“Yerli halkların bilgisi, açlığın ve yetersiz beslenmenin ortadan kaldırılmasının en önemli anahtarıdır”
Imataca Orman Rezervi, her sabah saat 05.00’te Kariña yerli halkının kadınlarının sesleriyle çalkalanıyor.
Ormanın Botanamo Nehri’ne bitişik olan yönüne ilerleyen kadınlar, gün içinde kullanacakları suyu taşıyıp cassava unuyla hazırladıkları ‘casabe’yi (yuvarlak lavaş) pişiriyor. Kahvaltının ardından ormanda işlerine başlıyorlar. Geleneksel türlerin tohumlarının toplanması, aile fidanlıklarının kurulması gibi işlerle uğraşan Kariña kadınlarının ekosisteme sundukları katkı çok büyük…
38.219 kilometrekarelik bir alana sahip olan Imataca Orman Rezervi, Venezuela’nın güneydoğusunda yer alıyor. Bolivar’daki bu tropikal orman, birçok canlıya ev sahipliği yapıyor.
29.000’den fazla nüfusa sahip Pemón, Kariña, Warao, Arawak ve Akawaio yerli topluluklarından oluşan etnokültürel bir hazineye de sahip olan alan, 1961’den beri korunuyor.
Zengin bitki örtüsünün ortasında dolaşan jaguar, geyik, maymun gibi memeli hayvanların yanı sıra dünyanın en iri yırtıcı kuşlarından Harpy kartalı da bu biyoçeşitliliği süslüyor.
“Ne oy verme ne de sesimizi çıkarma hakkımız vardı”
Atalarından kalma yöntemlerle doğaya can katan kadınlardan oluşan “Tukupu Ormancılık Halk Girişimi”nin lideri Cecilia Rivas, “Ülkede ne olursa olsun, kadınlarımız kendi topluluklarını güçlendirmek için inisiyatif alıyor” diyor. Liderler, seçim sonucunda belirleniyor.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve Küresel Çevre Fonu’nun (GEF) ortak girişimiyle başlatılan çalışmalar kapsamında kadınlar tarafından lider seçilen Cecilia, “Kariña topluluğunu hep erkekler yönetiyordu. Daha önce ne oy verme ne de sesimizi çıkarma hakkımız vardı” diyor. Ormancılık sektöründe cinsiyet eşitliğini geliştirmeyi de hedefleri arasına alan FAO-GEF projesi, Kariña kadınlarının güçlenmesini sağlarken, biyoçeşitliliğin korunmasında öncü olmalarına da fırsat verdi.
Ortak yönetim modeli
Çevreyi katleden madencilik girişimlerine karşı çıkan Kariña kadınlarının, kendi ormanlarına sahip çıkmaya karar vererek kurdukları “Tukupu”, bir zamanlar ormanlardaki nehirlerde bolca bulunan küçük ve çizgili bir balığın adı… Madencilik, ormansızlaştırma, orman ekosistemlerine zararlı tarım ve hayvancılık uygulamaları nedeniyle başlayan kuraklık öncesinde topluluğun mutfağında ana yemek olan bu balığın adıyla kurdukları oluşumla, nehir yataklarının canlanmasını ve tukupuların çoğalmasını isteyen kadınlar, Venezuela Ekososyalizm Bakanlığı’nın “ortak yönetim modeli” kapsamında tahsis ettiği yaklaşık 7.000 hektarlık bir alanı idare ediyor. Arazi hibesi, FAO-GEF projesinin ana başarılarından biriydi. Şu ana kadar 312 hektarlık ormanı restore eden Kariña kadınlarının lideri Cecilia, bu projeyle topluluktaki erkeklerin zihniyetlerinin de değiştiğini belirtiyor ve kendilerini “Ormanların gerçek koruyucuları” olarak adlandırıyor.
Yerli halkların kadim bilgisi
Birleşmiş Milletler’e göre yerli halklar, dünya nüfusunun yüzde 6’sından fazlasını oluşturuyorlar. Ve kullandıkları kadim yöntemlerle gezegenin biyolojik çeşitliliğinin yüzde 80’ini koruyorlar. FAO Yerli Halklar Birimi Başkanı Yon Fernández-de-Larrinoa, “Yerli halkların bilgisi, açlığın ve yetersiz beslenmenin ortadan kaldırılmasının en önemli anahtarıdır” diyor.
İğnesiz arı yetiştiriciliği ile bal üretme fırsatı da sunan FAO-GEF projesi sayesinde Tumeremo kasabasında kurulan pazarda bal ve cassava unu satan Kariña kadınları, işleri COVID-19 pandemisi nedeniyle sekteye uğramış olsa da gelecekten umutlular…
“Tukupular çoğalsın”
Kariña kadınlarının biyoçeşitliliğe sundukları katkıya teşekkürümüzü “Tukupular çoğalsın” dileğiyle seslendirelim mi?
‘İnsanlık için tohum ekiyoruz’
Biz Kariña halkı olarak, günlük işlerimizi bitirip bir araya geldiğimizde hayatımız boyunca ne gibi felaketler atlattığımızı konuşur, bu acılarla yüzleşiriz. Tüm bunlara tek bir yolla göğüs geriyoruz: Tohum ekerek…
İnsanlık için tohum ekiyoruz, çünkü büyükannelerimizin ve büyükbabalarımızın bize öğrettiği şifalı bitkilerin tümü burada yetişiyor. Ormanlarda büyüdük ve tüm cevapların orada olduğunu biliyoruz.
Şehirli insanlar, ağaçların değerini unuttu. Varoluşumuzun petrol ve altına değil, su ve ormanlara bağlı olduğunu unuttular. Biz ise bunu hiç unutmadık ve o yüzden tohum ekmeye devam ediyoruz.
Cecilia Rivas