Bağımsızlık Demokrasi Özgürlük Eşitlik Birlik

Birlikte öğrenme ortaklığı

Kafkas Dernekleri Federasyonu (KAFFED), deneyim ile geleceği buluşturan çok umut verici bir projeyi bugünlerde hayata geçiriyor. Projeyi ve umut edilenleri, Genel Başkan Yıldız Şekerci’ye ve projenin mimarlarına sorduk.

Biz çok heyecanlandık. Belki de tıpkı röportajın içerisinde ifade edildiği gibi;

‘’Şimdi ve burada yepyeni bir hikâye ve yepyeni bir gelecek yazabiliriz.’’

-Öncelikle bu söyleşiye vakit ayırdığınız için teşekkür ediyoruz. Kafkas Dernekleri Federasyonu (KAFFED) Mentor-Menti Programı başlığı ile yepyeni bir proje başlattı. “Birlikte Öğrenme Ortaklığı” olarak ifade ettiğiniz bu projenin toplumumuz için neyi başarmasını hedefliyorsunuz? Ne olursa ‘başardık’ diyebiliriz?

-Yıldız Şekerci (Y.Ş.): Projeye gösterdiğiniz ilgi için ben teşekkür ederim. Toplumda mentorlarımızın gençlerimize sahip çıkması, mentor ve mentilerin uyum içinde çalışmaya başlaması öncelikli hedefimizdir. Nihai hedefimiz ise projenin toplum tarafından benimsenip kabullenilmesi, bugünün mentilerinin yarının mentorları olmalarının doğal bir döngü halinde hayata geçmesidir.

 

-Toplumumuzun projeyi kucaklaması ne oranda gerçekleşti? Bundan sonraki adımlar ne olmalı?

Y.Ş.: Çalışmaya başladığımızda mentorluğunu talep edip ulaştığımız herkes projeyi heyecanla ve memnuniyetle karşıladı ve çalışmalarımıza katıldı. Bu projeyi çok önemsiyoruz, KAFFED projesi olmasının yanı sıra toplumun her kesiminin sahiplendiği bir proje olmasını hedefliyoruz. Bundan sonra bir taraftan mentor ve mentilerimizin çalışmalarını takip ederken diğer taraftan projeyi geleceğe taşıyabilmek için tanıtım programları yapmayı istiyoruz.

 

“Program sayesinde öğrenen de öğreten de profesyonel deneyimlerini değerlendirme ve özümseme olanağı bulacaktır” 

 

-Konunun yabancısı olanlar için öncelikle bize “mentor” ve “menti” kimdir, ne yapar, anlatabilir misiniz? Mentorluk süreci sadece bir mesleki bilgi aktarımı mıdır? ‘Birlikte Öğrenme Ortaklığı’ hangi alanlar için tanımlanabilir?

-Necla Çakıcı (N.Ç.): “Birlikte öğrenme ortağı/ Akıl hocası/ Rol modeli/ Rehber/ bize başvuran mentiler (öğrenmek isteyenler) ile öğretme ilişkisine girecek deneyimli kişiler (mentorlar)” şeklinde tanımlayabiliriz.

Mentor; liderlik potansiyeline sahip, sivil toplumun önemini içselleştirmiş ve bu alanda istekli, enerjik öğrenme ortağı rolüyle bu ilişkiye değer katabilecek kişidir. Öğrenenin yani mentinin gelişim potansiyeline, akademik durumuna, hedeflerine ve kişisel ihtiyaçlarına göre deneyimini aktaracak kişidir.

Bize göre sadece mesleki eşleşme değil, hayata dair her anlamda tecrübelerini aktaracak; yeri geldiğinde bir müdür, yeri geldiğinde bir abi, yeri geldiğinde bir abla, bir usta gibi hayat transferi sağlayabilecektir.

Hiçbirimizin ömrü her şeyi deneyimleyecek kadar uzun değil. Hepimizin deneyimlemişlerin, görmüş geçirmişlerin, tecrübelilerin bilgi ve aktarımından yararlanmaya ihtiyacımız var. Kaldı ki yeni nesil biraz hazıra konan bir nesil; bu anlamda zaten uygulamalı anlatımı, gösterimi ve kısaca deneyim aktarımını seviyor. Bu noktada her mentor ve menti eşleşmesi, mesleki açıdan bile olsa bir eşleşmeden diğerine farklı olacaktır. Mentor, mentisinin ihtiyaçları ve gündemi dahilinde farklı konularda destek verebilecek, yol gösterici olacaktır.

Menti; öğrenen, destek ve deneyim transferi alan kişidir. Kariyerinin başında veya üniversite öğrencisi olan, öğrenmeye, deneyim ve tecrübe transferine ihtiyaç duyan gençlerimiz olarak tanımlayabiliriz.

‘Birlikte Öğrenme Ortaklığı’ dememizin nedeni; sürecin her iki taraf için de faydaları olmasındandır.

Mentiler; yaşam ve kariyer geçiş sürecine hazırlanmaya yönelik önemli bir öğrenme ilişkisi içinde farkındalık kazanacaklar, bireysel gelişimleri hızlanacak, hayata, iş dünyasına daha hazır, daha mutlu ve sağlıklı olacaklar ve pek çok farklı kaynağa ulaşmak fırsatını bulacaklar, bu noktada tam bir sosyal eşitlenme olacak. Belki hiç ulaşamayacağı seviyedeki bir mentora bu şekilde kolayca ulaşabilecek, üst kariyer sahibi biri ile eşleşecek, bu kişi ile mentorluk adı altında 6-8 ay, belki bir ömür sürecek bir öğrenme ilişkisine girecektir.

Mentorluk yapan kişiye ise yeni nesli daha yakından tanıma, kendi toplumuna faydalı olma gibi farkındalık kazandıran ve liderlik becerilerini deneyimleyebilmek açısından da çok yönlü kişisel gelişim sağlayan bir uygulama olacaktır.

Mentor açısından faydaları azımsanmayacak kadar kıymetlidir. Danışmanlık yaptığım şirketlerde gördüğüm ve bugün iş dünyasında değişim liderlik becerileri arasında ön plana çıkan; öğrenme becerisi ve bu tarz bir öğrenme ilişkisinde yaşanabilecek liderlik deneyimi için belki de en somut örnekler bu çalışmada ortaya çıkar. Mentor bu tarz bir ilişki sayesinde etkin dinleme, doğru sorular sorma, geribildirim verebilme, geribildirim alabilme, tersine mentorluk, yetişkin benlik kullanımı gibi çok önemli becerileri deneyimleyebilen, hem öğrenme ortağını hem de kendisini geliştirebilen biri olarak sosyal bütünleşme ihtiyacını da karşılamış olacaktır.

Mentorlar; proje kapsamında gerçekleştirilecek ‘Mentorluk Becerileri ve Beklentileri-Deontolojik Mentorluk Yaklaşımı Süreci Eğitimleri’ne katılarak, ilgili konularda eğitim, kaynak, doküman ve desteğe ulaşabilecektir.

Mentorlar; mentor havuzunda yer alarak, yeni dönemlerde de katkı verebilecek ve güçlü geleceğin ve başarılı bir gençliğin inşa edilmesinde rol alacaklardır.

Mentiye kendisinin yaşadığı olumlu, olumsuz deneyimleri, başarıları ve başarısızlıklarını aktarmak; onun bunlardan kendine ders çıkarmasını sağlamak, düşünmesini teşvik etmek ve bir insanın hayatına dokunabilmek… Bundan daha güzel bir ulvi kazanç düşünemiyorum. Gönüllülük ve istekliliğini ilişkiye yansıtabilme, teşvik edici, cesaretlendirici ve güçlendirici yaklaşımlar sergileme, mesleki ve kariyer deneyim transferi noktasındaki mutluluk ve tatmin ise Maslow’un ihtiyaçlar piramidine göre kendini gerçekleştirme ve faydalı olma ihtiyacı anlamında mentora bonus olacaktır.

Bu program sayesinde programa dahil olan bireyler, bireysel vizyon ve hedeflerini, farklı bakış açılarını da dahil ederek analiz edebilecektir. Program sayesinde öğrenen de öğreten de profesyonel deneyimlerini değerlendirme ve özümseme olanağı bulacaktır. Bunların hepsi kişinin potansiyelinin zenginleşmesi, özgüveninin artması, kültürün ortak paydada buluşması ve değerli bir öğrenme ilişkisi deneyimi ile sonuçlanabilecektir.

 

-Toplumumuzun birlikte başarmasının kültürün yeniden üretilebilmesine katkısı ne olur?  

-N.Ç.: Ben uzun yıllardır Xabze ışığında liderlik ve sahip olduğumuz genetiğin güçlü yönlerini fark ettirmeye yönelik genetik altın miras çalışmaları yapıyorum.

Özetle; biz olayları değiştiremeyiz lakin olayların bize etkisini değiştirebiliriz. ‘Peki, nasıl olacak’ derseniz… ‘Olaylara bakış açımızı değiştirerek’ derim. Bunu yaparsak neler olur? Kendimizi bambaşka bir hikâyenin ve geleceğin içinde buluruz.

Şimdi ve burada yepyeni bir hikâye ve yepyeni bir gelecek yazabiliriz. ‘Bu böyle olmaz kardeşim/sigoş!’ yerine ‘Bunu birlikte başarabiliriz ve başarmak için çok şeye sahibiz!’ diyebiliriz. Biz eskileri, eski şartları değiştiremeyiz. Olanlar oldu! Ve bundan sonra da olanlar olacak!

Biz o olaylara nasıl bakacağız ve ne anlam yükleyeceğiz, bu önemli. Şimdi burada kendi hikâyemizi yeniden yazma noktasında;

Genetik özelliklerimizi ve güçlü yanlarımızı, sürgünlerin bize kattığı becerileri, yetenekleri daha iyi anlayıp kullanabiliriz.

‘Benden, bizden bir şey olmaz kardeşim/sigoş!’ yerine ‘Bizim çok güçlü özelliklerimiz var ve bunları kullanmamız gerekiyor!’ anlayışına evrilebilmeliyiz.

Bence biz Çerkesler ‘Özellikler’ yaklaşımını en iyi kullanan kişiler olabiliriz. ‘Nedir özellikler yaklaşımı?’ derseniz açıklayayım kısaca: İnsan olarak hepimizin doğuştan gelen özellikleri var. Bunlara ‘güçlü yönlerimiz’ diyelim ve işte bu güçlü yönlerimizi ön plana çıkarmak ve kullanmaktır. Birimizin güçlü yönü, diğerimizin güçsüz yönünü kapatabilir. Bunu başarabiliriz.

Davranış değişimi üzerinde etkili olan iki kavram var. Bunlardan biri öz düzenleme: (kendi kendine kendi planını yapabilme), diğeri ise öz yeterlilik: (özeleştiri).

Öz yeterlilik; zorlu işleri başarmak için gerekli çabayı gösterebileceğine güvenme, inanma ve bunun için harekete geçme olarak özetlenebilir. Kişilerin belli işleri yapabilmek ve gerçekleştirebilmek için kendilerine olan inancıdır. Bunların her ikisi de dayanıklılığı işaret eder ve bu genetik olarak kültürümüzde ve bizde var. Çünkü Çerkes kültürü tarihsel bir mirastır. Yani dayanıklıdır, kalıcıdır. Yüzyıllar boyunca savaşarak ve savaş sonraları yenilenerek revize olmuş ve de ayakta kalmıştır. Bu da toplumsal ve bireysel öz düzenleme ve öz yeterliliktir.

Ayrıca çağın öncesinde çağdaş olmuş ve çağın ihtiyaçlarını karşılayabildiği için bugünlere gelmiştir. Buna ‘proaktivite-ön görebilme kabiliyeti ve öz yeterlilik-birlikte başarabilme, var olma gücü’ diyebiliriz.

İşte bu noktada ben bu projenin toplumun birlikte başarmasına ciddi katkısı olacağına ve negatif kolektif bilinçaltını değil pozitif kolektif bilinçaltını devreye alarak kullanmamıza vesile olacağına inanıyorum.

Çerkesler artık zihinlerindeki eleştirel negatif stop düğmesini devre dışı bırakmalı. Biz bu proje ile ilgili şu ana kadar olumsuz hiçbir şey duymadık ve teklif ettiğimiz tüm mentorlar ve hatta teklif götürmediklerimiz bile arayarak katılmak istediler ve olaya çok pozitif ve katılımcı yaklaştılar.

Tüm bunlar çok birleştirici pozitif ve pek alışık olmadığımız yaklaşımlar; projenin buna vesile olduğunu ve tarafsız bir unsur olduğunu görmek benim açımdan ve hepimiz açısından şimdi bile en büyük çıktı ve başarı oldu.

 

“Çocuklara, gençlere öncelikle başarılı olmaları gerektiğini değil, mutlu olmaları gerektiği mesajlarını vermeliyiz”

 

-“Kariyer planlama” gençlerin hayatında neden önemlidir? ‘Başarılı’ olmanın bizim kültürümüzdeki ve iş hayatındaki karşılıkları nelerdir?

-Berat Bir (B.B.): Aslında bu soruya öncelikle kariyer yönetimi kavramını açıklayarak başlamak daha faydalı olacaktır. Çünkü planlama bu sürecin bir aşamasıdır. Kariyer yönetimi; bireylere işgücü ihtiyaçlarını tatmin etme ve bireysel kariyer hedeflerini başarmalarına fırsat verme olanağını tanıyan amaç, plan ve stratejileri belirleyip uygulanmasını sağlayan bir süreçtir. Yönetim fonksiyonunu özellikle vurgulamak istememin nedeni; kariyer, bir insanın ilköğretim yıllarından başlayan bir süreçtir ve kendi kişisel özellikleri, istekleri ve aslında yaşamı boyunca devam eden amaçlar, hedefler, hayaller bütününü içine alarak, bunlara ulaşılmasını sağlayan eylem adımlarının atılması, yetenekleri, bilgi ve tecrübesi doğrultusunda doğru pozisyonlara erişmesini sağlayacak yollar bütünüdür. Gelişmiş ülkelerde bu ideale yönelik eğitim sistemleri mevcutken, bizim de içinde yaşadığımız gelişmekte olan ülkemizde, kariyer yönetimi ve bağlantılı olarak kariyer planlama dönemleri genellikle üniversite yıllarında, sonrasında iş yaşamının erken dönemlerinde ve ileriki zamanlarda yapılmaktadır.

Kariyer planlama, bireysel kariyer amaçlarının ve bu amaçları başarmada gerekli koşulların belirlenmesi sürecidir ve bireyin bilgi, beceri ve yeteneklerinin geliştirilmesi ve motivasyonunun artırılarak, kariyerinde ilerlemesinin planlanmasıdır.

Gençler için neden önemli olduğunu cevaplayacak olursak; gençler, doğal olarak, belli dönemlerde, kişilik yapıları, ilgi alanları ve yeteneklerini dikkate alarak hangi mesleğin kendilerine uygun olduğu konusunda arayış içinde olurlar; kısa, orta ve uzun dönemli amaçları, hedefleri ve vizyonları vardır. Kariyer planlama, gençlerin gerek meslek seçimlerinde gerek iş hayatlarıyla ve özel yaşamlarıyla ilgili, amaçları ve hedefleri doğrultusunda, ne yapmaları, nasıl yapmaları, bu aşamaların nasıl olması, nerede ve ne zaman adım atmaları gerektiğiyle ilgili konularda bilgi toplayıp doğru eylem adımlarını atabilmelerini sağlayan bir araçtır. Bu noktada onlara rehberlik edecek, doğru yol, yöntem ve araçları gösterecek, yönelimde bulunacak kişilerin varlığı çok önemlidir. İçinde yaşadığımız bilgi ve dijital çağ, değişimlerin, krizlerin radikal boyutta olduğu bir dönem ve gençlerin bu bağlamda gelecek endişelerinin olması kaçınılmazdır çünkü gelecekle ilgili öngörülemez riskler ve belirsizlikler mevcuttur, bunlar da doğru karar almayı, seçim yapmayı zorlaştıran faktörlerdir. Kariyer planlamayla, doğru bilgiyle, doğru kariyer adımlarının atılması, olası tehdit ve tehlikeleri, başarısızlıkları engellemeye, kontrol altına almaya da destek olan bir hazırlık sürecidir demek yanlış olmayacaktır.

Sorunuzun ikinci kısmını cevaplamam gerekirse şunları ifade edebilirim… Başarı da kişiler açısından bir hedeftir. Her ne kadar göreceli bir kavram olsa da her birey hayatında başarıyı yakalamak ister. Bu birçok motivasyon kuramında ifade edilen, insanlar için bir ihtiyaç, bir beklenti olarak değerlendirilir.

Bazı insanlar için, girdiği sınavlarda en yüksek notu almak, okuduğu bölümü, fakülteyi dereceyle bitirmek, kariyer hayatının ilk beş yılında yönetici olmak, ev, araba almak, kitap yazmak, ünlü olmak gibi daha maddi ve sayısal hedeflere ulaşmak başarılı olmayı ifade ederken, kimileri için de etrafına iyilik yapmak, gönüllülük projelerinde çalışmak, STK’larda toplumsal konularla ilgili uğraşılarda bulunmak, insan ilişkilerini etkili ve olumlu yürütmek, mutlu bir yuva kurmak gibi manevi anlamda hedeflerine ulaşmak bir başarı kıstasıdır. Belki çok duygusal ve hümanist bulunabilir ama ben kendi öğrencilerime de sıklıkla dile getirdiğim gibi burada da vurgulamak istiyorum; çocuklara, gençlere öncelikle başarılı olmaları gerektiğini değil, mutlu olmaları gerektiği mesajlarını vermeliyiz. Mutluluk, içine başarıyı da alır aslında.

Kültürün korunması ve yaşatılması konusunda faaliyetler yapan, projeler üreten tüm STK’larımızın var oluş nedenlerinden en önemlisi bilinçli, entelektüel, hem mesleki hem de özel yaşamlarında başarılı ve mutlu olmalarını sağlayacak kültürel aktarımlar yapacakları çocuklar ve gençler yetiştirilmesine aracılık etmektir. Sadece eğitim ve iş hayatında başarıyı yakalamış, üst düzey yönetici olmuş, patron olmuş, global bir marka yaratmış ama kendi kültüründen uzak, duyarlı olmayan, yakın çevresine, hemşerilerine destek olmayan, sahip olduğu bilgi ve tecrübeyi paylaşmayan bir soydaşımızın olmasının aslında kültürümüz açısından bir anlamı ve değeri yoktur.

Gençlerimizin hem kültürüne sahip çıkması, uzak kalmaması, STK’larda aktif olması, aynı zamanda eğitim hayatında ve iş yaşamında mutlu ve başarılı olması değerlidir, hatta buna global insan olmayı da eklemek gerekir. Diğer bir ifadeyle; siyaset, ekonomi, hukuk, bilim, sosyal konular gibi evrensel konularla ve sorunların çözümüyle ilgilenen, farklılıklara saygılı, değişimleri yönetebilen, liderlik becerileri gelişmiş, çok yönlü, insan odaklı olmak gibi çeşitli özellik ve yetenekleri olan gençliğin olması önemlidir. Bu bağlamda, uzun yıllardır gerek STK’larda bir arada olmamdan gerekse son dönemde KAFFED’in geliştirmiş olduğu Mentör-Menti Projesi kapsamında, yakından tanıma fırsatı bulduğum sevgili gençlerimizin, sözünü ettiğim profile ve çağın gerekliliklerine çok yakın olduklarını ve bizim kültürümüzün, genetiğimizin onların sosyal, zihinsel, duygusal ve psikolojik evrilmelerine olumlu katkı sağladığını da gözlemlediğimi belirtmek isterim.

 

-Dünyaya baktığımızda; sadece mesleki değil, kişisel gelişime yönelik eğitimlerin de yüksek pazar değerleri ile ortaya çıktığı bir piyasadan bahsedebiliriz sanırım. Bu şartlar altında; gençlerimizin hayatlarını sürdürebilmek için ihtiyaç duydukları donanıma kendi toplumları içerisindeki dayanışma ile ulaşabilmeleri sizce nasıl bir fark yaratacaktır? 

-BB.: Bugün ne kadar iyi derecelerle bir okulu bitirmiş olsanız, çok iyi bir meslek grubuna dahil olsanız ve iyi bir kurumda çalışıyor olsanız da, eğer kişisel anlamda gelişim süreçlerinizi tamamlamamışsanız, hayat boyu öğrenme kavramından uzaksanız, dışınızdaki dünyada meydana gelen değişim ve dönüşümleri fark edemiyor ve kendinizle ilgili gerekli değişim adımlarını atamıyorsanız dünya insanı olamazsınız; sistemler, insanlar sizi dışlamaya başlar, işinizde başarısız olma ihtimaliniz yüksek olur, kurumsal performans beklentilerini karşılamada zorlanırsınız. Bu nedenle, fark etmek, güçlü ve zayıf yönlerimizi bilmek, yeteneklerimizin, içimizdeki potansiyelin farkında olmak, kültürel ve sosyal donanıma sahip olmak çok önemlidir. Bunları elde etmenin farklı yolları ve platformları vardır. Günümüzde fiziksel ve dijital platformlar üzerinden kişisel gelişime katkı sağlayan birçok eğitim ve öğretim programı ve kurumu mevcuttur. Ama kendinizi ait hissettiğiniz toplumun, kültürün sunduğu fırsatlar ve sağladığı imkânlar, her zaman daha cazip ve yaratacağı katma değer çok olacaktır. Üstelik bunu gönüllülükle yapan, hevesli, yardım etmeye, paylaşmaya açık ve bu konularda gerçekten samimi insanların olduğu kurumsal oluşumların varlığı gençler için son derecede önemlidir ve anlamlıdır. Bizim toplumumuzda faaliyet gösteren birçok dernek ve vakıf; seminerler, kurslar, dil, enstrüman, dans, el becerileri gibi konularda kurslar düzenlemekte, sempozyumlar, kongreler yapmakta, kitap okumaları, tarih sohbetleri organize etmektedir. Bunların her biri, özellikle gençlerimiz için, çok faydalı ve değerlidir. KAFFED’in başlattığı Mentor-Menti Programı’yla da, alanında profesyonelliği yakalamış, uzman, bilgili, tecrübeli, kariyer basamaklarında ileri düzey noktalarda bulunan ustalar ve akıl hocalarının, öğrenmeye açık, kariyerlerinin başında olan, amaç ve hedeflerini belirleme ve bunlara doğru zamanda, doğru adımlarla ulaşmak isteyen gençlerin yani mentilerin yol arkadaşlığına vesile olması arzulanan bir girişimin başlatılmış olması, kanımca oldukça faydalı ve arkadan gelecek çocuklar ve gençlere etkili bir model olacaktır.

 

“Güzel bir gelecek ve başarılı bir gençlik hayal ediyoruz”

 

-KAFFED’in gençlerimizle ilgili diğer çalışmalarından da bahsedebilir misiniz biraz? Mentorluk projesi bu çalışmaların içerisinde nerede durmaktadır?

Turan Akın (T.A.): Bilindiği gibi KAFFED yıllardır anavatandaki yaz kamplarına öğrenci göndermektedir. Gençler vatanla buluşmanın ilk heyecanını bu kamplarda yaşar; insanına, kültürüne, doğasına, toprağına, suyuna bağlanır, âşık olur. Gelecekte yeni ziyaretler için kendi kendine ant içer.

KAFFED, anavatandaki üniversiteler için öğrenci gönderimine destek olur, başvuruları toplar, resmi süreçlerine katkı sunar, referans olur.

“Meşe Altı Toplantıları” gençlerimizin iyi bir kültürel geleceğe hazırlığı için çok değerli; her ay 30 yaş altı 30 genç katılım sağlıyor ve programı ilgi ile sürdürüyorlar.

Diğer bir çalışma olan KAFFED Gençlik Meclisi çalışmaları bağlamında tüzüğün en iyi olması hedefi ile KAFFED’e bağlı tüm dernek gençlerinin görüşü için her bölgede ayrı ayrı özel toplantılar yapıldı, tüzüğün son şekli verildi. Meclisin üye sayısı KAFFED’e bağlı derneklerin iki katı kadardır ve gençlerimizin kararları KAFFED yönetimine tavsiye niteliğinde olacaktır.

Kış boyu yoğun çalışan gençlerimizin farklı bir ortamda biraz dinlenmesi, biraz kültürel donanımı için Antalya’da yaz kampı düzenlenmektedir.

Bu dönem ilk defa oluşturulan KAFFED Girişim & İstihdam Komisyonu ile işverenlerin CV paylaşımı vesilesi ile gençlerle tanışması ve işe girişi, ilgililerin kariyer gelişimleri için kariyer sahipleri ile tanışması, bilgi ve deneyim paylaşımı amaçlanıyor. Ayrıca girişimcilerin deneyimlerinden bilgi edinerek kariyer ve yeni iş gelişimleri hedefleniyor. Gençler, çalışma arkadaşı arayan girişimcilerle, şirketlerle tanışmak, kariyer olanaklarını öğrenmek veya iyi bir girişimci olmak için tecrübeli girişimcilerin deneyimlerinden faydalanırken; girişimciler, iş arayan gençlerimizle buluşmak ve deneyim sahiplerinden bilgi edinerek işini geliştiriyor.

Yine bu komisyonun girişimi ile KAFFED & KAFİAD işbirliği sonucu Prof. Dr. Erol Taymaz Hoca’nın katkıları, komisyondaki gençlerimizin özverili çalışmaları ile kafnet.biz web sitesi kuruldu.

Site Kafkasya, Türkiye ve diğer diaspora ülkeleri arasında ekonomik işbirliğini geliştirmek ve güçlendirmek, gençleri istek ve yeteneklerine uygun iş alanlarına yönlendirmek ve tüketicilerin sağlıklı ve güvenli ürünlere erişimini sağlamayı amaçlıyor. Kafkas Girişim ve İş Ağı (KAFNET) adındaki bu platform www.kafnet.biz adresi üzerinde hizmet veriyor olup;

  • Kadın girişimciler ürünlerini tanıtabilecek ve tüketicilere ulaştırabilecek,
  • Firmalar birbirlerini bulacak ve işbirliği teklifleri sunabilecek,
  • Tüketiciler sağlıklı ve güvenli ürün üreten küçük üreticiler ile buluşabilecek,
  • Tüketiciler doktordan anahtarcıya, diş hekiminden oto tamircisine kadar ihtiyaç duyabileceği serbest meslek sahiplerini bulabilecek,
  • Gençlere yönelik staj ve iş ilanları verilecek,
  • Gençlerin başarılı mentorlar ile çalışması sağlanacaktır.

 

-Sadece proje yönetiminde olmadığınızı, mentor olarak da görev aldığınızı biliyorum. Yılların birikimini kendi toplumuna aktarabilmek heyecan verici bir durum olmalı. İnsanlarımıza mentor olmalarını önerir misiniz?

-T.A: Çerkeslerin “P’ur-Atalık” diye bilinen, yüzyıllardır kadim kültüründe var olan yapısında çocuklar küçük yaşta bilgili ve deneyimli başka bir aileye verilir, bu aile çocuğun her türlü sorumluluğunu alır onu gerçek bir Çerkes genci olarak; Xabze’ye, kültüre uygun, erdemli, çevik (iyi ata binen, sportif), ahlaklı, dayanıklı, cesur, savaşçı (iyi kılıç vb. kullanan) özgüvenli (tüm ihtiyaç duyduğu sosyal ve kendi işlerini yapabilme becerisi kazandırma) yetiştirir, doğruluk ve iyilik aşılar, yaşam boyu kendine gerekli olan bilgileri uygulamalı olarak pratik ettirerek hayata hazırlardı. İki taraflı öğrenme ortaklığı denilen bu sistemde çocuk artık bir genç olarak ailesine geri döner ve P’ur-Atalık aileyi (aslında bugünün tanımı ile mentorlarını) hayatı boyunca ikinci ailesi olarak kabul eder, destek verir, destek alır ve saygı duymaya devam ederdi.

Bu felsefeden ve kadim kültürden hareketle, “Güzel bir gelecek ve başarılı bir gençlik hayal ediyoruz” sloganını düstur edinerek yola çıktık.

Aslına bakılırsa mentorlar, mentilerin öğrenmesini kolaylaştırırken kendileri de yeni yeni şeyler öğrenir, bu aynı zamanda tersine bir öğrenme sürecidir. Teoriyi de dikkate aldığımızda bilgili ve deneyimli iyi insanların bildiklerini ve yaşam deneyimlerini kendilerinden sonraki köklerine aktarmasından daha değerli ne olabilir ki?

“Gençlerin mentorluğu elimizden alacakları günleri görmek her birimizin en büyük dileği

 

-Gelecek ile deneyimi buluşturan bu projenin çok uzun süredir hayal edildiğini biliyorum. Bu hayal hangi koşullarda filizlendi?

Janberd Dinçer (J.D): Son dört yıl içinde, bir şekilde, yedisi diş hekimliği, biri diş protez teknikerliği bölümü öğrencisi sekiz gencimize mentor oldum. Aslında kendimize mentor ve mentileri demiyorduk. İtiraf edeyim, “menti” tanımını ilk defa duyalı sadece birkaç ay oluyor. Ben onların “Janberd Abileri” idim, onlar da benim için “bizim köylerin çocukları”.

Zaman zaman dillendiririm. Gerçek bir bilimsel toplantıda gerçekleştiği söylenir ve beni çok fazla etkilemiştir… Günün birinde bir grup toplumbilimci bir çalıştay düzenler, amaçları en gelişmiş toplumun tanımını yapmaktır. Nasıl bir toplum en gelişmiş toplum sayılabilir, tartışmaya başlanır. “Adaletin en iyi işlediği toplumdur” der biri, “Eşitliğin en çok vücut bulduğu toplumdur” der bir diğeri. Onlarca fikir atılır ortaya, yaşlısına en iyi bakan, eğitime en çok önem veren, kurallara en bağlı olan vs. vs…

Derken biri çıkar ve der ki: “Bana göre en gelişmiş toplum, başkasının çocuğunu da kendi çocuğu gibi sevebilen, laf olsun diye başını okşayarak değil ama; başkasının çocuğu hastalandığında kendi evladı hastalanmış gibi tasalanan, iyileştiğinde kendi evladı iyileşmiş gibi mutlu olan insanlardan oluşan bir toplumdur. Kendi evladı kadar, toplumun tüm çocuklarının iyi yetişmesinde, ahlaklı olmasında, başarıya kavuşmasında kendini sorumlu hisseden insanların oluşturduğu bir toplum.”

Bu fikir, üzerinde konuşuldukça daha çok kabul görür ve çalıştayın sonuç bildirgesinde en çok destek bulan görüşler arasında sıralanır. Size de tanıdık gelmedi mi?

Bu yüzyılda, devamı için mücadele verdiğimiz kültürümüz, yaşam yasamız Xabzemiz birçok noktada halkımızın bütün çocuklarını kendi evladımız gibi sevebilmeyi içerir bana sorarsanız.

Yemek vakti geldiğinde, bahçesinde oyun oynadığı evin annesi, nenesi tarafından karnı doyurulmamış tek bir kişi çıkar mı aramızda? Köyün bütün yetişkinleri hak ve sorumluluk sahibi değil midir köylerimizdeki tüm çocukların doğru yetiştirilmesine dair?

Elbette ki ilklerden sayılmam bu alanda. Tarihimizdeki geleneksel yatkınlığımızı bırakın bir kenara, diaspora hayatımızda bile yapmaya çalıştıklarımın esamisi okunmaz nice değerlerimizin yaptıkları yanında.

“Mentor-Menti Projesi”, “Birlikte öğrenme ortaklığı” gibi şeylerin tanımlanmadığı dönemlerde “Kel Hasan” vardı mesela… “Karaköy’e git, telefoncu Kel Hasan’ı bul, kendini tanıt.” Kim bilir kaç Çerkes genci bu cankurtaran telkin ile gönderildi İstanbul’un karmaşasına. Ve kim bilir ne çok gencimizin hayatında dokundu Tsey Hasan Yurdakul büyüğümüz.

Mesela, avukat Kazım Berzeg yanında kaç gencimiz staj yapmıştır! Sadece benim tanıdıklarımdan, Magey İnci Aksoy, Çertoy Atilla Doğan ve Bağ Hasan Seymen var. İnci ile Atilla aile oldular, kapı komşuları Hasan. Çocukları arkadaş ve hâlâ her zaman ilk koşanlardanlar topluma dair ne ihtiyaç varsa.

Tam mezun olduğumuz yıllardı, Gudoberdoka Handan Demiröz ve Papba Sezai Babakuş’un ortağı olduğu CSA Ajans, birçok arkadaşımızın ilk iş deneyimini yaşadıkları yer oldu. Arkadaştır hepsi hâlâ, görüşürler her fırsatta.

Diş hekimliği okumak için İstanbul’a geldiğim sene, Bağlarbaşı’nın başkanıydı Havcuko Şemsettin Çevik. Diş protez teknisyeniydi Şemsettin Abi. O ve birlikte çalıştığı Hüthakum Duran Coşkun, meslek hayatımdaki ilk akıl hocalarım oldu benim. Kaç defa evlerine geciktiler ama bir defa olsun asılmadı yüzleri. Onlardan öğrendiğim mum üzerinde modelajı, diş üzerinde dolgu yaparken uygularım bugün ve her defasında minnet duyarım o gün bana harcadıkları emekleri için. Duran bekârdı henüz, ama Havcuko Şemsettin, başkasının çocuğunu da kendi evladı gibi seven, en gelişmiş toplumun fertlerinden biriydi. Hâlâ öyle her ikisi de…

Dernek genci olduğum yıllarda, beni ilk olarak Ankara Xase’ye götürüp emanet eden kendi olmasına rağmen, babam Atlheskir Duran sıklıkla ve oldukça üst tondan eleştirirdi derneği ve dernek gençliğini. Ona göre gençlerin öncelikli derdi çalışıyorsa işini gücünü geliştirmek, öğrenciyse sınıfın en iyisi olmaya çalışmak ve hayata hazırlanmaktı. Derneğin en öncelikli amacı olmalıydı öğrencilerin ve iş hayatına atılanların başarılı olması.

Genişti çevresi ve düşkündü halkına. İllaki her meslekten bir hemşerimiz kayıtlıydı defterinde. Onu en fazla mutlu eden şeydi belki de bir gencin başarılı olması için tanıması gereken büyükleri ile tanıştırmak.

Yıllar geçti, bizler mezun olduk ve korktuğu gibi olmadı. Hem derneğe gittik hem de iş hayatında mesafeler aldık iyi kötü. Orta yerde buluştuk aslında. Ama ben sonradan yaş aldıkça daha iyi anlar oldum onu ve daha çok benzedim ona.

Her şey bir diş hekimliği öğrencisi kızımız Şeyma ile başladı; Esat, Merve, Demet, İrem, Atilla, Voseps ve Melike ile devamı geldi. Üçü vatan topraklarında öğrenciydi, diğerleri İstanbul’dan, Edirne’den, Ankara’dan geldiler yanıma. Haberim var, gelecekler var daha da.

Bizim köylerin çocukları…

 

-Gençlere, projenin gerçek sahiplerine neler söylemek istersiniz?

J.D.: Yıllar önce ben Bağlarbaşı’nda yönetim kurulu üyesiydim ve yaptığımız bir toplantıda bir gencimiz dernek hakkındaki görüşünü bana olabildiğince net, hiç dolandırmadan şu cümle ile dillendirmişti: “Biz gençler dernek için yokuz, dernek bizim için var.” Haklıydı, bu proje de öyle.

Yani kimse mentor sıfatını elde etmenin derdinde değil. Aksine gençlere iyi birer mentor olabilmek için gönüllü oldular ve bir eğitim sürecinden geçtiler. Yoğun hayatlarından vakit ayıracak, emek harcayacaklar. Bunu yaparken bizim köylerin çocuklarına fayda sağlamaktan başka hiçbir derdi yok hiçbirinin.

Benim gençlerden dileğim, mentorlarına karşı çekingen olmasınlar. Mentorların gösterdiği özverinin farkında olsunlar ama öte yandan mutlaka talepkâr davransınlar. Talep eden, daha çok şey öğrenmek isteyen bir menti, her zaman mentorunu da daha istekli kılar.

En önemlisi ise bunun bir bayrak yarışı olduğunu akıllarından hiç çıkarmadan kendilerini iyi birer mentor olacakları güne hazırlasınlar. Onların mentorluğu elimizden alacakları günleri görmek her birimizin en büyük dileği.

 

“Birlikte öğrenme ortaklığı olarak adlandırdığımız bu sürecin toplumumuzdaki dayanışmayı artıracağını umut ediyorum”

 

-Bu soruyu gençleri temsilen size yöneltmek istedik. Mentor-Menti Projesi hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizin bulunduğunuz yerden nasıl gözüküyor? Beklentileriniz neler?

-Pelin Fidan: Mentor-Menti Projesi fikri KAFFED Girişim ve İstihdam Komisyonu’nda ortaya atıldığı ilk andan itibaren hepimizi heyecanlandıran bir proje oldu. Orman içinde yetişen ağaçların, açık alanda tek başına yetişen ağaçlardan çok daha fazla büyüyebilmesinin sebebi, köklerinin etraflarındaki diğer ağaçların açtığı kökleri takip ederek kolayca derine inebilmesi olarak açıklanır. Böylece toprak altında buluşan orman ağaçlarının kökleri, birbirlerine yol gösterip en derin mesafelere kadar uzanabiliyor, aralarındaki en zayıf ağaçların bile hayatta kalmasını sağlayarak toplamda sağlıklı ve güçlü bir orman yaratabiliyorlar.

Ağaçlar birbirlerinden öğrenme konusunda bu kadar kabiliyetliyken bizlerin “birlikte öğrenme” adına çok daha büyük işler başaracağımıza inanıyorum. Üniversitelerde, çeşitli kurumlarda örneklerine sıkça rastladığımız, kişilere sağladığı fayda ve gelişim herkes tarafından gözle görülür vaziyette olan bu projenin, bizim toplumumuzdan insanlarla tasarlanıp hayata geçirilmesinin çok kıymetli ve değerli olduğunu düşünüyorum. Dışarıda yürütülen örneklere kıyasla mentor ve mentinin mesleki, akademik, sektörel alanlarda ortak paydalarının olması dışında aynı kültürün içinden olmaları, aralarındaki ilişkiyi çok daha kuvvetli ve sürekli kılacaktır. “Birlikte öğrenme ortaklığı” olarak adlandırdığımız bu sürecin her iki tarafa da fayda sağlayacağını düşünüyor, toplumumuzdaki dayanışmayı artıracağını umut ediyorum. Paylaştıkça gelişerek derinlere kök salıp çok daha hızlı ve sağlam büyüyeceğimize inanıyorum.

Mentor-Menti Projesi’ni tasarlayan, geliştiren ekibin bir parçası olmak benim için gerçekten çok kıymetli. Projede aslında hem yürütücü ekibin bir parçası olarak hem de bir menti adayı olarak bulunmaktayım. İki tarafı da değerlendirecek olursam değerli danışmanlarımız ve ekip arkadaşlarımla beraber yıllarca sürmesini temenni ettiğimiz bu birlikteliğin ilk adımına şahit olduğum için kendimi şanslı hissediyorum. Ancak şunu da belirtmem gerekiyor ki ekip olarak çok yoğun bir çalışma süreci geçirdik, zaman zaman gerçekten yorucu dönemlerden geçtiğimizi söyleyebilirim. Ama tabii ki projeye hepimiz inandığımız ve kıymetinin farkında olduğumuz için bunları tatlı yorgunluklar olarak değerlendiriyorum.

Projeye bir menti adayı olarak bakacak olursam, mentor listesini incelediğimde çok değerli büyüklerimizin olduğunu görüyorum. Eşleme sürecinin sonunda, deneyimlerinden, fikirlerinden faydalanmak istediğim kendime en uygun mentor ile süreci en yüksek fayda ile geçireceğime inanıyorum. Projeye dair en büyük hayalim, seneler sonra projedeki menti arkadaşlarımızın mentor olarak davet edildiği bir toplantıya katılmak.

Projeyle alakalı ilk temennim; tabii ki projeye dahil olan mentorların ve mentilerin iletişiminin yüksek olduğu, aradaki bağların kuvvetlendiği, birbirlerinden ve süreçten kazandıkları faydanın en yüksek olduğu bir süreç geçirmeleri. Mentilerin kariyerleriyle alakalı farklı bakış açılarına sahip, kendilerine yeni bilgiler katmış, becerilerini geliştirmiş, belki birlikte yeni bir hobi edinmiş şekilde süreci tamamlamaları. Mentorluk tek yönlü bir bilgi aktarımından ziyade bilginin nasıl kullanılacağının birlikte keşfedilmesine olanak sağlayan bir model. Bu sayede, mentorlar için de yeni bir öğrenme ortamı yaratacağına inanıyorum.

Biz bu projeyi tek seferlik, bir dönemlik bir proje olarak düşünmüyoruz, projenin yenilenerek sürekli olarak devam etmesini istiyor ve sürekliliğin sağlanması için de çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

-Yıldız Şekerci son söz olarak neler söylemek ister?

-Y.Ş.: Görüldüğü üzere, proje gerçekten KAFFED’in bugüne kadar yaptığı en kapsamlı, en profesyonel çalışmalarından biri oldu.

Bir gence kendini geliştirme fırsatı vermenin önemini hepimiz biliyoruz, bu proje ile ilk etapta 100’ün üstünde gence bu fırsatı yakalama olanağı verildi. Ekilen bu tohum her geçen gün büyüyecek, bir çark içinde bugünün mentileri yarının mentorları şeklinde dönerken çınar ağacı gibi güçlü bir sisteme dönüşecek.

Toplumun genelini kucaklamaya hazır olan bu projenin başarısı, başta hocalarımız Necla Çakıcı Aşan ve Prof. Dr. Berat Bir ile YK üyemiz Turan Akın, projeye destek veren Janberd Dinçer ve gençlerimiz Ahmet Yuşa Kuş, Buse Çakır, Pelin Fidan, Sinemis İlday, İsmail Mert Galip, Çağla Kanbur, Damla Yılmaz, Fatih Ekim, Neriman Merve Berkhan, İpek Nefin Tekir’in özverili, samimi, mütevazı ve uyum içinde yaptıkları çalışmaların sonucudur.

Ayrıca mentorlar ve mentiler ekibine, destek veren herkese tekrar teşekkür ediyorum. Emeğinize, yüreğinize sağlık…

Birgül Asena Güven
Birgül Asena Güven
1959 yılında Fethiye’de doğdu. Adigelerin Şapsığ boyundan. 1984 yılında Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi bölümünü bitirdi. İş hayatına özel sektörde 1985 yılında başladı. İstanbul Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Yüksek Lisans programına katıldı. Uzun yıllar global şirketlerde Finans Yönetimi yaptı. Kafkas derneklerinde çalıştı, yayın organlarında yazdı. Halen Jıneps yayın kurulu üyesidir.

Yazarın Diğer Yazıları

Sanatçı kimlik kartlarını aldılar

Ülkemizin ve camiamızın yoğun gündemi arasında yüzümüzü güldüren haberlerin mutlaka kayda geçmesini önemsiyoruz. TC Kültür ve Turizm Bakanlığı’na yapılan başvuruları geçtiğimiz günlerde sonuçlanan Esen...

Şamil Eğitim ve Kültür Vakfı’nın projeleri

Şamil Eğitim ve Kültür Vakfı’nın düzenlediği Ödüllü Dijital Resim Yarışması ‘Nart Mitolojisi’ sonuçlanmış, kazananları şubat sayımızda yayımlamıştık. Yarışma hakkında Ayşen Dağıstanlı, Figen Çiloğlu ve...

‘Etkili bir koordinasyonun olmaması ciddi bir sıkıntı’

Canın, sağlığın kıymetini anlamak için böyle yaşanmışlıklara ihtiyacımız olmasa, depremlerle, afetlerle sınamasak bildiklerimizi iyi olurdu elbette. Doğanın döngüsünde bunlar da var ne yazık ki....

Sosyal Medyalarımız

4,890BeğenenlerBeğen
1,353TakipçilerTakip Et
4,000TakipçilerTakip Et

Son Yazılar

- Advertisement -spot_img