Şamil Eğitim ve Kültür Vakfı, 15 Mayıs’ta yine çok şey öğrendiğimiz bir söyleşiye ev sahipliği yaptı. Dr. Didem Çatalkılıç’ın “Kafkasya’da Su Savaşları” üzerine yaptığı çalışmasını aktardığı birinci bölümün özetini Jineps okurlarıyla da paylaşmak istedik.
İkinci bölümde; bütün sunumun moderatörlüğünü de yapan, Yıldız Teknik Üniversitesi doktora öğrencisi Emir Fatih Akbulat ve Didem Çatalkılıç, konukların da katılımıyla “21 Mayıs 1864’ün Çerkes Kimliğinin Oluşumuna Etkisi”ni değerlendirdiler.
Vakıf söyleşilerinin devamını diliyoruz.
-Emir Fatih Akpolat: Bugün Sayın Didem Çatalkılıç Hocamızı burada misafir ediyoruz, kendisi bize “Kafkasya’da Su Savaşları” başlıklı konuyu sunacak.
-Didem Çatalkılıç: Aslında Kafkasya’da su savaşları dediğim mesele benim doktora tezim olan “Mozdok Hattı”nda karşıma çıkan bir durumdu. Çalıştığım bölgede sıcak su kaynakları vardı, bizim Küçük Kabardey dediğimiz topraklarda. Bu bölgede su kaynakları olduğunu tabii biliyorduk, bunlar çok mikro örnekler. “Kafkasya’da Rus Yayılmacılığı/Mozdok Hattı” kitabımda kısa bir şekilde anlattım. Konuyla ilgili çok fazla bilgi yok. Bir İngiliz seyyah, 740’larda ziyaret ediyor. Ama ilk keşfi bir doktor yapıyor, 1717-20 yılları arasında çok iyi bir rapor yazıyor, I. Petro’ya veriyor. Rusya Bilimler Akademisi kaynaklarında, su kaynaklarının hastalıklarda kullanılmasıyla ilgili bilgilere ulaşabiliyoruz.
Çalıştığımız bölge, Kabardey’in hemen yanında Kislovodsk çevresi ve tabii ki Kabardey’in tarihi başkenti Pyatigorsk çevresi.
Günümüzde, Rusya Federasyonu toplamda sekiz federal bölgeye ayrılıyor. Bu bölgelerden biri de Kafkasya. Kafkasya’nın içinde de yedi bölge var. Bu bölgelerden birisi de Stavropol. Bugün anlatacaklarım Stavropol Kray’da, Pyatigorsk dediğimiz bölge.
Bir konuyu araştırırken şöyle yapıyoruz: Rus kaynaklarını tararız; Fransızca, İngilizce seyahatnameleri. İlk defa müstakil olarak bir konuyla ilgili kitaplar yazıldığını gördüm, değişik bir durumdu çünkü böyle çalışmıyor Ruslar. Kaynaklar da Rusça değildi, Fransızcaydı. Daha sonra Rus kaynaklarına bakmaya başladığım zaman anladım ki Ruslar konuyu analiz edebilecek yeterliliğe sahip olmadıkları için Fransız bilimadamlarını davet etmişler, bazıları da Alman.
Gösterdiğim, Kuzey Kafkasya’daki mineralli suların haritası, Fransızca bir harita. Bu bölge için Batılıların söylediği şey, bu kadar çok su kaynağının bu kadar küçük bir bölgede olduğu tek yer Kafkasya. Dolayısıyla Rusların da ilgisini cezbetmiş haklı olarak.
Pyatigorsk Abazaların yönetimi altında o dönem, fakat bugün hiç Abaza bırakılmadı bölgede. Çok az sayıda Kabardeye rastlayabilirsiniz. Pyatigorsk’un 150.000’e yakın nüfusu var, bunun 100.000’i Rus, 20.000’i Ermeni, Azerbaycan Türkleri, Ukraynalılar var. 1.500-2.000 kadar Kabardey var. Tarihi Kabardey topraklarıdır burası. Bir seyyahtan okumuştum, bölgenin ve su kaynaklarının keşfi aslında Kafkasya’nın işgal tarihiyle orantılı gidiyor. Yani buradan fetihleri okuyabilirsiniz gibi bir ifade kullanmış. Bence iyi bir tespit.
1. Petro’ya bilgi ulaştıktan bir süre sonra askerler de yavaş yavaş gelmeye başlıyor Kafkasya’ya. Su kaynaklarını görüp onlar da bilgi veriyor. Ağaçtan, derme çatma da olsa evler kuruyorlar. 1790’lar, 1800’lere doğru. O dönem 20 kaynak keşfediliyor; hepsine Nicolas, Yermolov, Elizabeth, Alexander gibi Rus tarihinde önemli çar ve generallerin isimleri veriliyor.
Bunu diğer bölgelerde de yapıyorlar. O bölgelerde yaşayan Çerkes ve Abaza köylerinin isimlerinin silinip yeni yerler yapılması bizim mekân yaratmak dediğimiz şey. Yani bir nevi hafızayla da oynuyorlar. Ve kendilerine alan yaratıyorlar.
Kafkasya’da salgın hastalıklar ortaya çıkıyor. 19. yy’ın başında, 1804’te. 1804-1809 arası bölgeye çok ilgi gösteremiyor Ruslar. Salgın hastalık olduğu için karantina bölgesi oluyor, yerleşemiyorlar. 1811’de 200 Rus aile geliyor Pyatigorsk’a, bölgede yaşayan Kalmuklar da var. Bu arada Çerkesler hâlâ bölgede ve Rusların burada olmasından da çok rahatsızlar, baskın yapmaya başlıyorlar. Ruslar açısından güvenlik problemi ortaya çıkıyor. Meskenler daha iyi hale getiriliyor, evler inşa ediliyor. Aslında bir yayılmacılık politikası yani Ruslar açısından baktığımızda, demografiyle oynama meselesi. Rusların uyguladığı iyi bir metottur kendileri açısından baktığımızda çünkü bugün Ukrayna meselesinde de görüyoruz. Luhanks bölgesinde Rus demografisi fazla, hak iddia etme onlar açısından bir koz olarak kullanılabiliyor. Bir bölgeyi sadece askeri olarak işgal etmezler Ruslar, aynı zamanda oraya bir nüfus da yığarlar. İlk Pyatigorsk’ta 1812 yılında artık bildiğimiz manada evler inşa edilmeye başlıyor.
Batılılar için dağcılık, Elbruz’a tırmanma, su kaynakları… Bir çekim merkezi haline getirmeye başlıyor Ruslar bölgeyi. Pyatigorsk’un gelişimi 1820-30 yılları arasında oluyor. Bölgeyi Çar I. Nikola da ziyaret ediyor.
Ruslar bir yere askerini ailesiyle birlikte gönderir, ilk önce asker aileleri yerleştirir, daha sonra orada nüfus bir şekilde çoğalır ve kök salarlar. Sosyal hayatı da beraberinde getiriyorlar. Orayı salt garnizon olarak görmüyor onlar, hamamlar inşa ediliyor, evler inşa ediliyor.
Daha sonra Pyatigorsk’ta ünlü bir İtalyan mimar, bugünkü o dev hamamları inşa etmeye başlıyor 1857’de. Bir kişi giriyor bir odaya, küvet denilen yerde suyun içinde kalıyor, yani insanların birbirini rahatsız etmeyecekleri odalar şeklinde dizayn ediyorlar.
Kislovodsk dediğimiz yer “ekşi su” manasına geliyor Türkçede de. 1803’te kuruldu, Abazaların yaşadığı bir yerdi, onların köylerinin yerine kuruldu. Kislovodsk içinde Nazran su kaynağı var, ırmağı da var, o bölgedeydi Abazalar. Bugün Kislovodsk’un 130.000 nüfusu var. Yaklaşık 100.000’i Rus, 12.000 civarı Ermeni, ayrıca Karaçaylar ve Ukraynalılar var. 1.500-2.000 kadar Abaza var.
Kislovodsk, 1790 yılında Rus-Kabardey savaşları esnasında keşfedildi Rus askerler tarafından. Sizlerin yakından bildiği Nazran suları var. Nartların suyu, kahramanları içeceği manasında kullanılıyor. Bizim için Nazran’ın önemi şu; hep kendi istedikleri isimleri vermişlerdi, Pyatigorsk’ta bahsettiğim gibi, bir tek Nazran kaldı. Bir de birazdan anlatacağım Yasen, Abazaların Yasen sülalesinden geliyor bildiğim kadarıyla. Geri kalan bütün toponimlerle Ruslar zaten oynadılar.
Doktorlar özellikle Nazran sularını çok tavsiye ediyorlar. Özellikle sinir ve kansızlıkla ilgili hastalıkları olanları Kislovodsk’a göndermiş Ruslar. Bizim yazlık dediğimiz, Rusların daça dediği evler bu bölgede çok fazla, Kislovodsk’ta ve Yessentuki’de.
Yermolov, Kafkasya’ya komutan olarak atandığında bütün Kafkasya’yı geziyor ve nerede ne yapılması gerektiğini çıkarmaya çalışıyor. 200-300 bin ruble harcanmasını istiyor, buraları ayağa kaldırırsak iyi gelir elde ederiz düşüncesi var; çok büyük bir para Rus Hazinesi açısından baktığımızda.
Yessentuki’de alkali su dediğimiz su cinsi var. 1825’te kuruluyor, tuz üretiminin olduğu bölgelere yakın bir yer. Bugün nüfusu 100.000 kadar desek… Yessentuki Abazaların bölgesiyken bugün hiç Abaza kalmamış artık orada. 85.000’i Rus, Grekler ve Ermeniler var… (Özetlenmiştir)
Moderatör: Emir Fatih Akpolat
Yıldız Teknik Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümü doktora öğrencisi. Doktora çalışması, yüksek lisans çalışmasında olduğu gibi Kafkasya ve Kafkas halklarıyla ilişkili. Gönenli, Abzeh.