Ay ve Güneş – 2

1
1065

Güneş kelimesinin tahlili 

Geçen sayımızda Adige (Çerkes) dilinde geçen Maze (Ay) kelimesini ele almış kelimenin günümüz itibariyle, ilk bakışta, basit yapılı bir kelime gibi algılansa bile öyle olmadığını, zen (dönmek) kelimesinin 3. tekil çekimli halinden isimleştiğini ve tanımlama yaptığı belirtmiştim. Maze kelimesine bağlı olarak da ayın evreleri ve dildeki başka kullanım şekillerini de irdelemiştim. Bu yazımızda ise Tığe (Güneş) kelimesini ele alacağım.  

Türk Dil Kurumu Sözlüğü (TDK) ve Etimolojik Türkçe Sözlük (ETS) Güneş kelimesini Kün olarak yazar. https://www.etimolojiturkce.com/kelime/g%C3%BCn adresinde Güneş kelimesini, < ETü küne- ışımak +Aş < ETü kün gün +A- gün, küneş “gün ışığı” [Divan-i Lugat-it Türk (107)] şeklinde verir. Google Çeviri yardımıyla yüz yedi (107) dil taraması yaptım. Özellikle Avrupa dil aileleri başta olmak üzere 46 dilde Güneş anlamına gelen Sun kelimesinin farklı versiyonları var. Bunlara Felemenkçe Zon, Shona dilindeki Zuva ve Yidce Zun kelimeleri dahildir, çünkü z sesinin s sesinden evirilmiş olma ihtimali yüksektir. Bu 47 ayrı dilin Güneş anlamına gelen kelimelerinde çoğunluğu ilk harfin S olması ikinci sesli harflerin U – O – Ü – A – İ (sesli harfleri kullanım çokluğuna göre sıralanmıştır) şeklindeki sesli harflerin değişkenlik göstermesi, kelimeyi söylemedeki farklılığın yani şiveyle ilgili bir durumdur. Arapça ve Süryanicede güneş anlamına gelen Şems kelimesinin ilk harfinin Ş olması, bu harfin S harfinden Ş harfine evrilmiş olma ihtimalini akla getirmektedir.  

Kelimeleri tahlil ederken düşüncemizin temelini oluşturan görüşlerden birisi, kelimenin oluşum sürecinde seslerin, dolayısıyla kelimelerin bir olguyu veya bir varlığı adeta sözcüklerle resim yapar gibi tanımlıyor olmasıdır. Ayrıca dilin doğuşunda seslerin yansımadan doğmuş ve her bir yansıma sözcük neden yansımışsa onun adını oluşturmuştur. Zaman içerisinde soyut kavramlar da somut üzerinden şekillenerek orta çıkmıştır. Başlangıçta sesler aynı zamanda birer kelimedir ve anlam birer anlam taşımaktadır. Bu tek sesli ve tek heceli kelimelerin, kelimenin ve dilin temelini oluşturmuştur. Çok heceli kelimeler ise zaman içerisinde, birleşik kelime mantığıyla bir araya gelerek yeni tanımlamalar meydana getirmiş ve zamanla bu yeni kelimeler kaynaşarak kökleşmiştir. Zaman içerinde ayrışan toplumlar, aynı dili konuşuyor olmalarına rağmen, aynı seslerden esinlenerek aynı cismi farklı seslerle tanımlamışlar ve farklı kelimeler, farklı gramer yapıları meydana getirmişler ve zaman içerisinde farklı dillerin oluşmasına sebep olmuşlardır. Diller çoğaldıkça da kelimeler bahsettiğimiz özelliklerinden büyük ölçüde kopmuştur. Bu özelliğin izlerini çok az da olsa kimi dilde bulmak mümkündür. Adige dili bu konuda elimizde olan en güçlü bir dildir. Bu görüşlerimizin tamamına da Otej Teoremi diyoruz. Bütün bunları anlatmamın nedeni Adige dilindeki Tığe (Güneş) kelimesinin anlamını verirken 47 ayrı dildeki Sun (Güneş) kelimesini de aynı mantıkla tahlil edecek olmamdandır. Diğer dillerdeki Güneş anlamına gelen kelimeleri de aynı mantıkla tahlil etmek gerekmektedir. Burada Güneş anlamındaki sun kökenli olmayan bir başka dildeki kelimeyi irdeleyerek tahlilimize başlayalım. Bilemediğimiz bir eksiğimiz olursa düzeltmeye hazır olduğumuzu da belirtmiş olalım. 

Güneş: (Tr.) Türk dilbilimciler Güneş kelimesini Küne ışımak, gün ışığı şeklinde vermişlerdir. TDK dahil birçok Türkçe bilim insanı Gün kelimesinin kökenini kün kelimesine dayandırmaktadırlar. Birçokları böyle söyleseler bile şahsen bu görüşe katılmadığımı belirtmek isterim. Kelimenin gun ≥ kün ≥ gün ve eş (güne + eş) kelimelerin birleşmesiyle ortaya çıktığı kanısındayım. Güneş kelimesi burada tezimizi doğrular şekilde bir tanımlama yapmaktadır. Günün aydınlık olduğunun farkında olan insan, Güneş dediği zaman o varlığın ışıtan görünürlüğe eş olduğunu ifade etmiş oluyor. Bu durumda Güneş kelimesi Güne eş anlamına gelmektedir. Burada işin sırrı gün kelimesindedir ancak şimdilik onun tahliline girmeyeceğim ancak gün kelimesinin aslının gun olduğunu ve birleşik iki kelimeden meydana geldiğini söylemekle yetinmiş olalım.  

Tav: (Kur.) Kürtçede güneş anlamına gelen bu kelime yine tanımlama yapmaktadır. T(a-e-o)v kelimesi üstü kaplayan, üstü kuşatmış, üste yayılmış olan vb anlamları içermektedir. Te (T) sesi / çoğu kez kelimeye üst, tamamlanmışlık anlamları katar. Tam, tav, tavan, Tawanana, vb etmek, kuşatmak, üstü kaplamak, bir şeyi tamamlamak vb anlamları kelimeye katar. Öyleyse Taw üstü kuşatan, üstü kaplayan vb anlamlarında Güneş dediğimiz varlığı tanımlamış olma ihtimali yüksektir. Bu konuya Kürtçe çalışan insanlar katkıda bulunabilirler. Laucada güneş anlamına gelen Tauaen kelimesi de Tav (Taw) kelimesi mastar halinden isimleşerek aynı tanımlamayı yaptığı kanaatimi belirtmek isterim 

Amra: (Abz) Abaza dilinde Güneş anlamına gelen A-m-ra- kelimesi de tanımlama yapmaktadır. Kelime başındaki A sesi artikeldir. Kelime ortasındaki m sesinin maze (ay) kelimesini irdelerken söylediğimiz gibi 3. tekil şahıs çekimli hali olabileceği gibi kelimeye bir dönüşüm, değişim, bir anlamsal değer, mana katan m sesi olma ihtimali de vardır. Kelime sonundaki r sesi ise kelimenin aslını oluşturmaktadır ki tekrarlı devinimi ifade eder. Dilinizi üst damağınıza koyup sesinizi çıkarmaya çalışın, yakalayacağınız ses işte dilin yukarı – aşağı hareket eden yani tekrar eden rrrrrr sesidir. Öyleyse Abazaca dilindeki A-mra (Güneş) kelimesi ay kelimesindeki gibi kendi etrafında dönerek hareket edeni değil doğup – batanı yani bir görünüp bir kaybolan ve ritüelin devamlı tekrarını tanımlamaktadır. Unutmayınız ki konuyu ilksel dönem insanlarının yaşam algılarına göre düşünmek gerekmektedir. 

Sun: (ing.) Birçok Avrupa dilinde sun, son, sonne, sol, sole, soley, sunca, slunce vb kullanılan kelimelerin kökeni sı (сы: ateşin yanması anlamındaki emir kipidir). Mastar hali sın (сын: yanmak) kelimesidir. Yeri geldikçe dediğimiz gibi sesli harfler şiveyi, lehçeyi oluşturur. Bu kelime kimi Adige şivelerinde T ekini alarak kullanılır. Örneğin Adige dilinin Hatıkhoy, Bjeduğ ve Ç’enguy şivelerinde yanmak kelimesi sın (сын) şeklinde değil stın (стын) şeklinde kullanır. Sondaki n eki mastar ekidir. Öyleyse bu kelime de yine tanımlama yapmaktadır: yanan, ısıtan, sıcaklık veren anlamlarını içermektedir. İnsan oğlu güneşin var olduğu zaman ısıttığını, olmadığı zamanda ısınamadığını tecrübe etmiştir. Asıl önemli olan kelime ise sssss şeklindeki yüzme gibi, yanma gibi, su gibi kesintisiz süreli eylemi tanımlamaktadır.  

Şems: (Ar.) Arapçada güneş anlamına gelen el-şems (eş-şems okunur) kelimesi yukarıda değinmiştim. Sondaki S sesinin, yanmak anlamını katan S sesi olduğu, -mes kelimesini ise yanıyor şeklinde anlamak mümkündür. Kelimenin başındaki Şe kelimesine ise yer, yüzey anlamlarını vermek mümkündür. O halde Şems, yanan yüzey tanımlamasıyla özel isimleşmiştir.  

Açıkladığımız bu yorumun dışında Hititçede güneş anlamındaki Şameş kelimesi ile Arapçadaki Şems, Adige dilinde erkek ismi olarak kullanılan Şemıs kelimelerinin benzerliği manidardır. Ayrıca Arapçada Güneş kelimesinin eril olması, Adige dilinde de milli ad olarak kullanılan Şemıs kelimesinin eril olması da son derece manidardır.  

Tığe: (Adg.) Adige dilinde Tığe kelimesi ise oldukça net bir tanımlama içermektedir. Kelime birleşik bir yapıya sahiptir. İlk kelimeyi oluşturan Tı kelimesi vermek fiilinin yalın ve emir kipi şekilleridir. Ayrıca t sesini th şeklinde biraz vurgulu okuduğumuz zaman baba anlamına da gelmektedir. Ne var ki bugünkü Adige (Çerkes) dilinde bu önemli ara ses, kullanımda olsa bile alfabeye konulmamıştır. Ayrıca Tığe kelimesinin Doğu Adige dili şivesinde Dığe şeklinde kullanıldığını da belirmeden geçmeyelim. Tığe birleşik kelimenin ikincisini oluşturan ğe kelimesi yıl anlamına gelmektedir. Adige dili gibi ilksel ve orijinal dil özelliği taşıyan dillerde parça bütün ilişkisi varsa kelimeler de parça bütün ilişkili kelime oluşturur. Örneğin, Adige dilinde ğo kelimesi zaman anlamındadır. Gök gürleme sesini duyan ve bu gürlemenin sonunda iklimin değiştiğini mütemadiyen duyan ilk insanların kafalarında bir zaman olgusu oluşması gayet normaldir. İlkel insan bu işittiği kozmik sesini ğo kelimesi ile adlandırmıştır. Aynı ğo (zaman) ses temeline bağlı olarak yıl anlamındaki ğe kelimesi üretilmiştir. Ğe (yıl) kelimesinin oluşması ise ancak on iki ayın sonunda gerçekleşebilmektedir. Dolayısıyla ğooo süreli sesiyle başlayıp ğooo süreli sesiyle biten on iki ayın meydana getirdiği zaman olgusu ğe (yıl) kelimesiyle isimlendirilmiş olmaktadır. Haddizatında kelimenin çıkış adresi tam da burasıdır. Ayrıca, yılın sonunda geriye dönüp baktığımızda, bu defa da insanın zihninde geçmişlik olgusu doğmakta ve geçmiş zaman kavramını içeren ğe (yıl) kelimesini fiilin sonuna getirerek yapmaktadır. Yani ğe kelimesi eşanlamlılık kazanmaktadır. Ancak günümüz insanları kimi kelimelere bitişik olarak kullanılan bu kelimeyi ek şeklinde yanlış değerlendirmeler yapmaktadırlar. Burada tığe derken ğe kelimesini geçmişlik kazandıran kelime olarak gördüğümüzde, Tığe kelimesini verilmiş anlamında düşünmek de mümkündür. Ne var ki ğe kelimesini yıl anlamında ele aldığımızda, Tığenin (Güneşin) işlevini de göz önüne alarak yılı veren tanımlamamız çok daha yerinde olacaktır. Çünkü herhangi bir kelimenin etimolojik tahlillerde ses – anlam ilişkisi kadar, kelime tanımlanan varlıkla da doğrudan ilişkili olmalıdır.  

Adige kültürüne baktığımızda da yılın on iki ay ve mevsim isimlerinin tanımlalar içerdiğini ya da çift sürme zamanı (Jonığo) gibi bir zaman dilimini tanımladığını görürüz. Burada inceleyeceğimiz tarzda diğer ay isimlerini de irdelemek mümkündür. Ancak o farklı ve daha uzun zaman isteyen bir çalışmadır. Adige dilindeki ay ve mevsim isimlerindeki kelimelerin tanımlama içeriğine bakalım. 

 

Adige dilinde aylar  

Ocak: (Şıle maze) Щылэ мазэ. Yerin tek çizgi haline aldığı ay. Tanımlama var. 

Şubat: (Mezay) Мэзай. Kötü ay tanımlamasıyla ayın yapısını tanımlıyor. 

Mart: (Ğetxape) Гъэтхапэ. Yılın yazılmaya başlandığı ilk ay. Ğe (yıl) zaman tanımlıyor. 

Nisan: (Melılhfeğu) Мэлылъфэгъу. Koyun doğurma zamanı. Ğo (zaman) tanımlıyor. 

Mayıs: (Jonığuaç) Жъоныгъуак|. Çift sürme zamanı. Ğo (zaman) tanımlaması var.

Haziran: (Mekhuweğu) Мэкъуогъу. Ot vurma zamanı. Ğo (zaman) tanımlaması var. 

Temmuz: (Bedzeweğu) Бэдзэогъу. Sinel vurma zamanı. Ğo (zaman tanımlaması var). 

Ağustos: (Şışha’u) Шышъхьэ|у. Atın kafa sallaması. Tanımlama yapıyor. 

Eylül: (Onığo) |оныгъо. Düven sürme zamanı. Ğo (zaman) tanımlaması var 

Ekim: (Çepıweğu) Чъэпыогъу. Kırağı vurma zamanı. Ğo (zaman) tanımlaması var.  

Kasım: (Şek’oğu) Шэк1огъу. Ava gitme zamanı. Ğo (zaman) tanımlaması var. Ayrıca T’ıdzığo (Koç katım zamanı) adlandırması da vardır. 

Aralık: (Tığeğaz) Тыгъэгъаз. Güneşin (yılı verenin) dönmesi. 21 Aralık’ta güneşe bağlı günlerin uzamasına atıfta bulunuyor. Burada Adigelerin ayların ve yılın oluşmasında güneşin etken olduğunu bildiklerini ve ay mevsimlere göre de hareket ettiklerini anlıyoruz. Erdiğimiz mevsim adlarında da bunu anlamak mümkündür. Şimdi de mevsim adlarına değinelim. 

  

Adige dilinde mevsimler 

İlkbahar: Ğe + txe (yıl + yaz) Yılın ilk baharda yazıldığının ifadesidir. İlkbaharda ne çiçek açmışa yılın yazılması odur. Çiçek açmamışken meyvenin olması söz konusu değildir. 

Yaz: Ğe + mafe (yıl + gün). Mafe gün olarak kullanıldığı gibi mecazi anlamda da hayır olan şeyler için de kullanılır. Örneğin mafe pfexhu, için senin hayırlı olsun anlamındadır. Haliyle ğemafe (yaz) dediğimiz zaman bütün yılın hayrı, bereketi, ürünü, günü içeren zaman dilimini yani mevsimini kastetmiş oluruz. 

Sonbahar: bjı + ha (solmak + götür). Solgunluğun her şeyi götürdüğünün tanımıdır. 

Kış: ç’ı + mafe: (yer + gün). Yerin günü. Yani yer hiçbir şey vermiyor, her şeyi kendine saklıyor anlamındadır.  

  

Adige dilinde yönler 

Adige dilinde yönler Tığe kelimesine bağlı olarak isimlendirilmiştir.  

Doğu: Tığe khoç’ıp’e. Güneş çıkma yeri, şeklindeki tanımlamasıyla ifade edilmiştir. Kısaca Khoç’ıp’e (çıkış yeri) şeklinde de söylenmektedir. 

Batı: Tığe khohap’e. Güneşin (köşeye) girme yeri, şeklinde tanımlamasıyla ifade edilmiştir. Kısaca khohap’e şeklinde de söylenmektedir. 

Güney: Tığe nape. Güneşin yüzü şeklindeki tanımlamasıyla ifade edilmiştir. Ayrıca Kıble şeklinde de adlandırılmaktadır ki sonraki dönemde Arapçadan alınmıştır.  

Kuzey: Tığe ç’ıb. Güneş arkası tanımlamasıyla ifade edilmekte idi. Ancak günümüzde Temir kelimesiyle adlandırılmaktadır.  

İki seridir açıklamaya çalıştığım Ay ve Güneş (Mazemre Tığemre) başlıklı bu yazımda her iki kelimeyi de Adige dil eksenli, farklı bir açıdan ele almaya çalıştım. Umuyorum ki değerli okurlarıma bir kelimelik de olsa, bir katkıda bulunmuş olayım. 

1 Yorum

  1. Şems: Bu kelimenin açıklamasındaki 2. paragraf aşağıdaki şeklinde olacakken eksik yazılmıştır.

    ikinci paragraf ‘Açıkladığımız bu yorumun dışında Hititçede güneş anlamındaki Şameş kelimesi ile Arapçadaki Şems, Adige dilinde erkek ismi olarak kullanılan Şemıs ve bayan ismi olarak kullanılan Şamset kelimelerinin benzerliği manidardır. Ayrıca Arapçada Güneş kelimesinin dişil olması, Adige dilinde de milli ad olarak kullanılan Şemıs eril ve Şamıset kelimesinin dişil olmasındaki benzerlik de son derece manidardır.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz