Bağımsızlık Demokrasi Özgürlük Eşitlik Birlik

Başkaldıran dayanışma: Umoja

“Erkekler zulme uğrayınca trajedi, kadınlar zulme uğrayınca gelenek deniyor.”                                                               Letty Cottin Pogrebin

#MeToo hareketi, modern topluma cinsiyet eşitliği ve kadın haklarının önemini bir kez daha hatırlatırken, Kenya Dağı’nın eteklerinde 1990 yılından beri kadınların güçlenmesi için mücadele veren, belgesellere ve araştırmalara konu olan mütevazı bir ‘kadınlar köyü’ var.

Birlik-dayanışma

Başkent Nairobi’ye 380 km. uzaklıktaki Samburu bölgesinde yer alan Umoja (Svahili dilinde birlik-dayanışma anlamına geliyor) Köyü 1990 yılında İngiltere askerlerinin tecavüzüne uğrayan, toplumun ‘kirletilmiş’ damgası vurarak değersizleştirdiği 14 kadın ve defalarca erkek şiddetine maruz kalan Rebecca Lolosoli tarafından kurulmuş.

Baskı ve şiddetin gelenekselleşmesi

Samburu kabilesi mensubu kadınların kurduğu, sadece kadın ve çocukların yaşadığı köyün sakinleri, ataerkil geleneklerin yarattığı baskıya karşı direniyor.

Kabile içinde gelenek ve baskı aracı haline gelen ‘küçük yaşta evlilik, kadın sünneti, istismar, aile içi şiddet ve tecavüz’e maruz kalan kadınlar, Umoja’da şiddet ve ayrımcılık yaşamadan güven içinde hayatlarını sürdürürken, yaşadıkları travmaların yaralarını bir nebze de olsa sarıyor ve çocuklarını özgürce yetiştiriyor.

Mosua (Çin), Bribri (Kosta Rika), Minangkabau (Endonezya), Akan (Gana) ve Khasi (Hindistan) gibi anaerkil topluluklarla ortak bir kuruma üye olan Umoja Köyü’nde bir rehabilitasyon merkezi ve okul var.

‘Sohbet ağacı’

Akasya ağaçlarıyla bezenmiş köylerinde hiyerarşi ve baskıdan uzak kalarak eşit haklar ilkesini savunan Umoja kadınları, önemli bir karar alacakları zaman ‘sohbet ağacı’nın altında toplanarak korkularını, hayallerini ve hedeflerini özgürce anlatıyor.

Erkekler izinsiz giremez!

Erkeklerin sadece zaman zaman izinle ziyaret edebildiği ama geceleyemedikleri köye özgürce girme hakkı olan tek erkek ise Lotukoi. Güneş doğmadan köye gelen Lotukoi, hayvanları güdüyor.

Evlerini çamurdan inşa eden kadınlar, sıcağı engellemek için duvarın dış kısmındaki çamura inek ve fil gübresi ekliyorlar.

Kadın gücünün ve direnişinin simgesi haline gelen Umoja Köyü tabii ki erkekleri rahatsız etmiş ve zaman zaman erkeklerin saldırılarına uğramış, köyü ziyarete gelen turistler engellenmeye çalışılmış, kadınların lider kabul ettiği Rebecca Lolosoli’yi öldürmeye çalışmışlar. Daha da ileri giden erkekler bir ‘erkek köyü’ kurmak istemiş ama başaramamış.

Anneleriyle birlikte köyde yaşayan erkek çocuklar 18 yaşına gelince köyü terk ediyor. Yakın bir köye yerleşen gençler, köyün güvenliği için destek veriyor.

15 kadının kurduğu, Afrikalı kadın mağdurların sığınağı haline gelen köyde şu anda 50 kadın ve yaklaşık 200 çocuk yaşıyor.

Yaptıkları etnik takıların yanı sıra ev yapımı bira ve yumurta satarak geçimlerini sağlayan Umoja kadınları, Ewaso Ngiro Nehri kenarında turistik amaçla kurdukları safari kampından da gelir elde ediyor.

Kendi yaşamlarının ve çocuklarının geleceğinin giysi ve takıları gibi rengarenk olmasını dileyen Umoja kadınları, gelirlerinin bir kısmını eğitim burslarına ayırıyor.

Umoja’nın kurucusu Lolosoli, Birleşmiş Milletler tarafından 2005 yılında New York’ta gerçekleştirilen bir konferansa konuşmacı olarak davet edilmiş, çeşitli kadın hakları kurumlarının konuşmacı konuğu olmuş ve dünya çapında kadın liderliğini desteklemek üzere kurulan, ABD merkezli Vital Voices adlı sivil toplum kuruluşunun Hollanda temsilciliğinden 2010 yılında ödül almış.

Umoja kadınlarının sözcüsü Lolosoli, istedikleri hakları sıralıyor:

“Eşimizi kendimiz seçmek istiyoruz.

Mülk sahibi olma hakkını kazanmak istiyoruz.

Okula gitmek istiyoruz.

Kadın sünneti istemiyoruz.

Karar alabilme hakkına sahip olmak istiyoruz.

Siyasi lider olabilmek için saygı istiyoruz.

Kısacası, eşit olmak istiyoruz.”

Kenya’daki kadın hakları kuruluşu Maendeleo ya Wanawake’nin başkanlığını da yapan Lolosoli ile Umoja kadınlarının çığır açan mücadelesi, erkek egemen geleneklere başkaldıran kadınlara umut ve cesaret veriyor.

Serap Canbek
Serap Canbek
İstanbul’da doğdu. Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümündeki tahsilinin ardından sigorta sektöründe çalıştı. 2011 yılından beri Jıneps gazetesinde yayın kurulu üyesidir.

Yazarın Diğer Yazıları

Yeryüzünde güçlü izler bırakan kadın: Şamirze Ludmila

Avrupa Parlamentosu’nun Strazburg’daki binasının önüne 1994 yılında dikilen ve Avrupa Birliği’ni sembolize eden heykeli yapan sanatçı Ludmila Tcherina’nın babasının Çerkes olduğunu tesadüfen öğrenip de...

Sürdürülebilir kültürel miras

Sürdürülebilir kültürel miras Çocuklar, bir halkın kimliğini ve kültürünü yansıtan anadilleriyle kimlik kazanır ve sosyalleşir. “10 sene sonra bulamayacağımızı düşündüğümüz Adıgabze çocuk seslerini kayıt altına...

Savaşa dair iki film

Abhazya Savaşı’nın 30. yılında, Gürcistanlı yönetmen ve senaryo yazarı Nana Janelidze’nin “Devam Et Lisa” ve Tiflis’te yaşayan Abaza yönetmen Anna Dziapşipa’nın “Sınır Çizgisinde Otoportre”...

Sosyal Medyalarımız

4,890BeğenenlerBeğen
1,353TakipçilerTakip Et
4,000TakipçilerTakip Et

Son Yazılar

- Advertisement -spot_img