Duygu dostluğu

0
1018

Çocuklardır benim işim. Çocuklar ve onların sihirli dünyası. Onların saf ve temiz dünyası o kadar işlemiştir ki içime, bu nedenle daha basittir hayata ve olaylara dair bakışım.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü ile ilgili yazı yazmam istenince benden, düşündüm ne yazabilirim diye… Çocuklardan başka bir konu gelmedi aklıma. Dedim, geçeyim klavyenin başına, çocukluktan yetişkin olmaya doğru çıkayım bir yolculuğa…

Geçenlerde karşılaştım kendisiyle.

Karşımızdaki kişinin duygularına odaklanan, kişinin kendi duygularını ifade etmesine olanak sağlayan bir iletişim metodu, DUYGU DOSTLUĞU…

Dinledim, yazdım, bolca düşündüm bu kavramla ilgili. Ve uzun bir yolculuğa çıktım içimde.

Duygu dostluğu, empatik bir iletişim metoduymuş ayrıca…

Duygu dostu öğretmen, duygu dostu ebeveyn, duygu dostu arkadaş, duygu dostu…

Böyle devam ediyor.

Hayatınızda olumlu veya olumsuz iz bırakan bir öğretmeniniz hiç oldu mu? Ya da bir arkadaşınız, yakınınız, büyüğünüz vs…

Peki, ne hatırlıyorsunuz o kişiyle ilgili?

Olumlu iz bırakan kişiyle ilgili ifade edilen cümleler genellikle şunlardır:

-Onu çok severdim.

-Çünkü beni önemserdi.

-Çünkü beni dinlerdi.

-Çünkü benimle tensel temas kurardı.

-Çünkü bana kendimi özel hissettirirdi.

Duygular dünyamızı yönetir.

Duygu dostluğu yolculuğu çocuklukta başlar.

Çocuklar doğarlar ve duygularını nasıl yöneteceklerini bilemezler. En yakınlarındaki ebeveynleridir onlara kılavuzluk eden. Daha sonra çevreleri, öğretmenleri, arkadaşları vs…

Çocukla kurulan tensel ve tinsel temas, yani duygularını kabul etmek ve yargılamamak çok önemlidir. Amacını aşan aşırı övgüden ziyade, onu teşvik etmek geliştirir çocuğun kişiliğini.

Kendi kendilerini tanıma, çevrelerini keşfetme sürecini izleyerek yaşarlar.

Zamanla duygularını anlayıp nasıl yöneteceklerini öğrendikleri zaman, doğru davranışlar, akabinde de kalıcı öğrenmeler gerçekleşir.

Duygular kontrol edilemediğinde de yanlış davranışlar gelişir.

Yanlış davranış ise her şeyi etkiler.

Yanlış duygu yoktur, yanlış davranış vardır.

Çocuk büyürken ebeveyni, öğretmeni ona bir şemsiye açar. Duygularını ifade etmesine olanak veren bir şemsiyedir bu. Bu şemsiye çocuğun bilişsel, kişisel ve psikososyal gelişimine alan açar.

Çocuk kendini güvende hissettiği, duygularının diğer insanlar tarafından anlaşıldığı ve önemsendiği ortamlarda kendini iyi hisseder ve geliştirir.

Yanlış davranış geliştiren çocuktan yetişkin bireye geldiğimizde de durum pek farklı değildir. Değer görmeyen, duyguları ve düşünceleri önemsenmeyen, zaman zaman hor görülen, kendini ifade edemeyen bireylere dönüşür o tertemiz kalpler.

Çeşitli ve yaygın algı ve yönlendirmeler de vardır hayatta. Yeni dünyanın popüler söylemleri…

“Ne hissediyorsan söyle.”

“Duygularını asla saklama.”

“Önemli olan yalnızca sensin ve senin duyguların. Sonuna kadar mücadele et” vs…

Bu tür söylemler, yanlış yönlendirmeler, farklı ve yıkıcı sonuçlar da doğurabilir. Duygu dostluğu derken aslında anlatılmak istenen, “duyguyu doğru yönetmeyi öğretmek ve öğrenmek”tir.

Her ne çeşit duygu yaşarsak yaşayalım –kızgınlık, öfke, aşırı sevinç, kıskançlık, inat etme, aşırı merhamet, nefret vs. gibi olumlu ya da olumsuz, hayata ve insan olmaya dair her hissediş-bu duygular ancak iyi yönetilerek doğru davranış geliştirilebilir.

Biz ÇERKES KADINLARI olarak, yukarıda bahsettiğim duyguların hepsini dozunda yaşadık diye düşünüyorum.

Ne az, ne fazla.

Ne duygularımızın esiri olduk.

Ne de duygularımızın denizinde boğulduk.

8 MART Dünya Kadınlar GÜNÜ ya bu ay.

Kadınlar ise eğer konumuz,

-Kendini bilen, kendi değerini başkasının önünde görmeyen,

-Çalışan, üreten,

-Fedakârlığı cefakârlık olarak algılamayan,

-Bazen naif, bazen militan, bazen anne, bazen arkadaş olan,

-Ailesini ve çevresini koruyan ve kollayan,

-Okumasa bile, içinde bulunduğu kültürün değerlerini özümseyerek kendini geliştiren,

-Neyi, nerede ve nasıl yapması gerektiğini bilen,

-Kendisine biçilmiş zarafet kıyafetini gururla taşıyan kadınlarımız

-Yetiştikleri kültür ve coğrafya itibariyle gelenek ve göreneklerinin hepsinin bir sebebinin olduğunu bilen kadınlarımız

-Zorluklarla karşılaştığı zaman yıkılmayan, aksine her defasında daha da güçlenerek önüne bakan,

-Sadece anne ve baba değil, büyükanne, büyükbaba, akraba, arkadaş, komşu teyze ve amcalarının sevgisiyle büyümüş, duygu dostluğu kavramını yaşadığı kültürden edinmiş, duygularını yönetmesini bilen, çocuklarını ve çevresini sarıp sarmalayan…

Biz sizden razıyız!

Çerkes kadınlarımız…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz