A.Seda Berzeg 2019’da Tsey Harun Sağlam ile kitabı “Kayadibi Mahallesi” üzerine Jıneps için bir söyleşi yapmıştı (https://jinepsgazetesi.com/2019/08/oltanin-diger-tarafindan-bakmak/). Sadece kitap değildi söyleşi konusu çünkü sinema da Sağlam’ın uğraş alanı. Kısa filmleri “Engel Yok” (2012), “Ödev” (2017), “Bedel” (2017) ve “Nefes”i (2018) izlemiştik. Yeni kısa filminin festivallere yolculuğunun başlamak üzere olduğunu haber alınca Jıneps okurları için bu mini söyleşiyi planladık.
Kısa filminizin adı “Körgöze” (2020). Öncelikle kutluyoruz. Afişte son derece ilgi çekici bir cümle var: “Simsiyah bedenini binlerce yıldır biriktiği çukurlardan yeryüzüne çıkardık”. Okurlarımız için biraz konusundan söz eder misiniz?
-Öncelikle filmin türü ile başlayayım. “Körgöze” kısa bir belgesel. Her ne kadar bildiğimiz belgesellerden biraz farklı görünse de içerik olarak bu türe daha yakın duruyor. Filmin konusu mikroplastik kirliliği ama aslında daha çok insanların çelişkileriyle uğraşıyor.
-Pandemide pek çok kültürel üretime ara verildi. Gerçi Reha Erdem’in son filminin çevrimiçi çekim süreci epey enteresan geldi bana. Siz filminizi nasıl çektiniz?
-Pandemi filmi çekmemde bir engel oluşturmadı. Kırsala ve sahile yakın bir yerde oturuyoruz ve çekimler de burada gerçekleşti. Diğer düzenlemeleri de olabildiğince bu işi evinden sürdürebilen arkadaşlarla yaptık. Özellikle ses konusunda Ozan Demir’e teşekkür etmeliyim. Filmi nasıl çektiğim sorusuna bir de şöyle bir cevap vermek isterim…
Geçtiğimiz eylülde babamı ilik kanserinden dolayı kaybettik. Her şey yaklaşık iki ay içinde ortaya çıktı ve bitti. Yaşadığımız çaresizliği aynı şeyleri yaşayanların hemen anlayacağını tahmin ediyorum. Ne kadar üzücü olduğunu anlatmama gerek yok.
Dünyada görülen ölüm sebepleri (belki pandemiden dolayı değişmiş olabilir) arasında kanser 2. sırada fakat kendi konforumuz için ürettiğimiz onca şey aynı zamanda kansere sebep oluyor. Plastik buna iyi bir örnek, film de mikroplastik kirliliğini ele alıyor. Plastikten ne vazgeçebiliyoruz ne de oluşturduğu kirliliği engelleyebiliyoruz. Ardından bunu bir çevre problemi olarak tanımlayıp diğer konulardan izole ediyoruz, sıradanlaşıyor ve zaten artık herkesin bildiği bir şeye dönüşüyor. Filmi yapmak istememdeki en temel çelişki buydu. Kısacası bu bir çevre problemi değil, kuşaktan kuşağa aktardığımız bir davranış problemi sanki. Yaşamak için ihtiyaç duyduğumuz her şeyi bozma yarışı… Bunu en çok da sahile vuran garip şeyleri gördüğümde düşünüyorum. Bir kanepe ya da bir buzdolabı nasıl denize atılır aklım almıyor.
“Filmin seyirciyle buluşması, birlikte izleyip tartışmak beni en mutlu eden şey”
-Kaybınıza çok üzüldüm, sabır dilerim. “Körgöze”nin ilk gösterimi 29 Ocak’ta AFSAD’ın YouTube kanalından yapıldı. İzleyenlerin yorumları nasıldı?
-Filmin seyirciyle buluşması ve hatta birlikte izleyip ardından tartışmak beni en çok mutlu eden şey. Bu anlamda pandemiden önceki gösterimleri ve festivalleri maalesef ki arıyorum. Ama bir yandan da bu süreçte yapılabilecek en iyi şekilde bu organizasyonları gerçekleştirenlere çok büyük saygı ve minnet duyuyorum. Bu anlamda AFSAD Kısa Film Seçkisi film için güzel bir başlangıç oldu, kendilerine tekrardan teşekkür etmek isterim. Filmi izleyenlerden gelen yorumlar aslında yapmak istediğimi başardığımı hissettirdi. Sıradanlaştırdığımız bir anormalliği ortaya koydum. Tartışılmasını istediğim şey filmin nasıl çekildiği, nasıl yapıldığı değil, sunduğu bakış açısı olmalıydı; öyle de oldu. Film zaten ismiyle de kendine ilk olumsuz eleştiriyi yaparak bu konuda bir kaygı gütmediğini gösteriyor. Önceki filmlerimde gelen olumsuz bir yorumdan aldı ismini. Bunu biraz modern sanatlar müzesindeki eserlere benzetiyorum. Kimileri ne hissettirdiğiyle, kimileri nasıl yapıldığıyla ilgilenir; ben daha çok hissettirdiğiyle ilgileniyorum.
-Filminiz Cinevoyage Uluslararası Fim Festivali seçkisinde. 43. Clermont-Ferrand Uluslararası Kısa Film Festivali’ne de katılacak. Ayrıca Lift-Off Global Network Official’a ve Sabancı Vakfı Kısa Film Platformu Market’e seçildi. Bunlar neyi ifade ediyor, anlatır mısınız?
-Filmin önemli sinema çevrelerinin dikkatini çekmesi, hele ki tam da filmi görmesini istediğim kişilere ulaşması benim için çok önemliydi. Film için iyi bir başlangıç oldu diyebilirim. Özellikle çok saygı duyduğum yapımcı Zeynep Atakan’ın ilgisini çekmiş olmak beni çok sevindirdi. Ulusal ve uluslararası çapta kısa film alanındaki önemli festivallerde ve diğer organizasyonlarda filmin yer alması ve hedeflediği seyirci kitlesiyle buluşması için bütün bunlar çok güzel gelişmeler oldu.
Ortaya çıkardığınız eserin nerede, nasıl sergilendiğinin de önemli olduğunu düşünüyorum. Etkisi için bu önemli. Belki o zaman çok sıradan görünen anormal şeylerin farkına varmak daha kolay olur. Aslında bu röportaj ve Jıneps gazetesinin dikkatini çekmiş olmak da bu filmin başarısı diyebilirim. Ormana girerken baltasını saklayan bir toplumun mensubu olarak anılmak benim için her zaman bir gurur kaynağı olmuştur. Yapmış olduğum çalışmaların toplumumuzda fark edilmesi adına bana yer verdiğiniz için çok teşekkür ederim.
-Zaman ayırdığınız için Jıneps okurları adına biz teşekkür ederiz. “Körgöze”nin yolu açık olsun…