Düzce’de yapılması düşünülen Çerkes soykırım ve sürgünü anıtının yapılması sürecine ilişkin gelişmeler devam ederken, bir taraftan da kaş yapayım derken göz çıkarılır mı diye düşünüyorum. Düzce’de kent kimliğinin belleklerden silinmesi adına her şey yapıldı. Bugün bu kenti anımsatacak ne bir yapı ne de farklı bir değer kaldı. Bu konularda yerel yönetimlerin davranışları da bugüne kadar pek olumlu olmadı. Düzce Uzunmustafa Köyü’ne ait Konak Gazinosu’nun yıkılmasından sonra, bu alanın bir Çerkes sürgünü anıtıyla değerlendirilmesi talebi Düzce Belediye Başkanı Faruk Özlü tarafından da benimsenmiş olacak ki, bir dizi toplantı yapılmış. AKP’nin çok ciddi oy kaybettiği bu dönemde, erimenin önüne geçilecek her proje elbette Ankara tarafından da desteklenecektir.
Çerkesler ve Çerkes kültürüyle özdeşleşmiş bir ilde yapılacak olan bu anıtın önemi oldukça büyüktür. Bu manada işin en doğrusunun yapılması için, anıt ve hikâyesiyle ilgili bilimsel bir kurul tarafından hazırlanacak şartnameyle uluslararası bir yarışma organize edilmelidir. Bu hem konunun ülke ve dışındaki tanıtımını sağlar hem de katılımı yapılmış projeler üzerinden konunun uzmanları tarafından oluşturulmuş bir jürinin kararı en iyi sonucu verir. Zira kentlerde yapılacak olan kalıcı nitelikteki bu tür anıtlar o kentin de simgesi haline gelir.
Bugüne kadar bir yarışma konusunun ele alınmadığını gözlemledim. Belediyenin bir bütçe ayırmadığını, anıtın halkın katkılarıyla yapılacağını öğrendim. Toplumsal duyguların, tarihsel gerçeklerin işlenip halka görsel olarak yansıtılacağı bu anıt için bir bütçe ayırmamak veya işin sürecini, işlerine göre geldiği gibi yürütmek konunun ciddiyetiyle de bağdaşmaz. Sadece karar verip işaret ederek, hiçbir katkı koymadan sonuçlarını politik yatırıma dönüştürmek de günümüz siyasetinin bir davranış biçimi olsa gerek.
Başkan Özlü’nün belirlediği toplum önderleri ve bazı kişilerle birlikte gerçekleştirilen toplantıda, konuyu ele alanlar tarafından bir rölyef çalışması tanıtımı da yapılmış. Bu çalışma üzerinden bir yorum getirmek istemem. Ancak bu tür bir girişim, Düzce’de yapılması gereken soykırım ve sürgün anıtının toplumsal, duygusal ve sunuş taleplerini ne kadar karşılayacaktır? Sadece yapmış olmak için sürdürülecek bu girişimlerin sonuçları da olumlu olamaz. Uzunmustafa Mahallesi, eski bir Çerkes köyüdür. Bu köye ait Konak Gazinosu ve alanı da köyün hafızasıdır. Bu alanda oluşturulacak bir anıtın sabit bir duvar üzerine hazırlanan rölyef ile yeterliliği ne kadar gerçekçi olur? Karar vericiler konu hakkında ne kadar bilgi ve fikir sahibidirler? Kent adına alınacak bu kadar önemli bir karar elbette konunun uzmanları, sanatçılar ve kent bilimcileri tarafından ele alınmalıdır. ‘Ben yaptım oldu’ anlayışıyla yapılacak her uygulama ileride yok olmaya mahkûmdur. Toplumun kanaat önderleri ve yönetim erki, sembolik olarak bu organizasyonun içinde olmalıdır. Bu girişimin olası olumsuz sonuçları, hiç yapılmamış olmasından daha da kötü sonuçlar doğurabilir.
Konak Gazinosu alanı her yönden izlenceye açık bir konuma sahiptir. Dolayısıyla burada yapılacak olan anıtın tüm çevreye hitap edecek ve her bölgeden algıya açık olması gerekir. Üç boyutlu bir görselin etkisi çok daha güçlü olur. Ayrıca anıtta kullanılacak malzemelerin uzun ömürlü, her türlü koşula dayanıklı ve kalıcı malzemelerden seçilmesi de gerekir. Zaman içinde her türlü bakım ve onarım ihtiyacının en az şekilde yapılabilecek malzemelerden seçilmesinin yararı vardır.
Halkın benimsediği her anıt yaşar. Bugün dünyada kentlerin simgesi haline gelmiş yüzlerce anıt vardır. Bir yönetimin diktiği, bir başka yönetimin de sökeceği bir anıt olmaması için halkın sahip çıkacağı, yaşayacak anıtlar yapılmalıdır. Hele bir toplumun varoluş mücadelesini, onun acılarını, var olma savaşını anlatacak anıt için bin düşünüp bir karar verilmelidir.
Düzce’de Çerkes toplumunun örgütlü kurumu olan Düzce Çerkes Kültür Derneği ve Düzce Abhaz Kültür Derneği konunun en önemli muhataplarıdır. Alınacak kararlar ve organizasyonlarda kişisel girişimlerin yerine, toplumu ifade eden kurumların değerlendirilmesi gerekir. Konuya hangi bakış açısından bakarsak bakalım, kimlerin neyin peşinde olduğunu düşünüyor olsak da, her şeye rağmen mevcut imkânlar ve yukarıda anlattığım ana temalar içinde, Düzce’nin bir anıta kavuşturulması adına katkı koyan, emek veren herkese teşekkür etmek gerekir.