Bu sayıda; KAFFED’in 30 Nisan–1 Mayıs 2011 tarihleri arasında 60 dernekten 27 kadının katılımıyla Ankara’da organize ettiği Çerkes Kadın Platformu’nun, Haziran 2011’de JINEPS’te yayımlanan sonuç bildirgesi özetini tekrar paylaştık. Gelişmeleri izleyebilmek açısından önemli bir metin olduğunu düşünüyorum.
KAFFED, bu şubat ayında ikinci çalışmaya imza attı ve ‘Kadın Katılımı Kurultayı’nı online olarak organize etti. Sonuç bildirgesi yayımlanmış olsaydı karşılaştırmalı bir değerlendirme yapmak daha mümkün olurdu ancak henüz yayımlanmadı.
Bana göre; çalıştay, kadın meselesinin konuşulması, tartışılması gereğini, biraz daha görünür kılarak, işlevini yerine getirmiştir. Kapsamadıkları, eksik bırakılanlar, zamanın yetmedikleri, dile getirilmeyenler var elbette. Genç kadınlar, kendisini ‘feminist’ olarak ifade edenler, köy kadınları çok görünür olmadı.
‘Mitolojiden Günümüze Çerkes Kadını’, ‘Toplumsal Cinsiyet, Eşitsizlik ve Hukuk’, ‘Kadınlarımızın Siyasete Katılımı’ oturumlarının katılımcılarından çok şey öğrendim. Özellikle ‘Toplumsal Cinsiyet, Eşitsizlik ve Hukuk’ bölümündeki kolaylaştırıcı ve katılımcılar ile daha uzun ve kapsamlı programlar yapılması gerektiğini düşünüyorum.
Birinci ve ikinci gün toplu oturumlarında kadınların kimi zaman önlerine çıkan, çıkarılan engellere rağmen başardıklarını dinledim.
Her şey mükemmel değildi. Genelde kadın meselesini konuşmanın, özelde bu toplumda konuşmanın ne kadar zor olduğunu bir kez daha anladık. Toplum olarak biz de mükemmel değiliz zaten. Küçük küçük yüzleşmelere aralıyoruz kapımızı. Bu sayıda kadın üzerine ve Çerkes kadını üzerine kapsamlı değerlendirmeler bulacaksınız. Bir dönüşüm istiyorsak iç ve dış kaynaklara ihtiyacımız var. İç kaynaklar derken kolektif hafızadakileri de kastediyorum. Kadın çemberi yaratmak ve işbirliği yapmak belki de mümkündür. Olana sahip çıkmak, olmayanı yeniden yaratabilmek gerekir. Bu cümlenin kastettiği yaratım; gümüş işlerimizi çalışanların kadim geçmişte yaratılmışlardan yola çıkarak çağdaş yapıtlar tasarlamalarına benziyor.
Forumlarda aktarılanlar çoğunlukla bireysel ve şehirli deneyimlerdi ve toplumun tamamını kapsamıyor, yansıtmıyordu ancak umutsuzluğa kapılmamıza engel olacak farkındalıklar vardı satır aralarında. Bana göre bu çalıştay güzellemelerden ibaret değildi. Aradan geçen 10 yılın ardından hâlâ 2011’de tespit edilmiş olan konularda ortak tutum geliştirmemiş olmamız üzerine düşünmemiz gerekir. Eleştirel yaklaşımları, yaşanmış engellemelerin aşılma hikâyelerini, satır aralarındakileri ve umut edilenleri hayal olmaktan çıkaracak iradeyi konuşmamız gerekir. Dönüşümü sağlayacak, hayal edileni gerçek kılacak olan; birlikte aksiyon alma iradesidir. Belki de genç, yaşlı, o taraftan, bu taraftan kadınların görüşlerini tartıştıkları ortamlar da yaratabilmeliyiz ki o irade doğsun. Dünü ve yarını içeren ama bugüne ait ve yeni olana ihtiyacımız var.
Zemininde ekonomik gelişmeler, toplumsal sınıflar olsa da savaş, asimilasyon, ayrımcılık politikalarının karar alıcı iradesi tarih boyunca erkek ideolojisinde temsil edilmemiş midir? Bu nedenle dünyada artık, kadının sadece biyolojik varlığıyla karar organlarına katılımını artırması değil felsefi bir dönüşüm de tartışılıyor. Bana göre bu dönüşümün başarısı önümüzdeki yılları, kimlik ve demokrasi mücadelelerini, bizim var oluş hallerimizi, dilimizi, kültürümüzü belirleyecektir. Yukarıdaki politikalara karşı olanlar kadın-erkek birlikte hareket etmeyi başarabilir, başarmak zorundadır. Kadın, önümüzdeki tarihsel sürecin en önemli anahtarlarındandır. Kadın eli değince her şey güzelleştiği için değil, dünya kadın bakış açısına ihtiyaç duyduğu için.
Biraz hayal ederek, biraz aksiyon alma irademizin tarihsel gerçekliğine güvenerek bir kez de burada soruyorum;
Var oluşumuzun bu aşamasında; cinsiyet ayrımcılığını kapsayan ama bununla sınırlı olmayacak şekilde, her türlü ayrımcılığı, kimliğimizle var olma mücadelesini, dönüşen dünyada Çerkeslerin sorunlarını, asimilasyonu tartışacak, kimliği yeniden üretecek geniş kapsamlı bir Xase’nin başlangıç enerjisi, kurucu gücü, bileşeni bu sefer, şimdi, neden kadın olmasın?