Bağımsızlık Demokrasi Özgürlük Eşitlik Birlik

Tsey Rengin Yurdakul’la Sohbet

Kadınlar Günü 

Sevgili Birgül, bu ay 8 Mart’ın Kadınlar Günü olması nedeniyle bir yazı hazırlamamı rica etti. Ben de bu günün doğuşuyla ilgili bilgilerimi tazeleyeyim diye ünlü bilge “Google Hazretleri”ne bir bakayım dedim. Aman Tanrım ne göreyim, arama motoruna “kadınlar günü” yazdım, bilgisayarımın zekâsı da “hediyeleri” eklemiş. Çıkan sayfaların sadece 5’incisine kadar gelebildim, Kadınlar Günü hediyeleri sayfalarından başka hiçbir şey bulamadım ve aramaktan vazgeçtim, ama bir şey öğrendim. Meğer ayrıca Kurumsal Kadınlar Günü Hediyeleri de varmış, bir de Dünya Fenerbahçeli Kadınlar günü. Bilgilendim. 

Ben insanların bazı durumları hatırlatmak için anma günleri yapmalarına, hediye alıp vermelerine hiç karşı değilim aslında. Bütün bunlar tekdüze giden hayata biraz anlam katmak için hoş davranışlar, ama olayların içini boşaltıp sadece laf olsun diye tüketmeye de, çok ama çok karşıyım. Zaten son eki “ma-me” ile biten her kelime bize gizli mesaj olarak DUR derken kim neyi neden sorgulasın ve öğrensin ki? 

“Kadınlar Günü”nün tarihçesi (wikipedia.org’dan alıntıdır.): “Dünya Kadınlar Günü, Birleşmiş Milletler tarafından bu şekilde tanımlanmış olarak her yıl 8 Mart’ta insan hakları temelinde kadınların siyasi ve sosyal bilincinin geliştirilmesine, ekonomik, siyasi ve sosyal başarılarının kutlanmasına ayrılmaktadır.”  

“Dünya Kadınlar Günü” olarak 8 Mart gününün belirlenmesine kaynaklık eden olay konusunda ise muhtelif tartışmalı iddialar mevcuttur. İlki 8 Mart 1857’de ABD’nin New York kentindeki bir tekstil fabrikasında grevci işçilere polisin saldırması, işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin kurulan barikatlar nedeniyle kaçamamaları sonucunda 120 kadın işçinin ölmesi; bir başkası Rusya’ da Çarlığın yıkılmasına yol açan 1917 Şubat Devrimi’nin 8 Mart günü yapılan kadın yürüyüşü ve grevleri ile başlamış olması; bir diğeri 8 Mart 1908’de ABD’nin New York kentinde çoğu sosyalist kadın işçilerin öncülüğünde sendikal haklar ve kadınlara oy hakkı talepleriyle düzenlenen miting ve 19 Mart 1911’den sonra hiç bahsi geçmeyip çok sonraları ileri sürülen, 25 Mart 1911’de New York’ta gerçekleşmiş Triangle Gömlek Fabrikası yangınıdır. Birleşmiş Milletler’in resmi web sitesinin konuyla ilgili sayfasında 8 Mart gününün seçilmesine kaynaklık eden olay olarak Rusya’da çarlığa son veren 1917 Şubat Devrimi’nin Gregoryen takvime göre 8 Mart günü kadınların protesto eylemleri ve grevleri ile başlamış olduğuna işaret edilmektedir.  

KADIN. Yüz binlerce yıldan, aslında varoluştan bu yana, özellikle de ataerkil yaşam biçimine geçtikten sonra, gücü ve önemi her vesileyle aşağı çekilmiş, yerilmiş, ezilmiş kutsal varlık.  

Bu yazımı kesinlikle kadın olarak değil, sade ve biraz fazla düşünen bir insan olarak yazıyorum. Günümüzde anlaşılan anlamı ile feminist falan da değilim.  

Dünya ve yaşam bir puzzle. Bir küçük parçayı dahi yok ederseniz bu düzen olamaz. Nitekim eksilttiklerimiz yüzünden gelecekte yaşanabilecekleri düşünmek dahi istemiyorum. Bence Yaradan’ın (şekil olarak tasavvur edemeyeceğimiz GÜÇ) yarattığı her şey paha biçilmez değerli ve kutsal. 

Lakin kadın biraz daha önemli görevleri nedeniyle içgüdüsel olarak daha farklı donanımlara sahip ve Yaradan’ın yardımcısı sanki. Tabii ki daha önce de yazdığım gibi kadın ve erkek bu puzzle’ın parçalarından ve yaşamın, insan soyunun bekasını birlikte yürütmekle yükümlüler. Ama detaylar, acılar, anılar, yani tarihi hafıza kadınların diğer önemli özellikleri. Bu nedenle çocukların ilk öğreticileri anneler. Bu nedenle Anadil, bu nedenle Anavatan. Bu nedenle Çerkeslerde kadın hâlâ baba evinden getirdiği soyadıyla anılıyor. Çünkü o bir birey ve aynı zamanda gittiği yeri ve soyunu yüceltmekle yükümlü. Bunu da sadece kadın yapabilir. Çünkü her detayı düşünebiliyor, çocuğunun her ihtiyacını veya sıkıntısını hissedebiliyor. 

Babam hep “Evin direği erkek falan değildir, evin direği kadındır” derdi. Zira annesini 9 yaşında kaybetmişti. 

Sosyal yaşamın da direği kadındır aslında. Epey bir süre önce vakıftayım ve bir telefon gelmişti. Uzun yıllar yurtdışında yaşamış bir hemşerimiz, oldukça yabancı kaldığı İstanbul’da Çerkeslikle ilgili bir şey bulur muyum acaba diye telefon rehberini karıştırırken Şamil Eğitim ve Kültür Vakfı ve telefon numarasını görünce aramış ve nasıl, ne amaçlı bir yer olduğumuzu sormuştu. Ben de burslar verdiğimizi, kitapları, etkinlikleri anlattıktan sonra “Çok iyi anlaşan bir kadınlar grubumuz var, biz de kermesler, kahvaltı ve geziler düzenliyoruz” dedim. Bunun üzerine karşıdaki beyefendi “Aa tabii kadınların vakti bol zaten” deyince çok sinirlenmiş, “Hayır, kadınların vakti bol değil, yürekleri kocaman” demiştim. Evet, kadınların yürekleri kocaman, yaratıcı ve üretkenler. Gerçi pop kültür biraz zarar veriyor şimdilerde ama doğurganlıkları nedeniyle önsezileri, dayanıklılıkları, sevgileri daha özel, daha kapsayıcı. 

Kadınlar soyunuzu ve statünüzü yüceltiyor ve dünyaya getirdiği çocuklarla sizi ölümsüz kılıyor. (Bence çocuk ölümsüzlüktür, sizden kodlar taşır…) Sadece bu nedenle bile kadınlara özen göstermemiz gerekir. Aslında sen ben, kadın erkek yarıştırmak son derece yanlış. Yaşamın içinde her varlığın yeri var ve her varlık kendisine bahşedilen özellikleri doğru kullanmalı, yerini bilmeli. Her varlığa, varoluşa saygı gösterilmesinden daha doğru bir yaşam biçimi yok. Kadın özen gösterildiği sürece ışıldar, sizi ve geleceğinizi aydınlatır, ışığını gelecek nesillere aktarır. 

Vasily Ivanovich Abaev şöyle söylüyor: “Eğer Nart Destanları’ndan bir erkek kahraman eksilse bir şey olmaz ama Seteney bu destanların olmazsa olmaz karakteridir.” 

Hanceriy bir yazısında kadına gösterilen saygının Adige töresinde en önemli geleneklerin başında yer aldığını belirterek şöyle söyler: “Öldürülen birinin intikamını almak için kılıç elde yola çıkan bir grup, araya bir kadın ricacı girdiğinde yollarından döner ve silahlarını bırakırlar.” 

1829 yılında Kafkasya’da bulunan Belçikalı bir bilimadamı olan Jean-Charles de Besse, şöyle anlatıyor kitabında: “Bir atlı yolda bir kadın ile karşılaştığında, atından iner ve atını kadına verir binmesi için, eğer kadın bunu kabul etmezse erkeğin atının gemini tutarak kadına gideceği yere kadar yaya olarak eşlik etmesi gerekir.” 

Bir atlı yolda bir erkekle karşılaştığında eyerinin üzerinde hafifçe doğrulup onu selamlaması yeterlidir, eğer bir kadınla karşılaşmışsa atından inip onu selamlaması ve ona bir süre eşlik ettikten sonra yoluna devam etmesi gerekir. 

Bir grup erkeğin oturduğu bir odaya kadın davet edildiğinde veya öyle bir ortama kadın geldiğinde en iyi yere oturtulur ve erkekler ayağa kalkarak ona güzel sözler söylerler, gönlünü alırlardı. Sofrada olanın iyisi kadına ikram edilirdi, odada bir kadın olduğu sürece sert bir ifadeyle konuşulmaz. Kötü söz ve küfür benzeri kelimeler kullanılmaz, bu tür konuşmalar kadına duyurulmazdı. 

Kadının gözü önünde hayvanlar kamçılanmaz, vurulmaz, bir yolculuğa çıkılacaksa kadınlar sürücünün atı (veya öküzü) kamçıladığını görmeyecek şekilde oturtulurdu. 

Dörtnala giden atlı eğer kadınların olduğu bir yerden geçiyorsa yavaşlardı, silahını göstererek tutmaz, kadının olduğu yerde silah çıkmazdı. Eğer erkek bir kapı önünden geçerken bir kadının odun kırdığını veya benzer ağır bir iş yaptığını görürse yanına gider, o işi kadının elinden alıp kendisi yapar ve sonra yoluna devam ederdi.  

Görüldüğü gibi Çerkesler gelenekleri gereği kadına özen gösterir ve ona hak ettiği değeri verirdi. Bunun yanı sıra büyük sıkıntılar çekip baskılara uğrayan, pek çok hakkı gasp edilen kadınlar da olmuştur ve oluyor toplumumuzun içerisinde. Fakat bunun nedeni pek çok geleneğimizin deforme olmasına yol açan din kaynaklı davranış biçimlerinin Xabze’nin önüne geçmesindendir. Bu tür istisnalar hiçbir zaman Çerkes toplumunu ve geleneklerini tümüyle sorumlu kılmaz ve kapsamaz (Mıjey Mihail, “Adige Töresi ve Bugünümüz” isimli kitabından alıntı.) 

Kadının fark edildiğini ve önemsendiğini birkaç atasözüyle örnekleyecek olursak:  

“Kadının el mahareti aklını gösterir.”  

“İğnenin ucuyla şimşek çaktıran,  

Makasın ardıyla gök gürleten,  

Uçan kuşun resmini çıkaran Kadınlar.” 

Dünya Emekçi Kadınlar Gününüz Kutlu Olsun. 

Yazarın Diğer Yazıları

Tsey Rengin Yurdakul’la Sohbet – Enkazın ardından

İnsanoğlu ne yaşarsa yaşasın, zaman içinde kendine yeni gelecek umutları inşa etmez ise yaşayamaz herhalde. 1999 Düzce-Gölcük-Yalova depreminden sonra tekrar yaşama devam etmemizi ve...

Yıldız Okyay

Yıl, sanırım 2012 veya 2013 idi. O yıllarda da, şimdi yeniden başladığımız gibi kütüphanenin düzenlemesi için uğraşıyordum ve Kafkasya Forumu gençleri de bana yardıma,...

Birlik olmak

Ciddi kavram karmaşalarının yaşandığı günümüzün, özellikle orta yaşın üzerindekileri ziyadesiyle çöküntüye uğrattığını, kalan motivasyonlarını da tükettiğini düşünüyorum şu sıralar. Ve yaşım gereği yaşadıklarımı, gördüklerimi...

Sosyal Medyalarımız

4,890BeğenenlerBeğen
1,353TakipçilerTakip Et
4,000TakipçilerTakip Et

Son Yazılar

- Advertisement -spot_img