Söz kadınların

0
1003

Birbirlerinden farklı duruşlara sahip, farklı yaş ve konumdaki Çerkes kadınlarına iki soru sorduk ve diledikleri uzunlukta yanıtlamalarını istedik. Mutlaka eksikleri ve kapsayamadıkları vardır ama ilginç bir gökkuşağı çıktı ortaya. ‘Eksik, fazla, doğru, yanlış gördüklerinizi yazın bize, siz isteyin, biz paylaşmaya devam edelim’ diyoruz.

Dilara Tan

Üniversite öğrencisi, 20 yaşında

-Sizce Çerkes kadınları, ülkede diğer kadınların maruz kaldığı sorunlarla ne ölçüde buluşuyor, ne ölçüde farklılaşıyor?

-Çerkesler Türkiye’de yaşayan diğer halkların kadınlarıyla birlikte yaşıyor sonuçta, farklı coğrafyalardan gelip ortak bir noktada buluşmuşuz. Ataerkil zihniyet her toplumda farklı bir şekilde işliyor ama bir şekilde gün yüzüne çıkıyor. Bu yüzden bizim diğer halkların kadınlarından farkımız ancak kültürden dolayı bir farklılık olabilir. Xabze’den bahsedersek mesela Xabze belirli kurallar dahilinde daha çok erkekler tarafından yazılmış kurallar değil mi? Bizim kültürümüzde kadına yönelik haklar daha genişletilmiş şekilde belki ama kuralı koyan yine de erkek. Diğer halkların kadınlarına kıyasla belki biraz daha iyi olabilir ama hiç fark etmiyor, yani bu bir baskı. Kadınların kendi hak ve özgürlüklerinin de yine bir erkek tarafından belirlenme eylemi var aslında burada. Bu noktada yine ataerkil bir zihniyet ama farklı bir kültür içinden geliyor.

-Sizce Çerkes erkekleri toplumsal cinsiyet eşitsizliği konusunun farkındalar mı?

-Bence bunun farkında değiller çünkü onları rahatsız eden bir durum yok bu yaşanan rahatsızlık ve baskıda. Biz kadınlar üstünde baskı olan bazı gelenekleri o kadar kanıksamışız ki bence sadece erkekler değil kadınların bazıları da farkında değil bu eşitsizliğin. Hatta ben de yeni yeni farkına vardığımı düşünüyorum, bu benim 2-3 senedir tamamen kafa yorduğum bir konu, bazı şeyler var ki ben bile farkına varamamışım. Başka insanlarla sohbet ettiğim zaman bazen onlar da bunun farkına varmamış oluyor. Biz bile bu durumu kanıksamışken erkekler bu durumun farkına varsa dahi seslerini çıkartacak bir durum yok. Çünkü onları rahatsız eden bir durum yok. Bu durumdan haz alan insanlar da var zaten erkekler içinde.


Deniz Yılmaz

Muhasebeci (Şu an çalışmıyor)

-Sizce Çerkes kadınları, ülkede diğer kadınların maruz kaldığı sorunlarla ne ölçüde buluşuyor, ne ölçüde farklılaşıyor?

-Bence toplumda son zamanlarda sıklıkla duyduğumuz kadına yönelik şiddet olayları Çerkes toplumunda çok nadir görülüyor. Benim gözlemim, kadına diğer toplumlara göre daha değer verildiği, kıymetli görüldüğü şeklinde. Bu noktada diğer toplumlarla farklılaşıyor. Örtüştüğü nokta ise kadının ne kadar değerli görülürse görülsün ataerkil tüm toplumlarda olduğu gibi erkeğin bir tık daha baskın olduğu, ne kadar ortak kararlar alınıyor gibi görünse de erkeğin daha çok söz sahibi olduğudur.

-Sizce Çerkes erkekleri toplumsal cinsiyet eşitsizliği konusunun farkındalar mı?

-Bence Çerkes erkekleri eşitsizliğin farkında değiller çünkü bunu çok da umursadıklarını, üzerinde tartıştıklarını, bunu bir sorun olarak düşündüklerini sanmıyorum. “Bizde böyle şeyler olmaz (şiddet vs.), olsa da binde bir çıkar” mantığıyla olabilir. Hiçbir toplantı, söyleşi veya konuşmada bu konuyla ilgili herhangi bir açıklamaya denk gelmedim.


Janset Kavaklı

Sosyal bilgiler öğretmeni

-Sizce Çerkes kadınları, ülkede diğer kadınların maruz kaldığı sorunlarla ne ölçüde buluşuyor, ne ölçüde farklılaşıyor?

-Toplum dinamiklerinden uzak bir yaşam günümüz dünyasında imkânsız olduğu için ben diğer kadın sorunları diye bahsettiğimiz sorunlardan diğer kadınlar olarak ayrılmadığımızı düşünüyorum çünkü maalesef yaşamak için hepimiz şehirleşmek ve toplumun dinamiklerine adapte olmak zorundayız. Yani kendimizi izole edip, bu sorunlardan kaçıp, sadece kendi kültür eksenimizde yaşamak imkânsız… Toplumdaki diğer kadınlar gibi çalışmak, yaşamak, okumak ve sosyal bir varlık olan insan gibi yaşamak için mücadelemizde bir Çerkes kadın olarak “Türkiye’de kadın olmak” kavramında bir ayrılığa düşmemiz mümkün değil bence. Bir tek diğer kültürlerden ifade noktasında ayrılabileceğimizi düşünüyorum. O da hepimizin olmamakla beraber çoğumuzun diğer kültürlere nazaran kadın olmaktan öte birey olarak görüldüğü bir ortamda büyümesinin sonucudur ama maalesef ki ülkemizde sürekli artan kadına şiddet vakaları ve değişen dinamiklerle beraber kaygılarımızın bu kadar yüksek olduğu bir dönemde bizler bile kendimizi ne kadar iyi ifade ediyoruz elbette tartışılır.

-Sizce Çerkes erkekleri toplumsal cinsiyet eşitsizliği konusunun farkındalar mı?

-Bu konuda da her ne kadar genellemeden hoşlanmasam da Çerkes kültürünün içinde büyümüş erkeklerin diğer kültürlerde yetişmiş erkeklere göre daha farkında olduğunu düşünüyorum. Yakın çevremizden başlarsak; kadına yönelik şiddet, taciz gibi insan onurunu hiçe sayan olayları nispeten daha az duymaktayız ama bunda sadece Çerkes erkeklerinin farkındalığının değil kültürdeki kadın rolünün diğer etkileşim içinde olduğumuz kültürlere nazaran daha aktif, daha yaşamın içinde olmasına bağlıyorum.


Gözde Duman

Üniversite öğrencisi, 22 yaşında

 -Sizce Çerkes kadınları, ülkede diğer kadınların maruz kaldığı sorunlarla ne ölçüde buluşuyor, ne ölçüde farklılaşıyor?

-Bence yaşadığımız ülkede kadınların yaşadığı sorunların hemen hemen hepsiyle Çerkes kadınları ortaklaşıyor. İşyerinde uygulanan şiddetler ve baskılar, psikolojik şiddet, dışarı çıkarken dışarıda kendini rahat hissedememe, istediği gibi giyinememe, bunların hepsini Türkiye’de yaşayan bütün kadınlar yaşıyor. Bunun Çerkes kadınlarıyla veya diğerleriyle çok alakalı olduğunu düşünmüyorum. Kadın olarak ikinci planda kalma, fikirlerine daha az saygı duyulması ve daha az önem verilmesi yine bizde de yaşanan şeyler.

Bunun dışında farklılık olarak söyleyebileceğim aile içindeki eğitimle ilgili olabilir. Evlilik konusunda baskı görmezler ya da aile içi taciz ve şiddet gibi şeyler daha az görülür Çerkes toplumunda. Tabii bunlar olmaz diyemeyiz çünkü bilemeyiz. Çevremden gördüğüm kadarıyla bunun daha az olduğunu biliyorum. Onun dışında Çerkes kadınları da psikolojik şiddete ve baskılara Türkiye’de yaşayan diğer kadınlar gibi maruz kalıyor.

-Sizce Çerkes erkekleri toplumsal cinsiyet eşitsizliği konusunun farkındalar mı?

-Toplumsal cinsiyet eşitsizliği konusunda erkekler de henüz farkında değil, kadınlar da bence farkında değil. Tabii hepsinin de hakkını yememek lazım, küçük bir kesim bunun farkında olabilir, buna göre davranabilir ama farkında olduğunu söyleyen insanlar da yine çok fazla sorgulayıp, davranışlarını değiştirip bu konuda bir çabaları sarf etmiyor gibi. Sadece “Evet böyle bir şey olabilir” diyerek geçiştiriyorlar bu konuyu. Aslında önemli bir konu. Günümüzde de çok gündemde. Bu sadece Türkiye’de ya da başka bir yerde değil ama dünyada da tartışılan bir konu ve Çerkesler de bundan muaf değil. Bu konunun gündemde tutulması, konuşulması ve bir şekilde çözüm yolları neyse bulunması gerekiyor. Tabii bizde biraz daha kültür baskısı olduğu için, gelenekler olduğu için, gelenekleri değiştirme korkusu bir şeyleri kaybetme korkusuna neden oluyor ve insanlar daha çekingen yaklaşıyor bu konuya. Ama bu şekilde yaklaşmanın, çekinmenin bu sorunu çözmeyeceğine inanıyorum. Eğer böyle bir sorun varsa masaya yatırılıp bir şekilde buna çözüm yolları bulunması gerekiyor. Bunun evrimleşmesi gerekiyor ve kültürümüze de uygun olarak günümüze ayak uydurmamız gerekiyor. Bu yüzden önemli bir konu olduğunu düşünüyorum. Bu meselenin kadınlar ve erkekler olarak farkında değiliz. Umarım ilerleyen zamanlarda daha çok farkında oluruz.


Münevver Mine Bağ

Öğretim görevlisi (İngilizce öğretmeni)

 -Sizce Çerkes kadınları ve ülkedeki diğer kadınların maruz kaldığı sorunlar, ayrıştığı veya ortak noktaları, ne kadar farklılaşıyor, ne kadar örtüşüyor?

-Bence bu sorunun kendisi bile aslında “Çerkes kadınları ve ülkedeki diğer kadınların maruz kaldığı sorunlar” bağlamında bir “farklı”lığın kabulü ile başlıyor. Bize düşen onu tanımlamaya çalışmak olacak.

Soru bir de öncelikle söz konusu sorunları bir tanımlamak veya listelemek gerekliliğini ortaya koyuyor. Bu ülkede kadının sorunları hangi alanları kapsar? Birincisi, öncelikle belki bu sorunlar aile içinde, toplumsal sosyal yapı içinde ve yasalar önünde olmak üzere birkaç katmanda değerlendirilebilir. İkinci değerlendirme ise sosyal boyutun genişletilmesi ile oluşacak ve temellerini irdeleyecek bir yaklaşım olabilir, değerler, kararlar, roller bazında.

Nedir bu sözünü ettiğimiz sorunlar? Birincisi, ikinci sınıf bir varlık olarak görülmek ve erkek egemen bir toplumda erkeğin hizmetinde olmak gibi bir konum. Duygusu ya da düşüncesi olmayan bir yaratık kabulü. Kararların kadınlar adına başkaları tarafından alınması, belki birçok toplumda olduğu gibi domestik konular ötesinde her kararın ailenin başat erkekleri tarafından kendilerine dayatılıyor olması. Hani sürülerdeki alfa erkek karakterler gibi! Burada bir kızın kiminle evleneceğine, okula gidip gidemeyeceğine, çalışıp çalışamayacağına hep bir başkası, başkaları karar verir. Bu boyutta, bir Çerkes kızı veya kadını başka diğer toplum ya da topluluklarla örtüşen sorunlar yaşıyor diyemeyiz. Basitçe “kaç-göç” olarak tanımlanan durumun Çerkes toplumunu anlatmadığını bilmek bu gözlemi haklı kılar. Kadın erkekten kaçması, saklanması gerekmediği için bu gibi konularda karar yetisine kendiliğinden ulaşabilir. Onunla eşit konumda dik durabilir. Bu konularda elimizde istatistiki bilgiler değil sadece gözlemler olduğu için farklılığın da, baskının da, farkındalığın da boyutunu tespit etmek zor. Bu konuda tavsiyelere ihtiyacımız olabilir bilgi kaynağı olarak.

Sorunların sosyal boyutu toplumsal değerler üzerinde filizlenir. Gelenek, din ve genel kabuller. Bence gelenek binyılların ortaya çıkardığı yaşam deneyimleri olarak inançların öncesinde var olmuştur ve güçlüdür, ancak yeni öğretilerin kırptığı, değiştirdiği gelenekler vardır. Bu anlamda da gelenek ve dinin çeliştiği noktada Çerkes toplumunda kimin hangi karar mekanizmasını işleteceği kişisel ve çevresel faktörlerle de belirlenebilir. Ancak bu anlamda Çerkes toplumunda örneğin bir erkeğin birkaç kadınla nikâh kıyması görülmemiştir. Sosyal yapı ve değerler zaten en çok kadına şiddete kaynak oluşturacak bir kategoridir. Toplum onaylamadan bireysel şiddet yaygınlaşamaz.

Kurallar bir noktadan sonra yasalar olarak yani toplumsal mutabakatlar olarak karşımıza çıkarlar. Kadına şiddetin görmezden gelinmesi yasaların ya o düzeyde tasarlanmış olması ya da onların da göz ardı edilmiş olduğu gerçeğini ortaya koyar. Bir Suudi yasası ile bir Türkiye Cumhuriyeti yasası benzerlik göstermediği halde yaşam örtüşmeler gösterebilir. Bir yasak, adını çalışma hayatının ve toplumun dışında tutmak saiki ile yola çıkmış olabilir.

Bu kategorilere baktığımızda Çerkes kadınının bir gelenek zırhı içinde avantajlı bir konumda olduğunu söyleyebiliriz. Ancak insanların son zamanlarda yaptığı yaygın bir hata kendi kişisel yargılarını, değerlerini ve tercihlerini genellemek ve Çerkes olmayı kendisine benzemek önkoşulu ile kabul etmek. Bu bağlamda “Çerkes’i Çerkes yapan nedir”i yeniden bir gözden geçirmek gerekiyor.

Çerkes kadını sarayda cariye olmuş mudur? Anadolu’nun birçok yerinde Çerkes kadını erkeğin karnını doyurup sonra kalanlarla kadınlara mı sofra kurmuştur? Bunlar nereden sonra farklı koşulların etkisiyle oluşmuştur; bilimsel yaklaşımlar ister anlamak için…

-Sizce Çerkes erkekleri toplumsal cinsiyet eşitsizliği konusunun farkındalar mı?

-Çerkes erkeklerinin toplumsal cinsiyet eşitsizliği konusunun farkında olup olmamalarının bir Çerkes erkeği olmanın ötesinde bilinç ve sosyal farkındalık düzeyi ile ilgili olduğunu düşünüyorum. Ancak yine de konu farkında olunmaması mümkün olmayacak boyutlardadır. Belki dert edinip edinmemeniz söz konusu olan. Fiziksel şiddet boyutuna gelmediği zaman bir kadının yaşadığı psikolojik şiddetin kimse tarafından kolay fark edileceğini düşünmüyorum. Esas farkındalık gerektiren boyut da budur bence. Belki de Çerkes erkeği bu anlamda “derya içre balık olup deryayı bilmez” bir konumdadır, bundan emin olamayız. Belki kadınlara kendilerini nerede hissettiklerini sormamız gerekir. Sizin çevrenizdeki erkekler size birey olarak ne kadar özgürlük alanı sunuyorlar? Beklentilerinizin, haklarınızın farkındalar mı?

Bir erkek sadece Çerkes erkeği olarak kendi alışageldiği ilişkiler ve yaşam tarzı içinde yaşayıp gidiyor ise kendi “toplumunda” önemli bir sorun yok diye de algılayabilir. Aslında aile bazında toplumsal cinsiyet eşitsizliği yaşayan bir birey bunun farkında olur mu? Kendi değer ve yargılarını inanç ve gelenekle yeniden yoğurup, dokuyup kendine değerler yaratmış bir erkek Çerkes olmak anlamında ne kadar değişime uğramıştır? Neye asimile olmuştur? Örneğin Çerkes köylerinde kız çocuklarının okula gönderilmemesi sorunu var mıdır? Hangi boyuttadır? 13 yaşındaki bir Çerkes kızı istemediği biri ile evlendirilir mi? Bunlar ne ölçüde Çerkes gelenekleri ile örtüşür? Ucu açık sorular. Bunların olmaması farkındalık var mı demektir, sadece özgün gelenekler mi var demektir?

Bildiğimiz, inandığımız, sevdiğimiz Çerkes kültürü ve Çerkes anneleri genellikle farkındalığı değilse de sağlıklı bir toplum yapısı oluşturma anlamında doğru kabulleri olan erkekler yetiştirirler. Çerkes toplumunda genelde şiddet görülmez, çünkü herkes “birey” olmayı öğrenir. Haddini bilmeyi öğrenir.

Kadının yükü Çerkes toplumunda da ağır mıdır? Ağırdır.


Müzeyyen Özdemir

Doktor

-Sizce Çerkes kadınları, ülkede diğer kadınların maruz kaldığı sorunlarla ne ölçüde buluşuyor, ne ölçüde farklılaşıyor?

-Bu topraklarda yaşayan kadınların durumuna baktığımızda şunları gözlemliyoruz:

-Kadının ikinci sınıf muamelesi görmesi,

-Hem ev kadını, hem anne, hem aşçı, hem temizlikçi hem de bir işte çalışıyor olmak zorunda kalması,

-İşyerinde erkek egemen toplumun tüm baskılarını görmesi, mesleğinde yükselmek için en az üç kat çaba sarf etmek zorunda kalması,

-Özellikle taşralarda evlilik tercihinde çoğunlukla söz hakkının olmaması,

-Hakkını aramaya kalktığında susturulması; edepli, ahlaklı, sessiz, kabullenen, sorgulamayan biri olmaya zorlanması,

-Birey olamaması; şunların kızı ya da şunların gelini diye tanımlanması.

Çerkes kadınlarının yaşadıklarını bunlardan muaf tutamayız bence. Çerkes kadınlarını ayıran birinci fark, Xabze’ye bağlı olarak genç kızlık dönemimizin daha özgür ve güzel geçmesi ki bu da İslami baskılarla giderek uzakta kalmıştır. İkincisi ise bağda-bahçede çalıştırılmamasıdır.

-Sizce Çerkes erkekleri toplumsal cinsiyet eşitsizliği konusunun farkındalar mı?

-Eğitimli olan Çerkes erkeklerinin bir kısmının eşitsizliğin farkında olduğunu ama bunu aşabilmek ya da eşitlemek için bir çaba göstermediklerini düşünüyorum. Bahşedilmiş bir gücü başkasıyla paylaşmak kimsenin işine gelmez çünkü…


Gülay Efe

-Sizce Çerkes kadınları, ülkede diğer kadınların maruz kaldığı sorunlarla ne ölçüde buluşuyor, ne ölçüde farklılaşıyor?

Mesele şu ki bana göre etnik kimlik bağlayıcı bir unsur değil, yani kadındır şiddete, tacize, tecavüze uğrayan… Kadın kimliğidir her türlü saldırıya, hakarete uğrayan! Yani bu ülkede kadın sorunlarıyla karşılaşmak ve yüzleşmek için KADIN olmak yeterli… Farklılaşmak… Hmm… Şiddet gören kadın yanında el kol kaldıran herhangi birinden kolayca ürkebiliyor, minibüste tacize uğrayan kadın o yolu ayakları şişene kadar yürüyebiliyor, tecavüze uğrayan kadın tecavüzcüsüyle evlenip ona beş-on çocuk doğurmak zorunda kalıyor, sürekli hanım olmak gerektiği öğütlendiği için sesinin aslında ne kadar gür çıkabileceğini hiç bilmeyen kadınlar yetişiyor…

Başka farkındalık ve değişimden bahsetmeme gerek kalmadı sanırım!!! Yine de Çerkes bir kadın olduğum için kendimi şanslı hissediyorum çünkü kadın kimliğinin yanına ‘Çerkes’ kimliğim de geldiğinde hak ettiğimizi ‘bir nebze’ alabildiğimize inanıyorum (!) diyebilirim.

-Sizce Çerkes erkekleri toplumsal cinsiyet eşitsizliği konusunun farkındalar mı?

-‘Çerkes erkekleri’ diye bir kalıp var mı bilemiyorum! Erkeklerin farkındalıkları çok da umurumda değil. Kadınlar farkındalık kazandıkça, değişip dönüştükçe onlar da ayak uydurmak zorunda kalacaktır diye düşünüyorum! Kadın ve sorunları başlıklı tüm konularda en çok kadınların sesi çıkması gerektiğini düşünüyorum. Sözde kadın hakları savunuculuğu yapan erkeklerin bile o anda kadını arkasında bırakıp onun adına konuştuğunu fark etmemesi çok acınası! O yüzden erkeklerin farkındalıkları umurumda değil!


Zehra (Kendi adı değil)

Üniversite öğrencisi, 22 yaşında

-Sizce Çerkes kadınları, ülkede diğer kadınların maruz kaldığı sorunlarla ne ölçüde buluşuyor, ne ölçüde farklılaşıyor?

-Bu konuyla ilgili ben bu sorunu direkt Çerkes kadınları genellemesi üzerinden değil de iki gruba ayırarak nesil farklılığı şeklinde anlatmak istiyorum. Mesela annelerimiz ve o yaş grubunun yaşadığı farklılıkları düşünelim. Benim neslim daha farklı bir dünyada büyüdü, ben şehir dışında bir üniversiteye gittim mesela. Şöyle de bir şey var, ben bir Çerkes köyünde büyüdüğüm için Çerkes olmayanların yaşamlarıyla ilgili fazla kıyas yapma şansım da olmadı. Direkt bunun içinde büyüdüğüm için diğer kadınların ne gibi zorluklara maruz kaldığını da geç öğrendim. Bizden önceki nesilde sosyal medya bu kadar yaygın değildi, bunlar bu kadar haber edilmezdi. Büyüdükçe ve daha fazla şey duymaya başladıkça kız-erkek ilişkilerinde, aile ilişkilerinde, Çerkeslerin daha fazla söz haklarına sahip olduklarına dair izlenim elde ettim. Yani kadına verilen değer olarak bence yine fena değiller.

Çok kültürel karşılaştırma yapmak istemiyorum ama Türkiye geneline bakıldığı zaman susturulmuş ve bastırılmış bir kadın algısı görmüyorum ben kültürümüzde açıkçası. Çok fazla karma bir yerde büyüyoruz, Çerkes kültüründen uzaklaşmış gibiyiz, bir şeyleri devam ettirmeye çalışıyoruz ama çevremizde artık bu kültürle büyümediğimiz için ben çok da bir farklılık göremiyorum. Ben Türkiye’de yaşayan 22-25 yaşındaki herhangi başka bir kadından daha fazla hakkım olduğunu düşünmüyorum bir Çerkes olarak, çok da bir fark yaratmıyor bu. Fark, ailemle olan ilişkimde yansıyor diğerlerine kıyasla. Yani birey olarak kıyasladığımda bu toplumda yaş grubunda farklılık da hissetmiyorum açıkçası.

-Sizce Çerkes erkekleri toplumsal cinsiyet eşitsizliği konusunun farkındalar mı?

-Yani sonuçta büyüdükleri kültüre dönüp de cevaplayacak olursak diğerlerine nazaran daha farkında olabileceklerini düşünüyorum. Tabii ki bireyin özelinde geçiyordur bu tarz konular ama sonuçta evde bastırılmış bir anne profili veya sözü dinlenmeyen bir anne görerek büyümediği için bunu normalleştirmesi nispeten diğer erkeklere göre daha azdır, buna maruz kalan erkeklerin normalleştirdiği gibi normalleştirmiyordur durumu. O yüzden de daha farkında olabilirler diye düşünüyorum.


Emel Savur

Emekli

-Sizce Çerkes kadınları, ülkede diğer kadınların maruz kaldığı sorunlarla ne ölçüde buluşuyor, ne ölçüde farklılaşıyor?

-Öncelikle içinde yaşadığımız topluma her bakımdan entegre olmamızı kolaylaştıran en önemli faktör dindaş olmamız. Din birliği karşılaştığımız, en aykırı gelen kavramları dahi yumuşattı ve hoş görmemizi sağladı. Öte yandan şehirleştikçe, kendi geleneklerimizi yaşarsak, etnik kimliğimizi anlayacaklar diye kendimizden usul usul vazgeçmeye başladık ve o boşluğu dini kavramlar doldurdu. Bu nedenle de her şeyi birbirine karıştırdık. Öte yandan medya etkisi ile popülist görüşlerin empoze ettiği ‘KOLAY’ı tercih ettik. Bütün bu olumsuzluklara (vatandaki savaş, yaşanan 3 büyük sürgün –Osmanlı’ya, Balkanlar ve Marmara– ve geldiğimiz topraklarda verdiğimiz savaşların travması) rağmen, en iyi tahminle nüfusumuzun dörtte üçü, şairin dediği gibi “Çerkes Duruşu”nu muhafaza edebiliyor. Ve bence bu da ciddi bir başarı…

-Sizce Çerkes erkekleri toplumsal cinsiyet eşitsizliği konusunun farkındalar mı?

-Hayır, öyle bir sorunları olduğunu da düşünmüyorum. Çünkü Çerkes kadını her açıdan güvenilir ve her şeyi başarabilir düşüncesiyle yetişiyor erkeklerimiz. Tabii bunda genetik yazılımın da çok büyük etkisi var. Ama yeni nesil çok farklı. Bu dediklerim onlar için pek de geçerli olmayacak.


Berat Bırfın Bir

Öğretim üyesi

-Sizce Çerkes kadınları ve ülkedeki diğer kadınların maruz kaldığı sorunlar, ayrıştığı veya ortak noktaları, ne kadar farklılaşıyor, ne kadar örtüşüyor?

-Son bir yıldan beri bu konular çok dile getiriliyor. Hem sosyal medya aktif hem de Çerkes kadınlarının farkındalığı yükseldi, birçok çalışma yapılıyor farklı platformlarda, ben de bunlardan birinin içinde yer aldım.

Üst kimliğimiz insan olmak, alt kimlik kadın olmak dersek, bir alt kimlik de Çerkes kadını olmak denebilir.

İnsanların yaşadığı maruz kaldığı sorunlar hepimiz için geçerli, kadınların yaşadığı sorunlar da hepimiz için geçerli. Nihayetinde biz çok kapalı bir toplum olarak yaşamıyoruz. Belki köylerde biraz böyle olabilir ama nihayetinde hepimizin sosyal yaşamımızda bağlantılı olduğu gruplar farklı kişiler, farklı kimlikten, etnik gruptan insanlar olabiliyor. Hele iş hayatındaysak birçok farklı sorunla karşılaşabiliyoruz. Örneğin bir kadının yaşadığı mobbing sorununu Çerkes kadını da yaşıyordur. Hepimiz yaşadık. Alt üst ilişkilerinde ya da çalışma arkadaşınız ile yaşayabilirsiniz. Onun dışında, kadın-erkek eşitsizliği anlamında baktığınızda mesela bir kurumda çalışırken sizin hakkınız olan pozisyonun, unvanın bir erkeğe verilmesi olabiliyor. Bunlar genel sorunlar diye düşünüyorum.

Öte yandan bizim kendi kültürümüzle ilgili bu bakış açısı nedir, bu bizi nasıl etkiliyor, olumlu mu olumsuz mu dersek; benim düşüncem şu yönde; her ne kadar sosyal medyada farklı şekillerde ele alınıyorsa da bizim ‘Xabze’ dediğimiz gelenekler, örfler, toplumsal düzeni sağlamaya yönelik olarak ortaya konulan yaşam biçimi, değerler, değer yargılarının aslında gerçekten içinde yer aldıysak bizi küçüklüğümüzden beri daha yoğun olarak olumlu etkilediğini düşünüyorum ama tabii ki olumsuzlukları da olduğunu biliyorum. Ben hem anne hem baba tarafından geleneklerine, göreneklerine bağlı bir ailede yetiştim. Sosyalleşme açısından baktığımda; kendimi bildim bileli, üç yaşımdan beri, benim annem de babam da derneklerde, vakıflarda aktif olarak yer almışlardır. Ben de onlarla birlikte o süreçleri yaşadım, gördüm, deneyimledim. Olumlu ve olumsuz tarafları oldu. Özgüven eksikliği yarattı mı? Sınıf farklılıkları, büyüklerle gençler arasındaki saygıya ve geleneklere bağlı olan davranış kalıpları, benim hayatımda olumsuzluk yarattı mı diye bakıyorum. Kendi açımdan baktığımda; çok yaratmadığını görüyorum.

Bu soru o kadar farklı şekillerde cevaplanabilir ki; yaşadığınız toplum, yetiştirilme tarzınız, içinde yetiştiğiniz aile, onların hayata bakış tarzı, eğitim düzeyi, gelir düzeyi, hepsini bir arada değerlendirmek lazım. Çok yönlü, çok dinamikli bir süreç olduğu için verilecek tek bir cevabı yoktur diye düşünüyorum.

Ben yine de bizim Çerkes kültürünün, Abaza kültürünün, Kafkas kültürünün, Kuzey Kafkasya kültürünün, ne şekilde isimlendiriyorsak, aslında kadınlara değer verdiğini düşünüyorum. Tabii ki bazı geleneklerden kaynaklı kadın-erkek arasında birtakım farklılıkların, konumlandırmaların olması belki bazı kişiler üzerinde olumsuzluklar yaratmıştır ama bunun kişilerin algılamasıyla da ilgili olduğunu düşünüyorum. Kadının bence her zaman yeri ve değeri olmuştur bizim toplumlarımızda. Hele mesela thamate olarak baktığımızda, sosyal yaşam olarak baktığımızda, olmuştur. Derneklerimizde, vakıflarımızda en aktif olanlar aslında kadınlarımız. Burada başkanlık, yöneticilik yapanlar da olmuştur. Köprü vazifesi görenler de kadınlarımız olmuştur. Herhangi bir sorun olduğu zaman o sorunun çözümünde kadınlarımıza da başvurulmuştur. Hâlâ da başvurulmaktadır. Öte yandan jenerasyon, nesil çok önemli bir kavram. Şu anda Y jenerasyonunun son dilimi ya da Z jenerasyonu gibi daha genç arkadaşlarımız doğal olarak bizden çok daha büyük olan kuşaklardan farklı düşüneceklerdir ve onlar belki o gelenekleri ya da uygulama biçimlerini çok daha yoğun gibi, baskı gibi hissedebileceklerdir. Ben bunu doğal karşılıyorum ama bunun genele ithaf edilmesi kısmında birazcık açıkçası çekincem var ya da onun ifade edilmesinde çekincem var. O zaman hepimiz kardeşiz noktasına geliriz. Bizi, Çerkes kültürünü diğer kültürlerden ayıran birtakım özelliklerden bahsediyoruz. Yabancı yazarlar, bu konuda araştırma yapanlar, akademisyenler objektif araştırmalarında bizim kültürümüzle ilgili; saygının olması, gencin, erkeğin-kadının, yaşlının bir arada aynı mecliste bulunuyor olması, sosyalliğimizin olması, hoşgörümüzün olması gibi özellikleri ifade ediyorlar. Çok kadim bir kültürüz, belki geçmişte çok daha fazla vardı ama bugün de bunu devam ettirmeye çalışıyoruz, sizin de içinde olduğunuz toplumlarda, derneklerde de biliyorsunuz bunun için mücadele ediliyor. Her kültürün eksi ve artı tarafları vardır ama diğer kültürlerle mukayese ettiğimde eksilerimizin çok fazla olduğunu düşünmüyorum, tam tersine artı yönlerimizin daha yüksek derecede olduğunu düşünüyorum. Yine de nihai cümleyi kuracak olursak; kadınlarla ilgili sorun her yerde vardır. Bunun dini, dili, ırkı, rengi olmaz. Kadın kadındır ama onun alt kimlikleri ya da üst kimlikleri belki belirleyici oluyordur. Bir Çerkes kadını tamamen hayatını Çerkes toplumu içerisinde geçiriyor ve orada bütün yaşamını sürdürüyorsa oradaki görenekler, örf, âdet, yaşam biçimi belki onda çok daha yoğun biçimde baskın olabilecektir. Dışarda da bir hayatı varsa; doktor, hemşire, bir şirket yöneticisi, yazar, dizi oyuncusu gibi farklı kimlikleri varsa orada yaşadığı zaten farklı sıkıntılar vardır, bunun Çerkeslikle çok ilgisi yok. İnsan olmakla, kadın olmakla ilgilidir diye düşünüyorum.

-Sizce Çerkes erkekleri toplumsal cinsiyet eşitsizliği konusunun farkındalar mı?

-Kadın-erkek meselesi dünyanın her yerinde var olan bir mesele. Farkındalığın olup olmaması biraz kuşaklarla ve eğitim düzeyiyle birlikte daha öne çıkmaya başladı. Özellikle sosyal medya, dijital süreçler, bilgi teknolojileri, bilgi toplumları dediğimiz kavramlarla beraber medya da bu konuyu dillendiriyor, empoze ediyor. Birazcık okuyan, bilgi okuryazarı olan erkeklerimizin zihinlerine bir mesaj gittiğini düşünüyorum. Bu konuda bir şeyler yapıyorlar mıdır, ellerini taşın altına koyuyorlar mıdır orasını bilemiyorum. Yine bizim Çerkes ya da Abhaz erkekleri için düşündüğümüzde diğer toplumlarla mukayese ediyorum. Şu anda yakın arkadaş gruplarımda Kürt olan da var, Süryani olan da var, Ermeni, Alevi, Laz da var. Öğrencilerimden de bunu gözlemleyebiliyorum. Bizim Çerkes ve Abhaz kökenli erkeklerimizin daha medeni olduklarını görebiliyorum. Kadına daha fazla değer verdiklerini, saygı gösterdiklerini görebiliyorum. Bir sorununuz olduğunda işi gücü bırakıp sizin o sorununuzu çözmek için mücadele verdiklerini görüyorum. Karşıdaki kadını bir cinsel obje olarak, görür görmez bakmadıklarını, görmediklerini, değerlendirmediklerini görüyorum.

Hepimiz biliyoruz ki bazen karşılarında kadın gördükleri an farklı düşüncelere sahip olan erkekler var diğer toplumlarda. Bizim erkeklerimizin öyle olmadığını düşünüyorum. Yaşanan sorunlarla ilgili, kadın sorunları ile ilgili, duyarlı olup olmadıkları, bu konuda bir proje üretip üretmedikleri, ellerini taşın altına koyup koymadıkları konusunu net bilemeyiz. Bu konuda araştırmalar yapılması gerekir diye düşünüyorum. Hedef kitle önemli, köylü ve kentli kavramı var. Buralarda yaşayan erkeklerimizin yaşam tarzları, hayata bakışları, beklentileri, eğitim düzeyleri de farklı olduğu için belki bu konudan da araştırıp bakmak ve sonuca varmakta yarar var.


Mezane Konuk

Dilbilim doktora öğrencisi

-Sizce Çerkes kadınları, ülkede diğer kadınların maruz kaldığı sorunlarla ne ölçüde buluşuyor, ne ölçüde farklılaşıyor?

-Öncelikle böyle bir soruyu doğru bulmadığımı belirtmeliyim. Her toplumda patriyarka farklı şekilde tezahür eder. Günümüzde kadın sorununun olmadığı herhangi bir toplumdan bahsedemeyiz. Gelişmişlik dendiğinde aklımıza ilk gelen Avrupa ülkeleri de dahil, her toplumda kadın sorunu vardır. Dolayısıyla toplumlararası kadın sorunlarını yarıştırmanın, bazı toplumlardaki kadınların maruz kaldığı sorunların küçümsenmesine hatta yok sayılmasına sebep olduğunu düşünüyorum.

Bunun haricinde, bizim toplumumuzda örtük bir patriyarka olduğunu söyleyebilirim. Yani görünür kılınması oldukça zor. En önemli sorunlardan biri ev içi emek… Bugün kadın-erkek hepimiz çalışıyoruz, “eve ekmek getiriyoruz”. Ama evin içine girildiği andan itibaren ev isleri hep “kadının yapması gereken işler” oluyor. Eşi “yardım ederse”, sanki lütfetmiş gibi “ne kadar da iyi bir eş” oluyor. Oysaki ev işleri, o evde yaşayan bütün yetişkin bireylerin eşit sorumluluğundadır. Ben ya da annem nasıl “Akşam ne yemek pişirsem?” diye dert ediniyorsam/k, benim evi birlikte paylaştığım babam/erkek kardeşim/eşim de en az benim kadar bunu düşünmekle yükümlüdür. Ama bizim toplumumuzda maalesef ev içi emek hâlâ kadının sırtında bir yük. Erkek haftada bir evi süpürürse iyi bir eş oluyor maalesef.

Bir diğer konu da taciz meselesi… Bizim taciz tanımımız o kadar dar ki bu kavramdan sadece fiziksel bir temas eylemini anlıyoruz. Oysaki tacizin bire bir sözlük anlamı “rahatsız etmek”. Bu, sözle de olabilir, psikolojik de olabilir. Dolayısıyla bazen ceug ve zexes’lerde de haddini aşan, semerkaw kılıfına sokulmuş sözlü tacizler oluyor. Ama zaten tacizciye “Bu yaptığın taciz” dediğinizde ilk verdiği tepki “Şaka yaptım” olur. Yani “Semerkaw yaptım” diye bir savunma gelmişse karşıdan, bu zaten tacizin kılıfıdır. Semerkaw yapılır, ama herkes haddini bilerek konuşur. Şiddet konusuna girmek istemiyorum. Tuğba ve Şeyma Sarı kardeşler ile Özlem Sencer’in katledilmesi, bununla beraber Almastı Çerkes Kadın Hareketi üyelerine yapılan saldırılar yeterince açık ifade ediyor toplum olarak nerede durduğumuzu.

 

-Sizce Çerkes erkekleri toplumsal cinsiyet eşitsizliği konusunun farkındalar mı?

-Maalesef büyük bir çoğunluğu değiller. Ama iyi ki farkında olan ve kendisini bu konuda geliştirmek isteyen azınlık da olsa bir grup erkek var. Aslında belki de farkındalar ama öyle bir güç var ki ellerinde, kaybetmek istemiyorlar. O yüzden bu kadar sert tepkiler alıyoruz bu sorunu konuşunca. En önemlisi de ben feminizm kavramının doğru anlaşıldığına emin değilim. Erkekler sanıyorlar ki feministler erkek düşmanı ve erkeklerin kadınlara yüzyıllar boyunca yaptıklarının aynısını feminist kadınlar erkeklere yapacaklar. Bu yüzden bence farkındalığı artırmak için biraz feminizm okuması yapılmalı. En azından terminolojide anlaşalım ki sağlıklı bir tartışma zemini oluşabilsin.

Merve Kevser Daşdemir

Hemşire

-Sizce Çerkes kadınları, ülkede diğer kadınların maruz kaldığı sorunlarla ne ölçüde buluşuyor, ne ölçüde farklılaşıyor?

-Çerkes kadınlar diğer kadınların maruz kaldığı tüm sorunlarla iş ve sosyal yaşamda karşılaşıyor.

Üstelik bir de ait olduğu Çerkes toplumuna uygun davranışlar sergilemesi bekleniyor, yani sorumluluk ekstra artıyor.

-Sizce Çerkes erkekleri toplumsal cinsiyet eşitsizliği konusunun farkındalar mı?

-Çerkes erkekleri toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin “çoğunlukla” bilincinde değiller. Çünkü eril sistem onların konfor alanlarını koruyor. Eşitliğin gerekliliğini bilmeleri, aynı zamanda uygulama yükümlülüğünü de getireceği için öğrenmeyi reddediyor olmalılar.


Nejla Okyay

Emekli

-Sizce Çerkes kadınları, ülkede diğer kadınların maruz kaldığı sorunlarla ne ölçüde buluşuyor, ne ölçüde farklılaşıyor?

-Çerkes geleneğinde her ne kadar kadın-erkek eşitliği olduğu iddia edilmese de diğer halkların kültürleriyle kıyaslandığında çok daha özgür bir konumda olduğu söylenebilir. Pek çok alanda kadınların erkeklerle aynı haklara sahip olduğu gerçekliği ifade edilse de toplumsal kararların alınmasını gerektiren durumlarda ne yazık ki eril hâkimiyet tek karar vericidir. Kadınların da thamade olabileceği iddia edilse de pratikte bunun olmadığı bilinmekte. Benzeri pek çok eşitsizlik sıralanabilir, ancak bu coğrafyadaki diğer kültürlerden kadınların yaşadığı eşitsizliklere karşı Çerkes kadınının duruşu ne yazık ki kayda değer ölçüde değil. Bunun diasporadaki kapalı yaşam biçimiyle bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Politik altyapıya sahip az sayıda kadın dışında salt kadın sorununa değil, ülke genelindeki sorunlara karşı da bir karşı duruştan söz etmem ne yazık ki pek mümkün değil. Son yıllarda siyasi iktidarın faşizan baskıları sonucu bu durum zorunlu olarak değişmeye başladı. Farklı politik örgütlenmelerde ve STK’larda yer alan Çerkes kadınları giderek dozu artan ve kadın cinayetlerine dönüşen kadına şiddet karşısında bir duruş sergilemenin kaçınılmazlığının farkındalar. Hepimizce bilindiği gibi bir grup genç Çerkes kadın, ‘Almastı Çerkes Kadın Hareketi’ni örgütleme çalışması başlattı. Her ne kadar eksik ve sivri bir manifestoyla çıkış yapmış olsalar da ben bunun olumlu olacağı inancındayım. Buna karşın radikal gelenekçi bir kadın duruşunun varlığını da Almastı çıkışıyla birlikte gördük. Bu duruşu savunanlar ise ne yazık ki kendilerini coğrafyanın genel örgütlenmesinden soyutlamış oluyorlar. Üzülerek söylemek durumundayım ki bunun altında bir miktar da kibir mevcut, zira onlar asaletin ve cesaretin timsali Çerkes kadınları!!

-Sizce Çerkes erkekleri toplumsal cinsiyet eşitsizliği konusunun farkındalar mı?

-Çerkes erkeklerinin toplumsal cinsiyet eşitsizliği karşısındaki duruşlarını ise üzülerek ifade etmek isterim ki sınıfta kalmıştır. Bu durum Almastı hareketinin çıkışıyla çok daha somutlaştı. Demokrat, sosyalist olarak nitelendirdiğimiz bazı erkekler bile çıkışa karşı infazcı bir tavır aldı. Bu onların cinsiyet eşitsizliğinin farkında olmadığı anlamına gelmez, bence gayet farkındalar, ancak Çerkes erkeğini genel eril bakıştan soyutlamak olası değildir. Dolayısıyla farkında ama karşısında değiller (Elbette az sayıdaki erkek arkadaşı tenzih ederim).

Neslihan Yıldırımhan

Kamu personeli

-Sizce Çerkes kadınları, ülkede diğer kadınların maruz kaldığı sorunlarla ne ölçüde buluşuyor, ne ölçüde farklılaşıyor?

-Çerkes kadınları sadece çekirdek ailelerinin (anne, baba, kardeşler) içinde farklılaşıyor. Ancak buna da yüzde yüz diyemeyiz. Kişisel gözlemlerimizden yola çıkarak genelleme yapmış oluyoruz. Elimizde “Bu doğru” diyebileceğimiz sayısal bir verimiz yok.

Geniş düşündüğümüzde ve gözlemlediğimizde “Ülkede diğer kadınların maruz kaldığı” cümlesi anlamını oldukça yitiriyor. Sınıf ayrımı yapılmaksızın tüm kadınlar eşitiz.

Baskılanan toplumsal cinsiyet rollerimiz aynı, kültürel değerler çerçevesinde kadından beklenen davranış biçimleri aynı. Bu ülkenin kadınları aşağı mahallede oturan, yukarı mahallenin bireyleri tarafından genellikle susturularak, yok sayılarak, görmezden gelinerek ötekileştirilen bireyler.

-Sizce Çerkes erkekleri toplumsal cinsiyet eşitsizliği konusunun farkındalar mı?

-Bence Çerkes erkekleri yerine “Çerkes kadınları toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin farkındalar mı?” diye soruyu değiştirerek sormak gerekli. Kendimize bir özeleştiri yapmalıyız bu konuda. Çerkes kadınlarının kültürel gelenek içinde yer alan bazı uygulamaların, toplumsal cinsiyet eşitsizliği sınırları içerisinde yer alıp almadığını sorgulamaları gerekmekte. Sorgulamadıkları şimdiye kadar süregelen sistemden belli oluyor. Kız kardeşlik bilincimiz eksik. Sorgulamayan kız kardeşlerimizin farkındalığını artırmak için bir araya gelmemiz ve açıkyüreklilikle rahatsızlık duyduğumuz ne varsa konuşmamız gerekli. Kadınların sesi birlikte çıkarsa, erkekler “görmezden” geldikleri eşitsizliği görmek zorunda kalacaklardır.


Nursima Tuna

Stajyer avukat, 24 yaşında

-Sizce Çerkes kadınları, ülkede diğer kadınların maruz kaldığı sorunlarla ne ölçüde buluşuyor, ne ölçüde farklılaşıyor?

-Öncelikle şehirleşmeyle birlikte yaşam alanlarımız farklı toplumlarla birleştiği için sokakta, işyerinde, bulunduğu bütün toplumsal alanlarda kadınların yaşadığı her türlü şiddet, taciz ve istismarı Çerkes kadınları da yaşıyor. Kadınlara yönelik bu tip şiddet ve taciz vakaları yaşandığında mağduru suçlama eğilimi olduğundan kıyafetimizden gülüşümüze, yürüdüğümüz sokaktan eve döndüğümüz saate kadar her şeye dikkat etmek zorunda hissediyoruz. Türkiye’deki herhangi bir kadının yaşadığı tüm sorun ve kaygıları paylaşıyoruz.

Ülkedeki diğer kadınlardan pozitif anlamda ayrıştığımız noktalar elbette var. Özellikle kadın ve erkeklerin toplumsal alanda bir arada bulunabilmesi, kız çocuklarının eğitime erişiminin yüksek olması gibi örnekler verebiliriz. Ancak Xabze’nin yozlaşması, Xabze’deki önleyici dinamiklerin uygulanmaması ile doğrudan kültürün kendisinden kaynaklanan nedenlerle Çerkes kadınları da olumsuz tecrübeler yaşıyor. Bununla birlikte kendi toplumumuzun kadınlara yüklediği bir rol var. Çocukluktan itibaren aileni, köyünü ve toplumunu temsil etme misyonu ediniyorsun. Belirlenen Çerkes kadını rolünün ve imajının dışına çıkıldığı an bu hareketimiz ayıp addediliyor. Ayrıca bu misyon sebebiyle yaşadığımız sorunları toplumsal alanda dile getirmemiz de hoş karşılanmıyor. Ben bu anlamda Çerkes kadınının iki aşamalı bir psikolojik baskılama ile karşı karşıya olduğunu düşünüyorum. Hem Türkiye’deki her kadının yaşadığı sorunları göğüslemek hem de Çerkes kimliğimizin yüklediği misyonu taşımak zorunda kalıyoruz.

Son olarak her toplumun kendi doğru ve yanlışını yine kendi içinde araması ve tespit etmesi gerekir. Aksi, ölümü gösterip sıtmaya razı etmektir. Herhangi bir konuda kendimizden daha vahim durumda olan topluluklarla kıyas yaparak şükretmek ileriye atılmış bir adım değil, en iyi ihtimalle yerinde saymak olabilir. Yerinde sayan toplumlarınsa geleceğe yönelik söyleyecek sözü olmaz.

-Sizce Çerkes erkekleri toplumsal cinsiyet eşitsizliği konusunun farkındalar mı?

-Farkındalık bir şeyin bilincinde olmak şeklinde tanımlanabilir. Bilinç ise insanın kendisini, çevresini ve olup biteni algılama ve kavrama yetisidir. Her birey çocukluğundan itibaren içinde bulunduğu toplumun kodlarına göre bilinç geliştirir. Dolayısıyla erkek egemen toplumlarda yetişen her birey de mevcut düzeni olması gereken olarak algılar.

Bu nedenle Çerkes erkeklerinin büyük çoğunluğunun toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin farkında olduklarını düşünmüyorum. Farkındalığın temel adımı olan; toplumsal cinsiyete, eşitsizliğe ve bunun nedenlerine yönelik tanımlamalar dahi Çerkes toplumu tarafından bilinmiyor. Şiddet ya da taciz denildiğinde yalnızca fiziksel şiddet veya tacizin akla gelmesi bile bunun en büyük göstergesi.

Farkındalık kazanmak için öncelikle farklı kaynaklardan beslenmek ve eleştirel düşünmek gerekiyor. Özellikle “bizim toplumumuzda kadına çok kıymet verilir” söyleminin irdelemeksizin kabulü Çerkeslerin bu konuda eleştirel düşünme yolunu da kapatıyor. Bana göre, Çerkes erkekleri farkındalık kazanmak için empati kurmakla başlayabilir.

Handan Demiröz

Doktor

-Sizce Çerkes kadınları, ülkede diğer kadınların maruz kaldığı sorunlarla ne ölçüde buluşuyor, ne ölçüde farklılaşıyor?

-Çerkes kadınları ve ülkedeki diğer kadınların maruz kaldığı sorunlar,ayrıştığı veya ortak noktaları, ne kadar farklılaşıyor, ne kadar örtüşüyor?

Çerkes kadınlarının, ülkede diğer kadınların maruz kaldığı sorunlarla, Çerkeslerin kültürel yapılarından gelen farklılıklar (kaç-göç yoktur, çokeşlilik yoktur,7 kuşak akraba evliliği yoktur, kız-erkek çocuk ayrımı yoktur, kızlar okumaz diye bir önyargı yoktur, beşik kertmesi yoktur, anlaşmalı evlilik esastır vb.) nedeniyle birlikte yaşadıkları halklardan daha az yüz yüze kaldıklarına inanıyorum. Ancak bu konuda yapılmış bilimsel bir çalışma olmadığı için benimki sadece kendi deneyim ve gözlemlerime dayanan bir görüş. Tabii ki hiç sorun yoktur demek akla ziyan bir durum olur. Biz gökten zembille inmediğimize göre sorunlar da mutlaka vardır. Benim savunduğum şey istenmeyen durumlarla karşılaşma oranının diğer toplumlara göre görece az olduğu ve gerçekleştiği takdirde ailenin ve toplumun kadından yana tavır alacağı inancıdır.

-Sizce Çerkes erkekleri toplumsal cinsiyet eşitsizliği konusunun farkındalar mı?

-Çerkes erkeklerinin bu konular üzerinde kadınlar kadar düşündüğünü ya da kafa yorduğunu zannetmiyorum açıkçası, hafta sonu yapılan KAFFED çalıştayını bile çok az erkeğin izlemesi dikkatimi çekti mesela. Onlar daha “ataerkil” bir dünya görüşüyle olaya bakıyorlar, istisnalar hariç. Çoğuna fikrini sorarsan “Kadınlar bizim başımızın tacıdır” diyorlar. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin ne anlama geldiğini bilen sayısı özellikle 50 yaşın üzerindekilerde bir elin parmaklarını geçmez gibi geliyor bana. Ama gençler için durum farklı olabilir. Dediğim gibi elimde somut bir veri, bir araştırma yok, kendi çevreme bakıp yargılarda bulunuyorum.


Güler Gönül

Ev hanımı

-Sizce Çerkes kadınları, ülkede diğer kadınların maruz kaldığı sorunlarla ne ölçüde buluşuyor, ne ölçüde farklılaşıyor?

-Diğer kadınların maruz kaldığı sorunlarla aynı oranda karşılaştıklarını düşünüyorum. Özellikle bir önceki nesilde kız olduğu için okutulmayan, çalıştırılmayan tanıdıklarım var. Miras konusunda erkek kardeşler daha üstün görülüyor.

-Sizce Çerkes erkekleri toplumsal cinsiyet eşitsizliği konusunun farkındalar mı?

-Çerkes erkekleri yaptıkları cinsiyet eşitsizliğinin farkında bile değiller. “Kadınlar baş tacımız” demekten öteye gidemeyen bir bakış açıları var. Uygulamada hiç de öyle değiller.

Ezgi Gönül

Öğrenci

-Sizce Çerkes kadınları, ülkede diğer kadınların maruz kaldığı sorunlarla ne ölçüde buluşuyor, ne ölçüde farklılaşıyor?

-Bence Çerkes kadınları ülkede diğer kadınların maruz kaldığı tüm sorunlarla karşı karşıyalar. Ve bu sorunlarla karşılaşan Çerkes kadınlarının sayısı hiç de azımsanacak gibi değil.

Oran olarak Türkiye’de yaşayan bazı diğer etnik kökenli topluluklara göre daha ağır sorunlarla (şiddet, tecavüz, cinayet) daha az karşılaşsak da, hiç karşılaşmıyor değiliz. Ve toplumda kadınların gördüğü tüm diğer sorunlarla her gün yüz yüzeyiz (mansplaining vs.).

-Sizce Çerkes erkekleri toplumsal cinsiyet eşitsizliği konusunun farkındalar mı?

-Bence Çerkes erkekleri toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin farkındalar, tek sorun bu gerçeklikle yüzleşmek istemiyor olmaları. Çerkes toplumunda eşitsizlik olmadığını iddia ederek kendilerini gerçeklere kapatmaya çalışıyorlar. Sorunları görmezden gelmek onları yok etmiyor ve bunun farkında değiller. Her toplumda olduğu gibi Çerkes toplumunda da cinsiyet eşitsizliği var ve son zamanlarda yaşanan hareketliliğe erkeklerin verdiği tepkilere bakarsak uzun bir süre daha var olmaya devam edecek gibi gözüküyor.

Gülin Erimhan

Reasürans uzmanı

-Sizce Çerkes kadınları, ülkede diğer kadınların maruz kaldığı sorunlarla ne ölçüde buluşuyor, ne ölçüde farklılaşıyor?

-Çerkes kadınları olarak Türk toplumunun bir parçası olduğumuz için toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden fiziksel ve psikolojik şiddetlere kadar her konuda diğer kadınlarla ortak sorunlara sahibiz. Günümüz kırsal ve şehir yaşam koşullarında herhangi bir nedenden dolayı bu sorunlar farklılaşmıyor. Kadınların ekonomik anlamda iş hayatına katılımındaki kısıtlamalar ve engellemeler, aile içi şiddet ve toplumsal cinsiyet rollerinin dayatılması Türkiye için genel sorunlar olduğu kadar Çerkes toplumu için de genel sorunları oluşturmaktadır. Üstelik bu değişimin son senelere dayanmadığını ve çok daha eski olduğunu, sosyal medya kullanımının yaygınlaşması ve bununla birlikte toplumsal farkındalığın artması ile daha fazla gün yüzüne çıktığını düşünüyorum.

-Sizce Çerkes erkekleri toplumsal cinsiyet eşitsizliği konusunun farkındalar mı?

-Çerkes erkeklerinin toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin farkında olabilmeleri için öncelikle böyle bir haksızlığın varlığını kabul etmeleri gerekmektedir. Kadınlara biçilen ev içerisinde sınırlı kalmış roller senelerdir kanıksandığı için normalleşmiş görünmektedir. Bu sebeple de toplumun genelinde böyle bir sorun olduğu düşünülmemektedir. Tüm bunlara ek olarak bu tarz sorunlarının Xabze bahane edilerek sadece Türk toplumunun sorunu olduğu inkârı ile de karşı karşıyayız. Öncelikle Çerkes erkeklerinin bu eşitsizliğe ikna edilmeleri, akabinde de bunların nasıl düzeltilebileceğinin konuşulması gibi zorluklarla karşı karşıyayız. Sorun ortaya net biçimde konulup sorunun varlığını kabul etmeden çözüm aşamasına geçilebileceğini düşünmüyorum.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz