Geleneksel Abaza dansı: Apsua Koşara

0
1088

Edebiyat öğretmeni Palba Kudret Çiçek’in araştırması, Folklor Akademi Dergisi, Cilt: 4, Sayı: 2’de yayımlandı.

Amırzakan’ın serüveni sürgünden önce tüm Abazalar için ortak iken, sürgünden sonra Abhazya’da ve diasporada farklı şekilde gelişti. Osmanlı devletine sürgün edilenlerde Amırzakan çalmayı bilenler bulunmaktaydı. Abazalar, göç ile birlikte Apsua Koşara dansını da yeni vatanlarına taşıdılar. Buna kendisi müzik öğretmeni olan Sakarya Harmantepe Köyü’nden Şampha Zerrin Kobaş’ın yaptığı derleme kayıtları örnek verilebilir. Kobaş’ın kayıtlarında kendi köyünden görüştüğü Amırzakan icracısı Şırbıliypha Nazlı, çalmayı annesi 1860 Sohum doğumlu, 1955 yılında Harmantepe Köyü’nde 95 yaşında vefat eden Andırbuapha Emine Hanım’dan öğrendiğini belirtmektedir. Nazlı hanım, annesi Andırbuapha Emine Hanım’ın Abhazya’dan sürülüp Osmanlı topraklarına geldiklerinde 18 yaşında olduğunu, Amırzakan’ı çok iyi çaldığını, çalmayı da Abhazya’da annesinden öğrendiğini ifade etmiştir (KK 3). 

Abhazya’dan sürgün edilen Abazaların bir kısmı Balkanlara yerleştirildi. Balkanlarda, günümüzde kullanılan Alman-Avusturya yapımı diatonik akordeonla tanışan Abazalar, anavatanlarındayken aşina oldukları diatonik garmonlara benzeyen bu çalgıları kullanmaya başladılar. Balkanlardan tekrar Anadolu’ya göç ettirilen Abazalar, geldiklerinde yanlarında Avrupa yapımı bu Amırzakanları getirdiler. 

Andırbuapha Emine (bastonlu), kızı Şırbıliypha Nazlı (sol başta)

Abazaların dramı bununla da bitmemiş Cumhuriyet Dönemi’nde de bir kısmı köylerinden göç etmek zorunda bırakılmışlardı. İşte bu göçler sırasında yaşanan ve Abazalar için Amırzakan’ın ne kadar önemli olduğunu anlatan acı bir olayı derleyen Papapha Mahinur Tuna, Ruhet Gürbüz’ün “El Mızıkası Metodu” adlı kitabında şöyle anlatıyor: 

“… Bir başka öykü de Acıelmalık ‘Abjakua’ Köyü’nden Maviş Teyze’nin anlattığı acıklı bir göç öyküsü. Acıelmalık Köyü, Abhazya’nın Abjakua Köyü’nden sürülüp önce Bulgaristan’a, oradan Kefken kıyılarına gelen muhacirlerin yerleştiği köydür. Tam oh deyip bu köye yerleştikleri sırada İpsiz Recep köye musallat olmuş ve bir bahane ile köylüler bu kez de bir gecede gemilere bindirilerek Yunanistan’a sürülmüşler. Maviş Teyze Yunanistan’da doğup büyümüş bir Abhaz hanım. Ben bu öyküyü dinlediğimde o, 80 yaşlarına yakındı. Mübadele ile tekrar geri köylerine dönmüşler, köyün yarısı kalmamış. Birçok aile yok olup gitmiş. Maviş Teyze insanların evlerini barklarını, hayvanlarını bırakarak bir gemiye bindirilip neden niçin ve nereye gittiklerini bilmeyen bu köylülerin dramını annesinden duyduğu gibi anlatıyordu. ‘Ne yapsın zavallılar birer bohça eşya alıp yola çıktılar, benim annem ne yapıp edip yanına bir amırzakan, bir de Kur’an almış. Yol boyu denizde fırtına çıktıkça Kur’an açıp okuyor tanrıya dua ediyorlarmış. Fırtına geçer geçmez de amırzakanlarını çıkarıp şarkı söyleyerek dans ediyorlarmış. Böyle böyle, neredeyse bir aya yakın bir süre denizin üstünde perişan olmuşlar, sonunda Selanik’e varmışlar. Orada da tek tesellileri yine Kur’an-ı Kerim’leri ve amırzakanları olmuş. Onları bir arada tutan iki şey. İkisi de ne kadar kutsalmış meğer’ diyen Maviş Teyze, maviş gözleri ile kendi yaşamış gibi annesinin yaşadıklarını hem anlatıyor hem ağlıyordu” (Gürbüz, 2010: 9-10). 

Abhazya’da kalan Abazalar müzik aletlerinin çeşitliğini muhafaza ederken, Türkiye’de diğer müzik aletleri hızlı bir şekilde unutuldu. Diasporada Abazalar yalnızca Amırzakan’ı ellerinden bırakmadılar. 

Amırzakan önceleri çok az bulunurdu. Her Abaza köyünde en fazla bir ya da iki tane olurdu ve çok değerliydi. Zamanla Avrupa’ya işçi olarak gidenler tatillere gelirken yanlarında bu kıymetli hediyeden getirirlerdi (Koçkar ve Koçkar, 2019: 455). 

Abazalar diatonik akordeonu çalan kişiye Amırzakan Arhayü diyorlar. Eskiden sadece kadınların çaldığı Amırzakan, genç kızların olmazsa olmazlarından olup çeyizlerinin en kıymetli parçasıydı. Zamanla erkekler de Amırzakan çalmaya başladı. 

Eskiden de günümüzde de çok iyi Amırzakan çalan kişiler toplum içinde değer gören ve önem verilen insanlardı. Bu saygının kökeni Abazaların tarihinde saklıdır. Abazalar halk ozanlarına çok büyük saygı gösterirlerdi. Çünkü ozanlar; Abazaların en sevdiği, iki telli, yaylı bir çalgı aleti olan Aphartsa eşliğinde, tarihi ve kahramanlık şarkıları icra ederlerdi. Önceleri Abhazya’da savaşa giden Abaza ordusunun her birliğinin kendi Aphartsa çalgıcısı olurdu. Aphartsa çalan ozan en önde giderken eğer vurulup düşerse, enstrümanı bir başkası alır ve çalmaya devam ederdi (Benet, 1994: 99) Aphartsa, Abazaların Anavatanı Abhazya’da günümüze kadar kullanılmaya devam etti ama Türkiye’deki Abazalar bu müzik aletini kullanmayı kısa sürede unuttular. Bunun yanında Türkiye’deki Abazalar, geçmişte ozanlara derinden duyulan bu geleneksel saygıyı, diasporada Amırzakan çalanlara izafe ettiler. 

Bazıları rahmetli olmuş, bazıları da hâlâ hayatta olan pek çok Amırzakan Arhayü ismi sayılabilir. Bunlardan bazıları: 

Düzce Esmahanım Köyü’nden Kabba Aykut, Düzce Darıyeri Köyü’nden Sugupha Rukiye, Düzce Nüfren Köyü’nden Keçba Faruk, Düzce Efteniye Köyü’nden Jiypha Nevin, Düzce Halilbey Köyü’nden Agrıpha Nurhan, Düzce Cicibey Köyü’nden Amıcba Sendi, Düzce Erdemli Köyü’nden Palba Bilal… Sakarya Yarıca Köyü’nden Abacıpha Perihan, Sakarya Yongalık Köyü’nden Kalgipha Gürkan, Sakarya Harmantepe Köyü’nden Şırbılıyipha Cavide, Şampha Zerrin, Sakarya Kalayık Köyü’nden Avruspha Sabahat, Sakarya Çakallık Köyü’nden Gumha Canan, Sakarya Aktefek Soğuksu Köyü’nden Chkotua Oktay… 

Muratijiko İsmet Kaya

Bilecik Alınca Köyü’nden Asharuva Hayati, Bilecik Kovalcalı Köyü’nden Kav-ipa Naci, Bilecik Bozüyük’ten Kos-ipa Erol… 

Kütahya Kızılcaören Köyü’nden Gişba Hilmi… 

Eskişehir Nemli Köyü’nden Agırba Enes, Eskişehir Musaözü Köyü’nden Tanaşba Batuhan… 

İnegöl Güneykestane Köyü’nden Röytapha Semiha, İnegöl Mezit Köyü’nden Agrıpha Sebiha, İnegöl Mezit Köyü’nden Abıgba Miktat, Asama Savaş, İnegöl Osmaniye Köyü’nden Akusba Dinçer… 

İki isimden özellikle bahsetmek gerekiyor. Çünkü bu iki isim Türkiye’de ilk defa tamamı Apsua Koşara müziklerinden oluşan birer albüm yaptılar. Bunlardan ilki Abaza müziklerini çok iyi icra edebilen Bursa İnegöl Hacıkara Köyü’nden rahmetli Muratıjko İsmet Kaya’dır. Kendisi Çerkes olan İsmet Kaya’nın arkadaşlarının büyük bir kısmı Abazaydı. 1971 yılında Türkiye’de ilk Apsua Koşara albümünü İsmet Kaya, arkadaşları Semeyhua Yılmaz, Ahba Suat Güngör, Akoyba Coşkun ile birlikte çıkardı (kavkazmusic, 2017: 1). 

İkinci isim ise Sakarya Hendek Uzuncaorman Köyü’nden rahmetli Bagapş Fehmi Bakar’dır. 1983 yılında arkadaşları, Müfidipa Necdet, Agumba Kenan, “Karakaş” lakaplı Agumba Cihan, Avrus-ipa Naim, Azınba Nuri, Paüfipa Talat ile birlikte “Fehmi Bagapş ve Arkadaşları” adlı 45’lik vinil bir plak doldurdular. Bagapş Fehmi çok küçük yaştan itibaren Amırzakan çalmaya başladı. Düzce, Sakarya, Bursa, İzmit, Bilecik gibi şehirlerde tüm Abazaların tanıdığı meşhur bir isim oldu. Sadece Abaza müziği ve dansına değil örf, adet ve geleneklerine de hâkimdi. Bagapş kendine has bir üslupla çalıyordu. Onun döneminde Abaza düğünlerinde Apsua Koşara oynamak daha popüler hale geldi (kavkazmusic, 2017: 2).  

Vurmalı çalgıların kökeni neredeyse insanlık tarihi kadar eskidir. Vurmalı çalgının en basit prototipi insan vücududur (Çakır, 2021). Abazalar Türkiye’de, şarkılara ve özellikle danslara tempo tutmak amacıyla, el çırparak veya uzun bir tahtaya sopalarla vurarak eşlik ederler. Türkiye’de tempo tutmak için el çırparak ses çıkarmaya Anapeynka, yani ‘el vurma’ denir. Tahtalarla oluşturulan düzene ‘Ağu’, tahtaya vurarak tempo tutmaya ‘Akhapa’ denir. Apsua Koşara halen, Abazaların yoğun olarak yaşadığı Düzce, Sakarya, İzmit, Eskişehir’de aynı şekilde coşkuyla oynanmaktadır. 

  

Abaza düğününde Apsua Koşara 

Türkiye’deki Abazalar, birçok kuralla yaşamlarını düzenleyen Akiabz’a sıkı sıkıya bağlıdır. Akiabz, Abazaların idrak ve vicdan dedikleri “Alamıs” süzgecinden geçirilerek şekillenmiş olan Abaza sosyal yaşam kurallarına verilen addır. Abaza halk kültürünün davranışlara yansımasıdır. Akiabz, kişinin duygularını ifade etmesine çoğu zaman olanak vermediği için, Abazalar duygularını ifade etmek için şarkı söyler ve dans ederler. Üzüntülerini Azar gibi ağıtlarla sevinçlerini esprili şarkılar ve coşkulu danslarla gösterirler. Tüm bunları yine Akiabz’a uygun şekilde, belli yer ve zamanlarda icra ederler. 

Abazaca “Açara” yemek, şölen, düğün ve eğlence anlamlarına gelen bir sözcüktür. Abazalar sevinç duydukları özel olayları başkalarıyla paylaşmak için toplantılar, şölenler düzenleyerek, bu şölenlerde yemek yer ve dans ederler. Gençlerin kendi aralarında yaptıkları danslı eğlenceler de bunlara dâhildir. Bunların hepsi “Açara” sözcüğüyle ifade edilir. İki gencin evlilik törenlerine ise büyük düğün ve eğlence anlamında “Açaradu” derler. (Devam edecek) 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz