktan sonra akademik unvan istiyorlar ama bizim akademik unvanlarımız ile Abhazya’nın unvanları denkleşmiyor. Hocaların yurtdışında yayınlanmış belli sayıda makalesi olması gerekiyor gibi birçok engel çıkıyor önümüze. Şu an için maalesef pek mümkün görünmüyor ama ileride belki bir değişiklik olabilir.

“Kurslar ücretli olmalı”

-Dil eğitimi konusunda başka neler yapılabilir sizce?
-Bir talebimi sizlerin aracılığı ile yöneticilerimize iletmek isterim, müsaadeniz olursa. Dil öğrenmek için öncelik ‘motivasyon’dur. İnsanların anadilini öğrenmesi için bir gerekçesi olmalı ve bunu biz yaratmalıyız. Örneğin iş insanlarımız anadilini öğrenen gençlere iş alımında öncelik verebilir, burslar verebilir.

Kurslar ücretli olmalı. Çünkü insan bedel ödediği şeylere değer verir. Doğru bir örnek mi bilemiyorum ama nasıl evde spor yapamıyor ama salona yazılınca paramız yanmasın diye düzenli gidiyorsak bunun da aynı mantık olduğunu düşünüyorum. Günümüz koşullarında her birimiz bir yerlere dağıldık ve gerek öğrenim gerekse çalışma saatleri çok yoğun. Bu sebeple herkesin farklı yerlerden katılabileceği ücretli online kursların organize edilmesi ile daha çok kişiye ulaşabilir ve yukarıda tekrar tekrar önemini vurguladığım kategorize etme imkânına sahip olabiliriz diye düşünüyorum.

***

Yeliz Canbaz

1984 doğumlu Argun Elis (Yeliz Canbaz) 1995-1996 yıllarında Abhazya Dranda Lisesi’nde Abhazca ve Rusça dil eğitimi aldı. Ortaokul eğitimini Sohum Litsey-İnternat’ta tamamladı.

Abhazya Devlet Üniversitesi ‘Abhaz Olmayanlara Abazaca Öğretme’ bölümünü bitirdi. 2011 yılında Abhazya Devlet Başkanlığı Resmi Sitesi ve Devlet Başkanı özel tercümanlığının yanı sıra Abhazya Geri Dönüş Komitesi Uluslararası Bölüm Başkanlığı yaptı. 2012 yılında Abhazya Devlet Televizyon ve Radyo Kurumu ile Dışişleri Bakanlığı resmi sitelerinin tercümanlığını yapmaya başladı.

2016-2017 öğrenim döneminde Sakarya’nın Hendek ilçe okulunda Abhaz dili derslerine girdi. 2017-2018 yıllarında Sakarya’da Abhazya Devlet Geri Dönüş Bakanlığı desteği ile Abhaz dili kurslarında ve MEB desteği ile Hendek ilçesinde öğretmenlik yaptı.

2017-2018 eğitim ve öğretim döneminde Hendek Halk Eğitim Merkezi bünyesinde Abhazca kursları vermeye başladı. Abhazca dili kurslarında eğitmenliğin yanı sıra Dünya Abaza Konseyi (DAK) için tercümanlık yapıyor.

Serap Canbek
Serap Canbek
İstanbul’da doğdu. Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümündeki tahsilinin ardından sigorta sektöründe çalıştı. 2011 yılından beri Jıneps gazetesinde yayın kurulu üyesidir.

Yazarın Diğer Yazıları

Yeryüzünde güçlü izler bırakan kadın: Şamirze Ludmila

Avrupa Parlamentosu’nun Strazburg’daki binasının önüne 1994 yılında dikilen ve Avrupa Birliği’ni sembolize eden heykeli yapan sanatçı Ludmila Tcherina’nın babasının Çerkes olduğunu tesadüfen öğrenip de...

Sürdürülebilir kültürel miras

Sürdürülebilir kültürel miras Çocuklar, bir halkın kimliğini ve kültürünü yansıtan anadilleriyle kimlik kazanır ve sosyalleşir. “10 sene sonra bulamayacağımızı düşündüğümüz Adıgabze çocuk seslerini kayıt altına...

Savaşa dair iki film

Abhazya Savaşı’nın 30. yılında, Gürcistanlı yönetmen ve senaryo yazarı Nana Janelidze’nin “Devam Et Lisa” ve Tiflis’te yaşayan Abaza yönetmen Anna Dziapşipa’nın “Sınır Çizgisinde Otoportre”...

Sosyal Medyalarımız

4,890BeğenenlerBeğen
1,353TakipçilerTakip Et
4,000TakipçilerTakip Et

Son Yazılar

- Advertisement -spot_img