Anketi yanıtlayanların sadece okurlar olmadığını biliyoruz. Hatta Jıneps’e mesafeli duran ve hatta pek de sevmeyenlerden, bu anlamıyla eleştiri üslubunu aşan yanıtlar da geldi. Keşke çok daha fazlası gelseydi. Geçen sayıda ifade ettiğim gibi aslında eleştirel değerlendirmelerin bize ulaştırılmasını ve gazetede yayımlanmasını çok istiyoruz. Önyargısız birbirimizi anlayabilmek noktasında katkısı olacaktır. Belki üslup konusunda da birlikte atabileceğimiz adımlar olabilecektir.
Eylül sayımızda, “Neden siyaset, neyin siyaseti” çerçevesinde düşüncelerimi paylaştım. Konuya devam ederken; “Başka bir etniğin savunucusu gibi görünüyorsunuz”, “Başkalarının tetikçisi olmayın” gibi görüşlere dair de yazmak istedim. Öncelikle belirtmeliyim; Jıneps, vitrinde kimleri görüyorsanız onlardan ibarettir. Arka planda görünmeyen bir el, kişi/kişiler yoktur. Kolektif anlayışla; gazete künyesindeki yayın kurulu üyeleri, isimleri yazılı olmasa da bilinen, camianın tanıdığı insanların omuz vermesiyle yayın yaşamını sürdüren bir gazetedir. Bağımsızdır.
Çerkes kimliğine dair hemen her konuda, gücü yettiğince ve destek verenlerin katkılarıyla; haber, araştırma yazıları, söyleşiler, kültürel çalışmalar, anavatana ve diasporaya dair ulaşılabilen/ulaştırılan her şeyi yayımlamaya çalışmaktayız. Profesyonel kadromuzun olamayışı düşünülenlerin/hayal edilenlerin yapılmasında en büyük engelimiz olsa da gerek Türkiye’den gerekse anavatandan gönüllü destekler içeriğimizi önemli oranda zenginleştirmektedir. Destek verenlere bir kez de buradan teşekkürlerimizi iletmek isterim.
Jıneps; kimliğine dair demokrasi talebini dillendirirken Türkiye’nin renklerini oluşturan diğer kimliklerle birlikte hareket etmekte, bu birliktelik proje ölçeğinde ya da uzun süreli olabilmektedir. Ortaklaşmış talepleri birlikte dillendirirken Çerkes kimliğimiz her daim hem vitrindedir hem de duruşumuzun temelini oluşturur. Eşitler olarak bir arada duramayacağımız hiçbir oluşumun içinde yer almadık, almayız. Özel günlerde -bizim 21 Mayısımız gibi- bir kimliğin öne çıkması ise birlikteliğin olağan sonucudur. Genel çerçevede başka bir etnik kimlik için değil, Çerkes kimliğini de içeren bütün kimlikler için eşitlik talebinde yürütülen bir dayanışma söz konusudur. Birbirimizi tanımak, anlamak, öz güçlerimizle eşitler olarak bir arada durmak ve daha güçlü olarak ortak taleplerimizi birlikte dillendirmek… Bir sonraki aşamada derdi yine demokrasi olan farklı alanlardaki oluşumlarla dayanışma içinde olmak…
21 Şubat Dünya Anadili Günü’nde anadillerimize özgürlük talebi; 1 Mayıs’larda emek alanında iş, ekmek, sendika, daha fazla demokrasi isteyenlerle yan yana dururken kimliğimize dair talepleri dillendirmek; 1 Eylül’lerde Kafkasya’da, Suriye’de, dünyanın hiçbir köşesinde savaş olmaması, barışın dünyaya hâkim olmasını haykırmak…
Kimliğimizin yaşayabilmesi, yeniden üretilebilmesi, geleceğe taşınabilmesinin olmazsa olmazı daha fazla demokrasi temelinde yürüttüğümüz siyasete dair ise, Jıneps’in ya da başka platformların yaptıklarının değerli ama yetersiz kaldığını, sadece bu kadarıyla yol almanın çok zor olduğunu ifade etmek isterim.
Türkiye’de yaşayan Çerkeslerin kahir ekseriyetinin yani ezici çoğunluğun birlikte irade göstermesi ve siyasetin aktif öznesi olarak bir siyasi perspektif oluşturmaya karar vermesi çok önemlidir. Elbette bunun gerekliliği konusunda bir ön kabul olmalı öncelikle.
Dışımızdakilere, partiler de dahil olmak üzere bizim adımıza siyaset yapmalarını havale etmeden, hatta Çerkeslerin içinden çıkan, “Siyaseti biz yaparız” diyen oluşumlara da -Jıneps dahil- havale etmeden, kahir ekseriyetin siyasallaşmasının gerekliliği kararı ve bu gerekliliği pratiğe geçirmek için tartışmaya başlayabilmek önemlidir. Siyaseti Çerkesler olarak birlikte yapmak konusunda bir ezici çoğunluk kararı için, formel-informel her oluşumun bu anlayış lehine inisiyatif geliştirmesi ve bu düşüncenin Çerkes yaşam alanlarına yayılması, tartışılmasının sağlanması bir başlangıç olabilir.
Geçmiş deneyimleri -1992 Abhazya savaşını, yerel seçimleri, genel seçimleri, vd.- değerlendirdiğimizde çok açık görünür ki siyaset yapanlar sizi bir güç olduğunuzda dikkate alıyor. Yerelde ya da genelde birleşik bir güç olduğunuz bilinirse davranışlar değişiyor. Örneğin; yoğun Çerkes nüfusunun olduğu yerlerde, Çerkesler bir bütün olarak davranamadıkları için, birbirinden farklı partilerin Çerkes adaylar çıkardığını ve istenen sonuçların alınamadığını biliriz.
Çerkeslerin kadimden getirdikleri bir meclis anlayışları olduğunu, yerelde ve genelde topladıkları meclislerde kararlar aldıklarını ve uyguladıklarını biliyoruz. “Siyasetimizi kendimiz yaparız” ön kabulünün sonrası, var olan bir geleneği günümüze uyarlayarak Türkiye genelinde bir meclis toplama çalışmasına girilebilir. Nasıl bir temsiliyet olacağı tartışılarak bir meclis/kongre/xase toplanabilir.
Uluslararası sorun tespitiyle anavatan ve diaspora genelinde sağlıklı bir temelde, sivil ve bağımsız oluşumların kuracakları diyalog sonucu stratejik bir temel belirlenebilir. Temele bağlı, koşullara göre yenilenebilen planlamalarla belirlenecek hedeflere ulaşılabilir. Çerkesler iç dinamikleriyle kendi senaryosunu yazabilir. Türkiye Çerkesleri bir başlangıç yapabilir.
Çerkesler ulusaşırı bir örgütlülük temelinde organize olabilirse; yaşadıkları ülkelerde aynı anda aynı şeyleri paylaşabilir, kamuoylarını aynı anda bilgilendirebilir, kampanya başlatabilir; kendi içinde kamuoyu yoklamaları, halkoylamaları vb. yapabilir. Tam bir dayanışma içinde olabilir.
Yeni bir yol için önkoşullardan biri; temel insan hakkı olan düşüncelerin özgürce ifade edilebilmesi, tek kısıt ise; nefret ve şiddet dili kullanılmaması olmalı.
Çerkes sorununun çözümüne dair, Çerkeslerin ezici çoğunluğunun üzerinde uzlaştığı bir reçete yok. Ortak aklın yol göstericiliğinde birlikte üretilebilecek olan ise bir irade bekliyor.
Dernek, federasyon, vakıf, platform, inisiyatifler (kurumlar) yapageldiklerini sürdürebilir, bir gün Çerkeslerin geniş bir kesiminin arkalarına takılacağı hayaliyle mevzilerini koruyabilirler.
Yanı sıra Türkiye’den başlayarak (diaspora için), ortak akılla, “yarının bugünden kurulacağına” inanan iradi müdahaleyle; toplumu ileriye taşıyacak olan “farklı düşüncelerin çatışması”ndan vazgeçmeden, tektipleşmeden, kurumlar varlığını korurken yeni bir yol açabilirler.