Ata kelimesinin etimolojik tahlili
Ata kelimesinin tahlilinden önce kelimenin Türkçe kaynaklarda nasıl geçtiğine ve ne gibi anlamlar taşıdığına bir bakmamız lazım. Ardından da hangi dillerde ata anlamında ne tür kelimelerin kullanıldığına göz atalım.
Ata: 1. isim Baba. 2. isim Dedelerden ve büyükbabalardan her biri: 3. isim Kişinin geçmişte yaşamış olan büyükleri, şeklinde verir Türk Dil Kurumu (TDK).
Etimolojik Türkçe sözlüğe baktığımızda, Ata kelimesini «baba, dede» [Uygurca (1000 yılından önce] şeklinde vermektedir. (https://www.etimolojiturkce.com/kelime/ata). Burada ilginç olan, aynı kelimenin hem baba hem de dede anlamında bir karşılık bulmasıdır. Bu durum ata kelimesinin Türkçe olup olamadığı konusunda ciddi bir kuşku oluşturmaktadır.
Nişanyan sözlüğünde ise bir ek bilgi görüyoruz. << ETü ata baba, dede < çoc at-ta
Not: Çocuk dili kökenli bir sözcük olup, daha eski edebi dilde görülen kaŋ «baba» sözünün yerini almıştır, demektedir. Ata kelimesinin at-ta şeklinde çocuk dili olarak kabul edilmesi ise kelimenin etimolojisinin bilinemediğinin de ciddi bir kanıtıdır. Bilindiği gibi uzağa gitmek için çocuk tutup dururken at-ta demiyor; o kelimeyi çocuğu gezdirmek isteyenler söylüyor. Burada örneğin at-ta gidelim denildiği zaman söylenmek istenen uzağa gidelim değil, söylenmek istenen (uzaktaki) ataya yani babaya gidelimdir.
Osmanlıca Türkçe Lügat ise daha sağlıklı bir anlam yükler. Atā / عَطَا: Aynı soyun büyüğü. İhsan, verme, lütuf olarak verir kelimenin anlamını. Ancak etimolojik çalışmalarda cevaplanması gereken ses-kelime-anlam eşleşmesinin neden kaynaklandığıdır. Türkiye etimoloji biliminin oldukça geride olduğunu biliyoruz ancak bu konuda neredeyse hiçbir tatmin edici yorum yok. Kelimenin Arapçada kullanılıyor olması o kelimenin Arapça kökenli olduğunu da açıklamaz. Şu kadarını söyleyeyim ki ata kelimesindeki -ta ile Arapça kelimedeki dat ve balçık anlamında t’in kelimelerinin olması önemli verilerdir. Arapçadaki sıkıntı, kelimeyi Arapça ele aldığınız zaman sese kadar indirgeyerek tahlil edemeyişimizdir. Ancak bugün Arapçada olan Atā / عَطَ kelimesini Adıgabze (Çerkesçe) dil mantığıyla irdeleyerek aynı sonuca varılabilir. Diğer güçlü ihtimal, kelime Arapça olmadığı için başka bir dilden geçmiş ve kendi ses ve dil yapısına evirerek bugünkü haliyle kökleşmiş olmasıdır.
Prof. Ufuk Tavkul ise Kafkas Dillerindeki Türkçe Sözcükler adlı makalesinde “Kafkasya halklarının toplumsal yapılarının çeşitli kurumlarına ait kelimeler Türkçenin izlerini taşımaktadır. Sözgelimi ‘anne’ ve ‘baba’ kavramlarının Karaçay-Malkar Türkçesindeki karşılığı olan ‘ana’ ve ‘ata’ kelimeleri, Adige-Kabardey dillerinde ‘ane’ ve ‘ade’ biçimlerinde yer almaktadır” demektedir. Ne var ki bu sadece bir ifade olmaktan öteye geçememekte ve akademik herhangi bir izahı yapılmadığından pek bir önemi de bulunmamakla birlikte yazının başlığı göz önüne alındığında bu kelimelerin aslının Karaçay-Malkar dili olduğunu ve Adige-Kabardey dillerine geçtiğini anlıyoruz. Oysa ata kelimesi günümüzde kırktan (40) fazla kelimede yaşamaktadır. Ana kelimesini de bir önceki yazımızda işlemiştik. Ayrıca, ana ve ata kelimelerinin herhangi bir dilde kullanılıyor olmasından o kelimelerin o dile ait birer öz kelime olduğu anlamı çıkmaz. Anlatılarda yukarıda örnek tarzda yanıltıcı algılar yaratacak ifadelerden de uzak durmak gerektiği kanısındayım.
Ayrıca Türkçede kullanılan atalık kelimesi etimolojik tahlile tabi tutulmadan kelimenin kökeni Karaçay Türkçesine mal edilerek Adige diline geçtiği iddiası da havada kalmaktadır. Zira ata kelimesi Türkçe olmadığı gibi Türkçede kullanılan -lık eki ile birleşik kelimeyi oluşturan л|укъу kelimesinin benzerlikleri ve Türkçedeki ses yapısına uyumu nedeniyle kolay ve yerinde tanımlayıcı telaffuzu yanılgıyı doğurmaktadır. Bunu daha sonra tekraren ele alacağım.
Bu yazımızda ata kelimesini incelerken çeşitli dillerde hem ata hem de baba anlamında kullanılan kelime taramaları yaptım. Sonuçta her iki kelime de günümüz dillerinde aynı anlamda kullanılmaktadır. Taramasını yaptığım 121 dilin 31’inde baba kelimesi ba – bæ – bu eksenli oluşurken, ata kelimesi de kimi dillerde de ate – tı – ade (атэ – ты – адэ) eksenli kelimeler olarak kullanılmaktadır. Bu dillerin sayısı da 42 ayrı dil olmaktadır. Bazen de aynı dilde her iki kelimenin birden kullanıldığı görülmektedir; Türkçe ve Moğolca gibi. Sümerce, Akatça, Latince gibi antik dillerde de baba anlamına gelen ate, atta (атэ – аттэ) kelimeleriyle aba – abba eksenli kelimelerin her ikisinin birden kullanıldığını görüyoruz. Ayrıca, yeri gelmişken, antik dillerde kullanılmış olan kimi kelimelerin günümüz herhangi bir dilde benzerinin veya aynısının kullanılıyor olması bu diller arasında herhangi bir dil akrabalığı olduğu anlamına gelmez. Farklı herhangi dil/lerde günümüze gelmiş bir kelimenin çok farklı bir dilde yaşıyor olması mümkündür. Sadece buradan yola çıkarak bu tarz diller arasında akrabalık kurmak mümkün değildir. Burada dilbilimin çok farklı bilimsel verilerine de bakmak gerektiği kaçınılmaz bir gerekliliktir. Dolayısıyla kelimeyle ilgili lhapsqoleji (köken bilimi) çalışması yaparken alakasız oldukları halde, kendilerini çok kadim bir toplum olarak göstermek adına ciddi hatalar yapan kimilerinin düştüğü benzeri hatalara düşmemek gerekmektedir.
Ata ve baba kelimelerinin günümüz dillerinden toplam 60 dilden fazlasında yaşayan bu kelimeler, o günlerden bugüne, binlerce yıldır kullanılarak gelmektedir. Burada, kelimelerin etimolojisini çalışırken dikkat edilmesi gereken konu, bir kelimenin, sadece hangi dilden hangi dil/lere geçtiğini bulmak değildir; yapılması gereken asıl çalışma, o kelimenin hangi dilde ve ne şekilde ortaya çıktığını cevaplamak olmalıdır. Bunu yaparken tezimiz, ayrı örneklemelerle desteklenmeli, dilbilimin verileri işletilmeli ve kelimenin neşet ettiğini savunduğumuz dilin semantik, morfoloji, fonoloji vb. özelliklerini destekler olmalıdır. Bu her zaman sanıldığı kadar kolay ve gerçekçi olmayabilir. Ayrıca adeta seslerin sembollere hapsedilmesiyle ortaya çıkan seslere ket vurucu durum, sesleri doğal yapısından koparabilmekte ve farklı anlaşılmalara da neden olabilmektedir. Örneğin e sembolüyle formüle edilen bir sesin aslında â – a – e – ê – э seslerinden hangisine tekabül ettiğini kestirmek oldukça zordur. Ayrıca antik dillerin çözümlemesinde, kelimeye ne kadar doğru anlam verilebildiği, ses değerinin ne derece isabetli olduğunu kim iddia edebilir! Dahası, çalışılan ses, dilbilimcinin ses dağarcığında yoksa o sesi nasıl keşfedecek ve günümüz dillerine nasıl aktaracak? Bir de günümüzde bunca politik yaklaşımlar varken bilgi bizlere ulaşana kadar, bilim dışı, ne tür operasyonlara maruz kalabileceğini düşünmek bile istemiyorum. Ancak kimse bundan, özellikle de antik dillerde yapılan çözümlemeleri küçümsediğim anlamını çıkarmasın; demek istediğim şey bu işin ne denli zor ve zahmetli ve uzun bir yol olduğudur. Özellikle her bir antik dil çözümlemesi son derece saygındır. Bunları dillendirmekteki maksadım, okuyucunun değerlendirme yaparken olabildiğince ufkunu açabilmek ve yazımızın olabildiğince objektif olmasını sağlamaktır.
Ana kelimesinde olduğu gibi ata – baba kelimesiyle bunca tarama yaptıktan sonra günümüzde hangi dillerde yaşadığını liste halinde vermenin bilginin bütünlüğü açısından faydalı olacağı kanısındayım. Yazımın sonuna eklediğim tabloda, ilk dokuz dil antik diller olması nedeniyle başa alınmıştır. Günümüzdeki veriler itibariyle de yazının Sümerlerle başlaması nedeniyle Sümerce ilk sıraya konulmuştur. Diğer günümüz dillerinde ise alfabetik sıralama takip edilmiştir.
Peki, baba anlamına gelen ata kelimesinin etimolojisi tespit edebildiğim 42 dilden hangisine dayanmaktadır? Bunu nasıl bilebileceğiz? Bunu cevaplayabilmek için yapılması gereken şeyler ne azdır ne de kolay. Öncelikle kelimeyi anlamlı en küçük birimine kadar kök kelimeye eklenmiş her şeyden temizlememiz gerekmektedir. Bu klasik bir yöntemdir. Tablo 1’de verilen tüm dillerde Adıgabze (Çerkesçe) hariç en küçük birim a-t-e harflerinden oluşan kelimedir. O halde ata – ate kelimesini öncelikle Adıgabze eksenli irdeleyelim.
Ata – ate kelimesinin tahlili
A: artikel. Adıgabze dışında diğer dillerde kelimeye kaynaşmış durumdadır. Ey kelimesinin etimolojik dayanağıdır.
Te, tı: baba demektir. Kelimenin cins ve yalın halidir. Ergartif ve hareketli bir dil olan Adıgabze hitap şeklinde t sesi sabit kalarak söyleme biçimine göre, sonundaki sesli harf değişebilir. Örnek: Tı: baba. Ate (атэ: ey baba, ya baba, baba anlamlarına hitap şekli. Si ate: babam (si: benim). Adıgabze ve birçok dilde kelimenin sonundaki sesli harfi okumama (cezim) hali vardır. Farklı dillerde farklı alfabelerin kullanılıyor olması, o dillerin bazı ortak özelliklerinin üstünü örtmektedir. Buna göre si ate (syate) diyebildiğimiz gibi a si at (a syat), ey babam, şeklinde kullanımları söz konusudur. Bu tarz kullanımlara sahip herhangi bir kelime, neşet ettiği dilden farklı dillere geçerken, geçmiş olduğu dilin yapısında tek tarzda şekillenerek tektip kullanımla girmiş olduğu dile yerleşebilmektedir.
Batı Adige şivesinde ate şeklinde ifade edilen kelime, Doğu Adige şivesinde ade şeklinde söylenmektedir. Bu kullanımın tı yerine dı şeklindeki yalın kullanımı pek yoktur; ancak çok işlek olmasa da si ad kullanımı şekli, yani sondaki sesli harfi okumama hali vardır.
Ata kelimenin başındaki a sesinin ise artikel olması, sonundaki -e- ya da -a- sesli harfin okunmaması durumunda kelimenin kökü olarak sadece t sesi kalmaktadır. Adıgabzenin (Çerkesçe) bu yapısını bilmeden kelimenin etimolojisini çözmek neredeyse mümkün değildir. Ancak Otej teoremine göre sesler yansımadan doğduğu kuralı bilindiği zaman kelimenin çözümlenmesinde ciddi veri sahibi olmuş olacağız.
T’ı şeklindeki baskılı (dat) söylem, toprağı kaz fiilinden emirdir. Arapçada da t’in, insanın yaratılmış olduğu kazılmış, balçık halindeki toprağı ifade etmektedir. Mü’minun: 12’de
وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْاِنْسَانَ مِنْ سُلَالَةٍ مِنْ ط۪ينٍ: Gerçek şu ki biz insanı çamurdan, süzülmüş bir özden (ط۪ينٍ) yarattık. Burada toprak ve ata ilişkisi önemlidir. İnsanın (ata) topraktan yaratılmış olmasıyla tarihi hadiseyi doğrulamaktadır.
خَلَقَهُ مِنْ تُرَاب: …onu topraktan yarattı. (تُرَابٍ: toprak) Ali İmran: 59’da (turbetün) toprak anlamında kullanıldığını ve t sesinin toprak kelimesinin etimolojisini oluşturduğunu görüyoruz.
Arapçada طين (t’in): çamur demektir. Görüldüğü gibi T’in (طين) kelimesinin etimolojisi Adıgabzedeki toprak anlamındaki tı (toprağı kaz, emir) kelimesine dayanmaktadır. Toprak anlamındaki kelime, isim olarak yine yiat’e şeklinde ifade edilen t’ köküne dayanmaktadır. Kök dil olarak Adıgabzeyi göstermemizin en önemli bir nedeni, kelimeyi sese kadar indirebilmemizdendir.
Peki, neden ata – (ate – tı) kelimesi baba anlamını taşımaktadır? Asıl soru budur.
Otej teoremine göre sesler yansımadan doğmuşsa t sesi neyin yansımasından doğmuştur? Ses anlam ilişkisi nasıl olsun da t sesi toprak anlamını karşılamış olsun? Bu soru cevaplanmadığı zaman etimolojik çalışma eksik kalacaktır. Burada anlatacağım şey herkesin bir başına yapabileceği bir saha çalışmasıdır. Kol kalınlığında, uzun bir odun parçası ya da herhangi bir kazmayı elinize alın ve herhangi bir tarlada toprağı kazın. Telefonunuzu açın ve toprağı kazırken çıkarmış olduğu sesi kayda alın ve tekrar dinleyin. Duyduğunuz sesi tekrar edin. Duyacağınız ses tı sesidir. Öyleyse her otokton sesin kendi adı ve kendisine bağlı olan fiilin de adı aynı ses temelli olmalıdır. Bu, Otej teoremine göre vazgeçilmez bir kuraldır. Bu durum kelimenin ve dilin ilksel ve orijinal dil (Pere bze, wıneye bze) olduğunu gösterir. Öyleyse, ata – ate – ade kelimeleri ve bu sesleri içeren farklı dillerdeki aita, atё, ntata, patro, pita, tat, tate, vater, vather, utata vb. kelimelerin tamamı tı kök sesine (kelimesine) dayanmaktadır. Tı kelimesinin başındaki ya da sonundaki ilave seslerdir kelimeye zamanla kaynaşarak kökleşmişlerdir.
Adıgabzede ata – ate – tı kökenli kelimelerin kullanım biçimine de örnekler verelim.
Tı / ты: baba. Yalın, cins
Ate / атэ: Ey baba. Hitapta değil ama cümlede kullanılır.
Ane – ate zımılhıterer Thami ts’ıfımi khalhıterep / Анэ – атэ зымыш|эрэр Тхьами ц|ыфыми къалъытэрэп. (Ana – babasını saymayanı Allah saymaz.) Адыгэ гущы|эжъ
Yiane – yiate yemiplhırem Thar khêplhırep. / Янэ – ятэ емыплъырэм Тхьар къеплъырэп. (Annesine – babasına bakmayana Allah bakmaz.) ПГ.
Tat / тат (tyat / тят): babamız. (Kelimenin aslı ti ate (ти атэ)’dir.) Ti at (тят), babamız kelimesi de aynısıdır. (Cezimsiz okuma şeklidir.)
Tete – dede / тэтэ – дэдэ: dede. Tı + tı, iki kez baba olmuş insanı tanımlamaktadır. Birincisi kendi çocuklarından, ikincisi çocuklarının çocukları yoluyla… Onun için tete – dede (тэтэ – дэдэ) kelimesi de tam bir sosyolojik tanımlama yapmaktadır. Tanımlama yaşla ilgili değil statüyle ilgilidir.
Tetejz (тэтэжъ): yaşlı dede. Si atejz txılh yêce / сятэжъ тчылъ еджэ (Dedem kitap okuyor) kelimenin sonundaki jzı (жъы) bir ek değil yaşlı anlamında ayrı bir kelimedir. Adıgabzede birleşik kelimeyi oluşturan ikinci kelimenin ilk sesi ya da il hecesi öndeki kelimeye birleşir ve konuşma akıcılığına katkı sağlar. Kelimede ek dediğimiz kavramın oluşu şekli budur. Bu durum çoğu kez isim + sıfat birleşiminde karşımıza çıkar.
Atel’ıkhu / Атэл|ыкъу: Türkçeye atalık olarak geçen kelime, sosyal ve siyasi terminoloji olarak Adige (Çerkes) kültüründe olmakla beraber, sosyal olay işlevini yitirdiğinden dolayı kelime de neredeyse tedavülden kalmıştır. Günümüzde, bu kelime başka maksatlarla kullanılıyor oluşundan dolayı, Türkçe ve Karaçay-Balkar dillerinde atalık şeklinde yaşamaktadır. Atalık, babalık, analık vs. Ata kelimesi baştan beri açıkladığımız haliyle Türkçe değildir ancak Adige dilinden (Çerkesçeden) Türkçeleşmiştir. Baba kelimesi de aynıdır. Bu ve benzeri kelimelerin Türkçe ekler alarak kullanılması ya da kelimelerde seslerin benzeşiyor olması gibi faktörler, yanlış yorumlamalara neden olabilmektedir. Aslında bu kelimenin başlı başına bir makale konusu yapılması gerekliliği bir gerçektir.
Atel’ıkhu / Атэл|ыкъу terimine döndüğümüz zaman, Sayın Tavkul’un Kafkas Dillerinde Türkçe Kelimeler / Dr. Ufuk Tavkul [p.588-593] makalesinde, “En önemli kavramlardan biri Kafkasya halklarının toplumsal yapılarında son derece önemli bir yere sahip ‘atalık’ kurumudur. ‘Ata’ (baba) kelimesinden türetilen ‘atalık’ kavramı Kafkasya halkları arasındaki sosyal ve siyasî ilişkiler açısından tarihte mühim bir rol oynamıştır. Karaçay-Malkar Türkçesinde yaşayan bu kelime Adige-Kabardey ve Abaza dillerine ‘atalık’, ‘atelık’ biçiminde geçerken bir geleneği de beraberinde getirmiştir” denilmektedir. Kelimenin Karaçay- Malkar Türkçesinde yaşadığı doğrudur ancak “Adige-Kabardey ve Abaza dillerine ‘atalık’, ‘atelık’ biçiminde geçerken…” ifadesi yanlıştır. Baştan beri açıklayarak geldiğimiz gibi Atel’ıkhu / Атэл|ыкъу kelimesinin bileşenleri olan ate + l’ı + kho / атэ + л|ы + къо kelimelerinin hiçbir tanesi Türkçe değildir. Dolayısıyla kelimenin Karaçay-Malkar Türkçesinden diğer Adıgabze ve Abaza dillerine geçmiş olma ihtimali yoktur. Burada önemli olan konulardan bir tanesi de şudur. Tatar Giraylar, prenslerini Adigelerin (Çerkeslerin) L’ekholheş (Л|экъолъэш) soylu ailelerine gönderirler ve Adige (Çerkes) ailelerde 8-10 sene gibi uzun bir eğitime tabi tutulurlardı. Bu süreçte konuşma sanatı, sofra kültürü, uyumlu giyinme, temizlik, diplomasi, vücut dili, at biniciliği, kılıç kuşanma, savaş sanatı vb. tüm adab-ı muaşeret (toplumsal kurallar) öğretilir ve törenle ailelerine teslim edilirlerdi. O prensler için bu soylu aileler tarafından yetiştirildiklerinden dolayı o aileler Atel’ıkhu / Атэл|ыкъу, eğitilen gençler ise p’ur / п|ур ya da kan / кан diye adlandırılırdı.
Türkçeye atalık şeklinde geçen Adıgabze Atel’ıkhu / Атэл|ыкъу kelimesi, Adıgabzede (Çerkesçede) var olan l’ıkhu / л|къу (soy) kelimesiyle Karaçayca ve diğer Türkçe şivelerinde var olan -lık, -luk ekleriyle olan benzerlik Atel’ıkhu / Атэл|ыкъу kelimesinin Atalık şeklinde benimsenmesini kolaylaştırmıştır. Kelimenin tahliline devam edelim.
Ate / атэ: ata, baba. Bunun tahlili yukarıda verilmiştir. Tekrarına gerek yoktur.
L’ı / л|ы: adam
Kho / къо: oğul
L’akhu / л|акъу: Bir babadan türemiş insanlar topluluğu, sülale, soy. Adıgabzem yizexef guşıalh / Адыгабзэм изэхэф Гущы|алъ adlı Maykop’ta yayımlanan üç ciltlik Adıgabze sözlük kelimeyi, “Л|акъу, -къох / л|акъо, -къохэр, -къомэ /-къохэм. 1. Род. Зы л|ы къытек|ыгъэхэу а зы л|экъуацэр зыхьырэ ц|ыф куп. Л/акъом ышъхь. Ахэр л|экъо шъхьафхэу мэпсэух, / Bir adamdan türeyip o adı taşıyan insan topluluğu. Sülale. Soylu. Onlar soylu bir yaşam sürdürüyorlar” demektedir. Öyleyse, Atel’ıkhu / Атэл|ыкъу kelimesiyle, soylu bir sülale içerisinde, çocuğa eğitmenlik yapan soylu atayı (babayı) tanımlamaktadır. Burada asıl olan, sülalenin tamamı değil sorumluluğu alan aile reisidir.
L’ekholheş / Л|экъолъэш: Pşı (kral) olmamış soylu ve güçlü aile. Bunlar pşı, werkh, pşıl’ (пщы, оркъ, пщыл|) sıralamasında adeta emir komuta zincirine pek girmezler. Dolayısıyla kimi zaman werkhlerin pşılardan hemen sonra söyleniyor olmasının nedeni bu olsa gerek. L’ekholheşler (Л|экъолъэшхэр) tamamen bağımsız yaşıyorlar desek yeridir. Pşılarla görüşebilirler, karar almalarında etkilidirler, asker verme, vergi verme gibi görevlerini yerine getirirler ancak emir komuta zincirinde pek olmazlar. Bu ince çizgiyi herkes çok iyi korurdu. Bunlar ekonomiyi adeta elinde tutan önemli ve itibarlı bir sınıftı. Bunların da wıneut (kâhya), çıraqo (çırak), axho (oban), lejaqo (işçi) vs. çalışanları olurdu. Xabze, protokol, dile hâkimiyet, politik dil, savaş teknikleri, tarımcılık, hayvancılık, meyvecilik konularında oldukça yetenekli ve güçlü idiler. Onlar, pşı dahi olsa başkasından bir şey istemek çok hoş karşılanmazdı. Ancak hediye tarzı iltifat ya da itibar ifadesi taşıyan hediyeler hariç. İşte prensleri eğitip yetiştiren bu lhekholheşler adeta Mekteb-i Sultani hükmündelerdi.
L’akho / л|акъо: soy, sülale. Diğer bir şive olarak L’ıkho / л|ыкъо şeklinde kullanımı vardır.
Lheş / лъэш: güçlü
L’ekhuats’e / л|экъуац|э: Sülale adı demektir. Bu ifade Hatıkhoy şivesinde Lhekhuats’e / лъэкъуац|э şeklinde kullanılmaktadır. Burada kelime çiftleşme, üreme üzere şekillenmektedir. Benim naçizane tercihim bu şekildeki kullanımın daha doğru olduğudur.
Her özgür Adige (Çerkes) sülalenin kendine özgü bir aile tamğası (тамгъэ) vardır. Bulunduğu statü her ne olursa olsun Adige olup ve sülale adı taşıyıp tamğası (тамгъэ) olmayan kimse yoktur. Bazı aileler, çeşitli nedenlerden dolayı sülale tamğasını (тамгъэ) kaybetmiş olabilir. Buradan yola çıkarak tamğasını kaybetmiş olan birilerine ayrı bir anlam yüklemek doğru değildir. Bu tamamen apayrı bir konudur. Adigelerde (Çerkeslerde) sülale adı tarihin ilk soyadı kullanma sosyal olgusudur. Ne zamandır var olduğunu ise kim bilebilir ki? Yalnız şu kadarını söyleyeyim; Şıt, Hut (Hood) gibi peygamber isimleri bugün sülale ismi olarak yaşıyorsa artık gerisini siz düşünün. Bu olgular birlikte düşünüldüğü zaman dil ve toplumun ne denli kadim bir yapıya sahip olduğu ortaya çıkmaktadır. Tüm verilerin birbirini desteklediği durumlarda konu da daha inandırıcı olmaktadır. (Devam edecek)