Sag Car
Bu sayımızda SOIGSI Kuzey Osetya Beşeri ve Sosyal Bilimler Enstitüsü ile Kuzey Osetya gazetesinin ortak projesi olan “A’dan Z’ye Alanya” dizisinden SOIGSI Folklor ve Edebiyat Bölümü Kıdemli Araştırmacısı Filolog Darçitı Madina / Дарчиты Мадина’nın (Дарчиева, Мадина Владимировна) SAG / САГ isimli makalesinin çevirisini yayınlıyoruz.
Oset epik metinleri, Nart destanları ve geleneksel ritüelleri üzerine, zaman-mekân ilişkisi ağırlıklı, dilbilimsel çalışmaları bulunan Genç Biliminsanları Konseyi üyesi Darçitı Madina’nın doktora tezinin başlığı da “Oset Epik Metinlerinde Mito-Poetik ‘Chronotope’ (Dil ve söylemde zaman ve mekanın konfigürasyonlarının temsil edilme biçimleri).”
Çevirimi kontrol eden değerli soydaşımız Ælbortı İrmæ Akdemir’e teşekkür ederim.
Atsætı Ufuk Güneş
Sembollerin kökeni, bildiğiniz gibi, dilin ve düşüncenin evrimi süreçlerinden kaynaklanır. Zamanla içsel biçimlerini yitiren kelimeler, aynı zamanda birincil etimolojik anlamlarını da yitirirler. Böylece, tek bir imge farklı (hatta zıt) temsiller içerebilir.
Hint-Avrupa halklarının folklorunda geyik simgesi özel bir yere sahiptir. B.A. Rıbakov’a göre geyik kültü o kadar yaygındır ki, Taş Devri’nden Orta Çağ’a kadar çeşitli Avrupa ve Asya halklarının sanatında bulunur ve “ata-geyik” imgesi, “tüm halklar için ortak olan Mezolitik-Neolitik avcılık ve ren geyiği sürüleri döneminin bir yankısı olsa gerektir.” Slavlar arasında geyik efsanevi özelliklere sahiptir. Bu nedenle, Bulgar folklorunda, erişilemeyen dağların altı kanatlı sakinidir, deniz kızlarının dostudur: “gri”, “ışık”, “altın”, “parlak” sıfatları ile donatılmıştır ve bu bize geyiğin bir güneş sembolü olduğunu doğrular. Macar folklorunda da benzer özellikler bulunur. Genel olarak, Hristiyan kültürü geyik imgesini münzeviliğin, dindarlığın ve saflığın sembolü olarak yorumlar.
B.N. Grakov’a göre İskitler arasında Geyik, Api imgesiyle ilişkilendirildi (Yunan orman hayvanları tanrıçası Artemis ile karşılaştırıldığında): “İlkel insanlar arasında bir hayvanın atası olan totem kavramı – bir dişi, çok eski bir gelişim aşamasını ifade eder ve ancak uzak geçmişin bir kalıntısı olarak, askeri demokrasi düzeyinde Sakalar arasında korunabilirdi.” Yazar, İskitlere gelince, stilize geyiklerin onlar için pek de totemik bir hayvan olmadığına dikkat çekerek, bir geyiği tasvir eden bir süs eşyasının veya başka bir nesnenin sahibinin himayesine girmek istediği Api’nin bir simgesi olduğunu iddia ediyor. [İskit pantheonunda baş Tanrı Tabiti’nin ardından, eşi “gök-tanrısı” Papayos ile beraber, ikinci sırada gelen “yer-tanrıçası” Api, muhtemelen onları hem panteonun hem de varoluşun ilahi ataları olarak görebiliriz. Fitomorfik (bitki şekilli) veya yılan bacaklı birkaç kurgan kadın figürünün Api tasviri olduğu öne sürülmüştür. Hint-Avrupa dinlerinin çoğunda “yeryüzü” doğurganlık ve annelikle ilişkilendirilir, ancak aynı zamanda daha vahşi, canavarca bir güç de taşır. Api’nin olası tasvirlerinin canavarca özellikleri kesinlikle bunu akla getiriyor. Oset mitolojisindeki Şatana (Setenay, Setenaya … ), dünya ana ve Nart destanlarındaki birkaç kahramanın öncüsü ve aynı zamanda bir yarı tanrı olarak rol aldığı en az iki hikâyenin kahramanıdır. Waştırci’den geldiği için, orijinal ilişkilerinin tersine döndüğünü, “Leydi Satanaya’nın Çiçek Açması” bölümünde suyla ilişkisi ve “Güneş Neden Günbatımında Ufuk Çizgisini Geçer?” bölümünde güneşle ilişkisi, Tabiti ve Api ile bazı senkretizmi (karışımı) ima eder. UG]
Geyik kültü Alanlar tarafından miras alındı. Kuzey-Batı Kafkasya’daki Alan kültürüne ait anıtlarda, bunlara karşılık gelen imgeler var; Geyik dişlerinin muska/tılsım olarak kullanıldığı da bilinmektedir. Kuzey Osetya’nın dağlık bölgesinde bulunan 6. – 9. yüzyıllara tarihlenen Ærxonkæ (Æрхонкæ) Alan mezarlığında, geyik şeklinde bronz bir muska heykelcik keşfedildi. Kazıların yazarı E.Ü. Şestopalova şöyle diyor: “Bir Arhonka geyik heykelciği Alan kültür çevresine aittir ve genetik olarak İskit-Sarmat ruhani alanındaki geyik kültüyle ilişkilidir.” G.E. Afanasyev’in, Mokra Balka’daki Alan mezarlığındaki 2 ve 87 numaralı katakomplarında bulduğu dallı boynuzlu bronz geyik figürinleri.
“Nart Destanları”ndaki geyik imgesinin çok yönlülüğü şüphesiz ilgi çekicidir: Geyik, hem imrenilen bir av ganimeti, hem kurbanlık bir hayvandır ve hem de destan kahramanının ruhu için bir yuva ve geçtiği sınavlarda da yardımcısıdır vb.
Destanda, birçok avcının tek bir geyiği vurduğu av sahneleri oldukça yaygındır. Gerçek hayatta da, hangi okunun geyiklerin ölümüne neden olduğunu belirleyen “hakem” anlaşmazlıkların çözümüne yardımcı olur. Diğer avcılar bir arkadaşlarının bir geyiği avlamayı başardığına şahit olunca, geleneğe göre, mutlaka iyi dileklerini dile getirirler ve öldürülen geyiğin karkasının üzerine kuru dallar atarlar (R. Kulumbegov). Bu durum Nartı Batıraz (Нарты Батыраз) ve küçük Çex (Чех) (kimi varyantlarda: Burazag / Бурадзаг) sahnesinde de ortaya çıkar. Kahramanlar tarafından uyulan avlanma ve görgü kuralları, daha güçlü arkadaşlıklarının temeli olur. Xæmıts (Хæмыц) durumunda, izleğin belirli bir temel kuralı vardır.
Farklı halkların folklorunda, bir klanın veya kabilenin kökenini bir geyiğe kadar izleyen çeşitli efsaneler, gelenekler mevcuttur. L. Gumilev, erken ortaçağ yazarı olan 5. yüzyılın sonlarında yaşayan Ürdün-Bizans tarihçisi Zosimus’un çalışması “Getica”ya atıfta bulunarak şöyle yazıyor: “370’de Alanların Hunlarla savaşı kaybedeceği anlaşıldı, ancak bu tam bir yenilgi ve fetih olmaktan çok uzaktı. Hunların seyyar atlı müfrezeleri, Hazar Denizi’nden Azak Denizi’ne kadar Kafkasya’nın kuzeyindeki bozkırları kontrol ediyordu. <…> 371 yılında, çok acıkmış Hun atlıları Taman Yarımadası’na girdiler, orada otlayan bir dişi geyiği görüp peşinden takip ettiler. Sualtında bir geçit oluşturan sığlığı keşfettiler. Silah arkadaşlarını buraya çağırdılar, boğazı geçtiler ve bu “kasırga kabileleri” burada, yani Kuzey Kırım’ın kıyısında, İskitya’da oturan kabilelere baskın yaptılar.
Gabor Dieny harika geyik efsanesinin tarihsel kökenlerini inceledi. Efsaneye göre Hunların ve Macarların ataları Hunor ve Magor, geyik avına çıktılar. Geyik onları Meotida’ya getirdi ve ortadan kayboldu, kardeşler orada kaldı. Meotida’da beş yıl yaşadıktan sonra, dışarı çıkıp Belar’ın kızları ve oğullarının yanı sıra Alanların prensi Dula’nın kızlarıyla tanıştılar: biriyle Hunor, diğeriyle de Magor evlendi. Onların torunları, Hunların ve Macarların ataları oldu. V.A. Kuznetsov, Türk folklorundaki olağanüstü bir av hakkında bir efsane inşa etme gerçeğini tartışmaksızın, bir geyiğin anavatanlarına giden yolu göstermesi hikâyesinin Alan-Osetler arasında da bilindiğini doğrulamaktadır.
Geyik-ata motifi, “Nart Destanları”nda geyiğin oğlu hikâyesinde de karşımıza çıkar. Ava çıkan Nartlar, dallı boynuzları olan bir geyik görür ve peşine düşerler. Nartı Soslan, onu yakalayıp boynuzlarına dokunur dokunmaz, dağlarda bir yol belirdi ve bütün Nartlar Nixaş’a (toplantı alanına) dönerken yanlarında birer geyik getirdiler. Geyik silkindi ve altın bukleli bir çocuk doğuruverdi. (“Саг йæхи базмæлын кодта, æмæ йæ хуылфæй сыгъзæринкоцораджын лæппу рахауд” (NK. IAE. 5). Nartlar çocukla arkadaş oldu ve birlikte avlanmaya başladılar. Bebeklik döneminde, geyik (Shatana’nın oğlu; Dzarandzag – Ualkhan’ın oğlu / Дзарандзаг – сын Уалхана).
Bildiğiniz gibi, Oset dilinde şag (саг) leksemi geyiğin adı olarak hizmet eder ve destanlarda (kadæg / кадæг) dallı boynuzlu bir dişi geyik bahsi geçer. İşte ilginç bir gerçek: “Geyik” ailesinin bugün bilinen 51 türünden sadece ren geyiklerinin her iki cinsi de boynuzlara sahiptir. Dişi alageyik (quaj / хъуаз) de boynuzsuzdur. Böylece, küçük Totraz altın bir geyik tarafından büyütüldü. Nartı Batraz ile ilgili hikâyeler, kahramanın çocukluğuna dair destanların çeşitli versiyonlarını içerir, kimilerine göre bir geyik ya da alageyik tarafından beslenir. Nartı Bırşag, yeni doğan oğlu Yeltağan’ı (Йелтагъан) ren geyiği sütü ile besliyor. Arkeolojik buluntular da ren geyiğine işaret ediyor: “Kuzina Gora yerleşiminde ve Olbia’da ren geyiği kemikleri bulundu, bu da İskitya’da MÖ 6. – 3. yüzyıllarda ren geyiği yetiştiriciliğinin varlığını doğruluyor.” (A.A. Tuallagov)
Kadæglerde alageyik sütü de şifalı bir ilaçtır. Nartlardan kör olan bir kadın, Æxşærtæg’den (Æхсæртæг) sabah çiyini toplamasını ve alageyik sütü ile karıştırıp gözüne damlatmasını ister (NK. IAE. 5). Destanda sadece sütü değil, olağanüstü bir geyiğin karaciğeri de iyileştirici özelliklere sahiptir.
Beyaz veya altın, destansı olağanüstü bir geyiğin güvenilir tanımlarıdır. Altın / altın tüylü geyikler hoş bir ganimettir. Wırıjmæg’in, (İr. Уырызмæг, Dig. Орæзмæг, Урузмæг) Guıntı Kom (гуынты ком) vadisinden altın yünlü bir geyik getirmesi gerekiyordu: geyik ayakta dururken parıldıyor ve hareket halindeyken tüylerinin her biri ayrı ayrı hışırdıyordu. Destanda Güneş’in kızının imgesine “altın” ve “beyaz” lakapları eşlik eder ve enkarnasyonlarından biri de maraldır (dişi geyik). Ve Sojırıko’nun (Нарт Созырыко) avladığı altın yünlü geyiğin, yedi kahraman kardeşi tarafından kendilerine eğitim için verilen, Güneş’in kızı olduğu ortaya çıkar. (NK. IAE. 6) Güneş’in kızının sık sık altın bir geyiğe dönüşmesi gerçeği (onun güzel, değerli bir imgesini alır) Ş.F. Cıkkaytı da (Ш.Ф. Джыккайты), Osetlerin atalarının geyikleri Güneş’in vücut bulmuş hali olarak algıladıklarına inanıyordu.
Ele alınan folklor imgesinin önemli bir yönü, ismin Oset dilinde tabu olması olgusudur. V.I. Abaev, quaj (хъуаз) lekseminin (dig. ğuanz гъæуанз) -’dişi geyik’, ‘alageyik’- başlangıçta genel olarak geyik için bir karşılık olarak hizmet ettiğine, ancak zamanla İskitlerin totem hayvanı olan (erkek geyik) için bir karşılık haline geldiğine inanıyordu, örtmece (euphemism / edebikelâm) sāka (IES. T.2). Şag’ın geçmişi geriye şöyle gider: İranî sākā- “çatal”, “dal”, “sürgün”, “boynuz” → “boynuzlu”, “geyik”, “etimolojisi oldukça güvenilir bir şekilde Hint-Avrupa topraklarına kadar geriye götürülebilir.” (IES. V.3). V.I. Abaev’in sonucuna göre, Sak etnik adlandırması “geyik/олень” anlamına gelir. Ayrıca G. Vernadskiy (Г. Вернадский) de Alan etnik adının Hint-Avrupaca “Elen”, “geyik” ile bağlantısına dikkat çekmiştir – ki ona göre geyik Alanlar’ın da sembolü, amblemidir.
Tabu, geyiğin lakaplarıyla ilişkilendirilir: şærcın (İr. сæрджын / Dig. sædsugon / сæдсугон) “koca başlı”, “Dikkatli” ve æştdæşşion “onsekizli boynuzlu /æстдæссион”. ikincisinin çok eski ve geleneksel olduğuna inanır: kadim boynuz imgelerinde 18 sürgün (9 çift) olduğundan ve şag’ın tabu kelime olduğu için Osetlerin atalarının totem hayvanı olarak bir geyiğe sahip olduğunu ileri sürer. V.M. Gusalov, destanlardaki avcılarının dilinde, “boynuzlu” anlamına gelen tabunun tam bir eşanlamlısı olan Zion ile değiştirildiğini, yani “İskit-Oset topraklarında, geyik adının çifte tabulaştırıldığını, ve her iki durumda da yerine geçen kelimenin aynı yolu izlediğini yazar “(V. Gusalov).
Zion, Osetlerin “Nartlar hakkındaki Kadæg”larında bir geyiğe dair tek örtmece (edebikelam) değildir. Syrdon’un oğlunu aşık oyununda yenmesi için annesi kendi oğluna şunu öğütler“: …Сырдоны хъултæ дæлимонтæй арфæгонд сты, уыдонæн ницы кæндзынæ, фæлтау Уастырджийы ратгæ сызгъæринсыкъаджын цыппæркъахыг аргæвд æмæ уый хъултæ сараз, стæй йæ рамбулдзынæ.” Şırdon’un aşık kemikleri Dalimonlar tarafından efsunlanmıştır, normal şartlarda onu yenemezsin, Waştırci’nin bağışladığı geyiği (kelimesi kelimesine: altın boynuzlu dört ayaklıyı) kes ve aşıklarını kullan, böylece onu yenebilirsin ”(NK. IAE. 5).
Geyik boynuzlarının adı da tabudur. “Yalnız kişi hakkındaki Kadæg”da kahramanın bir rüyada gördüğü av sahnesinin bir açıklaması var: “Уыцы хуызæнæй æппæты разæй цы саг афæлдæхтон мæ фатæй, уымæ æрбахæццæ дæн. Мæхи йæм фæфистæг кодтон, фæлæ мын сæрджын саг мæ артæнтæ срæхуыста йæ калммарæнæй.”: İlk vurduğum geyiğe yaklaştım. üzerinde çalışmaya başladım, ancak dallı boynuzları olan bir geyik boynuzuyla beni deşti “(IAS. Cilt 1). Bu örnekte, geyik boynuzlarına örtmece ifade ile “kalmmarænæy/калммарæнæй” denir – kelimenin tam anlamıyla “bir yılanı öldürdükleri şey”, ya da daha ziyade: sapan, çatallaşan.
“Уæд уалынмæ Æхсæртæг æрхæццæ ис æмæ саджы мард æрхаста æд къалабæлас” cümlesinde (kelimesi kelimesine: “O zamana kadar, Axşærtæg geldi ve dallı bir ağaçla birlikte ölü bir geyiği getirdi”) geçen “dallı bir ağaç” ifadesi “geyik kafası” anlamında kullanılmıştır (M. Bulkatı – М. Булкаты). Aynı zamanda, Kelermez’de (Келермес, M.Ö. 7. yüzyıl) bulunan ritonda, omzunda bir ağaç ve ona bağlı öldürülmüş (veya daha doğrusu kurban edilmiş – D.G. Savinov / Д.Г. Савинов) bir geyiği taşıyan bir adam tasvir ediliyor. Bilmem kurbanlık geyiğin aynı zamanda Osetlerin geleneksel kültürünün bir özelliği olduğunu belirtmeye gerek var mı? G.E. Afanasyev (Г.Е. Афанасьев), Rekom’a benzer kutsal alanların (boynuzlarla bezenmiş) Alanlar döneminde de var olduğunu öne sürdü. Bu iddia Humara yakınlarındaki bir mağaranın duvarlarındaki erken ortaçağdan kalma resimlerin yanı sıra Karaçay-Çerkes’deki Zelençuk Bölgesi’ndeki Irqız Ayağı’nda (Ырхыз-Аягъы / Нижнем Архызе ) bulunan Ortaçağ Kilisesi’nin yakınlarında yapılan kazı çalışmaları sırasında bulunan kurban edilen geyiklerin kafatasları ve boynuzlarıyla da doğrulanmıştır.
Makalenin orijinali için: http://sevosetia.ru/Article/Index/396851
Atlas
‘Kuzey Osetya’nın Etnografik Atlası’, Kuzey Osetya Ulusal İlişkiler Bakanlığı’nın siparişi üzerine, Prof. Zalina Kanukova’nın bilimsel editörlüğünde, SOIGSI (Kuzey Osetya İnsani ve Sosyolojik Araştırmalar Enstitüsü) tarafından yayımlandı.
Bakan Aslan Tsutsiev tarafından sunulan atlas, bir buçuk asırdan fazla bir süredir şekillenen ve bugün yaklaşık yüz milletten temsilciler içeren Osetya’nın etnik kültürü, cumhuriyet nüfusunun bölgesel özellikleri, tarihi, sayısal, etnik ve mezhepsel kompozisyonunun yanı sıra ulusal ve kültürel dernekler, cumhuriyette yaşayan halklara dair göç tarihi, sosyal kompozisyon, yeni bir çevreye uyum açısından davranışsal stratejiler, etnokültürel kimlik oluşturma yöntemleri, geleneksel kültürün korunması konularında bilgiler yer alıyor.
Duyuru
Merhabalar,
JINEPS’in Mart Anadil Eki’nde, Osetçe sayfamız ‘Аланты Хъæлæс’in editörlüğünü bundan sonra Sayın Badı Muammer Tekin ile birlikte yapacağımızı duyurmuştuk. Aynı şekilde JINEPS’in Türkçe sayılarındaki ‘Osetlerin Sesi’ sayfasını da bundan sonra kendisi ile beraber derleyeceğiz.
Sayın Tekin’e tüm JINEPS editörleri adına “Aramıza hoş geldin” diyor ve bu vesile ile tüm soydaşlarımızdan JINEPS’te yayınlanmak üzere Türkçe ya da Osetçe olarak kendi yazılarını, şiirlerini, çevirilerini ve derledikleri haberleri bize iletmelerini rica ediyoruz.
Atsætı Ufuk Güneş