TRT, MİT ve asimilasyon

0
876

Hacı Murat Dağıstanlı, Jıneps’in Şubat 2021 sayısında yayımlanan, Meliş Fethi Özlü’nün “Çerkes Süiti, Kafkas Süiti’ne, Kafkas Süiti, Bahar Sevinci’ne nasıl dönüştü?” başlıklı yazısında paylaşılan anılara bir ekleme yaptı.


Sanırım, 12 Eylül darbesinden birkaç ay sonrası idi. Rahmetli Muammer Sun, benim çalmış olduğum müzikleri bir kasetten dinlemiş. Arkadaşım Mecit Teber, “Murat, Muammer Bey bizi 4. Levent’teki evine davet ediyor. Müziklerimizi dinlemek ve kayda almak istiyor, ne dersin?” deyince “Olabilir” dedim. Söylenen tarihte, Mecit ve Murat Taymaz ile 4. Levent’teki eve gittik. Evin bahçesinde, dönemin İstanbul Radyosu sanatçılarından Arif Sağ, Yavuz Top ve diğerleri vardı. Muammer Bey, mangal eşliğinde güzel bir akşam yemeği sofrası hazırlamıştı. Yemekten sonra bizden akordeonla müzik icra etmemiz rica edildi. Murat’la birlikte kafe, lezginka, şeşen, wuig gibi çeşitli müzikler çaldık ve melodileri kayda aldılar. Bizden sonra Yavuz Top da sazı ile Anadolu’dan parçalar çaldı ve Muammer Bey’e dönerek, “Hocam, Hacı Murat ve Murat Taymaz arkadaşlarımız çok güzel Çerkes müzikleri çaldı. Bu melodiler muhteşem, karakter itibarıyla çoksesli ve zengin müzikler. Bu melodiler de Anadolu’da bizim kültürümüzün bir parçası. Bu müzikler neden radyo ve televizyonlarda yayınlanmıyor?” diye bir soru sordu.

Bunun üzerine Muammer Bey gülerek, “Arkadaşlar, bakın size başımdan geçmiş ilginç bir olayı anlatayım” diyerek konuşmaya başladı: “12 Eylül darbesinden bir müddet sonra beni ve TRT Yönetim Kurulu üyelerinin tümünü içeri alarak aleyhimizde birçok konuda dava başlattılar. Konuyu biraz önceye almak gerekirse, darbeden bir iki yıl öncesiydi. TRT Yönetim Kurulu bana ve diğer üye arkadaşlara birtakım görevler vermişti.

Benim görevim, Güneydoğu Anadolu’ya gidip Kürt müzik ve şarkılarını orijinal Kürtçe olarak derleyerek kaydetmek ve TRT’ye getirmekti. O zamanlar Kürt kelimesi bile yasaktı. Bu isteğin yazılı ve sorumlu imza ile verilmesini talep ettim. TRT Yönetim Kurulu’ndaki yetkili arkadaşlar, ‘Bu resmi belgeyi biz veremeyiz. Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) verebilir’ deyince MİT’e gittim ve yazılı belgeyi talep ettim, imzalı ve mühürlü olarak bana verdiler. Merakımı yenemeyerek sordum. ‘Beyefendi, şu anki durumu biliyorsunuz, Kürt kelimesi bile yasakken bu derlemeleri Kürtçe olarak yapmamız niçin isteniyor?’ dediğimde cevap şu oldu: ‘Muammer Bey, şu an Irak, Suriye ve Sovyetler Birliği’nden Kürtçe sözlü şarkı ve diğer propaganda yayınları yapılıyor. Biz de devlet olarak bu şarkıları derleyip Türkçe sözlü olarak bölge halkına duyurmayı amaçlıyoruz, bu yüzden size bu görev verildi’. Konuyu anlamıştım, belgeyi hemen avukatıma vererek ‘Bu belgeyi iyi sakla, bir gün lazım olabilir’ dedim.

12 Eylül sonrası içeri alındığımızda aleyhimize açılan davadaki suçlamalardan biri de benim Güneydoğu’da Kürt müziğini Kürtçe olarak derlediğim ve bölücülük yaptığımdı. Hâkim bu suçlama konusuna gelip ‘Muammer Bey, Kürt müziği derleyerek bölücülük yaptınız, bunu nasıl açıklayacaksınız?’ diye sorunca ‘Bölücülüğü ben değil siz yaptınız’ dedim. Bunun üzerine hâkim kızdı ve ‘Muammer Bey, siz ne dediğinizin farkında mısınız’ dedi, ben de avukatıma elimle işaret ederek belgeyi getirmesini söyledim. Belgeyi hâkimin önüne koydum, belgeyi okuyan hâkim, aleyhimdeki o suçlamayı düşürdü.”

Bu anısını anlatan Muammer Bey, misafirlere ve Yavuz Top’a dönerek, ‘Beyler, Çerkes müziği orijinal haliyle Türk radyo ve televizyonlarından niçin yayınlanmıyor, şimdi anladınız mı?’ dedi.

Bütün bu konuşmaları dün gibi hatırlıyorum.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz