Şeşen

0
394

Adını okuduğunuz andan itibaren olacaklara hazırlıklı olmanızı tavsiye ederim. 

Bir harman sonunda Atilla ile karar vermiştik bu işi çözmeye. 

İlk iş yürüyüşle başlasa da asıl mesele namı diğer “Zıxede” (Kendine güvenen, parantezi kendisi doldursun) oldukça kafa karıştırıcıydı. 

Gerçi benim ilkokuldan Nesrin (Namı diğer pşınawe Tone) ile tahtalı sınıfımızda müzik derslerinden tecrübem vardı. 

Saadet Öğretmen’in alaycı kahkahaları olmasa kendimi zamanın “Şeşen” duayeni “Aguey Hayati” sanabilirdim…  

“Yok yok, bu işte bir eksiklik var” dedik ve bizim tayfanın klasik şeşen erbabı Orhan’dan biraz kurs almaya karar verdik. 

Orhan o ara yeni bir zıxede üzerinde çalışıyordu, bizi de ona yönlendirmeye çalışırken ilk kez ayna karşısında kendini test ettikten sonra, istediği estetiği yakalayamamış olmalı ki derhal vazgeçmemizi salık vermişti… 

Çünkü tasarladığı figür ön cepheden iyi görünse de arka cepheden bir faciaydı! 

Neyse ki (Nasıp dieti) o figürden zamanında vazgeçilmişti. 

Sonraları Tacettin bir makaslama dolanma şeklinde değişik bir figür geliştirip uygulamaya dahi geçirmiş, tozu dumana katmaya başlamıştı bile… 

Biz Atilla’yla bu işin bacak kaslarında bittiğini anlayınca her gün birkaç tekrar Trafo yokuşuna Zıxede ile çıkma antrenmanı yapmaya yönelmiştik. 

Bizi en çok zorlayan, aşağı köyden rahmetli Kısal Sezai’nin geri vites zıxede’si (…….) (Göbeğinden atan, noktalı yerleri doldursun) olmuştu ve bir türlü tam randıman alamıyorduk. 

Sonunda onun kadar olmasa da kendi çapımızda olaya girmiş olmanın kıvancıyla rahmetli Ju Paşa Emmi’nin düğününde bir anda kendimi sap samanı serili pistin ortasında bulmuştum. 

Bu tıfıl halimle kim beni onurlandıracak aceib derken, heyecandan durmuş kalbimi hissedemeden efsane Bedia Abla çıkmıştı aniden. 

Yüzünde bir asil tebessüm beni tekrar hayata bağlamış, kendimi bir adam zannettirmişti… 

Acemilik, toyluk, hoplamalı zıplamalı zamane moda akımlarına kapılıp işin ruhsal boyutuna ulaşmamız zaman aldı biraz… 

Ne zaman ki bir yaş almış thamadenin ısrarla şeşene çıkarılıp, ilk hareket olarak işaretparmağını belli belirsiz alt dudağına mesh ettikten sonra sıktığı yumruğunu gördüm (!), işte tam da o zaman anladım bu işte başka bir iş olduğunu… 

Değerli Dumenış Hoca bu işi üç bölüme ayırmıştı: 

1- Sadece çıkıp kendisini dans ettirip bütün mahareti kendisiyle sınırlı olan! 

2- Kendisi, mahareti ve oyundaki eşini de dans ettirebilen! 

3- Hem kendisini hem oyundaki eşini ve de tüm seyirciyi ritüele ortak edip şenlendiren!!! 

Çok değerli arkadaşlarımız vardı bu işin erbabı, isimlerini yazmak isterim ama tek birini dahi unutsam haksızlık olur, onlar kendilerini bilir elbet… 

Her biri aslan yeleli kimi altın, kimi kömür karası saçlarıyla, çok tozu dumana katıp, çok gönüller fethettiler… 

Bu konudaki hislerimi soruyorsanız eğer; yaşamınızdaki samimi duruşunuzun bir ifade şeklidir “Şeşen”; bununla da kalmayıp işaretparmağınızı alt dudağınızla hafiften mesh edip yumruk yapabiliyorsanız avcunuzu cüretkârca! 

Sonrasında bir trans haline girip samimiyetle kucaklayabiliyorsanız tüm toplumu ayrısız gayrısız!Yaydığınız güzel enerji karşılığını buluyorsa tüm çember ve dışındakilerce… 

İşte o zaman anlaşılmaya başlamış demektir Şeşen Gaafe… 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz