Aklın himayesinde bilime yönelelim 

0
551

Dildaşlarım, arkadaş ve yurttaşlarım; Anadolu toprakları (Türkiye), bilinen tarihten bu yana, binbir ırkın ve kültürün harmanlandığı bir coğrafya parçasıdır. Böylesine yerleşik kültürlerin, herhangi bir neden ve gerekçe ile “yok” edilemeyeceğinin farkında değilseniz, “O” kültürler kendilerini unutturmazlar ve hatırlatırlar. Zorlarsanız, sizi de yutar. Onun için doğa ile inatlaşmak, nasıl ki, felakete davet çıkarmaksa, bu kültürler ile uğraşmak da felakettir. Anadolu’nun kadim mukimi ve onun demografik yapısını, Arap kabile kültürü kökenli inanç öncellemesiyle örtmeye ve geriletmeye uğraşmayın. Tarih tanıktır ki, bu yolda olanların tümünün sonu çok dramatik bir şekilde bitmiştir. “Şeriat”, “biat”, “mutlak itaat” değil; evrensel ve pozitif hukuk normları egemen olursa, bu coğrafya, hepimiz için ilelebet payidar olacaktır. İşte, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dehası da buradadır. Bu yapıya, şahsi ve vahşi kaprislerinizin tatmini için çomak sokmayın. Üç göksel inancın mensubu insanların, bu mevcudiyeti elbirliğiyle koruması ve kollaması gerekir. Onun için, derelerini kurutmayın. Denizlerini geri sürmeyin. Ormanlarını yok etmeyin. O, geriye sürüp kazandığınızı sandığınız “Yapay Toprak” parçası, er ya da geç, celladınız olacaktır. Yok ettiğiniz o yerlerin de sahipleri var. Onların da yaşama hakkı var. Toprak bütünlükleri var. Kim savunacak onları? Yanıt; özellikle dindarların, sakala, şalvara, takkeye verdikleri değerin binde birini bu canlıların varlığı için kullansınlar. Aynı şekilde, ya katledilen onlarca kadın ve kızımızı, yine bu din âlimleri konuşacak, “Hangi nedenle olursa olsun, bir insanı öldürmenin tüm insanlığı öldürdüğünü” vaaz eden yetkili ve etkililerimiz neredesiniz? Bir “oy” alabilmek için seçimlerde takla atan vekillerimiz, neredesiniz? 

Dostlarım, ben, Kafkasya, Küçük Asya (Aşuwa) ve Mezopotamya (Мазэ – Ныкъуапэ – дамэ) coğrafyasının (щIыгуфэ), insanlık tarihi (Тхыдэ – Tarih) bakımından çok önemli ve hatta insanlığın ilk yaratılarının bu coğrafyada olduğuna inanıyorum. Sadece inanmak değildir elbet; dinsel, dilsel ve arkeolojik verilerin rehberliğinde, yani bilinenden bilinmeyene yolculuk yapıyorum. Şu anda, bu üç coğrafi bölgede mevcut onlarca “yerel ismi”, Eski Yunan, eski Anadolu, Arapça, Farsça veya bir başka dile bağlayıp işi bitiriyorlar. Oysa durum bu kadar basit değildir. Amasız, ancaksız ve lakinsiz, dilbilimcilerimizin konuya eğilmesi hayati önem arz etmektedir. Bu anlamda emek veren, eksiği ve yanlışlıklarıyla ortaya çıkardıkları “Tutanak”, bilgi ve belgeler için minnettarım. Dilimizi, sözlü ve yazısıyla bilen dildaşlarım, lütfen; bir tek “sözcük” ve “kavram”ın dilimizle örtüşüyor olması bile, çok önemlidir. “Тхьа” kavramı da tektir. “Псэ – псы – пкъы” sözcükleri de tektir. Yukarıda arz etmeye çalıştığım üç coğrafi bölgede, şu anda yerel “isimler” olarak kullanılan bazı kavramların etimolojisi dilbilimsel açıdan yorumlandığında şaşılacak sonuçlar alacaksınız. “O halde sen yap!” demeyin. Çünkü bu konuların uzmanı değilim. Sadece, taş kömürünü bulan sıradan biri gibiyim.  

Hain Çerkes Ethem bahanesiyle, Çerkeslere saldırmayı ve hakaret etmeyi geleneksel hale getiren beyefendilere diyorum ki; göreceli akıl sahipleri, Çerkeslerin görünmez gücünü fark edemezler. Onlar sadece “kelle hesabı” içinde düşünürler. Onun için “İyilik bilmez – Nankör – Çerkessen Çerkezistan’a git – Kovdum-Kovdurdum” gibi, benzeri söz ve hareketlerin sahipleri, Tanrı size, Çerkesleri unutturacak problemler verecektir. Pek yakın zamanda “Arapsan Arabistan’a git, Afgansan Afganistan’a git, Afrikalıysan Afrika’ya git” diyemeyeceksiniz. Maazallah, “Türksen, Türkistan’a GİT!” derlerse şaşırmayın. Çerkesler gibi uygar bir halka, “kişi bazında” tahammül edemeyen sizin gibilerine, 150 yıldır biz Çerkesler tahammül ediyoruz. Yine de sağ olunuz, var olunuz. 

Dostlarım, bana kızmayın, darılmayın ve niyetimi okumayın. Ne yazıyorsam, ne konuşuyorsam odur. Diyorum ki, dinsel inanç kapsamında, hiçbir inancın MABEDİNİ, siyasi ikbal için kullanmayın. Bunu tarih içinde yaşadık. Hayır getirmedi. Bırakalım insanları, inançları ile inandıkları arasında kalsın. Onun yerine, aklın himayesinde bilime yönelelim. İlaç dilenciliğinden ve teknoloji fukaralığından kurtulmaya çalışalım, diyorum.  

Bir kısım dildaşım, büyük şeytan İBLİS ile TİFLİS’in işbirliği sonucu, ABHAZYA ve OSETYA’ya saldıran SAAKAŞVİLİ’yi koruyan UKRAYNA ve başındakini ise mahzun göstermektedir. Bu denli unutkanlığın insani bir tavır olabilmesini dilerdim. Teşekkürler. 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz