101 değil 150 yıl

0
466

-İşgal sürecinin fiili başlangıç tarih üzerine- 

Rus Çarlığı ile mücadelenin başlangıcı için neden 1763’te kurulan Mozdok Kalesi esas alınır? Ancak ondan önce 1567’de kurulan Terek Kalesi var. O dikkate alınmayıp da neden Mozdok Kalesi’nin kuruluşu esas alınıyor! Oysaki Rus Çarlığı 1736’da Kızlar Kalesi’ni kurmuştu. Bu kale-şehir- müstahkem mevki olarak kurulan yerlere genelde Greben Kazakları yerleştiriliyordu. Korkunç İvan, Kabardeylere yardım kararı aldıktan sonra Greben Kazakları Terek boylarında görülmeye başlamış, bilahare Korkunç İvan Terek Nehri’ni Graben Kazaklarına hediye edince de Terek müstahkem kalesi kurulmuştu. Bu kale-askeri şehir kuruluş tarihlerinin, Kafkasya’ya Rus Çarlığı işgalinin temellerini attığı doğrudur fakat başlangıcı sayılamaz. 

Kafkasya’nın işgaliyle ilgili esas alınması gereken tarih, Feldmareşal Prens Baryatinski’nin 21 Mayıs 1864 günü saat 11.00’de işgal ordularını kutlarken söylediği nutukta bizzat telaffuz edilen tarih olmalıdır. Bakın, Semen Esadze, “Çerkesya’nın Ruslar Tarafından İşgali” adlı eserinde nasıl anlatıyor: 

“Dört kolun tümü çeşitli yönlerden gelerek Ahçıpsı topraklarının merkezinde, Kbaada Vadisi’nde toplandı. 

 

Saat 11.00’de taburlar, süvari bölükleri, topçu ve milis birlikleri açtıkları flamalarıyla birlikte hareket ettiler. 

 

Dinsel geçit töreni başladı. Borular ‘Dua’ya çaldı ve flamalar öne çıktı. Çevresi generallerle, kalabalık subay maiyetiyle ve Georgiev nişanı sahipleriyle kuşatılmış Başkomutan Büyük Prens kurganın üzerinde duruyordu. 

 

Ayinden ve sancakların takdis edilmesinden sonra Büyük Prens birlikleri dolaştı; gerçekleştirdikleri ‘zor ve büyük iş’ için hepsine teşekkür etti ve daha sonra tören geçidi başladı. Büyük Prens her birliğe teşekkür etti.” 

Prens Baryatinski, İmparator II. Aleksandr tarafından, Kafkasya’nın işgali planını yapan ve uygulayan Kont Yevdokimov’a ödül olarak 2. Sınıf St. Georgi nişanını takdim ederken verilen tezkerede imparator bizzat şunları yazmıştı: 

“1860 yılında tarafınızdan sunulan ve tarafımızdan onaylanan, Batı Kafkasya’daki savaşı bir an önce bitirmek için uygulanacak harekât yöntemi hakkındaki teklif, şimdi bizim beklediğimizden çok daha üzerinde parlak bir başarıyla, sizin mülahazalarınızla alınan tedbirlerin sağlamlığını kanıtlayacak şekilde amaca hızlı şekilde ulaşmasıyla sona erdi. Üç yıllık zamanda yatıştırılan ve bize düşman yerli halktan tamamen temizlenen Batı Kafkasya, artık büyük kısmıyla, sağlam şekilde yerleştirilen Rus yerleşimleriyle işgal edildi ve uzun zaman süren kanlı savaş, devleti 150 yıl boyunca ona yük olan büyük kayıplardan kurtararak ve ona, zamanla kuşkusuz bu önceki kayıpları fazlasıyla telafi edecek geniş ve zengin bir ülke sağlayarak son verdi.” 

Rus Çarı İmparator II. Aleksandr savaşın 150 yıl sürdüğünü, yazdığı tezkerede resmen açıklamaktadır. Tezkerenin veriliş tarih 21 Mayıs 1864 olduğuna göre, savaş sürecinin de 150 yıl tuttuğunu esas alırsak, işgalin başlangıç tarihi (1864-150=) 1714 olmaktadır. Yazışmalarda, belgelerde, konuşmalarda, kısacası Kafkasya’nın işgal tarihinden kim nerede, ne şekilde bahsediyor ise anılması gereken tarih 1714 olmalıdır. 

Tarihler 1696’yı gösterirken, Rus kuvvetlerinin başında ve bizzat “Topçu” sıfatıyla Azak Kalesi’ne hücum eden Çar “Deli” Petro, 19 Temmuz 1696 tarihinde kaleyi Osmanlı kuvvetlerinden aldı. 3/13 Temmuz 1700’de Osmanlılar ile Rusya arasında İstanbul Barışı akdedildi. Azak Denizi ve Kafkasya kıyıları, Kuban mansabına kadar geniş bir arazi Rusya’ya bırakıldı. Böylece Rusların Kafkasya’yı işgali önünde hiçbir engel kalmadı. Diğer bir deyişle, Çar II. Aleksandr’ın verdiği 150 rakamı doğrulanmış oluyor. 

101 yıl ile 150 yıl arasındaki fark çok önemlidir; 50 yıl, savaşlarda koca iki neslin daha kırımlara uğradığının resmi ağızlardan, birinci elden teyidi demektir. Umarım kurumlar, aydınlar, yazarlar, tarihçiler, araştırmacılar bu durumun farkına varırlar, önemini kavrarlar.  

Pandemi süresince askıya alınan toplu gösteri vb. eylemlerin serbest kalmasıyla bu yıl 21 Mayıs, yeterli katılımla, Yenikapı ve Taksim’de yapıldı. Güzel bir gelişme; “ayrı baş çekenlerin aynı baş olmaları”, her iki federasyon başkanlarının birbirlerinin etkinliklerinde bulunmalarıydı. Darısı ABHAZFED’e… 

Taksim’deki anmada Ukrayna bayraklarını da gördük. Sağ olsunlar, aynı zulme maruz kalanların dayanışması elbette gerekir… 

Ukrayna, Haziran 1917’de Rusya’nın bir parçası olarak ilan edildi, ardından 25 Ocak 1918’de bağımsızlığını ilan etti. 1921’de ise Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne dönüşmüş ve Sovyetler Birliği’nin kurucu üyesi olmuş, dağılmasının ardından 1991 yılında bağımsızlığını kazanmıştır. 

Yani diğer bir deyişle Ukraynalılar, Kiev, Moskova Prensliği ve Çarlık Rusya döneminde Rus Çarlığı ordusunda görev aldılar… 

Daha yeni, 1991 Abhazya-Gürcistan Savaşı’nda keskin nişancılarını Gürcistan’ın emrine verdiler… 

Ukrayna, geçmişin bu acı izlerini bir nebze olsun hafifletmek istiyorsa yapması gereken iki katkıyı Çerkes halklarına sunabilir: 

1- Abhazya’nın bağımsızlığını, 

2- Çerkes Soykırım ve Sürgünü’nü, 

kabul etmek ve parlamentolarından geçirerek yasallaştırmak. 

Bunları kayıtsız şartsız Ukrayna Devleti yetkililerinden bekliyoruz. 

Beklentimizin ilki Rusya Federasyonu tarafından karşılandı. RF, kendi cumhuriyetleri ve vatandaşları olan Çerkes halkına tarihin bir kesitinde Rus Çarlığı tarafından yapılan talihsiz olay hakkında, aynı Ermeni ve Polonya halkına gösterdikleri duyarlılığı da göz önünde bulundurarak gerekli hassasiyeti gösterip, diasporada ve anavatanda yaşayanların acısını dindirecek adımları atıp, Rus ve Çerkes halkının, ebedi komşuluk ve dostluk ilişkileri önündeki olası tüm pürüzleri ortadan kaldırmalıdır. 

Tüm dünyanın, sınırsız, sorunsuz; 

Bağımsızlık, Demokrasi, Özgürlük, Eşitlik, Birlik ve Adalet’i esas alan, barış ve dostluk temelinde, insanlığı önceleyerek “Tek Bir Dünya” olabilmesidir dileğimiz. 

  

Kaynakça 

-Semen Esadze, Çerkesya’nın Ruslar Tarafından İşgali, Çeviren: Murat Papşu, Kafkas Derneği Yayınları, Ankara-1999 (Sayfa: 4-5, 125, 126, 129) 

-Akdes Nimet Kurat, Türkiye-Rusya, XVIII. Yüzyıl Sonundan Kurtuluş Savaşına kadar Türk-Rus İlişkileri Tarihi (1789-1919), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara-2011 

-https://tr.wikipedia.org/wiki/Ukrayna_Halk_Cumhuriyeti 

– https://tr.wikipedia.org/wiki/Ukrayna 

Önceki İçerikOubykh Mektupları Haziran 2022
Sonraki İçerikБлагъуэжьым и хъыбар
Jiy Zafer Süren
1951’de Samsun’da doğdu. Üniversite’yi terk etmiş ve muhasebeci olarak çalışarak emekli olmuştur. Çeşitli dergilerde şiir ve araştırma yazıları yayınlandı. Kafkasya üzerine yayın yapan, As Yayın’ın kurucuları arasında yer aldı. “Çipxe, Kafkas Aile Armaları” (derleme) ve “Tama Bahar Gelmeyecek” (şiir) isimli iki kitabı vardır. Nisan 2008 itibariyle Jıneps gazetesi yazarları arasında yer aldı, Ocak 2011 tarihinden bu yana yayın kurulu üyesidir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz