Demokrasi İçin Birlik (DİB) tarafından düzenlenen, aralarında Jineps’in de bulunduğu 76 kurum, siyasi parti, dernek ve konfederasyonun imzacısı olduğu “Savaşa Karşı Hayat Konferansı”nın sonuç deklarasyonu yayımlandı.
18 Aralık’ta Şişli Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nde gerçekleşen konferansa, siyasetçilerden sivil toplum örgütü temsilcilerine, akademisyenlerden sendika yöneticilerine kadar çok sayıda kişi katıldı.
Ekmeğimizden, hayatımızdan çalıyorlar
Dünyayı ve ülkemizi saran savaş ve operasyonlar yıkıcı sonuçlar yaratıyor. Emperyalistler dünyanın egemenleri, bütün canlılara ait olan kaynakları ellerinde tutmak, yeniden paylaşmak amacıyla işgal operasyonlarından tatbikatlara, silahlanmaya, NATO ve karşısındaki ittifakları büyütmeye, yeni savaşların hazırlıklarına, dünyayı yeni bir büyük savaşa taşımaya ara vermeden devam ediyorlar. Küresel güçler arasında yaşanan güç kaymaları sonrasında daha da yükselen gerilimler, emekçiler ve ezilen halklar savaş karşıtı bir inisiyatif alamadığı sürece dünya üzerinde yaşamı yok edecek seviyede yıkıcı sonuçlar üretme potansiyeline sahip.
Erkek egemen bakış açısına sahip sermaye iktidarları bombaya, savaşa, operasyona harcamak için ekmeğimizden, hayatımızdan çalıyorlar. Savaşlar dünyaya ve ülkemize yoksulluk, şiddet, göç ve ölüm getiriyor.
Güdülen yeni Osmanlıcı yayılmacı politikaların sonucunda ülkemizin Suriye, Libya, Akdeniz ve Afganistan’da savaş politikalarının parçası ve uygulayıcısı haline gelmesinin yıkıcı sonuçlarını yaşıyoruz.
Çocuklar, kadınlar, LGBTİ+’lar
Yoksulluğun önlenmesi, halkın ulaşamadığı eğitim, sağlık, barınma gibi kamusal hizmetlerin sağlanması en yakıcı toplumsal ihtiyaçken, kaynaklarımız, bombaya, mermiye, sınır ötesi operasyonlara, işgallere harcanıyor. Çocuklarını okula aç göndermek zorunda kalan insanlara mermi ve roket fiyatlarından dem vuruluyor pişkince.
Savaş, ekolojik yıkım, çocuklara, kadınlara, LGBTİ+’lara yönelik şiddet demek. Ayrımcılık, militarizmin, milliyetçiliğin, ırkçılığın yükselerek toplumu zehirlemesi, milyonlarca insanın yerinden yurdundan olması demek. Engelsiz yaşamı kurmak kamusal-toplumsal görevken engellileri artırmak demek. Kayyım rejiminin yayılması, Alevilerin eşit yurttaşlık, inanç özgürlüğü taleplerine kayyımla yanıt verilmesinin meşrulaşması demek.
Savaş demokratik hak ve özgürlüklerin tümden yok edilmesi, faşizmin kurumsallaşmasına meşruiyet sağlanması, demokratikleşme olanaklarının boğulması, halkın ve muhalefetin sesinin yok edilmesi, grevlerin yasaklanması, işçilerin hak arama yollarının tıkanması demek.
İktidar ayakta kalabilmek için ülkemizi yıkıma sürüklüyor. Halkın değişim ve dönüşüm umudu, savaş politikalarının altında ezilmek isteniyor.
Bizler, savaşa karşı hayat diyenler
Kaynaklarımızı tüketen, barışçıl ve demokratik çözüm yollarını tıkayan bu savaş politikalarına karşı çıkmayı demokrasinin gereği ve insanlık görevi olarak görüyoruz.
Savaştan beslenenlerin dillerine doladığı ‘ulusal çıkar’, ‘milli dava’ gibi söylemlerin ardında tekellerin, sermayenin çıkarları olduğunu biliyoruz.
Savaşa karşı hayat derken, eşit yurttaşlığın, toplumsal cinsiyet eşitliğinin, emekçi haklarının, doğanın haklarının sağlandığı kaynakların adil bölüşüldüğü, halkın yönetimde söz ve karar sahibi olduğu ve denetleyebildiği, barış içinde bir hayattan söz ediyoruz.
Hayatımızı, geleceğimizi, bütün canlılara ait olan dünyayı savunuyoruz
Sınır ötesi operasyonlara acilen son verilmelidir.
Türkiye askeri varlığını başka ülkelerden çekmeli, dışarıda ve içeride barış, birlikte yaşama ve uyum politikaları hayata geçirilmelidir.
Savaş ve güvenlik harcamalarına, otoriterleşmeye ayrılan bütçe, halkın eğitim, sağlık, barınma, beslenme gibi acil ihtiyaçlarına aktarılmadır.
Anadilinde yaşam, eşit yurttaşlık
Kürt sorununun; yerel demokrasi, anadilinde yaşam, eşit yurttaşlık gibi evrensel hakların hayata geçirilmesiyle barışçıl ve demokratik bir çözüme ulaştırılmasını talep ediyoruz.
18 Aralık Uluslararası Göçmenler günü vesilesiyle ilan ediyoruz ki, herkes zulüm karşısında başka ülkelerden sığınma talebinde bulunma ve sığınma olanağından yararlanma, yani iltica hakkına sahiptir. Mültecilerin üçüncü ülkeye geçmelerinde güvenli yollar açılmalı; AB ile Türkiye arasındaki Geri Kabul Anlaşması iptal edilmelidir. AB’nin mültecileri sınırları dışında tutma ve Türkiye’yi kiralık bir ‘mülteci deposu’ olarak görme yaklaşımı değişmelidir.
Bir halkın özgürlüğünün diğerlerine karşı tehdit değil, ortak özgürlüğümüzün inşasının güvencesi olarak görüleceği bir bölge, bir dünya için yola çıkıyoruz.
Ukrayna, Suriye, Irak başta olmak üzere bütün savaş ve çatışmaların bir an önce sona erdirilmesini talep ediyoruz.
Tek süper güç konumunu kaybetme korkusu yaşayan ABD emperyalizmi ve onun küresel savaş örgütü NATO’nun saldırgan ve kuşatmayı hedef alan siyasetinin yarattığı bir sonuç olarak görülse bile Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini hiçbir biçimde kabul etmiyor ve tereddütsüz bir biçimde kınıyoruz.
Ege bir barış denizi olmalıdır
Ermenistan’dan Yunanistan’a, Suriye’ye, Irak’a bütün komşu halklara barış ve dayanışma mesajlarımızı gönderiyoruz. Halkların uluslararası dayanışmasının savaş seçeneği karşısında yaşamın en büyük gücü olduğuna inanıyoruz.
İran halkının özgürlük mücadelesini destekliyoruz, idamların bir an önce durdurulmasını talep ediyoruz.
Ege bir barış denizi olmalıdır.
İsrail’in Filistin halkına karşı sürdürdüğü baskı zulüm ve işgal politikalarına son verilmelidir.
Bütün dünyadaki savaş karşıtı güçlerle birlikte olduğumuzu beyan ediyoruz.
Bütün demokrasi güçlerini, iktidarın faşizmi kurumlaştırma sürecini savaş politikalarını derinleştirerek ilerletmesi, demokrasi güçlerini savaş aracıyla parçalaması ve etkisizleştirmesi politikasını boşa çıkarmak için savaşa karşı uyanık olmaya ve güçlerini birleştirmeye çağırıyoruz.
Yerkürenin yaşanmaz hale getirilmesine izin vermeyeceğiz, savaşa karşı hayat demekten vazgeçmeyeceğiz.