DÇB – KAFFED gerginliği

0
448

Çerkes halkı, anavatanı Çerkesya coğrafyasının stratejik konumu yüzünden, ortaçağ boyunca sürekli saldırılara uğradı. 17-19. asırlarda ise, çağın büyük emperyal güçleri arasında, mücadele alanı haline geldi. 

Ancak bulunduğu coğrafyada hâkim, en güçlü kara ordularına sahip Çarlık Rusya’sının istilasından kurtulma şansı yoktu. Çarlık yönetimi, böl, parçala, yok et yöntemini uygulayarak Çerkesya’yı işgal ederken, bu coğrafyada Çerkes halkının kalmasına da tahammülü yoktu. 

Buna rağmen Çerkes halkının %90’dan fazlasını Osmanlı coğrafyasına sürerken, anavatanda kalabilen %10’dan daha az bir nüfusu da, birbirlerinden farklı 4 parçaya ayırdı. Bu durum Çarlık döneminden sonra Sovyetler Birliği döneminde de devam etti. Halen de devam ediyor.  

Hükmetme yöntemleri değişse de hakimiyeti sürdüren Rus devletlerinin, Çerkes halkının birleşmesi ve güçlenmesine tahammülleri olmamıştır. Halen de yoktur.

19. asrın son yıllarında, SSCB’nin dağılması üzerine, sahneye çıkan demokratikleşme hareketleri ve Çerkes diasporasının anavatan ile buluşması, Çerkes halkında büyük heyecan uyandırdı. Dünya Çerkes Birliği’nin (DÇB) kuruluşu, küllerinden yeniden doğma umutlarının yükselmesine neden oldu.

Bu gelişmeler olurken ne diaspora ne de anavatan tarafı, bu süreçten güçlenerek çıkmak için hazırlıklı değildi. İlk yıllarda önümüze çıkan imkân ve fırsatları değerlendirmek, özellikle dönüş konusunda hak ve taleplerimizi gerçekleştirmek mümkün olmadı. 

Güçlü bir diaspora desteği olmadığı için DÇB de fazla etkili olamadı. Buna karşın, anavatan coğrafyasında, yasal zeminde oluşmuş kurumsal yapı olan DÇB’nin varlığını önemli bir kazanım olarak kabul etmek lazım. 

Türkiye Çerkes diasporasını temsilen, DÇB’nin üyesi bulunan Kafkas Dernekleri Federasyonu’nun (KAFFED) bütün mücadelelerine rağmen, Çerkes halkının, Rusya Federasyonu’ndan (RF) talep edilen hak ve çıkarları konusunda, DÇB’nin güçlü bir rolü ve başarısı görülememiştir. 

2000’li yıllardan itibaren, RF’nin artan yasal kısıtlamaları, özellikle 2011 yılı genel kurulunda, Sohroko Hauti’nin DÇB Başkanlığı’na getirilmesinden sonra, KAFFED ile DÇB arasında anlaşmazlıklar ve gerilimler giderek artmış, zaman zaman kopma noktasına gelmiştir. 

İki kurum arasındaki çatışmalar, aslında DÇB’nin başında bulunan kişinin tutum ve davranışlarından kaynaklanmaktadır. Bu duruma da sebep, RF’nin aşırı güvenlikçi politikalarına dayalı yasal düzenlemeleri ve sıkı kontrol mekanizmalarıdır. Dolayısıyla 4. dönemdir DÇB’nin başında bulunan kişi, devletin görevlisi gibi davranmaya devam etmektedir. 

Bu şartlar altında, durumun değiştirilmesi zor. Ancak %90 çoğunluğa sahip diasporada birlik ve bütünlüğün sağlanması halinde durum değiştirilebilir. 

Bu bakımdan, KAFFED yönetimi ve taraftarlarının, kişiye dönük öfke ve kızgınlıkları nedeniyle, çok önemli bir kurumsal yapımız olan DÇB ile kavgayı sürdürmek veya ilişkileri sonlandırmak yerine, sorunların çözümünü zamana bırakarak, şeklen de olsa ilişkileri devam ettirmekte fayda vardır. 

Kontrol edilemeyen öfke ve nefret duyguları, yanlış kararlara ve çıkmaz sokaklara sebep olma riskini taşır (Pire için yorganı yakma misali). Zira Çerkes halkının güçlenmesini ve bekasını istemeyen güçlerin planları ve senaryoları bu tür zaaflar üzerine kuruludur. 

KAFFED tarafından, bu gerçeklerin göz ardı edilerek, DÇB ile ilişkilerin kesilmesi, bu aşamada, anavatan ile diaspora arasında kurumsal ilişkilerin bitmesi anlamına gelir. Gerçekçi olalım, bu durum, Çerkes halkına çok büyük zarar getirir. Anavatandaki idari birimler veya RF ile doğrudan ilişki kurmaktan bahsetmek ise ham hayalden ibarettir.  

Bugün, anavatanın bağlı olduğu RF’nin politikaları ve yönetim tarzı yarın değişebilir. Değişmeyecek olan, anavatanda yaşayan Çerkes halkının, içinde veya yanında yaşamak zorunda olacağı, Rus halkına ait bir devletin var olacağıdır.  

Bu aşamada, DÇB’yi Çerkes halkının hizmetine ve yararına işletebilmek için KAFFED’e düşen görev, DÇB’yi tamamen terk etmeyip, önce Türkiye’deki Çerkes diasporasında, eşzamanlı olarak diğer ülkelerdeki Çerkes diasporaları arasında, birlik ve bütünlüğün gerçekleştirilmesine odaklanmak olmalıdır. 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz