Adigey Halk Sanatı Ustaları Derneği Başkanı Aydamir Patokov ile yapılan röportajda sanatçının çok yönlü çalışmaları ve pandemi döneminin etkileri konuşuldu.
-Adigey’de koronavirüs hastalarının sayısı giderek artıyor. Doğu Müzesi’nin Kuzey Kafkasya şubesinde (Maykop) Mazago Tesheva ile birlikte açtığınız sergiyle ilgili olarak ziyaretçi sayısının az olması ihtimalinden çekinmediniz mi?
-Hayır. Birincisi, müze bu sergiyi geçen yıl planlamıştı. İkincisi, küçük istisnalar dışında el yapımı ürünler, hediyelik eşyalarla eşdeğer görülüyor. Halk sanatları hiçbir zaman geniş kitlelere yayılmadı, modern dünyada çok az kişi tarafından değeri bilinir. Bu nedenle müze salonunda büyük bir coşku beklemiyorduk. “Yüreğin Sesi” sergimizi gerçekten konuyla ilgilenen insanların ziyaret ettiğini görmek daha hoştu.
Koronavirüs iki yıl içinde birçok ustanın çalışmalarını yavaşlattı. Gerçi bir yandan araştırma ve yaratıcılıkla ilgili bir zaman oluştu, ama bir yandan da COVID-19’a bağlı bazı sorunlar nedeniyle Adigey Halk Sanatları Ustaları Derneği’ne verilen ödenek üçte bire indirildi. Sonrasında turizm sektörü battı ve bununla birlikte kazancımız azaldı.
Ayrıca katılacağımız sergilerin çoğu çevrimiçi hale geldi. Adigey, Kuban ya da Rusya’nın başka bölgelerindeki etkinliklere katılmanız gerekse bile on ustadan sadece iki ya da üçü gidebiliyor.
Guçev ve Mastafov’la ustalık eğitimi
-Adige müzik enstrümanları yapımını Zamudin Guçev’den, ünlü Çerkes eyerlerinin yapımını Vyaçeslav Mastafov’dan öğrendiniz. Bu usta sanatçılar size zanaatkarlığın incelikleri dışında neler öğretti?
-Bilginin sınırlarını genişletmeyi… Çerkes halk enstrümanlarıyla ilgili olarak Zamudin Guçev’in titiz ve ayrıntılı çalışma süreci beni büyülemişti. Onu izlerken içimde “Ben de bunu yapabilir miyim” merakı oluştu. Gerçi ben Zamudin Guçev gibi enstrüman çalamıyorum. Bir şeyler çalabildiğime dair söylentiler olsa da kendimi müzisyen olarak adlandırmaya cüret edemem. Henüz müziğe hazır değilim.
Guçev’in atölyesinde şıçepşine yapma konusunda becerilerimi geliştirirken bana “Uane (Çerkes eyeri) yapmayı denesene” dedi. Bu fikir ilginç geldi. İşi öğrenebileceğim eyer üreticilerini araştırmaya başladım. Birisi, Nalçik’te yaşayan efsanevi usta Vyaçeslav Mastafov’la irtibat kurmamı önerdi.
Ona gittiğimde açık sözlü ve kısa-öz konuşan biri olarak gösterişsiz bir şekilde “İstiyorsan gel ve yap” dedi. Bu sözler beni şaşırtmıştı: Tanınmış bir usta ve tüm sırlarını öğretmeye hazır, hiçbir şeyi saklamıyor.
Kardeşim Asker ile birlikte gerekli tüm malzemeleri alarak ona gittik. Vyaçeslav bizimle hem bilgeliğini hem de araç gereçlerini paylaştı. Çalışmalarımız ilerledi. Mastafov’un atölyesinde 3 hafta geçirdik. Asker, eğer minderi dikmeyi öğrendi, ben ise eyerin ahşap kısmının sihrine yöneldim. Eyer parçalarının boyutlarını ezbere bilmek yeterli değildi. Eyer yapmak için atın vücut yapısını ve ölçülerini de bilmek şarttı. Küçük, hafif ve biraz yüksek Çerkes eyerleri bu nedenle uzun yolculuklar için çok elverişliydi ve tüm dünyadaki biniciler arasında popülerdi.
Çalışmamız sırasında kardeşim ve ben eyer yapma konusunda kendi nüanslarımızı keşfettik, kendi stilimizi geliştirdik. Şimdi Moskova’daki Kazaklardan, Adigey, Çeçenya, İnguşetya ve Kuzey Osetya’dan siparişler alıyoruz.
Demin müzikten bahsetmişken belirteyim, birkaç yıl önce Kuban Kazak Korosu 15 çift pheçiç siparişi vermişti.
Gizemli enerji
-Çalışmalarınızda kendinizi sadece müzik enstrümanları ya da Çerkes eyerleri ile sınırlamadınız, bunun sebebi nedir?
-Yakın bir arkadaşım bana bir sitemde bulunmuştu: Çok çeşitli şeylerle uğraşırsan gerçek bir usta olamazsın. Bu sözler inciticiydi. Mastafov’a bundan bahsetmiştim, bana “Bu sınırlamalara ne gerek var? Ne istiyorsan üret, yeter ki üret” demişti. Mastafov da kendini tek bir el sanatına hapsetmemişti: Terzilik eğitimi görüp, tarihini araştırarak Çerkes kostümleri dikmeye başladı. Sonra altın nakış sanatı üzerine ustalaştı; Adigey’in en ünlü altın nakışçıları Sofa Paneş ve Nuriyet Teuçej bu sanatı ondan öğrendi. Tüm bunlara ek olarak mükemmel bir mücevher, demir, hasır ve şıçepşine ustasıdır. Ermitaj Müzesi, Doğu Halkları Müzesi ve Rusya Etnografya Müzesi’ne giderek titiz araştırmalar yapar.
“Elle yapılan her şeyde yaratıcısının özel sıcaklığı ve enerjisi vardır”
-Dünya hızla değişiyor ama kullandığınız teknoloji kadim zamanlardan beri aynı. Çağa ayak uydurmayacağınızdan emin misiniz?
-Burada önemli olan şu: Bir insanın öncelikleri vardır. Son teknoloji ile üretilmiş ürünlerin içinde yüzüyor olsanız bile ruhsal bir tamamlayıcıya ihtiyacınız olacaktır, bu tamamlayıcı enerjiyi el yapımı ürünler içinde taşır, çünkü bir ruh katılarak üretilmişlerdir.
Nanoteknoloji çağında bir makine dakikalar içinde aynısını yapabilecekse insanlar neden halen tablolar çiziyor; heykeller, işlemeler yapıyor? Avrupa ve Amerika’daki modaevlerinde el işi dantel, kemer ve süslemeler neden yüksek değer taşıyor? Çünkü elle yapılan her şeyde yaratıcısının özel sıcaklığı ve enerjisi vardır. Ve bu enerji bir diğer insana geçer.
Çerkeslerin ev gereçlerinden söz edersek, hepsi bugün bile işlevseldir ki günümüzde işlevsellik çok önemli…
Ane dediğimiz sofra neden küçük ve yuvarlak mesela? Üç ayak üzerinde duran bu ayrıcalıklı tepsi, doğru pozisyonda oturmamızı ve gereğinden fazla yemek yememizi sağlar. Meşhur takunyalar, kadınların çamurda rahat hareket etmeleri için yapılmıştı. Takunyaların tabanının düz olması nedeniyle kadınlar yürürken dizlerini yükseltirlerdi ve bu da karın kaslarını güçlendirirdi (günümüzde anne adayları için zorunlu bir egzersizdir).
“Bir usta her şeyde ustalaşmalı”
-Bir hobi, başarılı bir mesleğe dönüşebilir mi?
-Tabii ki. Günümüzde bir usta sadece bir imalatçı değildir. Başarının sırrı ne yaptığınızda değil nasıl yaptığınızda saklıdır. Bir usta sadece para kazanmayı hedeflememelidir, yaptığı işe tutkulu olmalı ve zevk almalıdır.
Pazarlama konusunda kısıtlı bir bilgi yeterli değil, kullandığınız materyalleri nerelerden daha ucuza temin edebileceğinizi bilmeniz gerek. Kısacası, bir usta her şeyde ustalaşmalı; işte o zaman kendi zirvesine, stiline ve imzasına ulaşır ki el işçiliği için bunlar çok değerlidir.
Çerkeslerin Kafkas eyer takımı, kusursuzluğun zirvesi olarak nitelendirilmişti. Türk eyerinin yarı, Avrupa eyerinin ise üçte biri kadar eksik ağırlıktaydı, bu da uzun yolculuklar sırasında atın yükünü azaltıyordu. Mola esnasında eyer yastığı dinlenmek için yastık olarak kullanılıyordu. 18. yy’da üretimleri o kadar yaygınlaşmıştı ki Rusya’nın farklı bölgelerinin binlerce ihtiyacı karşılanıyordu. 1788 yılında Şeyh Mansur Büyük Kabarda’ya 20 bin adet Çerkes eyeri sipariş vermişti.
(adigea.aif.ru)
Çeviri: Serap Canbek