Tüm dünyayı kıskacına alan COVID-19 pandemi süreci, biz yetişkinleri hem psikolojik hem de ekonomik yönden maalesef çok fazla etkiledi. Hayatımız boyunca hiç karşılaşmadığımız ve kesinlikle anlamlandıramadığımız bir girdabın içindeydik hepimiz. Sosyal yaşantılarımız, ailelerimiz ile olan ilişkilerimiz, iş yapma biçimlerimiz birden bambaşka bir boyut kazandı.
Şaşkındık, mutsuzduk, hayatta bir insanın kendi kendisine verebileceği en zararlı duyguyu yaşıyorduk: KORKU…
Sürgün çocuklarıydık, torunlarıydık her birimiz. Hayatta zorluklar, olumsuzluklar başımıza her zaman gelebilir, ama her ne olursa olsun yaşam ve umut yoldaşımızdır düsturuyla yaşıyorduk biz. Korkmak, korku, umutsuzluk yoktu öğretilerimizde. Dolayısıyla toplum olarak, etrafımızdaki toplumlara nazaran en azından psikolojik açıdan çok fazla etkilenmedik. Ya da hemen toparlanabildik.
Yaşanan bu sürecin en mağdurları çocuklar, bizim çocuklarımızdı. Hayattaki en önemli kazanımı SOSYALLEŞME ve İLİŞKİ İÇİNDE OLMA olan bir toplumun çocukları, nasıl ve ne zaman sonlanacağı bilinmeyen bir açmazın içinde büyüyorlardı.
-Oyun oynamak onların en önemli işiydi ama oyun oynayacak akranları, kendilerinden büyük ve küçük abileri, kardeşleri yoktu.
-Geniş aile ilişkileri içerisinde bulunma ve yaşamanın, onların sosyal ve psikolojik gelişimleri için katkıları asla yadsınamazdı ama maalesef ki yoksunlukları vardı.
-Derneklerimiz çocuk sesleriyle hayat buluyordu ama bizim çocuklarımız pandemi çocuklarıydı. 0-6 yaş çocukların sosyal, duygusal, bilişsel, psikolojik, kinestetik gelişimleri açısından çok önemli bir aralık. Ama maalesef birileri 2 yıllarını çaldı.
Her şeyin bittiğine inanıldı ve bitti. Şükür ki çocuklarımız ve biz derneklerimize, daha da önemlisi birbirimize kavuştuk. Sımsıkı sarıldık. Bir çocuğun herhangi bir yere keyif alarak gelmesini sağlamak çok kolay değildir. Çocuk veya genç keyif almak ister, eğlenmek ister, paylaşmak ister, anlamak, anlaşılmak ister, dokunmak, bazen de sarılmak ister. Yahu ne kadar da çok şey ister dediğinizi duyar gibiyim. Sadece hissettireceğiniz ya da göstereceğiniz sevgi ve ilgiyle her şey mümkündür oysa…
İşte biz de İstanbul Bağlarbaşı Kafkas Kültür Derneği (İKKD) olarak, çocuklarımız sadece dans için gelmesinler (ki bence dans sadece güzel bir araçtır ve asla amaç olmamalıdır), derneği yaşasınlar, sosyal ve duygusal ilişkilerini geliştirsinler, daha da önemlisi kimliklerine, kültürlerine karşı bir aidiyet hissi duysunlar istedik.
Bu ilkelerden yola çıkarak bu yıl çeşitli;
-Yaratıcı Drama Atölyeleri
-Orff-Ritim ve Müzik Atölyeleri
-Mutfak Atölyeleri
-Hayal Tasarım Atölyeleri (Resim, Heykel, Seramik vs.) tasarladık ve çocuklarımız için hayata geçirdik.
Dans çalışmalarının öncesinde ve sonrasında katıldıkları atölyelerdeki kazanımları o kadar çoktu ki… İnce ve kaba motor becerilerinin artmasında, dikkat ve konsantrasyonlarının gelişiminde, kendini ifade edebilme yetilerinin kazanımında atölyelerin etkisini her çocuğumuzda ayrı ayrı gözlemleme olanağı bulduk. Her şeyden önce sosyalleşmeleri ve her hafta atölyeleri merakla beklemeleri bizi çok mutlu etti.
Atölyelerimizin planlamaları Asiye Yağan, Bilge Ünver, Ayfer Sarıkaya ve Tolga Sevin tarafından yapıldı. Yeni sezonda yepyeni atölyeleri çocuklarımızla buluşturmak istiyoruz.
ÇOCUK VARSA HAYAT VARDIR…
Sevgi ve sağlıkla…