Çeçenlerin Osmanlı topraklarına sürgünü

0
877

“Bu yapılanlar, çarlık makamlarına çok pahalıya mal oldu ama asıl amaçları ‘güvenilmez’ nüfustan kurtulmaktı ve tüm harcamalara değerdi”

“Grozny-Inform” haber ajansının muhabiri Zaret Xiliyeva, Çeçenlerin Osmanlı İmparatorluğu’na yerleştirilmesinin ayrıntıları hakkında Çeçen Cumhuriyeti Bilimler Akademisi üyesi tarihçi, etnolog Dr. Vaxa Garsaev ile 26 Mayıs 2021 tarihinde bir görüşme yaptı. 

-Çeçenlerin Osmanlı İmparatorluğu’na yerleştirilmesi (Muhacirlik) nelerle bağlantılıydı? 

-Kuzey Kafkasya dağlılarını anavatanlarını terk etmeye ve yabancı bir ülkeye taşınmaya iten nedenler bugün bile tartışmaya açık durumdadır. Araştırmacılar birkaç ana neden belirtiyor: Küçük halkların yüz binlerce askerden oluşan düzenli Rus ordusuna direnememesinden dolayı ortaya çıkan arazi sorunları. Yabancı yazarların bir kısmı, inananların ülkesinde İslam’a uygun yaşamak isteyen dağlıların bu arzusunu ana itici güç olarak adlandırıyor. 

Bizim kanaatimize göre iskânların temel sebebi, Kuzey Kafkasya’daki dağlıların kendi ülkelerinin geleceğine ilişkin belirli projeleri olan Rus ve Osmanlı imparatorluklarının devlet politikalarıydı. İki imparatorluğun devlet politikasının dikte ettiği nedenlere ek olarak, bazı dağlıların kısmi göçünün, Kuzey Kafkasya etnik gruplarının toplu göçüne dönüşmesine katkıda bulunduğuna dair göstergeler de var. 

 

“Türk makamlarının bu arzularının temelinde yalnızca Rusya’dan gelecek nakit ödüllerin beklentisi değil, baş eğmeyen ‘itaatsiz dağlılar’a bir ders verme çabası da vardı”

 

-Bu süreç tam olarak nasıl gerçekleşti? Göç eden Çeçenlerin sayısı ne kadardı? 

-Çeçenlerin iskân planı hazırlanırken, 1864’te Adigelerin iskânı sırasında yapılan, binlerce insanın ölmesine ve bunun da Avrupa kamuoyunda infial yaratmasına neden olan hatalar hesaba katıldı. İngiltere’de dağlılara yardım etmek için heyetler bile oluşturulmuştu.  

Tarihçi ve arkeolog A.P. Berje, bu yaşananları Rusya tarihinin en üzücü olaylarından biri olarak nitelendirmiştir. 

Dağlıların iskânı inanılmaz derecede zordu; mola ve beslenme noktaları, ulaşım, ısınma için yakıt temini gibi ihtiyaçların önceden belirlenmesi gerekiyordu. Rota planları birkaç kez değiştirildi. Üç ana rota vardı.  

Çeçen muhacirlerin 27 Mart 1865 tarihli rotası, Yarbay Mihail Nikolayeviç Çerkesov tarafından yönetildi. Terek bölgesinden 4.983 aile, 6.262 araba (öküz ve at arabası), 1.120 büyükbaş hayvan, 4.726 at yola çıkarıldı. Yerleşimcilerin milliyeti hakkında konuşacak olursak, Karabulak İnguşlarının nüfusunun neredeyse tamamı (yaklaşık 1.500 aile), Çeçenlerden 3.502 aile ve Nazran İnguşlarından yaklaşık 100 aile olmak üzere toplamda 22.491 kişi, hükümet tarafından iskân için köylerinden çıkarıldı. 

-Çeçen muhacirlere Rus İmparatorluğu sınırlarını geçme imkânı verildi, ancak Osmanlı İmparatorluğu, iki ülke arasında bu konuda bir anlaşma olmasına rağmen uzun süre onları kabul etmedi. Bunun nedeni neydi? 

-Rus İmparatorluğu yönetiminin, Çeçen nüfusunun Terek bölgesinin dışına başarılı bir şekilde sınır dışı etmeye çalıştığı söylenmelidir. Bütün bu faaliyetler için çok para harcandı. Tiflis valisine, Çeçenya’dan gelen göçmenler için yakacak odun temini ve nakliye masrafları için 6.872 ruble gönderildi. O günler için büyük para… Bu yapılanlar, çarlık makamlarına çok pahalıya mal oldu ama asıl amaçları “güvenilmez” nüfustan kurtulmaktı ve tüm harcamalara değerdi. 

“Muhacirlik” olarak adlandırılan bu oyunun “senaryosu”, en başından sonuna kadar iki imparatorluğun jeopolitik çıkarlarına göre tasarlanmıştı. Muhacirlere hem Rus hem de Türk yönetimlerinin deneyimli kukla yetkilileri tarafından, “dışarıya taşınan fazlalıklar” rolü verilmişti. Görevlerini yerine getiren bu yetkililer, Kafkasya dağlılarının akıbetini düşünmüyorlardı. Durumun tüm trajedisi, bu yetkililerin tıpkı bir tasfiye mekanizması gibi davranarak talihsiz göçmenleri bu korkunç sonuca götürmelerinde yatıyor. Belki bunu gönüllü olarak yapmıyorlardı ama onlara verilen rol buydu ve tasarlanan fikir, ahlaklarını tamamıyla felç etmişti.

-Bazı kaynaklara göre, Rus ve Osmanlı imparatorlukları arasındaki sınırda ülkelerine dönmek isteyen Çeçen kafilesine her iki taraftan da ateş edilmiş. Bu gerçek mi? 

-Bu olay, Türk birliklerinin Çeçenlerin Osmanlı topraklarına geri dönmeye ikna olmayacağını anlamasının ardından Çeçen kafilesinin Türk birlikleri tarafından kuşatılmasıyla gerçekleşti. Ali Kemal Paşa, saat 10.00’da ateş açılması emrini verdi. İlk kurşunun ardından ikna tedbirlerini bir kez daha denemeye çalışan Ali Kemal Paşa, Çeçenlerin yanına giderek ailelerini ve çocuklarını tehdit etti ve Türkiye’ye dönmelerini istedi. Çeçenler bu uyarılara kayıtsız kaldı. Saat 11.00’de top güllelerinin ateşlenmesi için emir verildi. Altıncı atıştan sonra Çeçenler alarma geçti ve arabalarını sürmeye başladı. Ama Ali Kemal Paşa, süvarilerine Arpaçay’dan koşumlu arabaları sürmelerini emretti ve bir saatten az bir süre sonra Çeçen yerleşimciler, sınırı boşaltarak, birliklerin eşliğinde Kars’a doğru yola çıktı.  

Daha sonra Türk birlikleri ile muhacirler arasında silahlı çatışmalar yaşanmaya başladı. Rus konsolosun verdiği bilgiye göre, 1865’te Abdurrahman Paşa komutasında 3 piyade ve 4 taburcu bölüğünden oluşan birlikler, muhacirleri silahsızlandırmak için gönderildi. Erzurum’daki dağlıları silahsızlandırma operasyonu nispeten sorunsuz geçti, ancak müfreze Muş şehrine giderken Karabulak İnguşlarıyla karşılaştı: Çatışma sırasında 15 dağlı ve birkaç Türk öldü. Bunu takiben Muş’taki dağlılar da silahsızlandırıldı. 

 

“Muhacirlik olarak adlandırılan bu oyunun ‘senaryosu’, en başından sonuna kadar iki imparatorluğun jeopolitik çıkarlarına göre tasarlanmıştı

 

-Osmanlı İmparatorluğu’nda Çeçen yerleşimciler için hangi koşullar sağlandı? 

-Muhacirlerin ilk kafileleri, Türkiye’de normal yaşam koşullarıyla karşılaşmayacaklarını anladığı anda anavatanlarına dönüş sorunu ortaya çıktığı için pratikte sağlanan hiçbir koşul yoktu. Geri dönmek istediler ve yol boyunca karşılaştıkları başka kafilelerle birlikte Rusya-Türkiye sınırı yakınlarında yoğunlaştılar. 

Rusya bir ikilemle karşı karşıya kalmıştı: Yerleşimcilerin sınırı geçip evlerine dönmelerine izin vermek ya da Türk güçlerinin silahlarıyla onları sınırdan uzaklaştırıp, kendileri için belirlenen yerleşim yeri olan Diyarbakır bölgesine gitmeye zorlamak. Sonunda, ikinci seçenek galip geldi. Rus makamlarına göre bunun nedeni, Terek bölgesinden tahliye edilen dağlıların topraklarının “yeni bir amaca” ev sahipliği yapacak olmasıydı. Karabulak İnguşlarının topraklarının büyük bir bölümü Kazak yerleşimcilere verilmişti.  

Türk makamları askeri güç kullanarak muhacirleri sınırdan uzaklaştırırken, Vaynakhlar arasında ölen ve yaralananlar oldu. Bazıları, Rus makamlarının rızasıyla, kış aylarını Saganlug Sıradağları’nın eteklerinde geçirdi. 

Kaynaklara göre, 1865-66 arasında sadece 800 Çeçen aile Diyarbakır bölgesine ulaştı ve baharın başlamasıyla birlikte Türk makamları diğer yerleşimcileri de zorla sürmeye başladı. Türk makamlarının bu arzularının temelinde yalnızca Rusya’dan gelecek nakit ödüllerin beklentisi değil, baş eğmeyen ‘itaatsiz dağlılar’a bir ders verme çabası da vardı. 

 

“Muhacirlere hem Rus hem de Türk yönetimlerinin deneyimli kukla yetkilileri tarafından, ‘dışarıya taşınan fazlalıklar’ rolü verilmişti”

 

-Sonrasında nerelere yerleştirildiler? 

-Araştırmacılara ve saha materyallerine göre, Osmanlı makamları Çeçen muhacir kafilelerinden bir kısmını Ürdün’e gönderdi.  

1865 yılında başlayan iskân süreci uzun sürmüş, dalgalanmalar halinde gelişmiş ve 1912 yılında son bulmuştur.  

Çeçenler, ikamet yerleri olarak genelde ıssız bölgeleri seçti; onlar için asıl mesele yerleşecekleri bölgede tarıma uygun su kaynakları ve toprakların olmasıydı. Bu nedenle Ürdün Zarqa şehrinin şu anda bulunduğu yeri seçtiler, Zarqa’nın kurucuları Çeçenlerdir. Daha sonrasında ise başka yerlere taşındılar. 

Çeçenler tarafından yeni topraklarda inşa edilen ilk evler, tarihi anavatanlarında olduğu gibi kerpiç tuğlalardan yapılan, kamış saplarıyla kaplı düz bir çatıya sahip basit binalardı. Bu konut türü, inşaat sırasında büyük harcamalar gerektirmemesi, kışın sıcak, yazın serin kalmasıyla biliniyordu. 

Evler, sakinlerin maksimum güvenliğini sağlayacak şekilde inşa edilmişti. Dar sokaklar ise birbirine çok yakın binalar ve sağlam bir çitle çevriliydi.  

Çeçen muhacirlerin Zarqa kentindeki ilk yerleşimi yerleri 400 binadan oluşuyordu. Çeçenler, yerleşim yerlerinde öncelikle cami ve okul inşa etmeye çalıştı. Ekonominin kademeli olarak gelişmesi ise hem yolların hem de su ve elektrik kaynaklarının iyileştirilmesini sağladı. 

Yaşam koşullarının değişmesiyle birlikte konutların işlevleri de değişti. Binalar zamanla hem konut hem de ticari işletme görevi görmeye başladı. Ana caddelerde yer alan evlerin ilk katları genellikle perakende satış mağazası ya da ofis olarak kullanılıyor. Bugün Çeçenler çoğunlukla Süveyleh ve Zarqa şehirlerinde, ayrıca Sukhna, Ezrak ve Ürdün’ün başkenti Amman’da küçük topluluklar halinde yaşıyor. (grozny–inform-ru) 

  

Çeviri: Serap Canbek 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz