Bağımsızlık Demokrasi Özgürlük Eşitlik Birlik

CRAFTİSTANBUL ve iletişim

Son sayfada ilgili haberi bulacaksınız. Geçen ay Yenikapı’da gerçekleşen el sanatları fuarına Şamil Vakfı’nın Kadim Çerkes El Sanatları Atölyesi-Adiyuf katıldı. Profesyonel iş yaşamı nedeniyle çeşitli fuarlara katılmışlığım ve görev almışlığım vardır ancak bu, sanat alanında görev aldığım ilk fuardı ve hoş bir deneyimdi. 

Stant gerçekten çok sükse yaptı, ilgi topladı ve her birimiz sergilediğimiz işlerin kökeninin, coğrafi olarak Kafkasya olarak ifade edilen kadim bir kültüre dayandığını anlatma fırsatını bulduk. 

Elbette ziyaretçilerle uygun şekilde tartıştığımız zamanlar da oldu. Dünyanın en komik bulduğum durumlarından biri; yargıların karşı karşıya gelmesidir. Hiçbir zaman çözüme ulaşmayacak tuhaf ve kısır bir döngüdür. Bu nedenle kendi adıma son derece açık dinledim farklı düşünceleri. Bu tartışmalarda üç farklı tutum gözlemledim.  

Birincisi; kulaktan dolma ve popüler bilgiye dayalı olarak sergilediğimiz ürünleri ‘Trabzon işi’ olarak tanıyan ancak bizim paylaştığımız bilgi ve belgelerle konunun aslını öğrendiğini düşünüp mutlu olduğunu söyleyenlerdi. Bölgede yaşayanların şahitlikleriyle de bu işlerin Kafkasya kökenlilerden öğrenildiğinin onaylanması ve daha çok Çerkes Sürgününün yaşandığı 1864 yılından sonra Anadolu’da da görülmeye başlaması, ondan önceki dönemlere ilişkin örnek olmaması, Kafkasya’daki müzelerde ise erken dönem örneklerinin bulunması çok somut bilgilerdi zaten.  

İkinci grup; konunun içinde daha çok olan ve ağırlıklı olarak da akademik çalışma yapanlardan oluşuyordu. Çoğu durumda onlar aslında biliyorlardı kökenin Kafkasya olduğunu. Bilmeyenler de anlamak için soruyor, inceliyorlardı. Güzel Sanatlardaki bir akademisyen ile konuşurken “Aslında kime ait olduğu önemli olmayabilir, insanlığın ortak birikimi olarak da değerlendirmek mümkün…” diyerek başladığım cümleyi kendisi tamamladı. “Yine de kökenini bilmemiz gerekir, kaynağıyla birlikte anlayabilir ve yorumlayabiliriz ancak…” Tam olarak cümlemin aklımdaki devamını söylemişti.  

Üçüncü grup; Türk kahvesini, Yunana kaptırmama kararlılığındaydı. Ne yeni bir bilgiye kulağını açıyordu ne de siz anlamaya, duymaya çalışsanız da yeni bir bilgi paylaşıyordu. Bu durumda kendi adıma; odağı üretilen işin kalitesinde tutmayı tercih ettim. Tartışmadım. 

Uluslararası El Sanatları Fuarı’ndaki ziyaretçilerle ilgili tutum belirlemek, tartışmayı ya da tartışmamayı seçmek kolay oluyor. 

Kurum ve kişilerinin iletişim halinde olması ve gerektiğinde ortak tutum belirleyebilmesi şart olan, kimi zaman sınıfsal ve politik çıkar çelişkilerine rağmen var olmak istiyorlarsa aynı dilden konuşma zorunluluğu olan bizim gibi ‘’azınlık’’ toplumlarında nasıl tanımlayacağız bu süreçleri?  

Toplum olarak temel iletişim prensipleri üzerine anlaşmaya ulaşıp, bu prensiplere uymayan, aykırı olan sesler aynı iletişim kanalına davet edilebilir mi?  

Belki ‘aykırı’ olanın nasıl tanımlanacağını ve neyin o tanıma dahil olacağını netleştirmenin çok kolay olmadığı düşünülebilir ancak aslında hepimiz evrensel normların yanı sıra ‘yemuk, haynape, ayıp’ sözcüklerinin anlamını ve yarattığı etkiyi biliyoruz. Bağıra çağıra birbirimize hatırlatmanın pek bir faydası olmuyor gördüğüm kadarıyla.  

Sadece birlikte sohbet edip hoşça vakit geçiren değil bir gelecek tahayyül etme derdinde olan, hayatta kalmaya çalışan, bu amaçla örgütlenen, geleneğinde Xase olan, bir kongre gereğini dillendirmeye başlayan bir toplumdan bahsediyoruz. 

Birçok konudan önce; bize yakışan üslubu Xabze ışığında belirleyip somut ve üzerinde en geniş mutabakatın sağlandığı önerilere, kesin uygulamalara çevirmemiz gerekir. 2021 yılında, ‘kaynaktan’ beslenerek iletişim kuralları tanımlanabilir. Tarihsel geçmişimizde neyi temsil etmiş olursak olalım, hangi kültürden yetişmiş olursak olalım bugün buna ihtiyacımız var gibi gözüküyor. Kurumlarımızda, konunun uzmanları, profesyonelleri var.  

Profesör Acar Baltaş’ı sevgi ve saygıyla anımsayarak kendisinin çok sevdiğim bir cümlesiyle bitirelim. 

“İletişim, orta çaplı bir mucizedir.” 

Birgül Asena Güven
Birgül Asena Güven
1959 yılında Fethiye’de doğdu. Adigelerin Şapsığ boyundan. 1984 yılında Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi bölümünü bitirdi. İş hayatına özel sektörde 1985 yılında başladı. İstanbul Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Yüksek Lisans programına katıldı. Uzun yıllar global şirketlerde Finans Yönetimi yaptı. Kafkas derneklerinde çalıştı, yayın organlarında yazdı. Halen Jıneps yayın kurulu üyesidir.

Yazarın Diğer Yazıları

Sanatçı kimlik kartlarını aldılar

Ülkemizin ve camiamızın yoğun gündemi arasında yüzümüzü güldüren haberlerin mutlaka kayda geçmesini önemsiyoruz. TC Kültür ve Turizm Bakanlığı’na yapılan başvuruları geçtiğimiz günlerde sonuçlanan Esen...

Şamil Eğitim ve Kültür Vakfı’nın projeleri

Şamil Eğitim ve Kültür Vakfı’nın düzenlediği Ödüllü Dijital Resim Yarışması ‘Nart Mitolojisi’ sonuçlanmış, kazananları şubat sayımızda yayımlamıştık. Yarışma hakkında Ayşen Dağıstanlı, Figen Çiloğlu ve...

‘Etkili bir koordinasyonun olmaması ciddi bir sıkıntı’

Canın, sağlığın kıymetini anlamak için böyle yaşanmışlıklara ihtiyacımız olmasa, depremlerle, afetlerle sınamasak bildiklerimizi iyi olurdu elbette. Doğanın döngüsünde bunlar da var ne yazık ki....

Sosyal Medyalarımız

4,890BeğenenlerBeğen
1,353TakipçilerTakip Et
4,000TakipçilerTakip Et

Son Yazılar

- Advertisement -spot_img