Bağımsızlık Demokrasi Özgürlük Eşitlik Birlik

Oradaydım

1963 yılıyla Mart 1965 arasında Kafkas Kültür Derneği Yönetim Kurulu Başkanlığı yapan değerli büyüğümüz Yaşar Bir’i özlem ve rahmetle anıyorum. O yıllardan bu yana zaman zaman aklıma gelen ve beni hep rahatsız eden bir anımı paylaşacağım bugün.  

1965 yılıydı. Derneğin uygun bir salonu olmadığından ötürü Yaşar Amca’nın başkanlığından beri, ekip çalışmaları (o zamanlar folklor gruplarına kısaca ekip denirdi) Ayaspaşa’daki Park Otel’de yapılırdı. Tabii çalışmaların yapıldığı akşamlar, gençlerin yakınları da gelir ve çalışmalar neşeli aile toplantılarına dönüşürdü. Yaşar Amca ise takım elbisesi, papyonu ve dimdik duruşuyla hem çok ciddi hem de dudağının kenarındaki tebessümüyle çok sevecendi. Sesini hiç yükseltmez, sanki onu hiçbir şey heyecanlandırmaz gibi sakin, mesafeli ama o kadar da samimi konuşurdu. İşi olmayana iş bulur, ihtiyaç sahiplerinin elinden tutardı.  

Park Otel ulaşımı kolay ve merkezi bir konumdaydı. Salonu veya salonlarından bir tanesi bilmiyorum, bizim çalışmalar için çok uygundu. Salonda bir sahne, ortada yuvarlak bir pist ve etrafında folklorcuların ara verdiklerinde oturup dinlenebilecekleri sandalyeler vardı. Konuklar ise hem çalışanların dikkati dağılmasın hem de daha güzel izleme imkânı sağlayan asma balkonda oturur, kâh sohbet eder kâh aşağıyı seyrederlerdi. O akşam salonda bulunduklarından emin olduğum ekip oyuncularından Tülay Abla, Kamuran (Zafer) Özcü, hukuk öğrencisi Duran Dinçer, diş hekimliği öğrencisi Mustafa Beştoy, Fehmi Koydemir ve olmazsa olmaz Erden Karaboğa oradaydılar. Tabii folklorcu ve konuk olan başka pek çok kişi daha vardı ama şimdi isimlerini tek tek hatırlamıyorum. Mola verildiği bir zamandı ki, alt salona 4 genç geldi ve hemen pistin etrafındaki sandalyelere bacak bacak üstüne atarak oturdular. Takım elbiseli, açık tenli o delikanlılar İstanbul’a üniversitede okumaya gelen Suriyeli gençlerdendi. O zamanlar Ortadoğu ülkelerinden gelen Çerkes gençlerinin biraz Arap gençleri gibi davrandıklarını konuşur, üzülerek kınarlardı büyüklerimiz. Salona girişleri, pistin kenarına oturmaları ve hemen sigaralarını yakmaları tedirgin etmişti herkesi veya en azından beni. Birkaç genç yanlarına gidip tanıştılar. Yukarıdaki konuklar ve Başkan Yaşar Bir de rahatsız olmuştu tabii. Bir müddet toparlanırlar diye beklendi ama davranışlar daha laubali bir hale dönüşmeye başlayınca Yaşar Amca, Fehmi (Koydemir) Ağabey’i çağırarak aşağıdaki konuklara yukarıya gelmelerini, aşağıda folklorcuların çalışmaya başlayacağını söylemesini istedi. “Bu kadar detayı nereden biliyorsun” diyeceksiniz belki ama orada yanlarındaydım. 

Fehmi Ağabey mesajı iletti ve yukarıya geldi, biraz beklendi ve Yaşar Amca, Fehmi Ağabey’i tekrar aşağıya gönderdi. Fehmi Koydemir bu defa yukarıya geldiğinde, içlerinden bir kişinin “Kimse beni buradan kaldıramaz” dediğini söyledi. Bu defa biraz da sinirlenerek Yaşar Amca aşağıya indi, gençlerin karşısına gitti. “Hoş geldiniz, sizinle tanışalım” diyerek söze başladı ve kendilerini yukarı bölüme birlikte oturmaya davet etti. Hiçbiri ayağa kalkmadı, hatta sigarasını da üfleyerek “Sülalen gelse beni buradan kaldıramaz” dedi ve işte o zaman Yaşar Amca gayri ihtiyari bir tokat attı. Derhal diğer gençler koşuştular, büyüğünü alenen tahrik eden bu kişileri dışarıya çıkardılar, şaşkınlık ve kargaşayla gece bitti. Eve geldiğimizde babam hem üzgün hem de çok kızgındı. “Bu gençler kimdir, nedir, nasıl ve niye böyle bir şey yapabildiler” diye konuşuyorlardı annemle. Öyle ya, hiçbir Çerkes delikanlısı ne kadar Xabze bilmezse bilmesin, önce insan olarak büyüğüne böyle davranmazdı. Değil Xabze, dünyaca kabul gören “adabı muaşeret” gereğince dahi çok aykırı bir durumdu zira. Ertesi gün hemen Denetleme Kurulu Başkanı’nın mahkeme kuracağı duyuldu. Bunun üzerine Başkan Yaşar Bir istifa etti. 

Evde yapılan konuşmalardan aklımda kalan, denetleme kurulunun bu işi kasıtlı büyüttüğü, mutlaka uzlaşılması gerektiğiydi. Evet, Xabze’de böyle bir uygulama vardı ama kimsenin onurunu incitmek söz konusu olamazdı. Bu kesinlikle düzenlenmiş bir tahrik etme durumuydu, başka türlü olamaz diyorlardı. Ve babamın denetleme kurulundaki arkadaşlarıyla arası açıldı. 

Ve iki yıl sonra oluşan karşılıklı soğukluklar, kırgınlıklar vd. sonucu Kafkas-Abhazya Kültür Derneği kuruldu. Bu kırgınlıklar için kimse mahkeme kurmayı akıl etmedi nedense veya ben duymadım. 

Özellikle belirtmek isterim ki Yaşar Bir düşürüldüğü bu olaydan sonra da toplumuna küsmedi ve hizmetlerine ölünceye kadar devam etti. Ruhu şad olsun. 

Evet, o dönemler ve de halen; olumlu düşünceler, projeler gibi toparlanırız umudunda olduğumuz hallerde daha önce görmediğimiz, tanımadığımız bazı kişiler bir şekilde ortama müdahil oluyorlar. Biz ne yazık ki bunları öngöremiyoruz, salim düşünemiyoruz. 70 yıllık hayatımda camiada aklımın erebildiği çıkışlar, düşüşler ve kaynakları o kadar net ki. 

Bazen de kendi kendime; bu kadar savaştan, soykırımdan, sürgünlerden, tekrar savaşlardan, en değerli insanlarımızı, önderlerimizi bütün bu felaketlerde kaybetmekten, dünyanın her bir köşesine dağıtılmışlığın ardından, farklı dillerden ve daha pek çok farklı nedenlerden ötürü devamlı eksilmemize rağmen halen varız, bu da ne kadar önemli diyorum.  

  

İstanbul. 15. 12. 2021 

Yazarın Diğer Yazıları

Tsey Rengin Yurdakul’la Sohbet – Enkazın ardından

İnsanoğlu ne yaşarsa yaşasın, zaman içinde kendine yeni gelecek umutları inşa etmez ise yaşayamaz herhalde. 1999 Düzce-Gölcük-Yalova depreminden sonra tekrar yaşama devam etmemizi ve...

Yıldız Okyay

Yıl, sanırım 2012 veya 2013 idi. O yıllarda da, şimdi yeniden başladığımız gibi kütüphanenin düzenlemesi için uğraşıyordum ve Kafkasya Forumu gençleri de bana yardıma,...

Birlik olmak

Ciddi kavram karmaşalarının yaşandığı günümüzün, özellikle orta yaşın üzerindekileri ziyadesiyle çöküntüye uğrattığını, kalan motivasyonlarını da tükettiğini düşünüyorum şu sıralar. Ve yaşım gereği yaşadıklarımı, gördüklerimi...

Sosyal Medyalarımız

4,890BeğenenlerBeğen
1,353TakipçilerTakip Et
4,000TakipçilerTakip Et

Son Yazılar

- Advertisement -spot_img