İslamey dansının heykelini yapmak… (2. Bölüm)

0
1377
Geçen ay heykel sanatçısı H. Neris Yüksel ile konuşmuştuk. Diziye bir diğer heykel sanatçısı Maze Sürer ile devam ediyoruz. Maze Sürer, oldukça genç bir sanatçı. Pandemi sürecini kendi tabiriyle bir adada mermer yontarak geçiren Sürer, metal çalışmaları için bir atölye kurmak istiyor. Ayrıca Tıj İlkay anısına bir heykel yapma hayali de var. Umuyoruz bu hayalini en kısa zamanda gerçekleştirir. Sanatın her dalının ama özellikle de görsel sanatların desteklenmeye ihtiyacı var. Maze Sürer’e içten, samimi söyleşisi için teşekkür ederiz.

-Merhaba, öncelikle bize kendiniz, çalışmalarınız hakkında bilgi verir misiniz? Nasıl oldu da heykel sanatını seçtiniz?

-Merhabalar, öncelikle bu röportaj serisinde bana da yer verdiğiniz için teşekkür etmek isterim.

Ağustos 2018

Ben Ş’ejoque Maze Sürer (Щ’эжокъуэ Мазэ). 1996 yılında Ankara’da doğdum. Adana/Kayapınarlıyım. 6. sınıftan sonra Maykop’ta dört sene yaşadım, ortaokul ve liseyi orada tamamladım, ardından Türkiye’ye geri döndüm. Önce Hacettepe Üniversitesi’nde Arkeoloji bölümüne girdim. Fakat sonradan bölümü bırakarak aynı üniversitede Heykel bölümüne başladım. Geçtiğimiz yaz dereceyle, yüksek şeref öğrencisi olarak bölümümden mezun oldum. Hemen ardından Marmara Adası’ndaki bir madende, DereliArt kolektif sanat projesi adı altında 7 ay süreyle bulundum. Yakın zamanda bu projeye ara verdim ve Ankara’ya döndüm.

2016 senesinde hep görmek istediğim Roma’ya gitme şansım oldu. Aynı zamanda bu süreçte özel yetenek sınavları için çalışıyordum fakat kafamda ne istediğimle ilgili net bir şey de yoktu. Roma’da yürüdüğüm sokaklarda, gezdiğim müzelerde gördüklerimle, geçirdiğim o büyülü zaman vesilesiyle tek isteğimin tamamıyla heykel yapmak olduğuna karar verdim, ki eminim Roma’yı görme şansı olan birçok kişi aynı şeyleri düşünmüştür.

Heykellerimde genellikle metal malzeme tercih ediyorum. Rus konstrüktivizminden esinlenerek, kendime göre yorumladığım kavramlar, mekânlar ya da mekânsal öğeler çalışmalarımın temelini oluşturuyor. Heykelin yanı sıra dijital çizim ve illüstrasyon ile ilgileniyorum.

“Bir işin oluşumunda benim için öncelik her zaman hissettiklerimle ilgilidir”

Üzgünüm 2019

-Eserleriniz nasıl bir süreçle ortaya çıkıyor? Örneğin siyasal değişimler, pandemi gibi salgınlar ya da izlediğiniz bir film, okuduğunuz bir kitap çalışmalarınızda nasıl bir karşılık buluyor?

-Kaotik bir dönemde yaşıyor, birçok farklı psikolojik durumla uğraşıyoruz. En basit tabirle, insanın içindeki karamsarlığı besleyen bir şekilde… Bir işin oluşumunda benim için öncelik her zaman hissettiklerimle ilgilidir ve derdim o hisleri veya o kavramı, işimi izleyecek kişinin de kendine dair bir yerlerden yakalayabileceği kadar somutlaştırmaktır. İzlediğim, okuduğum, yaşadığım olayları oldukları halleriyle aktarmaktan çok önceliğim onların bende hissettirdiklerini aktarmaktır bu yüzden. Kulağa çok romantik gelebilir ama şahsi fikrime göre bir “sanat eseri” var etmenin hazırlığındaki sanatçı, hayatta dert edindiği olguyu tüm derinliğiyle araştırırken, zihninde çözümleyebilene kadar yoğun düzeyde hissel acılar çekeceği bir süreci yaşamayı göze alarak onu yaratabilecektir.

-BASE’de eserleriniz sergileniyor (20-25 Kasım’daydı). Sanıyorum online erişim imkânı var. Bize biraz sergiden ve çalışmalarınızdan bahseder misiniz?

-BASE, benim gibi yeni mezun sanatçı adaylarına tanınırlık ve sanat piyasasına atılacak ilk adımlar için imkân sağlamak amacıyla kurulmuş, her yıl tekrarlanan, bizler için oldukça yararlı bir sergi projesi ve 2020 seçkisinde benim de işlerim sergilenmeye hak kazandığı için tüm aksaklıklara ve sergide fiziken bulunamama rağmen mutluyum. 2020 Kasım ayında “Uzak-Yakın” teması ile fiziksel sergi beş gün süreyle açıktı. Bu sergiye “Hiçbir yerin ortasında” isimli 5 adet metal heykelden oluşan bir seriyle katıldım. “Hiçbir yerin ortasında” serisinde kullandığım elektrik direkleri bireyi, teller ise bağları temsil ediyor.

Bazen işlerimde farklı yapı birimleri/figürleri kullanıyorum, tema aynı. Bu metaforlar, çeşitli açılardan toplumsal yaşamın görünmez bazı fikirsel kurallarıyla ters düşen, fakat yine de onlardan tamamen kopamayıp bir şekilde bağlı kalan bireyin kendisi için yarattığı mecburi yalnızlaşmayı ve zihninin içinde sığındığı izole mekânı imgeliyor. Sergi, merak edenler için halen https://www.base.ist/edisyonlar/base-2020/ adresinden online olarak izlenebilir.

“Tıj İlkay anısına, misafirhanesine yerleştirilmek üzere anıtsal bir heykel yapmak en büyük hayalim”

Evde 2019

 

Misal, geçtiğimiz ay adını “Figür I” koyduğum mermer heykelimi bitirdim. Bu heykel benim için çok özel; çünkü etnik kimliğimin sanatıma yansıyan ve aynı zamanda evrensel olabilen yönünü bu heykelle daha da fazla görünür kılabildiğime inanıyorum kendi adıma. Onu yaparken esinlendiğim şey, çok sevdiğim İslamey dansıydı, özgürlük ve cesaret kavramlarıydı, var olmaktı; fakat bana sorulmadıkça bu isimlendirmelerden ve açıklamalardan kaçınırım çünkü o, kendini anlatmalı. Uzun süre dans etmiş olmanın yarattığı bellek ve yaşadığım kültür, hayatımdaki kavramlarla birleşerek bu şekilde form aldı. İşimi görüp bunu anlayan insanlar olması beni çok mutlu etti. Bir de ne yazık ki heykel yapabilmek için malzeme, atölye, maddiyat vs. gibi çeşitli imkânlara sahip olmak gerekiyor. Bu olanaklara sahip değilim henüz. “Figür I”i yapabilmek için kafamda projeyi bitirmiş olsam da bahsettiğim imkânların oluşması bir buçuk sene sonra ve şans eseri oldu; ki bu proje aslında üç figürden oluşan bir seri olacaktı, fakat diğer iki figürü yapma şansım olmadı. İlerleyen süreçlerde, şartlarım olgunlaştıkça her açıdan daha özgür ve bize dair çalışmalar yürütebileceğimi umut ediyorum. 2013 senesinde kaybettiğimiz çok sevgili Tıj İlkay anısına, misafirhanesine yerleştirilmek üzere anıtsal bir heykel yapmak en büyük hayalim.

“Savaşçı kadınlar, Çerkes kadınları, Amazonlar gibi konuları birbirleriyle harmanlayarak hayal ettiğim figürleri dijital illüstrasyonlar halinde resimlemeye çalışıyorum”

-Çerkeslerin heykel sanatı ile nasıl bir ilişkisi olmuş? Takip ettiğiniz Çerkes heykel sanatçıları var mı? Ya da çalışmalarınızda örneğin sürgün ya da Çerkesliğe ait herhangi bir tema var mı?

-Açıkçası pek bir şey söyleyemeyeceğim bu konuda. Ruslan Tsrimov’un çalışmalarını beğeniyorum. Savaşçı kadınlar, Çerkes kadınları, Amazonlar gibi konuları elimden geldiğince birbirleriyle harmanlayarak hayal ettiğim figürleri dijital illüstrasyonlar halinde resimlemeye çalışıyorum şu sıralar. Heykel konusunda ise benim üslubum, bahsettiğim gibi oldukça duygusal. Bu bağlamda bire bir etnisiteye hitap eden görsellerden ziyade, sadece o kavramın bende yarattığı hissiyatı üç boyuta çevirmenin yollarını ararım. Sanat dediğimiz şey izleyiciye sunduğumuz belleğimiz aslında. Bu sebeple hiçbir işim benliğimden ayrı olamaz zaten.

Hiçbir yerin ortasında 1, 2019

-Kadınların heykel sanatında ağırlığı nedir? Cinsiyetçi bir ayrımdan söz edilebilir mi?

-Heykel, sanat alanları arasında öne çıkan fiziksel yoğunluğuyla gerçekten zor bir sanat dalı. Düşünsel birikimin yanı sıra yer yer ağır sanayide kullanılan makineleri ustaca kullanmayı gerektirebiliyor.

Taşocağında birkaç arkadaşım ile beraber 7 ay boyunca gerçekten çok yoğun bir şekilde dolomit mermer ile çalıştık ve biyolojik olarak çok zorlandığım durumlar yaşadığımı açıklıkla söyleyebilirim. Bizim Hacettepe’de aldığımız eğitimde, atölye içinde daima yardımlaşmak ve paylaşmak öğretildi. Üst sınıflar alt sınıflara, gücü yeten yetmeyene her zaman yardım eder, bildiklerini öğretirdi. Bu çevrede cinsiyetçi bir eşitsizlik hiç yaşamadım. Yine de genel olarak toplumda sanatla ilgilenmeyen, bilgisi olmayan insanlar tarafından “Kadın nasıl kaynak yapar, mermer yontar” algısıyla hâlâ karşılaştığımız olabiliyor. Bu bahsettiklerim, işin kas gücü gerektiren kısmı tabii. İdeolojik olarak da geçmiş zamanlarda kadınlara karşı uygulanan cinsiyetçi ve baskılayıcı yaklaşımların günümüzdeki sanat camiasında yaşandığını düşünmüyorum, aksine yetenekli kadınların sıkça ön plana çıktığını görüyor ve mutluluk duyuyorum.

Şehir, 2020

-Heykel sanatçıları bazen provokatif eylemler de gerçekleştiriyorlar. Heykelin siyasalla hep bir derdi olmuş. Bu konuda neler söylersiniz?

-Sanat çok geniş, hep güncel bir kavram, elbette insana ve hayata dair her konuya dokunabiliyor. Sanatçının muhalif yanı aslında kendi doğasından geliyor. Bu muhalefet siyasi bir terimden ziyade, yeri geldiği zaman kendine karşı bile uyguladığı ruh hali. Bu farkındalıkla sanatçının yarattığı yol gösterici ve işaret edici olgular, insanları iyileştirmeye, düşünmeye, hissettirmeye yarıyor. Özellikle başta performatif sanatlar olmak üzere sanat; görmek istediğimiz, bize iyi hissettiren ve mutlu eden, sevdiğimiz şeylerden hareket alabileceği gibi; kaçındığımız, bilmek veya görmek istemediğimiz, konuşmadığımız, yok saydığımız her şeyi de görünür kılmakla mükelleftir. İki durum da oldukça doğaldır, hayat böyledir.

“Kendime bir atölye yaratmanın yolunu arıyorum”

-Pandemi elbette hepimizin normalini değiştirdi ama yakın dönem için projeleriniz neler? Nasıl bir gelecek düşlüyorsunuz?

-Ben biraz şanslıydım, pandemi sürecinin yarısını neredeyse bu gündemden uzak kalmış bir adada mermer yontarak geçirdim. Şu sıralar metal çalışmalarımı sürdürebilmek adına kendime bir atölye yaratmanın yolunu arıyorum. Bu vakti de evde alternatif malzemelerden maketler, çizimler ve okumalar yaparak değerlendirmeye çalışıyorum. Hiçbir şeyin pek de kolay olmadığı şu zamanlarda, bir miktar belirsizlik içindeyim. Umarım en kısa zamanda dünya ve düzen, herkes için normale döner.

Figür 2, 2020
Figür 1,2020

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz