Emsal

1
446

Bazı sözcükler, karşılığı olanın ifadenin dışında da anlamlar içerir. Sözlükte anlamı ‘Benzer, muadil, eşdeğerde olan’ olarak yazılsa da ‘emsal’ sözcüğü bana daha fazla şey ifade eder.  

Tokat’ta annemin jenerasyonu, ‘emsal’ sözcüğünü kendi yaşıtı anlamında ve yerel halkın telaffuz ettiği gibi ‘a’ harfini daha kalın olarak kullanırdı. Birisi için söylenen ‘o benim emsalımdır’ sözü, sadece ‘o benim yaşıtımdır’ demek değildi, ‘birlikte çok anılarımız vardır’ demekti ve sözcüğün kullanıldığı anda beliren yüz ifadesinden, söyleyen kişiyi o yıllara, o döneme götürdüğü anlaşılırdı. Hemen arkasından o kişiyle ve o dönemin başka figürleriyle o yıllarda yaşanan anılardan birkaçı sıralanırdı. O nedenle emsal sözcüğü buram buram nostalji kokardı…  

Bu fotoğrafı kim çekmişti hatırlamıyorum ama emsallarımla geçirdiğim unutmadığım yazlardan birinden herkesin gülümsediği çok güzel bir anı yakalamış.  

Burası Tokat’ın Turhal ilçesi Şenyurt kasabasının Asarcık Mahallesi’nde beydedemin evinin bahçesi. 1979 yazı olarak tahmin ediyorum. Çünkü grubun ortasında oturan beydedemle geçirdiğimiz son yazdı diye hatırlıyorum. Aralık 1979’da SSCB’nin Afganistan’ı işgalini televizyondan izlediğimiz günlerde beydedemin vefat haberi gelmiş, evdeki bütün büyükler aceleyle Turhal’a gitmiş, her zaman kalabalık olan evimizde üç kardeş ilk kez yalnız kalmıştık.  

Bir de, hem akraba/aile dostu hem sınıf arkadaşım olan Yelukh Mediha ile ortaokuldaydık ve o yaz Turhal’a giderken nasıl olduysa evine uğrayıp, Mediha’nın telaşla çantasını hazırlamasını bekleyip yola çıkmıştık.  

Asarcık’taki bu ev aile arasında, meyve bahçelerinin ortasında olduğu için ‘Bahçe’ olarak adlandırılırdı. Yazın başında beydedem, anneaanne ve teyzelerim Arzupınar Köyü’ndeki evden Bahçe’ye gelir, kışa doğru dönerlerdi.  

Canbulat Amca ve ailesi ise kışı Turhal’daki evlerinde, yazı Asarcık’taki çiftlik evinde geçirirlerdi.  

Beydedemlerle Canbulat Amcaların evlerinin arasında tahminimce 200 metre bir mesafe vardı. Evin yukarısındaki Arzupınar-Şenyurt anayolundan ayrılan yoldan gelen araçlar, Canbulat Amca’nın evinin yanından geçerek bize ulaşırdı. Bahçede iki yaşlı büyük ve iki hanım kaldığından, Canbulat Amcaların gözü kulağı hep bizim evde olurdu. Hatta acil bir durum olursa hemen haber vermek için Canbulat Amcaların evindeki telefondan beydedemlerin evine hat çekilmişti. Bizim evden yalnız o eve bağlanılıyordu. Ben telefonun böyle bir bağlantısı olduğunu utanç verici şekilde öğrenmiştim. 

Evlerde sabit telefonların olduğu yıllarda; telefonun haberleşme aracı olmak dışında bir işlevi daha vardı. Çocuklar eğlence olsun diye, telefonda rastgele bir numarayı arar, buna da karşıdakini işletmek denilirdi. Ben de telefonun bağlandığı yaz, odada yalnız kaldığımda, çocuk aklımla karşıma çıkanı işletmek için rastgele bir numara çevirdim. Doğal olarak telefonu Ayten Yenge açtı, sesini tanıyınca “Pardon, yanlış numara” deyip kapattım, rastgele çevirdiğim numaradan nasıl Ayten Yenge çıktı anlayamadım ama inşallah beni tanımamıştır diye içimden geçirdim. Meğer telefon direkt Canbulat Amcalara bağlıymış. Ayten Yenge epey gülmüştür ama bana hiç belli etmedi, beni utandırmadı. O zaman gülememiştim, şimdi aklıma geldikçe gülüyorum.  

Canbulat Amcalarla sadece komşu değildik, beydedemin annesi, annemin babaannesi Vuneroko Guaşe Fij Hanım, Canbulat Amca ve Naile Teyze’nin halaları oluyordu ve Kurtuluş Savaşı’ndaki hizmetleriyle tanınan babaları Binbaşı Vunereko Osman Bey’in kardeşiydi. 

Yaz boyunca Tayyar ve Mehmet dayılarımın köydeki evleri açık olurdu. Aralarında küçük abim Özer’in de olduğu erkek kuzen tayfası, köyle Bahçe arasında hemen her gün ya yürüyerek ya traktörle gidip gelirlerdi. Sabah köyden tereyağı/peynir gelirken, akşamüstü Bahçe’den meyve ve sebzeler gönderilirdi.  

Bahçe’ye geldikleri günlerde benden yaşça büyük kuzenlerimle zaman çok eğlenceli geçerdi. Onlar akşama doğru güle eğlene köye dönerken ben de peşlerine takılmak isterdim. Ama en küçük yeğen olduğumdan Leman Teyzem beni yanından ayırmak istemez, onlarla gitmeme, hele de onların kullandığı traktöre binmeme izin vermezdi (Gündüzleri tarlada bana traktör sürdürdüklerinden haberi olmazdı tabii ki). Ertesi gün gençlerin gelmesini dört gözle beklerdim. 

Fotoğrafın çekildiği yaz ise kuzenlerimin peşine takılmama gerek kalmadı, çünkü yanımda beraber güzel zaman geçirdiğim emsallarım vardı. 

O yaz Bahçe’deki eve Ankara’dan Mediha’yla beraber gelmiştik. Naciye Anneanne’nin kardeşinin torunu Nevzat Batmantaş’tan ve Canbulat Amcalara da Ayten Yenge’nin yeğeni Gözde, İzmir’den gelmişlerdi. Böylece 2 evde, emsal 4 çocuk kalıyorduk. 

Bu iki evin misafirleri hiç eksik olmazdı. Misafirler yedirilir, içirilir, ağırlanır, gitmelerine yakın bir telaş olur, Leman Teyzem sebze bahçesine dalar, çocuklar ağaçlara tırmanır, herkesin elindeki kovalara doldurulan taze sebze-meyveler arabaların bagajına yerleştirilir, gönderilirdi. İşte bu fotoğrafın çekildiği yaz, iki evdeki büyükler, onca işin ve misafirin arasında biz çocuklara güzel zaman geçirtmek için çabaladılar.  

İki evde de misafirin olmadığı günlerde fotoğraftaki bu grup olarak ya Canbulat Amcalarda ya beydedemlerde toplandık. Birbirimize misafirliğe gittik.  

Gözde, Mediha ve Nevzat’la ağaçların birinden inip diğerine tırmandık, ağaçların tepesinde elma, armut, şeftali, erik yiyerek sohbet ettik. Gözde ve Mediha’yla elimize oyalamak için verdikleri yünlerle, makara ve tığla tencere altı örüp durduk. Zerrin Teyzemin Tokat’ın meşhur çökeleğiyle yaptığı, evin önünde sacda pişirdiği gözlemeleri, yine dışarıya kurulan semaver çayının eşliğinde kocaman ağacın hışırdayan yapraklarının altında yedik. Beydedemin koluna girip yürüyüşüne eşlik ettik. Bir gün evin önünde görünce içeriye kaçıştığımız yılanın pencerenin demirlerine sarılarak tırmanmasını dehşetle izledik. Günlük hayatımıza bir anda heyecan katan yılanı pencerenin içinden yakından inceledik. 

Benim için, ‘emsal’larımla ‘Bahçe’de geçirdiğim o yazı ve 10-12 yaşlarındaki dört çocuğu oyalamak, mutlu etmek için çabalayan, güler yüzlerini hiç eksik etmeyen büyüklerin bize verdikleri değeri unutmak mümkün değil. 

Ne güzel insanlardı onlar, ne güzel zamanlardı… 

Fotoğrafın ortasında beydedem Thaşkoy Adil Arslan, solunda eşi Vujage Naciye Anneanne, sağında Ayten Yenge’nin annesi Boleteko (Ayteçko) Şehriye Hanım, en sağda Vunereko Naile Hanım.  

Arkada en sağda Vunereko Canbolat Onarok, yanında oğlu Ömer Onarok, omzunda Sevim Teyze’nin küçük oğlu Bülent, onun önünde Canbulat Amca’nın ablası Naile Hanım’ın kızı Sevim Teyze, onun solunda Adil Bey’in kızı Thaşkoy Zerrin Teyze, solunda Canbulat Amca’nın eşi Tsey Ayten Yenge, solunda Adil Bey’in kızı Thaşkoy Leman Teyze, en solda Naciye Anneanne’nin kardeşinin torunu Vujage Nevzat. 

En öndeki çocuklar; solda Baj Gözde, ortada Yelukh Mediha Boran, sağında ben. En sağdaki çocuğu hatırlayamadım.  

Şehriye Hanım ve Gözde İzmir’den, Sevim Teyze, Mediha ve ben Ankara’dan, Nevzat ise Batmantaş’tan gelmiş, Asarcık’ta toplanmışız.  

Bu fotoğrafta Tokat’a yerleşmiş 5 Çerkes ailenin büyükleri var (Alfabetik sırayla). 

*Baj’lar (Baç ailesi-Abzeh) Erbaa, *Boleteko’lar (Ayteçko) (Gürkan ailesi) Erbaa/Merkez, *Thaşkoy’lar (Arslan ailesi-Kabardey) Turhal/Arzupınar, *Tsey’ler (Say ailesi-Abzeh) Erbaa/Hacıali, *Vunereko’lar (Onarok ailesi-Abzeh) Şenyurt/Asarcık, *Vujage’ler (Demirci ailesi-Kabardey) Tokat Merkez/Batmantaş. 

Asarcık aynı zamanda annemin dayı sülalesi Lış’eler’in de (Bay ailesi-Abzeh) yerleştiği köydür. 

1 Yorum

  1. Ah canım, evet ne güzel insanlardı onlar, ne güzel zamanlardı… O hep güldüğümüz özgür günlerimizi dün gibi hatırlattın bana. Bazı yaramazlıklarımızı yazmadığın için de teşekkür ederim 😊 Beydedeniz başta aramızdan ayrılan büyüklerimizi saygı ve rahmetle anıyorum güzelim. Sevgiler hepinize..

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz