Bir süredir gerek diasporada gerekse de Abhazya’da gündemin en sıcak konularından birisi de Pitsunda meselesi. Pitsunda’daki 185 hektarlık bir arazinin egemenlik devrini içeren anlaşmayla ilgili tartışmalı bir süreç yaşanıyor.
Kafkas Dernekleri Federasyonu (KAFFED) Abhazya Çalışma Grubu, Rusya Federasyonu ile yapılan anlaşmanın parlamentoya gelmesi ile gündeme yerleşen Pitsunda’daki arazi devri konusunun hukuki yönü ile ilgili detaylı bilgi edinmek amacıyla Abhazya İnsani Program Merkezi’nden uzman hukukçu avukat Sayid Gezerdaa ile konuştu.
-Pitsunda’daki toprak devri konusunun Abhazya’da neredeyse siyasi ve hukuki bir krize dönüştüğü görülüyor. Konunun detaylarına bakmadan önce, siyasi ve hukuki arka planına dair bilgi verebilir misiniz? Bu bağlamda, Abhazya’da modern devletin gelişimini nasıl değerlendirirsiniz?
-Pitsunda’daki toprakların bir kısmının devredilmesi konusu bağımsız bir problem değildir. Bu, Abhazya’nın bağımsızlığının bedeli ile ilgili devam eden tartışmalarla bağlantılıdır ve bana göre Rusya-Abhazya ilişkilerini zayıflatacak tarzında beyan edilmesi kabul edilemezdir. İlk olarak vatanımız için en iyi bölgelerimizi dostça ilişkiler adına “hediye” olarak vermek haddinden fazladır, ikincisi Abhazya, Rusya’ya karşı olan ortaklık yükümlülüklerini düzenli olarak yerine getirmektedir ve bu önemli bir katkıdır. Bu olayda bana göre bizim yetkililerimiz Abhaz halkının Rusya’ya karşı olan iyi tutumunu avantaja dönüştürmeye çalışmakta, ayrıca halkın ilişkilerin kötüye gitme korkusunu, gerekli çözüme zorlamak için kullanmaktadır. Devlet Başkanı Bjaniya’nın bu anlaşmanın onaylanmasının reddi durumunda Abhazya-Rusya ilişkilerinin önemli oranda zayıflayacağına dair açık söylemlerini görüyoruz fakat Rus yetkililerden bu kategorik düşünceyi destekleyen halka açıklanmış hiç bir ifade bulunmuyor. Sadece yeni Rus Büyükelçi Şurgalin Pitsunda’daki devlet Daçasının devrini kapsayan anlaşmanın onaylanması konusunda Rus tarafının ilgili olduğunu kabul etmiştir.
Şu anda anlaşmanın onaylanması konusundaki inatçı baskının devletin egemenliğini beyan eden ve toprak bütünlüğünü ve dokunulmazlığını garanti eden anayasamıza aykırı olduğunu görüyoruz. Devlet Başkanının konuşmasında belirttiği Abhazya’nın “egemenliğinin kuzey komşumuzla paylaşılması” ifadesi; ayrıca muhalefet lideri Adgur Ardzınba’nın Rusya Federasyonu (RF) ve Belarus Cumhuriyeti arasında 1999’da imzalanan birlik devleti oluşturma anlaşmasına Abhazya’nın katılmaya çabalaması gerektiğine yönelik sözleri, bizim politik liderlerimizin geçilmemesi gereken kırmızı çizgiyi görüp görmedikleri hususunda kuşku uyandırıyor.
Şu anda Abhazya-Rusya ilişkilerinin gelişmesi için itici gücü Abhazya sağlamıyor, bizim ilişkilerimiz tam anlamıyla geçmişte olduğu gibi asimetrik devam ediyor ve Rusyanın sosyo-ekonomik yardımları Abhazya’nın egemenlik haklarından tavize dönüşüyor (Örneğin emekli aylıkları ve devletteki bazı kategorilerdeki çalışanların maaşları Rusya tarafından ödeniyor) ve bu durum bağımsız devlet yapısının oluşturulmasına katkıda bulunmuyor. Elbette kısmi olarak tanınma durumu Abhazya’nın gerçek egemenliği ile alakalı konuşmayı zorlaştırıyor fakat en azından ikili ilişkiler çerçevesinde anayasamız tarafından tanımlanan konumda kalmamız gerekiyor. Eğer müttefik olduğumuz devlete karşı egemenlik haklarımızı ve görüşlerimizi gösteremiyorsak, nasıl uluslararası tanınma bekleyebiliriz ki? Pitsunda anlaşması bağımsız Abhazya Devleti’nin geleceğini muğlaklaştıran devlet egemenliğini zayıflatan adımlardan biridir.
-Pitsunda’da devri konu olan toprakların halihazırdaki yasal statüsü nedir?
-Pitsunda’daki toprakların devrini savunanlar, bu bölgenin uzun zamandır Abhazya’nın kontrolünde olmadığını kanıtlamaya çalışıyorlar ve daha önceden bulunan anlaşmanın 2022’de güncellenmesi gerektiğinin elzem olduğunu belirtiyorlar. Bu bölgenin özelliği yüksek Sovyet parti elitlerinin dinlenme yeri olmasıydı. 8, 9 ve 10 nolu devlet daçaları, Sovyetler Birliği Komünist Partisi Merkez Komitesi’nin yürütme işlerinin kullanımındaydı. SSCB dağıldıktan sonra hatta Gürcü-Abhaz savaşı sırasında da bölgedeki daçalar RF merkez koruma teşkilatının kontrolü altındaydı (Şu andaki adı RF Federal Koruma Servisi). Bununla birlikte, yasal olarak, Abhazya Cumhuriyeti’nin bir dizi hukuki fiili ile, öncelikli olarak da Abhazya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti yüksek Sovyeti başkanlığının 27 Eylül 1991 tarihli, 1725- XI nolu “Abhazya’nın egemenliğinin ekonomik temelde sağlanması” kararı ile Abhazya topraklarında bulunan tüm SSCB mülkleri millileştirilmiştir.
Anlaşma ile Rusya tarafına verilen araziler Pitsunda-Myussera devlet rezervinin bir parçasıdır. Bu eşsiz doğal koruma alanı Sovyet patronları tarafından tatil için tesadüfen seçilmiş yerler değildi. Şu anda Abhazya’daki tüm doğal koruma alanları Abhazya Cumhuriyeti “Özel koruma altındaki doğal alanlar” yasası çerçevesinde münhasır olarak devlet mülkiyetindedir. Aynı yasa doğal koruma alanının kullanımı ile çelişen her türlü eylemi ve bölgede özel koruma rejimi oluşturulmasını yasaklar. Bunun dışında Abhazya Cumhuriyeti parlamentosunun 16 Aralık 1999 tarihli kararı, bu bölgeyi zapt edilmesine izin verilmeyen yüksek öneme haiz bölgeler listesine almıştır. Pitsunda’da konu edilen bölgenin hemen yakınında kutsal bölge Ldzaa-Nykha bulunmaktadır. Abhazya Cumhuriyetinin “Özel koruma altındaki doğal alanlar” ile ilgili yasalarına göre geleneksel Abhaz kutsal alanları ve bu alanlara bitişik topraklar, özel koruma altındaki doğal alanlar olarak devletin koruması altındadır ve başkasına devredilemezler. Bu anlaşma tüm bu yasal gerekliliklere aykırı durumdadır.
-Pitsunda meselesiyle ilgili olarak hükümet sıklıkla 1995 yılındaki anlaşmaya atıf yapıyor. Bu anlaşmanın kapsamı tam olarak nedir?
-Pitsunda’daki toprakların devrini savunanlar 1995 anlaşmasına atıf yaparak bu karara alternatifin olmadığını ve anlaşmanın onaylanması gerektiğini göstermek istiyorlar. 1995 anlaşmasına göre sadece üç daça RF Merkez Koruma Teşkilatı’nın (Şu andaki halefi RF Federal Koruma Servisi) ücretsiz kullanımı için tahsis edilmiş ve arazi parsellerinin sınırları o dönemde tanımlanmamış, gelişigüzel bir şekilde karara bağlanmıştı. Eski ve yeni anlaşmaları karşılaştırırsak ikisinin arasında önemli farklar bulunmaktadır. 1995 anlaşmasında daça ve meskun alanların mülkiyetinin devri ile ilgili bir karar bulunmamaktadır, ayrıca böyle geniş bir kara ve deniz alanının kiralanması ve Abhazya’nın yetki alanının dışına devri konusunda bir kaide bulunmamaktadır.
En önemlisi de o dönemde Abhazya Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını tanımamış olan bir devletin resmi temsilcisi tarafından imzalanması sebebiyle, 1995 anlaşmasının Abhazya için bağlayıcı olması hususunda ve yasal geçerliliği konusunda şüphe oluşturacak sebepler vardır. Bununla birlikte, Rusya Dışişleri Bakanlığı’ndan alınan bir yazıda (o dönem RF Dışişleri Bakanlığı BDT 4. Daire Başkan Yardımcısı olan, şu anki RF Abhazya Büyükelçisi tarafından imzalanmış) 1995 anlaşmasının RF uluslararası anlaşmalar saymanlığı ve birleşik devlet kayıt sisteminde kayıt altına alınmamış olduğu belirtilmiştir. Rusya için yürürlüğe girecek tüm anlaşmalar devlet kayıt sisteminde bulunmalıdır. Bu kaydın olmaması Rusya’nın da bu anlaşmanın geçerliliğini tanımadığını göstermektedir.
-Diğer taraftan Pitsunda’da devri konu olan toprakların 1993’ten bu yana Rusya’nın kontrolünde olduğu ifade ediliyor. Eğer bu doğruysa, bu konu neden şimdi gündem oldu? Ne değişti?
-Pitsunda Devlet Daçası’nın devri konusunun, Abhazya yönetiminin bilgi ve onayı olmadan ortaya çıkamayacağı hususunda görüşler toplumumuzda dile getiriliyor. Bence bu görüşler temelsiz değildir. Diğer devlet daçalarının devri konusu 2010 yılında ortaya çıkmıştı ama 10 yıldır yaşanan halk protestolarından dolayı bu konu dondurulmuştu. Abhazya’daki gayri menkullere ve doğal kaynaklara olan ilgi son yıllarda dramatik bir şekilde artmıştır. Mevcut hükümetin satışlar konusundaki istekli tavrı şüphesiz ki bu durumu etkileyen önemli bir faktördür. Muhtemelen Rusya’nın etrafındaki jeopolitik durumdaki değişiklikler de Abhazya ve onun doğal kaynaklarına olan ilgiyi arttıran sebeplerden biridir.
-Takip edebildiğimiz kadarıyla, konuya ilişkin iki temel düşünce hattı ortaya çıkmış durumda: bir tarafta bu devrin normal ve meşru bir devletlerarası bir anlaşma olduğunu savunanlar, diğer tarafta ise böyle bir devrin Abhazya yasalarına aykırı olduğunu ifade eden muhalifler. Bir hukukçu olarak, bu anlaşmanın hukuka uygunluğu konusunda siz ne düşünüyorsunuz?
-Bu anlaşmayla ilgili yapılan bir parlamento komisyonu toplantısına katılıp anlaşmanın Abhazya anayasası ve yasalarına uygunluğu ile ilgili görüşlerimi belirtmiştim. Birçok aykırılık buldum. Sonrasında bir uzman görüşü hazırladım ve devlet başkanı ile parlamentoya yolladım. Sadece devlet başkanı bu çalışmama bir cevap verdi ve bundan haberdar olmadığını belirtti.
Yaptığım analizde şu sonuçlara ulaştım: Anlaşma anayasaya aykırı bir şekilde önemli bir toprak ve deniz alanının ne amaçla kullanılacağı belirsiz ve örtülü bir şekilde devrini ihtiva ediyor ve Abhazya topraklarının bir kısmının yabancılara verilmesini sağlayıp, toprak bütünlüğünün ihlal edilmesine yol açıyor. Devredilen bölgedeki gayri menkullere mülkiyet hakkı verildiği için Abhaz tarafı anlaşmayı 15 yıllık sürede uzatmaya zorlanıyor.
Anlaşma tüm tesisleri, deniz alanlarını ve listelenen kişileri Abhazya Cumhuriyeti’nin yargı yetkisi alanının dışında tutuyor ve böylece ülke topraklarında yabancı bir devletin belirsiz bir yargı tatbikine yol açabilecek bir durum yaratıyor. Anlaşmada gayrimenkullerin daha sonradan satışını kısıtlayan bir madde bulunmuyor. Abhazya devlet sınırının hava, deniz ya da kara yolundan geçilmesi hususu ve ayrıca Abhazya içindeki hareketleriyle ilgili Abhazya tarafıyla koordinasyon içinde olunacağına ilişkin bir hüküm de anlaşmada bulunmuyor. Rus yetkililerin askeri ve sivil personellerin Abhazya topraklarına bildirim yapmadan girebilmelerini sağlayacak bu durum, sınırların dokunulmazlığıyla ilgili uluslararası ve anayasal prensiplerin de ihlal edilmesi potansiyelini taşımaktadır. Bu anlaşma Rus tarafına Pitsunda bölgesinde Abhaz tarafının onayı ve katılımı olmadan devlet etkinlikleri gerçekleştirme olanağı sağlıyor ve bu da yine devlet egemenliğine açık bir aykırılık teşkil ediyor.
Anayasaya ek olarak bu anlaşma Diplomatik İlişkiler Hakkında Viyana Sözleşmesi, Uluslararası Sözleşme Hukuku Hakkında Viyana Sözleşmesi, “Abhazya Cumhuriyeti’nin Uluslararası Anlaşmaları” hakkındaki yasa, “Abhazya Cumhuriyeti’nin İç Deniz Suları, Bölgesel Suları ve Komşu Bölgeleriyle İlgili Yasa” ve “Doğal Alanların Özel Koruması ve Arazi Koduyla” ilgili yasa ile de çelişmektedir. Bu anlaşma Abhaz halkının egemenlik ve mülkiyet haklarını korumayı hedefleyen hukuk normlarını açıkça ihlal etmektedir. Bu hukuk normları tesadüfen ortaya çıkmış değildir, varlığını korumayı amaçlayan Abhaz Devleti’nin, kurucularının tutumlarını yansıtan, amaca yönelik ortaya çıkmış politikaların sonucudur.
-Pitsunda’daki mülkiyet tartışmasının Abhazya’nın farklı yerlerinde de söz konusu olduğuna ilişkin iddialar da var. Bu iddialar hakkında neler söyleyebilirsiniz? Bu iddialarda bir gerçeklik payı var mı?
-Evet, devlete ait büyük tesisler “devlet mallarının verimli bir şekilde kullanımının artırılması“ gibi ilginç formülasyonlarla beklenmedik şekilde özel girişimcilere devredildi. Yakın zaman önce bir devlet kuruluşu olan “Çernoreçenskoye alabalık çiftliği” tasfiye edildi ve tüm tesis yerel bir tüzel kişiliğe uzun süreli olarak kiraya verildi fakat bildiğim kadarıyla bu tüzel kişilik yabancı bir iştirake sahiptir. Ayrıca Krasnodar Krayı eski valisi Aleksander Tkachev Pitsunda’da 45 hektarlık bir alanda 20 milyar rubleyi bulan bir projeyle “Moscow Resort” adında bir otel inşa edecek. Başka konularda da teyit edilmemiş bilgiler bulunmaktadır. Bugünlerde bu konular daha sık bir şekilde meydana çıkıyor.
-Pitsunda’da bahsi geçen toprakların devri ile Abhazya’nın toprak egemenliğinin de devredilecek olduğuna ilişkin de ciddi iddialar var. Bu iddiaların gerçeklik payı var mı?
-Sadece kısmi tanımadan dolayı olmasa da Abhazya için toprak konusu en can sıkıcı konulardan biridir. Henüz hala Rusya ile sınırları tahdit edip işaretlemedik ve Aibga köyü dışında da bölge ile ilgili çeşitli anlaşmazlıklar bulunuyor. Anlaşmada şarta bağlanan bölge Abhazya topraklarının %2 sini oluşturuyor ve bu bölge Abhazya’nın en güzel bölgesidir. Her ne kadar anlaşmada toprağın 49 yıllığına, uzun süreli olarak kiralanması belirtilse de, başka şartlar bu toprakların kalıcı olarak Abhazya’nın yargı yetki alanı dışına çıkmasına yol açabileceğini gösteriyor. Orada bulunan ve yeni inşa edilecek (su alanındakiler dahil) binaların Rus devleti mülkiyetine geçmesi sonucu ortaya çıkabilir. Sonuçta Rus tarafının orada inşaat yapma hakkı olacak. Anlaşmanın iptali bile bu durumu değiştiremeyecek, oradaki taşınmazlar Rus tarafının mülkiyetinde kalmış olacak. Burada sadece basit dinlenme tesislerinden bahsetmiyoruz, bununla birlikte Rusya’nın üst düzey devlet yetkililerinin dinlenme yerleri söz konusu. Bu toprakların Abhazya’ya iadesinin oradaki taşınmazlardan ayrı bir şekilde gerçekleşmesini hayal etmek mümkün gözükmüyor. Anlaşmada ayrıca bu taşınmazların ileride başka birine yeniden satışını engelleyecek bir şart bulunmuyor, ki bu da önemli bir endişe doğuruyor.
-Pitsunda meselesine ilişkin Abhazya halkının görüşü nedir? Takip edebildiğimiz kadarıyla Oçamçıra’daki toplantı da dahil olmak üzere halk toplantılarında hükümet yetkilileri ile gerilimler yaşandı. Bu bağlamda, Abhaz toplumunun konuya ilişkin siyasi katılımını nasıl değerlendirirsiniz?
-Pitsunda ile alakalı hararetli tartışmaların yaşandığı dönemde, devlet başkanı sadece Oçamçira’da değil Gulrıpş, Gagra, Gudauta ve Sohum’da da toplantılar düzenledi. Fakat devlet başkanı, birbirinden oldukça farklı sosyal ve politik güçleri birleştirip çok daha geniş bir alana yayılan halkın öfkesini görmezden gelmeyi sürdürüyor. Rus medya kuruluşu Sputnik ile yakın zamanda yaptığı bir röportajda Bjaniya, anlaşmanın egemenlik için bir tehdit oluşturmadığını ve bu anlaşmaya karşı gelenlerin Rusya-Abhazya ilişkilerinin güçlenmesiyle ilgilenmeyen kişiler olduğunu belirtti. Otoritelerin şu anki pozisyonu, protestoları ve katılımcılarını görmezden gelme şeklindedir. Abhaz toplumunun, toprakların yabancılara devredilmesi ve mülk satışına karşı kararlı tavrı kesinlikle yeni bir durum değildir, bu tavır her zaman vardı ve otoriteler tarafından da biliniyordu. Eskiden Sovyet elitlerinin dinlenme yeri olan yerlerin devri ve gayri menkullerin yabancılara satışı ile ilgili girişimler 2010, 2016 ve 2021 yıllarında da yapıldı fakat bunların hepsi Abhaz toplumunun prensipli duruşu sayesinde sonuçsuz kaldı. Otoritelerin halkın görüşünü dinlemekten başka çaresi kalmamıştı. Belki de önceki otoriteler böyle bir reaksiyon alabilmeyi de istiyorlardı.
-Rusya’nın konuya ilişkin yaklaşımı nedir? Pitsunda meselesi Rusya’da gündem oldu mu? Olduysa, ne şekilde?
-Bu konuda Rusya’dan sadece bir temsilcinin görüşlerini duyduk, Büyükelçi Shurgalin anlaşmanın onaylanması için desteğini açıklamıştı. Bu, halka açık olan tek konuşmaydı. Moskova’dan başka bir temsilcinin görüşlerini şu ana dek duymasak da, ilginçtir ki, otoritelerimiz bu toprak devri konusuna Rusya’nın üst düzey bir ilgi gösterdiğini ifade ediyorlar.
-Son olarak, bu konu bağlamında diasporayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
-Diasporanın Pitsunda problemi hakkındaki tartışmalarda aktif olarak yer alması bizim için çok önemlidir. Sizin söylemleriniz, Abhazya içindeki tartışmalarda çok ciddi bir etkiye sahiptir. Böyle bir katkı bizim için özellikle çok önemlidir çünkü siz anavatanını yitirmiş olmayı herkesten daha fazla anlayabilirsiniz ve bunu Abhazya’da yaşayanlara hatırlatabilirsiniz. İnanıyorum ki diasporanın katılımı olmadan halkımızın egemenliği ve mülkiyet hakları konusunda herhangi bir tutum sergilemek mümkün değildir.