Kriz tüm dünyada etkisini acımasızca sürdürürken, kendine mega organizasyonlar ve etkinliklerle yeni çıkış yolları buluyor. Devlet-sermaye işbirliği içinde, kayırma, yolsuzluk ve rüşvet ağları ile örülen süreçlerde, mega projeler, olimpiyatlar, spor etkinlikleri ve küresel organizasyonlar…
Barselona Olimpiyatları ile başlayan süreç, 1992’de spor ruhunu neoliberal ekonomilere devretti. Bu yeni çıkış ile aynı zamanda olimpiyat sonrası geri dönüşler yaratacak ve farklı hesaplar kuracak bir değerlendirme de oldu. Türkiye olimpiyatlara aday ülke olurken İstanbul gibi tarihi ve kültürel mirası ile korunması gerekli bir hazine üzerine uçuk projelerle olimpiyat komitesine müracaat etti. İstanbul için 37 tesisten 11’i hazır, 26’sı yeni yapılacak ve bunlardan biri de Haydarpaşa’da 120 bin kişilik stat olacak şekilde planlandı. Dönemin başbakanı R. Tayyip Erdoğan, “Seyircilerin hem Boğaz’ı hem de olimpiyatları izleyeceği bir stadyum olacak” dedi. Tüm dünya kültürel miras koruyucularını hayrete düşürecek açıklamaları ile adaylıktaki iddialarını dile getirdi. Türkiye toplam 10.7 milyar dolarlık bütçe ile aday olurken, İstanbul’un adaylığı kabul görmedi ve tarihi İstanbul kenti kurtuldu. Bu organizasyonların yapıldığı ülkelerde sonradan yarattığı ciddi ekonomik kriz ve çöküşten 2004 Atina Olimpiyatları sırasında Yunanistan ve onun gibi Brezilya nasibini aldı. Atina Olimpiyatları için yapılan 22 tesisin 21’i sonradan hiç kullanılmadı. Barselona’da düzenlenen olimpiyatlar sonrası bu kentin turizm alanında kazanılması programlanmıştı.
Organizasyonlar ideallerinden uzaklaştı, sömürücü sistem ile eşgüdüm içinde en son Katar’da yapılan 2022 Dünya Kupası organizasyonu ile doruğa çıktı. FIFA yetkililerinin de açıkça ifade ettiği “Demokrasisi güçlü ülkelerde biz bu etkinlikleri yapamıyoruz” söylemi, bu etkinliklerin dünya üzerinde nerede, nasıl ve hangi biçimde sahnelendiğini de açıkça ortaya koymaktadır. Bu süreçte Katar’da yeni bir kent yaratıldı. Denize yapılan dolgular ile dört adanın ve kara bağlantılarını sağlayan yollarının yapılmasında tam bir ekokırım gerçekleştirildi. Sağlıksız koşullar içinde yapılan tüm yapı ve organizasyonlarda, bölgedeki fakir ülkelerden gelen ucuz emekçilerden tam 16 bini öldü (Endonezya’dan 2.712 ve Nepal’den 1.640 kişi, diğerleri Pakistan, Sri Lanka gibi fakir ülke emekçilerinden). Resmi olarak açıklanan bu sayının dışında çok daha büyük kayıp olduğu da ifade edilmekte. 2008-2022 yılları arasında yapılan mega etkinliklerde toplam ölü sayısı ise 45 bin 301’dir.
Tüm bu veriler de gösteriyor ki, ucuz emek üzerinden sömürü devam ederken, işçi sağlığı ve güvencesi yok sayılmıştır. Katar’da düzenlenen 2022 Dünya Kupası organizasyonu ve inşası için harcanan toplam para 220 milyar dolardır. Bu bedel, 7 stadyum, 50 otel ve altyapı tesisleri ile organizasyona katılacaklar için restoranlar, mağazalar, alışveriş merkezleri, yeni yapılan kente ait altyapı giderleri olarak harcanmıştır. Bugüne kadar yapılmış bu tür organizasyonların en büyük bütçesidir. Bu organizasyon FIFA gelirlerine 2.84 milyar doları TV yayın bedellerinden olmak üzere, 4.67 milyar dolar katmıştır. Bilet satışlarından 675 milyon dolar gelmiş, şampiyon takıma da 42 milyon dolar ödenmiştir. Bugüne kadar yapılmış bu tür küresel etkinliklerde hiçbir zaman belirlenen bütçe ile sonuca gidilememiş, ortalama %172 artışlarla tamamlanabilmiştir.
Katar’ın bu organizasyonu alabilmek için FIFA yetkililerine 880 milyon dolar rüşvet verdiği de söylenmektedir. Katar iktidarı bu girişimi ile, doğalgaz gelirlerinin yanı sıra ekonomide diğer sektörleri de geliştirmek, turizm alanında yer almak ve dünya sahnesinde ekonomik gücü ile var olup iktidarı güvenceye almak istemiştir. Bu organizasyon aynı zamanda Katar Emiri’nin 2. taç giyme töreni olarak da yorumlanabilir. Ne tesadüftür ki oyunların açılış töreni, Katar’ın Osmanlı’dan bağımsız oluşunun da tarihidir. Tüm bu düzenlemeler de gösteriyor ki hiçbir şey tesadüfi değildir. Bu pazar içinde İngiliz firmaları 1.5 milyon pound’luk bir pasta dilimi alırken, Fransa 6 milyon Euro, Airbus ve 1 milyar Euro Rafale uçak satışı ile pastadan payını almıştır. Katar’a bu Dünya Kupası organizasyonundan 17 milyar dolar kalmıştır.
İşte neoliberal politikaların küresel dönüşümü içinde devlet-sermaye işbirliği ile sürdürülen sömürü sistemi bu alanlarda yerini alırken, hiçbir iktidar ve güç tarafından sorgulanmadı. Yönetimlerin ve kapitalist sistemin her yerde kendi ölçeği içinde yerli işbirlikçileri ile yürüttüğü bu yeni dalga, kentlere ve sosyal yaşama çirkinlik, çarpıklık, ayrıştırma, yerinden etme, ekokırım ve kültürel erozyonu getirdi. Kentlerin planlama ve uygulama süreçleri hiçbir şekilde ele alınmadan devasa organizasyonlar, tüm planlama ilkelerini yok sayacak şekilde uygulandı. Plansız yapılanmaların tamamı da bu vesileyle meşrulaştırıldı. Etkinlikler sonrası birçok tesis atıl kaldı. Kentler üzerinde sonradan plansız bir şekilde yapılarak, çok kısa bir zaman diliminde kullanılan bu alanların kentlere yeniden kazandırılması konusunda ciddi problemler çıktı. Birçok olimpiyat ve turnuva sonucunda ortada kalan bu tesislerin bakımı ve yaşatılması için gerekli bütçeler, kent bütçeleri için sıkıntı oldu.
1998-2008 yılları arasında yapılan etkinlikler sürecinde 4 milyon kişi yaşadıkları alanlardan zorla tahliye edildi. Çin Olimpiyatları için bu sayı 1 milyon 230 bin kişidir. Çin’de Hutong denen dar gelirlilerin yaşadığı gecekonduların bir bölümü yıkıldı. Yerine yeni mahalleler inşa edildi. Olimpiyat oyunlarına gelenlerin görmemeleri için gecekondu alanları 3-4 metrelik panellerle kapatıldı. Doğaya, kentliye verilen zararlar dışında Çin’de 500 bin sokak kedisi toplatıldı, katledildi. Rusya’da, Brezilya’da ve diğer organizasyon yapılan kentlerde sokak hayvanları katledildi. Brezilya’da, 170 bin kişi tahliye edilerek yaşadıkları yerlerden koparıldı. Soçi’de düzenlenen kış olimpiyatları sırasında Abhaz ve Adigelerin anavatanı olan bu yerde tarihi ve kültürel bir erozyon yaratılarak, bu halklar ve binlerce yıllık kültürel varlığı yok sayıldı.
Dünyadaki bu mega organizasyonlar, son dönemde kilitlenen ve tüm dünyaya yayılan kriz için yeni kapılar açarken, devlet-sermaye işbirliği ve küresel sermayenin yeni işbirlikçileri ile ortak alanlar yaratıp yoluna devam etmektedir. Bu alan hemen herkesin kabul göstereceği ve eleştirilmesinin politik açıdan sakıncalı olacağı, halkı oyalayacak, milliyetçilik akımları ile iktidarları koltuğuna bağlayacak, özgürlük ve gerçekçilikten uzak görüşlerin alan bulacağı bir şekilde devam etmekte. Demokrasisi olmayan ülkelerin can simidi gibi sarıldığı, topluma uyuşturucu etkisi yapan bu organizasyonlar ruhunu kaybetmiştir. Son dönem organizasyonlara ve bu etkinliklere seçildiği halde katılmayan ülkelere bakarsanız fotoğrafı açık ve net bir şekilde görürsünüz. Olay spor, barış, paylaşma, kardeşlik etkinliğinden çıkarılmış, yeni sömürü sistemi haline getirilmiştir.
Kaynaklar: Prof. Dr. Fuat Ercan ve Cihan Uzunçarşılı Baysal notları