Geleneksel Abaza dansı: Apsua Koşara

0
641
Edebiyat öğretmeni Palba Kudret Çiçek’in araştırması, Folklor Akademi Dergisi, Cilt: 4, Sayı: 2’de yayımlandı.

18 yıl yas tuttuktan sonra, Jaja ile kocası Ridada rüyalarında yeni çocuklarının olacağını görürler. Bir yıl sonra Rada isimli oğulları doğar. Rada bir buçuk yaşına gelince kız kardeşi Raşa doğar. Rada ile kız kardeşi Raşa da ölen ağabeyleri Warada gibi, olağanüstü güçlere sahiptir. Böylece iki kardeş on üç ve on dört yaşlarına geldiklerinde anneleri Nartlardan kalan büyülü kılıcı onlara verir. Abazaların mitolojik kahraman ailesi Nartların olağanüstü yetenekler bahşedilmiş Araş cinsi atlarının nerede olduğunu öğrenen kardeşler, Araş cinsi iki taya sahip olurlar. Bir sene sonra köpekleri Dırgej’i de alarak ejderhalardan intikam almaya giderler. Uzun yıllar süren savaşın sonunda ejderhaların hepsini öldürürler (Bganba, 2013: 37-49). 

Bu aileyle ilgili Abaza mitolojisinde ikinci bir anlatım daha vardır. İkinci versiyonda, bu aile Abaza mitolojik müzik ailesi “Ri”ler olarak geçer. Ri ailesi, baba Ri-dada, anne Ri-nana; çocuklar Rada, Rayda ve kız kardeş Raşa’dır. Bu aile Yunan mitolojisindeki müzik ilham perileri Müzlere diğer adları ile Musalara benzer. Abhaz yazar ve Warada müzik topluluğunun koordinatörü olan Papapha Mahinur Tuna, bu aileden şöyle bahsediyor: 

“Wa-ra-da” yani “Hey Ra-da”, “Halkın dedesi, atası” demektir. Ra ise mitolojik bir müzik ailesidir. Bu aile Abaza Nart destanlarında Ayrigler olarak geçer. Nartların yakın dostudurlar… Ayrıca “Aerg Aşva” denen şarkıları vardır. Ayriglerin kızı Hanıya ile Nartların biricik kız kardeşleri Gunda ağabeyleri ava çıktığı sırada baskına uğrarlar. Hanıya’ya talip olan Ahaşba adındaki delikanlı, kıza normal şartlarda sahip alamayacağını anlayınca, kızı kaçırmak ister. Yanına yüz delikanlı alıp kızlara baskın yapar. Ama kızlar yaman savaşçı çıkar. Delikanlıları pestil gibi yere serer. Ahaşba’nın Azar adındaki atı da olaya şahit olur ve sahibinin hazin yenilgisi karşısında gözyaşlarını tutamaz. Kızlar Azar adlı ata şarkı söyleyerek teselli ederler. O günden sonra ağıtlara ve hüzünlü şarkılara Ahaşba’nın atına izafeten “Azar” şarkıları derler” (Tuna, 2007). 

Abaza halk şarkılarının neredeyse hepsinde tekrarlanan mitolojik isimler, ilk başta anlamsız görünse de bu mitolojik ailenin fertlerinin isimlerini tekrarlayan ve onları tazim eden sözlerdir. Warada, Rada ve Raşa’nın babaları Ridada (herkesin babası), gelin getirme şarkısında yerini alır. Abazalar gelin getirme türküsüne “Ridada” adını vermişlerdir ve şarkının içinde Ridada’nın adı sıklıkla geçer. 

Ahaşba’nın atı Azar, hüzünlü şarkılarda yer alır. Ridada’nın kendisi ve kahraman evlatları, Abaza şarkılarının nakaratlarında sürekli anılarak günümüze kadar unutulmadan gelmiştir. Abaza halk dansı Apsua Koşara oynanırken söylenen şarkılarda da (Arğızra), doğal olarak bu kahramanların adları nakarat olarak tekrarlanır. 

Abaza müzikal folklorunun neredeyse güneş kültü kadar eski olan başka bir katmanının ortaya çıkışı, komünal toplum çağlarına dayanır. Av ve avcılıkla ilgili Abaza panteonunda yer alan av tanrısı Ajveypşaa’ya adanmış şarkılar, ilkel insanların avcılık ve toplayıcılık yaptığı dönemden kalan izler taşır (Haşba, 2014: 138-142). Abaza halkının müzik ve dans folkloru; tarihi çağlardan geçerken çeşitli din, kültür ve yaşayış biçimlerinden izleri, katmanlar biçiminde biriktirerek kendi stilini ve göz alıcı milli karakterinin özgünlüğünü muhafaza ederek, günümüze kadar ulaştı.

19. yüzyılda Rus-Kafkas savaşları neticesinde neredeyse yok olmanın eşiğine gelen Abaza halkı, 50 yıldan fazla süren savaşta, soykırım düzeyinde katliamlara maruz kaldı. 600 binden fazla olan nüfus, güneşin önündeki karlar gibi eridi (Argun, 1990: 11). Ruslarla savaşta 200 bine düşen Abaza nüfusunun kalanı, Ruslar tarafından peyderpey Osmanlı topraklarına sürüldü. Yüzyılın sonunda maalesef Abhazya’daki Abaza nüfusu 28 bin kişiye kadar düştü. Abaza halkı kültürel alanda da soykırıma uğramasına rağmen, Osmanlı Devleti’nde yaralarını sararak tekrar hayata tutunmayı başardı. Anavatanları Abhazya’dan getirdikleri bir kısmı kaybolmuş da olsa, hala canlı olan kültürlerini burada devam ettirerek günümüz Türk toplumuna entegre oldular. Yazının öznesi ve Abaza kültürünün bir parçası olan Abaza dansıApsuaKoşara, tarihsel yolculuğuna Türkiye topraklarında devam etmektedir. 

Apsua Koşara; usul, adap yönünden, ayrıca dans sırasında tahta ve sopalarla ritim tutulması, oyun sırasında söylenen Arğızra (Şarkı) gibi birçok bakımdan hem güneş kültü hem de mitoloji ile ilgili izler taşımaktadır. Elbette yüzlerce yıldır hiç değişmeden, bu dans böyle oynanıyordu gibi bir iddia ciddiyetten uzak olur. Ancak Apsua Koşara diye adlandırılan eski Abaza dansı, tarih içinde çeşitli evrelerden geçerek, içine yeni şeyler alıp bazı şeyleri eksilterek, günümüzdeki formuna kavuşmuş, aynı zamanda pagan dönemlerin izlerini de günümüze taşımıştır desek hiç de yanılmış olmayız. 

  

Amırzakan, Amırzakan arhayü, Ağu, Alaba 

Kafkas-Rus savaşlarından önce Abazalar genellikle yaylı ve nefesli çalgılarla müziklerini icra ediyorlardı. 1860’lı yıllarda Rusların etkisiyle, Kafkasya’da ilk diatonik garmonlar kullanılmaya başlandı (Koçkar ve Koçkar, 2019: 452). Bu yeni çalgıya Abazalar Amırzakan adını verdiler. 1864 yılındaki büyük sürgünde ya da daha sonraki yıllardaki sürgünlerde, çok az da olsa, Abazaların bu diatonik garmonlardan Osmanlı Devleti’nde yerleştikleri yerlere getirdikleri düşünülmektedir. Ancak bunlardan günümüze kadar ulaşan yoktur. Apsua Koşara sürgünden önce Abazaların anavatanı Abhazya’da biliniyor ve Amırzakan (diatonik garmon) eşliğinde geleneksel şekliyle oynanıyordu. 1880’den sonra Abhazya’da hayat, savaş ve sürgünlerden sonra nihayet normale döndü ve Abazalar kamalarını duvara asarak nefeslendiler. Böylece kendi kültürel kodlarıyla geleneksel hayatlarını sürdürmeye devam ettiler. Nasıl Türkiye’ye sürülen Abazalar Apsua Koşara’yı unutmadan devam ettirdilerse, Abhazya’daki Abazalar da Apsua Koşara’yı geleneksel biçimde oynuyorlardı. 

1953 Abhazya Sohum doğumlu Jon Sımır, akrabası Şemsie Sımır’ın çok iyi Amırzakan çaldığını hatırlıyor. Ayrıca Şemsie Hanım, tahtalara sopalarla vurarak (Ağu-alaba), Amırzakan eşliğinde Apsua Koşara dansının Abhazya’da da oynandığını defalarca kendisine anlattığını belirtiyor. Jon Sımır, zamanla Sovyet döneminde dans toplulukları tarafından kareografisi yapılarak sahneye konan Apsua Koşara dansının değişerek, Abhazya’daki bugünkü formuna kavuştuğunu söylemektedir (KK 1). 1958 Abhazya Sohum doğumlu, Abhazya Yazarlar Birliği başkanı ve gazeteci Vahtang Abhazou, eskiden Amırzakan’ın Abhazya’da yaygın olarak kullanıldığını: “Eskiden Amırzakan kullananların az olmadığını biz biliyoruz” şeklinde ifade etmektedir (KK 2). 

Abhazya’da Amırzakan denilen diatonik garmonlar kullanılırken, 1930’lu yıllarda, kromatik dizili (piyano tuşlarına benzer) körüklü-tuşlu kromatik garmonlar yaygınlaştı (Koçkar ve Kaplan, 2019: 51). Böylece Amırzakan Abhazya’da; açarpın, ayümaa, açamgur, açarpan flütü, abık borusu, ainqiaga, adaul, ahımaa ve aphartsa gibi birçok tarihi çalgı aletinin yanında yerini aldı (Koçkar ve Koçkar, 2019: 454). Halen günümüzde kromatik garmonlar Abhazya’da çok yaygın olarak kullanılmakta ve bu kromatik garmonlara da Amırzakan denmektedir. (Devam edecek) 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz