Hidayete ermek veya dönmek!

0
1059

Hemşinliler iki dinli bir halk. Abhazya ve Rusya’da yaşayan Hemşinliler Hıristiyan ve Ermeni kilisesine bağlı bir toplum. Türkiye’de yaşayan dil bilen ve bilmeyen Hemşinliler ise Sünni İslam inancına sahip. Elbette 1944 yılında Batum’dan sürülen Hemşinliler de Hopa’daki akrabaları gibi İslam inancına sahip.  

Hemşinlilerin Müslümanlaşma süreci Osmanlı’nın bölgeyi ele geçirmesinden sonra başladı. Osmanlı Tapu Tahrir Defterleri’ndeki kayıtlara bakıldığında 1700’lü yıllara gelindiğinde Hemşin nüfusunun çoğunluğu Müslüman olmuştur. Hıristiyan kalan Hemşinliler önce Trabzon, Ordu ve Samsun’a, daha sonra 19. yy sonu ve 20. yy başlarında ise Rusya ve Abhazya’ya göç etmişlerdir. Hıristiyan Hemşinliler 1915’ten kendi paylarına düşeni almış ve bu tarihten itibaren Türkiye’de bir Hıristiyan Hemşinli nüfustan söz etmek mümkün olmamıştır.  

  

Osmanlı’da ihtida 

Osmanlı kaynaklarında Müslümanlığa geçiş ihtida olarak adlandırılıyor. İhtida sözlükte “doğru yolu bulmak; yol göstermek” manalarına gelen hüda (hedy, hidayet) kökünden türemiş olup “gerçeğe ulaşmak, doğru yolu bulmak” olarak tanımlanıyor. Terim olarak inançsız iken veya başka bir dine mensupken İslam dinini benimsemeyi ifade ediyor. İhtida eden kimseye ise mühtedi deniliyor. 

“İhtida ve İrtidad” adlı kitabında Selim Deringil, Tanzimat öncesi ve Tanzimat sonrası ihtidanın şekilsel farklılıklar taşıdığına dikkat çekiyor. Geleneksel İslami uygulamada “İhtida eyleminin bırakın sivil yetkililer, kadının bile şahitliğinde yerine getirilmesine dair bir koşul yoktur, ihtidanın tek koşulu kelime-i şahadet getirilmesidir ve herhangi bir merasim gerektirmez” (s.77). Ancak Tanzimat sonrası ise ihtida bir prosedüre bağlanmıştı. Bunun Batı’dan gelen Hıristiyanların zorla Müslümanlaştırıldığına dair eleştirilerin önünün alınması için yapıldığı anlaşılıyor. Prosedüre göre Müslüman olmak isteyen kişi, kadı ve şahitler huzurunda bu isteğini belirtir. Herhangi bir baskıya maruz kalmadığı, akıl sahibi ve 18 yaşından büyük olduğu tespit edilir. Daha sonra kişi kelime-i şahadet getirir ve Müslüman ismi alır. Bu süreç bir kez de vilayet, kaza veya sancak meclis-i idaresinde tekrarlanır. Resmi kayıtlara geçmeden önce mühtediyi caydırması için önceki dinin bir yetkilisine caydırma hakkı verilir. Mühtedi caymaz ise işlem kayıt altına alınır ve kişiye “ihtida ilamı” verilir.  

Tanzimat sonrası gelen prosedür, tekil İslamlaşma süreçlerinde belki çalıştırılmıştır. Ancak Tanzimat sonrası “ihtida” edenlerin genellikle savaş, çatışma, kırım vb. koşullarında din değiştirdiği düşünüldüğünde prosedürün doğru düzgün çalışmadığını düşünmek için çok sebep var. Tanzimat öncesinde ise böylesi bir prosedür de bulunmadığı için din değiştir(t)menin daha kolay gerçekleştiğini söyleyebiliriz.  

  

Annemin “dua”sı 

Hemşin dili ve kültürüne ilişkin aldığım bir kayıt, Hemşinlilerin din değiştirmelerine dair bir belge niteliğinde. Kayıt rahmetli annem Ardeletsi Suti’ye ait. Bildiği duaları (korku ve nazar duaları gibi) sorduğumda okumuştu bunu. Aslında bir dua değildi okuduğu ve tarihimize ilişkin önemli bir bilgi barındırıyordu: 

“Dinum din İslama girdum, dinini kabul ettum, batilleri terk eyledum, peygamberlere inandum ve iman geturdum. Peygamberlerun evveli Âdem aleyhivselatuvesselam. ahiri ahir zaman peygamberumuz Muhammet Mustafa sellellahu teala aliyhi vessellemdur. Ve bu ikisi arasinda ne kadar peygamber geldi ise cümlesi haktur ve gerçektur. Dilum ile ikra ettum, kelbum ile testik ettum, boynum ile inkiat ettum. Amentu billahi ve minmacari minristirillah. Amentu minristurillah ve min………rebbum Allah celle celaludur… ve …Muhammet Mustafa… kitabum Kuran azimu şerif kiblem Kabiye Şerif, istikable mezhebum ehli sünnet vel cemaat, ameli mezhebum imamı azam ebu Hanife (rahmetullahi aleh) Âdem aliyhiseleamuvesselam zürriyetindenim, ümmeti muhammettenim, … hakkan muslimanim elhemdulillah. Elhemdulilali estoğfirillah minkülli zembil ve teksir. e yasinin dage ela (e yasin’in altına çıktık)”. 

(https://www.youtube.com/watch?v=w-PFDHZdC1A) 

Kaydın sonlarına doğru söylenen sözler Hanefi mezhebine göre yetiştirilen neredeyse herkesin çocukluğundan bu yana ezberlediği ifadeler. Yani “Rabbim Allah (cc), peygamberim Muhammet Mustafa (S.A.V), kitabım Kur’an…” diye devam eden bölüm. Ancak sorduğum din adamlarının hiçbiri öncesindeki ifadelerin kullanıldığı veya öğretildiğine dair bir bilgiye sahip değil. Yani başka bir dinden (Hıristiyanlıktan) İslam’a geçildiğini ifade eden “Din İslam’a girdim, dinini kabul ettim, batılları terk eyledim, peygamberlere inandım ve iman getirdim” şeklindeki ilk bölüm. Bu ifadelerin ihtida prosedüründe bir yeri var mıydı? 300 yıl önce Müslüman olmuş bir halkın okuma yazma bilmeyen, yalnızca camide köy hocasından dini eğitim almış bir ferdi hâlâ bu sözleri neden söylüyor? Bu sözler hâlâ geleneksel hocalar tarafından öğretiliyor mu?  

  

Hidayete ermek veya dönmek! 

Koşullar nedeniyle, sosyoekonomik nedenlerle, devlet baskısıyla veya gönüllü olarak bir şekilde bugün yaklaşık 300 yıldır Hemşinlilerin bir kısmı Müslüman. Ama buna karşın belli ki hâlâ yeniden yeniden bunu kanıtlamak veya vurgulamak zorunda hissediyor birçok Hemşinli. Bu sözlerin bu “dua” içinde olması bana bunu düşündürüyor.  

Belki de bunun nedeni “ihtida”nın, bir yandan “hidayete ermek” olarak yüceltilirken, bir yandan da “sonradan görme gâvurdan dönme” gibi sözlerde yaşatılan bir kuşkunun konusu edilmesidir. “Makbul vatandaş” gibi davrandığında “hidayete ermiş” kişi iken, muhalefet ettiğinde, bir şeylere itiraz ettiğinde “dönme” olduğunun hatırlatılmasıdır. Belki de ülke siyasetine yön veren Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı, Başbakan vb. makamlara gelmiş kişilerin dahi keskin muhalifleri tarafından karşılaştıkları en yaygın saldırının “dönme” suçlaması olmasıdır. 

Önceki İçerikKISA KISA
Sonraki İçerikLazcanın güncel durumu hakkında kısa bir değerlendirme
Mahir Özkan
Artvin İli Makriyal / Noğedi (Kemalpaşa ) ilçesinde 1978 yılında dünyaya geldi. Çukurova Üniversitesi Felsefe Öğretmenliği Bölümü'nden 1999 yılında mezun oldu. 2008-2011 tarihleri arasında Agos gazetesinde yayınlanan öyküleri 2014 Eylül'ünde 'Hemşin Öyküleri' adıyla Aras Yayıncılık tarafından yayınlandı. 2016'da Hemşince çevirisini yaptığı Küçük Prens, 'Bidzig Pirens' adıyla yine Aras Yayıncılık tarafından yayınlandı. Derlemelerini Uğur Biryol'un yaptığı İletişim Yayınları tarafından yayınlanan 'Karardı Karadeniz' ve 'Karadeniz'in Kaybolan Kimliği' adlı kitaplara makaleleri ile ve Leyla Çelik ile Elif Yıldırım'ın derlediği, Nika Yayınları tarafından yayınlanan 'Yeşilden Maviye Karadeniz'den Kadın Portreleri' adlı ortak kitaba bir öyküsü ile katkıda bulundu. 2009-2014 yılları arasında Norradyo adlı internet radyosunda 'Hemşin Öyküleri' adlı bir program hazırlayıp sundu. 2014 yılında bu yana yayınlanan Gor dergisinin yayın ekibinde yer alıyor. Evli ve bir kız çocuğu babası.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz