- Ey Aşı aşım, ey Aşımez’ım!
Ey biricik oğlum,
Oğlu olduğun (kişiye) yazık olmuş.
- ‘Burada oturup da kadınlarla mı oturursun?
Çık da aşık oynayanlara katılsana!’
Deyip de Aşemez’ı dışarı çıkardı.
- Aşemez çıkıp,
Aşık oynayanlara katılınca;
İçlerinde bir Keloğlan vardı,
Aşıkları kaptı elinden,
Aşemez koyuldu yola.
- Ey Aşı aşım, ey Aşımez’ım!
Ey biricik oğlum,
Oğlu olduğun (kişiye) yazık olmuş.
- ‘Yiğitliğinle mi götürüyorsun, yoksa Xabzeyle mi?’
Dedi Keloğlan, Aşemez’e seslendi.
‘Yiğitlikle götürüyorum, yoksa
Хabzeyle değil,’ dediğinde
‘Öyle yiğitliklerin iyiyse,
Babanları vuranı neden vurmadın ya’ diye karşılık verdi,
Aşemez’ın peşinden Keloğlan koşarken.
- Aşıkları fırlatıp attı,
Aşemez ağlayarak yola koyuldu.
Geri dönerken guşeze ,
Gelen bir atlıya rastladı.
- Ey Aşı aşım, ey Aşımez’ım!
Ey biricik oğlum,
Oğlu olduğun (kişiye) yazık olmuş.
‘Hangi uğursuz vurdu,
Hangi uğursuz ağlattı?’
- ‘Hiç kimse, guşe de vurmadı,
Karnım ağrıyor yoksa’ dedi;
Aşemez ağlayarak annesine döndü.
- ‘Onun çaresi, annen iyi kadın ise,
Kızgın yağla çırpılmış mamrıs yaptır,
Onu yersen iyileşirsin,’ dedi ona.
Aşemez ağlayarak annesine döndü.
- ‘Tanrı guşe beni kahretti,
Seni çıkardığım gibi guşew,
Hangi uğursuz vurdu,
Hangi uğursuz ağlattı seni?’
- ‘Hiç kimse -guşe- vana vurmadı,
Karnım ağrıyor yoksa’ deyince,
Annesi iyi kadın, koşuşturmaya başladı.
Onun çaresini bana bir atlı söyledi:
‘Annen iyi kadın ise, kızgın yağ ile çırpılmış,
Mamrıse yaptır, onu yersen iyileşirsin,’ dedi bana.
12 .‘O guşe sorun mu?’ dedi
Bir saat bile geçirmeden,
Annesi iyi kadın,
Eritilmiş yağla çırpılmış,
Mamrıse yaptırıp,
Aşemez’e getirip,
Önüne koydu.
- ‘Benimle yemezsen, yemeyeceğime
Mavi göğe ant olsun’ dedi;
Aşemez annesini sıkıştırdı.
- ‘Tanrı guşe beni harap etti,
Öküzlerinizde ineklerle yemlenme yok,
Erkeklerinizde kadınlarla yemek yok,
Hangi uğursuz guşe senle yemek yiyeyim?’
Dedi de kapının bir tarafını örttü,
Kapının bir tarafını açtı
Aşemez ile yemeye,
Annesi guşe oturdu.
Bir kez yemekten almışken,
İkinci kez yemeğe uzanırken,
Tuttu bileğinden,
Kızgın yağın içerisine soktu.
- Tanrı guşe beni kahretti,
Hangi uğursuz luk guşeye beni yakıyorsun,
Hangi uğursuzluk guşeyi işittin.
- ‘Ondan fazla da yakarım ya,
Babalarımızı yakanı bana söylemezsen’ dedi,
Aşemez annesini sıkıştırdı.
- ‘Tha guşe beni kahretti,
Yedi kardeş oluyorlardı,
Yedi öbek guşew
Yınıj üst üste yığdı ya,
Bir tek sen guşere,
Hangi uğursuzlukla sağ kalasın’ dedi
- Aşemez ayağa kalktı,
Babasının okuyla yayını takıştırdı,
Yola çıkıp gitti de,
Yınıj’ın yurduna kahramanlık tasladı.
- ‘Aşemez keldi de,
Kahramanlık taslıyor,’ deyip de,
Yınıj’a haberciler gittiler.
- ‘Beşikten çıkıp da
Ötürükten artakalıp da
Bana zararlar vermeye
Nereden çıktın Aşemez,’ deyip
Şu yol kıyısını tutarak
Yınıj geldi, Aşemez’i karşıladı.
- Aşemez vurdu da
Yınıj’ın başını kesip de
Atın terkisine bağlayıp
Aşemez geri döndü.
- ‘Aşemez geldi,’ deyip
Annesi guşeye gittiklerinde,
‘Tha guşe beni kahretti,
Yedi kardeş guşeyi üst üste yığan,
Aşemez’ı geri gönderir mi?’ deyip
Anne guşe feryat ederek dışarı fırladı.
Aşemez d e Yınıj’ın kellesi elinde,
Geri geldi, annesine getirdi,
Diye bitirdi.
Önceki yazımda Nart destanlarından bir parça olan Aşemez’i Adigece (Çerkesçe) olarak irdelemiştik. Bu yazımızda da Aşemez’in Türkçe anlatısını vereceğim.
Aşemez’in tüm Nart Destanlarında olduğu gibi anavatanı kadim Adige (Çerkes) toprakları olan Kafkasya’dır. Adigeler tarihleri boyu doğuda Hazar Denizi, kuzeyde Ten Irmağı’nın kuzeylerini aşan yerleri, Kırım Yarımadası’nı içine alan coğrafi bölgeyi, ayrıca Karadeniz’i Meot Xı (Meot Denizi) ve Caucas Xı (Kafkas Denizi) diye isimlendiren mavi suları korumak ve savunmakla geçti. En az 800 yıldır daralan bu alanlar Adigelerin ve beyaz ırkın oluştuğu ve dünyaya yayıldığı bölgelerdir. Akıp geçen on binlerce yıl zarfında kopup giden her bir parça farklılaştı, başkalaştı ve başka bir toplum olarak, bugünkü İspanya (Цыпэин1) topraklarına kadar yayıldılar. Son çıkış ise çoğunluğu 1861-1864 arası zaman diliminde olmak üzere Adige pseqod sürecidir. Mütemadiyen vatan savunması savaşı veren Adige milleti, güçlü dili ve çok güçlü sözlü edebiyatı, mükemmel Xabze’si ve temiz Hanif inancı, mükemmel aile bağları, üstün zekâsı, gözünün gördüğü hiçbir şeyden çekinmeyen cesareti ve büyük bir vatan aşkı sayesinde tüm acımasızlıklara, ardı arkası bitmez tüm yıkıcı, yakıcı, acı dolu yağmacı saldırılara rağmen ayakta kalmasını bilmiştir. Bütün bu olup bitenler karşısında elbette ki yüzlerce kahramanı yetiştirmiş, destanlar yaratmış ve tarihe hayranlıkla izlenen sahneler var etmiştir.
Adigeler, dünyada destan sahibi 12 millettin ilklerinden birisidir. Yukarıda sıraladığımız tüm olumsuzluklar insan tahammülünü aşan zorluklarla dolu; meşakkatli ve acımasız. Hem yaşanan bunca olaylar hem de bu olayların kahramanları edebiyatın, sanatın özellikle de destanların konusu olmaması düşünülemez. Evet, Nart destanları Adigelere özgü, özgün milli destanlardır. Nart destanları, Kafkasya’da yaşamış tüm halkların ürettikleri destanlar değil, Adigelerin ve Abazaların ürettikleri destanlardır. Çünkü Nart destanlarının oluşum süreçlerinde her iki toplum da bir bütünün iki ayrı parçası durumundaydılar. Bugün Kafkasya’da yaşayan diğer toplumlar, Nart destanlarının oluştuğu süreçlerde Kafkasya topraklarında yaşamıyorlardı bile. Ancak, bugün aynı coğrafyayı paylaşan bu komşu ve kardeş halklar Nart destanlarını benimsemişler, kendi dillerine çevirmişler ve kültüründen etkilenmişlerdir. Bu normal bir sosyal hadisedir.
Hat ve Nat kelimesinin kısa tahlili
Burada Hat ve Nat (Nart) kelimelerinin kısaca değinmekte yarar olduğu kanısındayım. Hat ve Nat isimlerinin birlikte yükselişi ile her ikisinin de Kafkasya kökenli oluşu tesadüfi olamaz. Bilindiği gibi Kafkasya’dan insan göçleri Mezopotamya, Ukrayna üzerinden Avrupa’ya uzanan yol ve Anadolu Yarımadası’na inen 3. temel güzergâh olmak üzere üç temel güzergâhtan olmuştur. Hat toplumunun Kafkasya’dan Anadolu’ya yerleştiklerini ve ilk yerleşim birimlerini kurduklarını biliyoruz. Tevrat, Yaratılış bölümünde millet ismi olarak Het şeklinde geçer. Hattilerde ise Hatt, hatti, Hitit, Hatuşa, Hatuşaş vb yer, şahıs ve millet isimleri ile Adige ve Kafkasya ilişkileri yadsınamaz. Bir zamanlar birkaç coğrafi bölgede birkaç farklı topluluk ve devletler olarak var olduklarını göz ardı etmemek gerekmemektedir. Dahası Adigelerde Hat, Hatkho, Hatıkhoy, Hatıw, Hat’ut’, Hatuş, Hatıwjukh, Hatıwjukhuay vb oldukça çok Hat şahıs, sülale, boy ve yerleşim birimi adları geçmektedir.
Kelime olarak Nart günümüzde yaygınlaşmış bir söylem tarzı. Kelimenin bir de Nat versiyonu var. Hatıkhoy söylemi Nat şeklindedir. Nat isminin de daha çok Etrüsk, Netherland, Tauton, İskandinavlar olarak farklı zamanlarda ayrıştığını tahmin ediyorum. Bu uzun, yorucu ve zorlu bir çalışmadır. Şu kadarını söylersem ne demek istediğim anlaşılacaktır. Truvalılar, Hattiler gibi Kafkasya’dan inmişler ve Anadolu Yarımadası’nda, Çanakkale bölgesine yerleşmişlerdir. Truva yıkıldıktan sonra İtalya’ya kaçmak zorunda kalanlar Etrüsklerle 400 yıl birlikte yaşamışlar, sonunda Truva’nın asil çocukları Roma’yı kurmuşlardır. Aslında kurulan, Truva’nın yeniden inşasıdır. Oysa bugün Truva ile Roma arasında hiç kimse bir ilişki kuramamaktadır. Toplumlar böyledir; doğar, büyür, gelişir ve sonunda yıkılır ve yenileri doğar. Bu süreçte de her türlü değişime uğrarlar. Algıları değişir, inançları değişir, coğrafyaları değişir ve dilleri değişir. Bizler de bu izlerden geriye doğru hareket ederek olayları okumaya çalışırız. Bu açıdan Nartlarla ilgili yapılan çalışmalarda onların izleri hep Kafkasya dışında hiç aranmamıştır. Sadece Adigelerin tek tanrı adı olan Tha ile İskandinavların Thor arasında aynılık bile bizlere çok şeyi anlatıyor olsa gerekir. Thor kelimesinde sonraki -R- sesi ismi pekiştirir ve belirtili hale getirir. Kelime fiil ise fiili isim yapar. Kelimenin aslından değil, dilin gramer yapısıyla ilgilidir. Zamanla kelimeye kaynaşmıştır.
Konumuza döner ve özetleyecek olursak, Nat ve Hat kelimeleri şahıs adları olarak belki iki kardeş olarak varlık göstermiş olsalar bile bunlar zamanla farklı isimlerle milletleşmişlerdir. Burada atlanmaması gereken konu neşet ettikleri, tarih sahnesinde nam saldıkları ve olabildiğince kendileri olarak kaldıkları, kültürlerini, dillerini ve jenealojik yapılarını (gen yapılarını) en iyi koruyup geliştirdikleri coğrafya hep Adygeia toprakları (Kafkasya) olmuştur. Anlattığımız bilgiler, konumuzdan çok farklıymış gibi gelse bile, temel bilgilerimizin yetersizliği, anlatmak istediğimiz diğer konuların da inandırıcılığını olumsuz yönde etkileyeceği düşüncesidir.
Hat ve Nat (Nart) kelimelerinin ne anlama geldiklerini başka bir yazıya bırakarak Aşemez konumuza dönüş yapalım. Yazının bundan sonraki bölümünde Nart kelimesini kullanacağım.
Aşemez’in destanının tahlili
Destan, kahramanımızın isminin ilk hecesinin tekrarımla başlıyor. A si aşı aşew, A si Aşımezew derken Aşemez’e bir hitaptır. Aşemez bir ailenin tek oğludur. Babası ve amcalarının başına gelenden habersizdir. Annesi onu gençlerin oynadığı aşık oyuna katılması için evden çıkarır. Adige kültüründe erkeklerin kadınlarla birlikte evde oturması xabzeden (adetten) değildir.
Aşık oyunu ise Adigelerin hemen her erkeğin kış aylarında işlerin bitmesinin ardından her gün oynanan bir oyundur. Oyunlar 4-5 çeşide ayrılır. Ortak özellik aşıkları ütmenin dışında ortaya herhangi bir iddia konmamasıdır.
Aşemez, Nart destanları kahramanlarından birisidir. Henüz gençlik çağında olduğunu, annesinin oğlunun dışarı çıkıp aşık oyunu oynayanlara katılmasını istemesinden anlıyoruz. Aşemez, annesinin isteğine uyar ve aşık oyuncularına katılır. Oyun anında aşıkları kapıp götürmek oyunun bir parçasıdır. Yakalanırsan çeşitli cezalara uğrayabilirsin. Yakalanmazsan aşıklar kaçıranın olur.
Aşemez, oyuncuların aşıkları kapıp dönerken, içerisindeki Keloğlan, Aşemez’in peşinden koşarken şu soruyu sorar:
-Xabze gereği mi götürüyorsun yoksa yiğitlikle mi? diye Aşemez’e seslenir. Aşemez, Keloğlan’a cevap verir.
-Yiğitlikle götürüyorum, yoksa xabzeye göre değil, der.
Kuyjiy yani Keloğlan her hikâyede olduğu gibi burada da bedenen değil ama bilgi yönünden çok şey bilen pozisyondadır. Yıllardın Aşemez’den annesinin ve o zamana kadar herkesin sakladığı sırrı Kuyjiy ifşa eder.
-O kadar yiğitsen babalarını öldüreni neden öldürmedin? der.
Aşemez oyuncak aşıkları yere atar ve ağlayarak annesine gitmek için yola koyulur. Adige erkeği kendisinin olmadı bir anda annesinin ölmüş olması, sağdıcının (şewe daqo) ölmesi ve atını ölmesi durumları dışında pek ağlamaz. Ancak babası ve altı amcasının katledilmiş haberini ansız alması onun ağlamasına neden olmuştur. Bu da son derece insani bir durumdur. Aşemez ağlayarak gelirken yolda bir atlıya rastlar. Atlı Aşemez’e neden ağladığını sorar. Aşemez bunun gerçek nedenini gizler ve karnı ağrıdığı için ağladığını söyler. Atlı ona annesinin iyi bir kadınsa ona mamrıse yapmasını ve onu yerse iyileşeceğini söyler. Çok geçmeden Aşemez ağlayarak annesinin yanına gelir. Annesi telaş içerisindedir. Biricik oğlunu henüz dışarı çıkartmışken ağlayarak dönmesinin nedenini sorar. Aşemez karnı ağrıdığını, bunun çaresinin de yolda bir atlının kendisine söylediğini anlatır. Annesi çok geçmeden mamrıseyi hazırlar ve Aşemez’in önüne koyar. Aşemez annesine, kendisiyle yemek yemezse yemeyeceğine dair mıwaşxhor tikhan – bu mavi göğe ant olsun, şeklinde yemin eder. Yemini duyan anne, işin ciddiyetini anlar ve çaresizliğini dile getirir.
-Öküzleriniz ineklerinizle yemlenmez, kadınlarınız erkeklerinizle yemek yemez. Ben seninle nasıl yemek yiyeyim, diye şeklinde bir Adige kültürünü dillendir. Aynı zamanda kapının bir kanadını açar diğer kanadını kapatır. Bu hareket eski bir kültür olsa gerek. Belki de evin bir taraf kapısını kapatıp diğer taraf kapısını açar. Bu daha anlaşılır bir durumdur. Çünkü kapatılan tarafın dışarıdan evin içerisinin görünme ihtimali olması söz konusu olabilir. Açılan taraf ise bu ihtimalden uzak ve hava alması için olabilir. Aşemez, annesinin yemeğe ikinci uzanışında annesinin bileğinden tutar ve mamrısenin içindeki eritilmiş sıcak tereyağının içerisine sokar. Anne oğlunun ne duyduğunu, kendisini neden yakmak istediğini sorar. Aşemez babalarını öldürenin kim olduğunu söylemezse daha da yakacağını deklere eder. Anne korku ve endişe içerisindedir. Oğlunun da kocası kimi Yınıj’a (Dev) kurban vermek istemez. Ancak çaresizdir ve durumu söyler. Kocasının yedi kardeş olduğunu, yedisinin de yedi öbek ot yığını gibi üst üste yığdığını ifade eder.
Aşemez yiğit bir delikanlıdır. Ağlamasının nedeni babalarının akıbetinden habersiz ve onların intikamını alamamış olmasındandır. Aşemez durumu öğrenir öğrenmez yerinden fırlar ve babasını okuyla yayını alır, Yınıj’ın yurduna doğru yola koyulur. Haberciler Aşemez’den önce Yınıj’a ulaşırlar ve Aşemez’in intikam almak için Yınıjın ülkesine geldiğini bildirirler. Yınıj yolun kıyı yamacını tutarak kendi yurdunda, kendisine meydan okumaya gelen Aşemez’i karşılar ve onu aşağılayan, küçük gören sözler söyler. Kendisine zarar vermeye hangi cesaretle geldiğini sorar. Aşemez cevap bile vermeden Yınıj’ın başını keser ve atının terkisine bağlayıp yola koyulur. Yınıj’a giden haberciler bu kez Aşemez’in haberini annesine ulaştırırlar. Annesi buna inanamaz, ancak oğlunun cesedinin getirileceğini düşünür ve feryat ederek dışarıya fırlar. O anda Aşemez evine dönmüştür ve atın terkisine bağladığı Yınıj’ın kafasını annesinin önüne atar. Hikâye de böylece biter.
Destanın genel özellikleri
Nart destanlarında Yınıj (Dev) düşmanı temsil eden başkarakterlerdendir. Yınıj güçlüdür; kendine özgü bir alanda yalnız başına yaşar. İnsan gibi konuşurlar. Kimse onun bölgesine izinsiz olarak giremez. Kimse onu yenemez. Yınıj’ın belirli bir portresi olmamakla birlikte adından da anlaşılacağı gibi dev cüsselidir. Yınıjlar yani düşmanlar Nartlara zarar verirler. Sonunda mutlaka Nartların en gençlerinden birisi çıkar halkının intikamını alır. Bu bazen üç kardeşten en küçüğüdür; en zoru başarır, halkına ve insanlara karşı devlerle, yılanlarla, düşmanla savaşır. Sonunda Nartlar düşmanı yener ve halkının intikamını alır. Nart destanlarının Nart kahramanları zaman zaman kendi aralarında husumetler olsa bile asla kendi halkıyla ve tanrıyla savaşmazlar. Onlar adeta iyilik savaşçılarıdır. Bu yönleriyle Nart destanları ve Aşemez dünya destanlarından ayrışırlar.
Nartlar tarım, hayvancılık ve bağ bahçe işleriyle uğraşırlar. Nart destanlarında mutlaka kadın figürü vardır. Özellikle Yunan destanlarında olduğu gibi cinsel ögelere ve ahlak dışı söylemlere pek rastlanmaz.
1 İspanya-Цыпэин (Tsıpeyin): Kelimenin orijinali etimolojik olarak Büyük Burun anlamına gelmektedir.
Xabze ile yapmak: Âdet olduğu için bir şeyi yapmak. Bu durumda kavga yapmak gerekmez.
Guşe: Belirgin bir anlamı olamayan, acıma, üzüntü bildiren durumlarda kullanılan ünlem kelime.
Mamrıse: Mısır unundan yapılan, ortası oyularak kızarmış tereyağı dökülen ve Çerkes peyniriyle birlikte yenen kaçamak.
Yınıj: Dev. Mitolojik kahraman, düşmanı temsil eder.