Kitleye nüfuz edecek bir RUH ve PERSPEKTİF

0
620

Mayıs artık baharı müjdeliyor. Ekolojik değişiklikler, mevsimler ile ilgili bildiğimiz çoğu şeyi geçersiz hale getirdi. Bazen hiç umulmadık ve erken açmış bahar çiçekleriyle şaşırıyoruz. Bazen de atasözlerini değiştirip ‘Mayıs kapıdan baktırır kazma kürek yaktırır’ demenin zamanıdır sanıyoruz. Ezberlerimiz ne mevsimleri anlamaya yetiyor ne dünyayı. 

Değişmeyen bir şey var ki mayıs, milyonlarca insan tarafından içselleştirilmiş anma günlerini temsil etmeye devam ediyor. 6 Mayıs’lar, 18 Mayıs’lar sadece düştüğü yeri yakmıyor. 21 Mayıs ise biraz daha farklı. Son yıllarda çok çeşitli mecralarda konuşuluyor, meclis kürsülerinden bile dile geliyor olsa da 21 Mayıs ateşi hâlâ biraz düştüğü yeri yakıyor. Biz Çerkesler için 21 Mayıs’ın temsil ettikleri bellidir. Hepimizin bildiği tarihçeyi anlatmaya gerek yok. Önce derneklerde, sonra dernek dışında ve kamusal alanlarda anarak geliyoruz yitirdiklerimizi, taleplerimizi dile getiriyoruz. Olabildiğince görünür kılmaya çalışıyoruz yaşananları. 

Bu sene KAFFED, 21 Mayıs etkinliğini Yenikapı’da gerçekleştirdi. Sosyal medyada çeşitli yorumlar yapıldı, eleştiriler ve eleştiri yapılmasını eleştirenler de oldu. Bence özenle düşünülmüş bir organizasyondu. Elbirliği vardı. Geride tertemiz bir meydan bırakılması da bize çok yakıştı. Daha iyi olabilecek şeyler her zaman vardır. Bu sene de vardı. 

Esas mesele ise; KİTLEYE NÜFUZ EDECEK BİR RUH VE PERSPEKTİF olup olmadığındadır.  

Kafamda dönüp duran ve bir araya toparlayamadığım bu cümleyi birkaç senedir Uzunyayla bozkırında varoluş mücadelesi veren, elini toprağa sürmüş yayın kurulu üyesi arkadaşımız ifade etti.  

Birlikte düşünmeyi hak edecek kadar önemli ve 21 Mayıs etkinliklerinin organizasyon başarısından çok, daha geniş kapsama alanı olan bir soru bu. Elbette kadim kültürümüzden gelen yaşama kültürü ve ruh, sürgünün dördüncü-beşinci nesillerinde bile peşimizi bırakmıyor. Ne güzel ki bırakmıyor. Kimlik meselesine kafa yoran yormayan her Çerkesin de bir perspektifi var çok şükür. Ama soru bu değil.  

Soru şöyle;  

21 Mayıs’ta alanları dolduran, doldurmayan ama Çerkesliğinden haberdar olan kitleye bugün yeniden nüfuz edecek bir ruh ve bugünden yarını analiz eden bir perspektifimiz var mı?

Farklı ‘duruş’ların ve örgütlenmelerin, hatta federasyon, dernek ve vakıfların kendilerine özel değerlendirmeleri, bakış açıları var elbette. Bu perspektifler, mesela sosyal medyada karşı karşıya geldiklerinde ortaya çıkan yazışmalar, çeşitli paylaşımların altında yürüyen tartışmalar size ne düşündürüyor? Türkiye diasporası özelinde konuşursak; bana ülkenin genel resminde mevcut perspektiflerin yansımaları olarak gözüküyor. AKP’li Çerkes, CHP’li Çerkes, HDP’li Çerkes gibi tanımlamalar bütün sığlıklarına rağmen duruma çok da uzak düşmüyor. Elbette Çerkes olma durumu üzerinden yürütülüyor bu sosyal medyadaki ya da canlı tartışmalar amma paradigmalarımız, genel kabullerimiz ülkenin bütününden çok da farklı değil. Bu durum, kitleye nüfuz edecek bir ruhun oluşma zemini için uygun değil. ‘Küfür’ içeren cümlelerden ve sonra o küfürler hiç kullanılmamış gibi hayatımıza devam edişimizden hiç bahsetmiyorum. 

Görünen o ki; biz Çerkeslerin kimlikleriyle var olmaya devam edebilmeleri, kendi dünyalarımızda tekrarladığımız değil, geniş kitlelerce benimsenecek bir ‘başka dünya’ tahayyülü ile mümkün. ‘Ruh’ oralarda bir yerlerde. Bu tahayyül ile bir araya gelen platformlar, inisiyatifler, girişimler, forumlar oldu elbette tarihimizde. Her birinin de bir işlevi vardı. Hâlâ esas meselemizin aynı olduğunu ve geniş çatılı, ortaklaştırılmış bir perspektif olanağını tartışacak zeminler yaratmak gerektiğini düşünüyorum. Mesele kimin en doğruyu söylediği meselesi değildir. Mesele, kimlik meselesinde ortaklaşabilecek bir perspektif yaratabilme becerisidir. 

80 öncesi sol jargonda sıkça duyduğunuz bir ‘suni denge’ tanımı vardır. Teorisyenlerinden ve aldığı eleştirilerden bahsetmeyeceğim. Özetle; sistemin bir aşamasında devlet ve halk arasında suni bir denge oluştuğundan söz edilir ve bu dengenin bir biçimde bozulması hedeflenir.  Çerkeslerin içinde bulunduğu halin de benzer bir denge hali olduğunu düşünüyorum. Ancak bu denge halinin unsurları içerisinde kadimden getirdiğimiz değerler var ve kimlik meselesinden bahsediyorsak, yeniyi oluşturmak için kadim bilgiye ihtiyacımız var. Kimlik adına konuşanın dengeye vurarak yıkma lüksü var mıdır gerçekten? Saldırı, küfür, uzlaşmaz çelişki nedir hepimizin bir fikri var. Dikensiz gül bahçesinden bahsetmiyorum. Sağcısı, solcusu, gelenekçisi, yenilikçisi ile bir perspektif oluşturmanın gereğinden bahsediyorum.  

Ardımızda tertemiz bir miting alanı bırakmak nasıl ruhumuza uygunsa, ortak perspektifi oluşturabilme becerisi de aynı şekilde uygundur.  

Denef Huvaj’ın evrensel dilden konuşan fotoğraf sergisi, kitlelere nüfuz edebilecek bir ruh taşıyabiliyorsa, asgaride ortak bir perspektif geliştirmek de mümkün olabilir. 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz