Gekhili Taymaskha (Meyli’nin kızı Taymaskha)

0
266

1842 yılı baharında Ğalğay (İnguş) topraklarında yer alan Yandare Köyü yakınında Rus ordusu, Çeçenlerle savaşa tutuştu. Savaşın sonunda işgalci Ruslar yaklaşık 23 kişiyi esir aldı ancak esirlerin arasında farklı biri vardı. Çeçenlerin çoğu, kanlarının son damlasına kadar savaşarak kahramanca öldü. 

O gün kılıç ve kamalarla savaşanlar arasında bir yiğit vardı ki, bu yiğit çok farklıydı. O, aldığı ani bir darbenin şiddetiyle yere düştü. Çok darbe almış ve artık kılını kıpırdatacak hali kalmamıştı; başında derin bir kılıç kesiği, ayaklarında mızrak darbelerinden kaynaklanan ciddi yaralar vardı. Savaşırken cesaretli ve çevikliği ile öne çıkıyor, diğer askerleri de yönlendiriyordu. Sıradan bir savaşçı olmadığı her halinden belliydi. Düşüp kaldığı yerde tehlikesiz olduğundan emin oluncaya kadar Çar’ın askerleri onun yanına yaklaşamadılar. Emin olduklarında ise onunla birlikte diğer yaralı Çeçenleri de alarak Vladikavkaz’a götürdüler. 

Bu olaylar, askeri bir dergide yayımlandı. “Farklı esir” hakkında yazılan bir makale gazete ve dergilerde yayımlanınca, Rus Çarı 1. Nikolay da tesadüfen okuduğu dergi aracılığıyla olay hakkında bilgi sahibi oldu. Çar, maiyetindekilere “O esiri savaş kıyafetleriyle bana getirin!” emrini verdi.  

1842 yılının yazıydı, “Farklı esir” saraya götürüldü. Saraydaki görevliler esirle beraber Çar’ın huzuruna çıktılar ve aralarından biri esiri Çar’a tanıtmak için şöyle dedi: 

-Çeçenya’nın Gekhi Köyü’nden vahşi Çeçen kızı Taymaskha Molova! 

Ardından bu sözü söyleyene ve etraftaki topluluğa karşı Çar; Taymaskha Molova’yı göstererek; 

-O bir savaşçı, o savaştı!, dedi.  

Taymaskha’nın özgürlük dolu bakışlarına, aydınlık yüzüne, asil duruşuna ve güzelliğine şaşkınlıkla bakan Çar, ona bir soru sordu: 

-Seni özgür bırakırsam, savaşmayı bırakacak mısın?  

Taymaskha Molova, Çar’ın yüzüne gururla bakarak konuştu: 

-Savaşı başlatan sensin, eğer sen savaşı durdurursan ben de savaşmayı bırakırım! 

Çar anladı ki karşısında duran Çeçen kızı güzelliğinin yanı sıra çok da akıllı. Çar’ın eşi, Taymaskha’ya değerli taşlarla süslü bir altın zincir hediye etti. 

Esirle ilgilenme ve onu gözaltında tutma görevi Adjutant General Neidgard’a verildi.  

Taymaskha Molova, Petersburg’dan alınarak Kafkasya yakınlarındaki Stavropol’e götürüldü.  

Kafkas Kolordusu Kurmay Başkanı Tümgeneral A.S. Traskin, Kafkas hattının sol kanat lideri Tümgeneral R.K. Freygat’a, 1842 yılının sonbaharında bir mektup yazdı: 

“Yaklaşık 10 yıldır bize karşı savaşan Çeçen kızı Taymaskha Molova, Petersburg’dan Stavropol’e Kumuk Prensi D. Alhazov ile getirilmiştir. Elinde bulunan mektupta Taymaskha Molova’nın nerede ve nasıl tutulacağına ilişkin bir ibare yer almıyor. Onu sürekli koruma altında tutmakta zorlanıyoruz. Kaçma ihtimali çok yüksek ve bu nedenle onu Groznaya (Grozni) Kalesi’nde tutmanın daha uygun olacağını düşünüyorum.” 

Traskin, Taymaskha’yı Kumuk Prensi Dün Alhazov’la Çeçenya’daki Groznaya Kalesi’ne gönderir. 

1843 yılının mart ayında R.K. Freygat, A.S. Traskin’e şunları yazar: 

“Molova Taymaskha’nın anne, baba ve kardeşleri Groznaya Kalesi’ne yakın olan Gekhi Köyü’nde yaşıyorlar. Kaleden kaçtığı takdirde onu hiç kimse durduramaz. Bu yüzden serbest bırakılmasının daha iyi bir seçenek olduğunu düşünüyorum. Ayrıca bu sayede çarlığın iyi niyetini ve merhametini göstermiş gibi oluruz. Taymaskha, kalede tutuluyor olmasını hapislik olarak değerlendiriyor ve bu yüzden kaçma olasılığı oldukça yüksek.”  

Ancak A.S. Neydgart, tutsağı serbest bırakmanın yanlış olduğu düşüncesiyle onu kalede tutmaya devam etti. Esaret altında zor ve aç günler geçiren Taymaskha, Çar’ın eşi tarafından kendisine hediye edilen altın zinciri satmak istemiyordu. Bunun yerine onu parayla değiştirme talebini içeren bir dilekçe yazarak Çar’a göndermek istiyordu. Neydgart’ın Çeçen kızının isteğini yerine getirmekten başka seçeneği yoktu. Taymaskha’nın ricasını saray hizmetlilerinden öğrenen Çar, altın zincirin mahkûma bırakılmasını ve kendisine 200 gümüş ruble verilmesini emretti. 

Bir süre sonra, 1845’te, Kafkas Hattı Kanadı’nın bilgi talebine karşılık olarak Groznaya Kalesi’nden gönderilen cevapta, “Taymaskha Molova, babası ve erkek kardeşleriyle Gekhi Köyü’nde yaşıyor” yazıyordu. 

Çeçen (Nokhçi, Nakh) geleneğinde; erkekler kadar kadınlar da savaşçıydı. Bir zamanlar kadınlar erkeklerle eşit şekilde savaşlara katılabiliyorlardı. Kadın savaşçıların katılımı, erkek savaşçılar açısından ayrı bir ilham kaynağıydı. Savaşların çoğunda kadınlar da vardı, zira savaş sanatını iyi bilir ve küçüklükten itibaren eğitimini alır, zor zamanlarda babalarının ve kardeşlerinin yanında olurlardı.  

Bir Çeçen halk efsanesinde şöyle denir: 

“Düşman, anavatanımıza yaklaştığında, Çeçen savaşçılar düşmanla karşı karşıya geldiğinde, beyaz bir ata binen en güzel Çeçen kızı ortaya çıkar, düşman tarafına bir ok fırlatırdı ve ardından Çeçen askerleri saldırı başlatırdı.” 

Tek erkek kardeşin ölümüyle ailesinde erkek kalmayan kız kardeş, ailenin reisi sayılırdı. Bekârlık yemini eder, erkek kıyafeti giyer ve saçlarını da kestikten sonra kan davası yemini ederdi. Yemininin gereğini yerine getirdikten sonra ise normal yaşamına dönerdi.  

Bir zamanlar Çeçen kadını, savaşan iki taraf arasına girerek başörtüsünü yere attığında, çatışma o anda son bulurdu. Toplumda kadın ve kadının sözü böylesine saygın, bu kadar değerliydi.  

Strabon (Yunan coğrafyacı, tarihçi) 2 bin yıl önce şöyle yazmıştı: 

“Amazonlar, Kafkas Dağları’nın kuzey eteklerinde bulunan Keravnian adlı bölgedeki Gargarean’lara yakın komşu olarak yaşarlardı.” (Coğrafya X1, V,1) 

Halkın hafızasında her ne kadar isimlerinden ibaret kaldılarsa da biz biliyoruz ki onlar çoktular.  

Günümüzde Çeçen kadınları farklı işlerde, eğitim, bilim, sanat, spor ve çocuk yetiştirmede eşit derecede önemli, tıpkı “savaş alanlarındaki” gibi vatanlarını savunuyorlar. Amazonlar hâla varlar ve onlar; gururlu, onurlu (Yaxh yoluş) ve cesur Kafkas kadınlarıdır! 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz