Karaçay-Çerkes’in Ali-Berduko Köyü’nde yaşayan Aslan Xutov’un oluşturduğu oyun alanı, köy çocuklarının gözdesi oldu
Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti’nin Habez bölgesindeki Ali-Berduko Köyü’nde (1931 öncesindeki adı: Hağundoko, çn) yaşayan Aslan Xutov, seksenli yaşlarda ve her gününü çocukları gülümsetmeye adamış. Ve bu sadece kendi torunlarıyla ilgili değil, köyün tüm çocuklarını kapsıyor. Onlar için Dade (Dede) Aslan, bir peri masalını gerçeğe dönüştüren, Nart destanından fırlamış bir kahraman gibi…
Bir işe yaramak
Aslan, bir işe yaramanın önemine vurgu yaparak, Annemi erken yitirdim, üvey annemle büyüdüm. Hayatım boyunca insanlara faydalı olmaya, bir işe yaramaya çalıştım. Çocukların neşeli kahkahaları ve içten gülümsemeleri benim için çok değerliydi ve şimdi de öyle. Her çocuk mutlu, kaygısız bir çocukluk geçirmeli ve hayalleri gerçekleşmelidir. Sabahın erken saatlerinden akşam geç saatlere kadar bahçemin çocuk sesleriyle dolup taşması beni mutlu ediyor ve gururlandırıyor” diyor.
Aslan Xutov’un evi, Küçük Zelençuk Nehri’nin güzel vadisinden sadece on metre uzaklıkta bulunan bir köyün eteklerinde yer alıyor. Eski araba lastiklerinden yapılmış, taşlarla kaplı basamaklar bir tepeden yeşil bir çayıra çıkıyor. Oradaki büyük ceviz ağacının altında bir oyun alanı var.
Dade Aslan, her cumartesi sabahı erkenden tüm salıncakları ve bankları nemli bir bezle dikkatlice siliyor, kum havuzundaki kumu düzeltiyor, her şeyi titiz bir bakışla inceliyor ve ceviz ağacının ardında gözden kayboluyor. Birkaç dakika sonra, milli giysilerini giymiş ve kalpağını takmış olarak ortaya çıkıyor.
Dade Aslan, “Bu alanı her sabah düzenlerim, boyanması gereken malzemeleri ilkbaharda boyarım. Şu günlerde boya işlerinin tamamını bitirmeye pek vaktim olmadı ama okullar tatile girmeden önce halletmem gerekiyor” diyor.
Ortada henüz çocuklar yok, sadece kuş sesleri duyuluyor ve Aslan, çok iyi bir Adigece ile, gerçekleşmeyen hayalinden bahsediyor: “Beni büyükannem yetiştirdi, her akşam komşulara götürürdü. Naxuşev ailesinin evinde, o zamanlar için çok nadir bulunan bir gramofon vardı ve onu dinlerken, müzik sevgisiyle dolardım. Ama müzisyen olmadım: Babam bu mesleği hafife alırdı, beni bir veterinerlik okuluna gönderdi, oradan güvenli bir kaçıp inşaatçılığı öğrendim. Uzun yıllar bir alçı fabrikasında, sonrasında bir mikro bileşen üreten bir fabrikada çalıştım, 90’ların sonunda kamyon şoförlüğü yaptım.”
“Dade Aslan, o güzelim oyun parkını neden yok ettin, şimdi nerede oynayacağız?”
Şu anda Kafkas Savaşı kurbanlarının anısına düzenlenen yerel müzede çalışma hayatına devam eden Aslan, anlatmaya devam ediyor:
“Evlendikten sonra babam buraya taşınmamı istedi. Bahçeden her çıktığımda bu vadiye baktım ve onu çocuklar için nasıl donatacağımı hayal ettim. Önce şu an gölgesinde oturduğumuz ceviz ağacını diktim, sonra her yıl ağaç diktim. Ama alan açık ve inekler özgürce geziyor, fidanları bir ağla çit yaparak korumak zorunda kaldım. O zamandan bu yana otuz yıl geçti; üç kızım, bir oğlum ve altı torunum oldu, torunlarımın da çocukları var. İlk tahterevallileri ve salıncakları 1995 yılında kendi ellerimle yaptım. Komşuların çocuklarının sevinci sınır tanımıyordu. Ama bir gece vardiyasından döndüğümde tüm alanın ve malzemelerin kullanılamaz hale getirildiğini gördüm. Sarhoş bir yetişkin grubu, bu alandaki malzemelerle güçlerini test etmişti. Ne yapacağımı düşünürken, beş yaşındaki komşu çocuğu gözyaşları içinde koşarak ‘Dade Aslan, o güzelim oyun parkını neden yok ettin, şimdi nerede oynayacağız?’ diye sordu. O çocuğa gerçekte neler olduğunu açıklamak yerine her şeyi yeniden kurmak benim için daha kolaydı.”
Dade Aslan’ın kuralları
Aslan, aniden başını kaldırıp omuzlarını düzeltiyor ve eski bir Adige şarkısının sözlerini hafif bariton bir sesle mırıldanarak tüm köye yayıyor. Şarkıyı duyan kuşların sesleri daha da yükseliyor. Yukarı taraflardan bir kapı gıcırtısı duyuluyor ve yokuşun üzerinde bir çocuk beliriyor. Üç kısa ıslık sesinin ardından üç çocuk daha görünüyor. Dade Aslan’ı kucaklayan çocuklar futbol oynamaya koşarken, Aslan anlatmaya devam ediyor:
“Çimenleri biçmenize bile gerek yok, bu hızlı ayaklılar sahayı anında düz bir halıya dönüştürüyor. Şimdi diğerleri de gelir. Yakınlarda oturanlar şarkımı duyunca, çağrı işaretini başkalarına iletir. Hafta sonları burada elli çocuk oynuyor ve tatillerde bu sayı daha da çoğalıyor. Şehirde okuyan, tatilde büyükbaba ve büyükannelerini ziyaret için gelenler de katılıyor. Müzik aşkı içimde kaldı: Yıllardır eski şarkıları toparlıyorum, kaydediyorum, öğrenip çocuklara şarkı söylüyorum. Eski şarkıların özel bir derinliği ve anlamı var, onların aracılığıyla çocuklara birçok önemli şeyi aktarabilirsiniz. Bunu yapmak her zaman işe yarar.
Dağlar buradan çok uzakta değil, bu yüzden hava tertemiz. Nehir, bu alandan yaklaşık yüz metre ötede akıyor, ancak ebeveynler güvenliklerinden endişe duymadan en küçük çocuklarını bile buraya gönderiyor. Çocukların bildiği hemen hemen tüm oyunları oynuyoruz. Hangi oyunu ne zaman oynayacaklarına kendileri karar verir, ben sadece destek sunarım.
Ama benim de kendi kurallarım var: Anadilimizin, Çerkes halkının geleneklerinin korunmasına ve geliştirilmesine özel önem veriyorum.”
Bu yüzden Dade Aslan, oyun alanında çocuklarla sadece Adigece konuşuyor. Ama yarısı ona Rusça cevap veriyor.
Kültürel iletişim
Dade Aslan şimdi de oyunları anlatıyor: “Haftada bir kez anadilimizde en iyi şiir okuma, atasözü bilgisi ve tekerleme tekrarı yarışmaları düzenliyoruz. Kazanan yeni bir oyun önerir, ben de o oyun için gerekli malzemeleri temin ederim. Son zamanlarda halka atma oyunu ortaya çıktı. Ayrıca çocuklar parlak renkli çarkıfeleği döndürmeyi seviyor: Hangi renkte durduğuna bağlı olarak şarkı söylemeniz, dans etmeniz veya bir peri masalı anlatmanız gerekiyor.”
Erkek çocukların sevdiği ulusal oyun ‘чын кафэ’de (dans eden topaç) aynı anda tahta bir topacı yere döndürmeye başlarlar, dönmeye devam etmesi için özel bir kırbaçla vururlar. Topacı daha uzun süre dönen kazanır. Kız çocuklar ise, garip bir şekilde, ağaçlara tırmanmayı daha çok seviyor.”
Henüz yürüyemeyen çocuklar bile Dade Aslan’a çok güveniyor. Yeşil gözlü genç bir kadın, küçük bir kızı Dade Aslan’ın kucağına bırakıp, “Çok geç kalmam” diye eve koşuyor. Ağlamaya hazır gözleriyle annesini takip eden bebek, Dade Aslan’ın dudaklarından dökülen neşeli çocuk şarkısını duyunca gülümsemeye başlıyor.
Aslan, konuşmasını sürdürüyor: “Burada bir çocuğu asla ev kıyafetleri ve terliklerle göremezsiniz. Benim özellikle onlar için kıyafet değiştirdiğimi görüyorlar ve bana uyum sağlamaya çalışıyorlar. Doğruluğu, düzeni, sorumluluk duygusunu ve halkına sevgiyi öğreten bir tür kültürel iletişim var aramızda..
Adige kokusu
Ali-Berduko, Habez bölgesindeki en yoğun nüfuslu köy ve çok sayıda oyun alanı var, ancak bir kilometre ötede yaşayan çocuklar bile buraya geliyor. Geçenlerde köyün diğer ucundan bir anne geldi, çocuğunu azarladı, neden evinin yakınlarında oynamıyor diye kızdı. Çocuğu cevapladı: ‘Dade Aslan’ın bahçesi daha havalı, burası Adige kokuyor.’
Bu benim için en büyük ödül, bu yüzden her gün bu cennet parçasını daha da güzelleştirmeye çalışıyorum. Alanın etrafını çitle çevirmek ve meyve ağaçlarıyla dolu bir bahçe hazırlamak istiyorum. Her gün bu düşünceyle yatıp kalkıyorum. Ama bu kadar çok inşaat işini tek başıma halledemeyeceğimin de farkındayım. Bu hayal içimi yakıyor. Bazen olgun bir elmanın iştah açıcı çıtırtısını bile duyuyorum ve suyunun çocukların tombul yanaklarından nasıl aktığını görüyorum. Kim bilir, çocukların kahkahalarını benim kadar değerli bulan birçok insan daha çıkar.” (etokavkaz.ru)
Çeviri: Serap Canbek