Türkiye’de Osetlerin hayatta kalması – 2. Bölüm

0
387
Concordia Üniversitesi’nden Kanadalı akademisyen Richard Foltz’un IRAN AND THE CAUCASUS dergisinde yakın zamanda yayımlanan “Türkiye’de Osetlerin Hayatta Kalması” (The Survival of Ossetians in Turkey) başlıklı makalesinin Atsætı Ufuk Güneş tarafından yapılan çevirisinin son bölümünü yayımlıyoruz.

Boyalık 

Richard Foltz

Boyalık Köyü, kaplıcaları ve iyi korunmuş bir Roma dönemi hamamıyla tanınan yaklaşık 22.000 nüfuslu bir bölge merkezi olan Sarıkaya ilçesinin yaklaşık 12 km güneydoğusunda hoş bir Oset yerleşim yeridir. Köy, ekili engebeli tepeler arasında yer almaktadır, güneyde uzaktan görülebilen karla kaplı dağlar vardır. Manzara, bazı köy sakinlerin atalarının geldiği, Kuzey Osetya’daki Zamankul Köyü’nü hatırlatıyor. Köy sakinleri Osetçenin İronca lehçesini konuşuyorlar. 

Boyalık’ta yıl boyunca yaklaşık 15 hane yaşamaktadır. Şehirde yaşayan köy kökenlilerin uzun tatiller için memleketlerine döndüklerinde yaz aylarında bu sayı ikiye katlanıyor. Köyün rakımı deniz seviyesinden 1.200 m’den biraz daha fazla olduğundan, yazın köyde insanlar sıcaktan bunalmıyorlar. Yollar asfaltlanmış ve köyde elektrik mevcuttur. Su köy merkezindeki bir kaynaktan temin edilmektedir; bu pınar “gelin kıran” olarak anılır, çünkü geçmişte genç kadınlar bazen kışın su almak için dışarı çıktıklarında hastalanarak/donarak ölmüşler. Bu talihsiz genç kızların anısını korumak için şiirler yazılmıştır. 

Eskiden okul olarak hizmet veren küçük bir bina var ama şimdi köyde yaşayan okul çağındaki çocuklar 5’ten fazla olmadığı için burası bir halk merkezine dönüştürüldü; köyde kalan öğrenciler ise otobüslerle Sarıkaya’daki okula taşınıyorlar. Köyün camisi 2020 yılında, imam lojmanı olarak verilen bitişik bir evle birlikte, restore edildi. Ancak hükümet, köyde yaşaması için kalıcı bir imamın gönderilmesi taleplerine yanıt vermediği için bu ev boş kalmış. 

Köyün muhtarı Ercan, Boyalık’ta doğup büyümüştür. Başlıca görevleri, yerel tarım için hayati önem taşıyan, özellikle sulama sistemi olmak üzere, yerel altyapıyı denetlemektir. Onun dışında yıl boyunca Boyalık’ta yaşayanlar ya emekliler ya da bölgenin en önemli ürünü olan mercimek yetiştiriciliği başta olmak üzere çiftçilik yaparak geçimlerini sağlıyorlar. Birkaç yıl önce, yerel çiftçiler tohumlarını Kanada’daki bir firmaya sattılar, burada genetiği değiştirildi ve daha sonra onlara geri satıldı. Bitkilerin artık iki kat büyüdüğü söyleniyor ama mercimeklerin tadı eskisi kadar iyi değilmiş. 

Karabacak Köyü

Boyalık çiftçilerinden Yücel, yazın beş ay tarlasında çalışıyor ve yılın geri kalanını Mersin’deki yazlığında geçiriyor. Birkaç on yıl önce Osetya’ya yaptığı bir gezi sırasında şimdiki eşi İrina ile tanıştı; evlendiler ve Türkiye’de yaşamak için onunla birlikte döndü. İrina, Boyalık’taki ilk birkaç yılının çok zor geçtiğini söylüyor. O zamanlar evi Yücel’in “aşırı gelenekçi” anne ve babasıyla paylaşıyorlardı. Sovyetler Birliği’nde büyürken alışkın olmadığı bir şekilde başörtüsü takması gerekiyordu ve yukarıda bahsedilen tabuya uygun olarak kayınpederiyle konuşması da yasaktı. Artık ev kendilerine ait olduğu için Boyalık’taki yaz hayatını daha keyifli bulsa da deniz kenarını tercih ediyor.  

Çiftin iki çocuğu Türkiye’nin diğer bölgelerine taşındı. Yücel’in dört erkek kardeşi de Fransa’da yaşıyor ve inşaat sektöründe çalışıyorlar. Neden tek başına Boyalık’ta kalmayı tercih ettiği sorulduğunda, bunun bir tercih değil, gelenek meselesi olduğunu söylüyor: En küçük erkek kardeş olarak, kalıp anne-babasına bakmak onun göreviydi (babası 100 yaşına kadar yaşadı). Eşiyle birlikte oturduğu aile evinin tadilatı, yurtdışında yaşayan erkek kardeşleri tarafından finanse edildi. 

Aslında, Boyalık’taki meskenlerin çoğu, başka yerlerde kazanılan paranın da yardımıyla, yakın zamanlarda yenilenmiştir ve bu Boyalık’ı genel olarak oldukça çekici bir köy haline getirmektedir. Ancak ayakta kalan evlerin yaklaşık yarısı terk edilmiş durumdadır ve geleneksel kerpiçle yapıldığı için zaman içinde yıkılan evlerin yerinde birçok boş arsa vardır. Köyün yarızamanlı sakinlerinden biri atalarından kalma, içi özenli el oyması ahşap panelli evini, bir tür kişisel müze olarak, geleneksel Oset evi tarzında restore ediyor. Bu evin bir anahtarı da muhtardadır ve ev sahibi yokken bile ziyaretçilere gururla restorasyonu devam eden evi gösteriyor. 

Karabacak Köyü bayram yemeği, 2012

Poyrazlı 

Sarıkaya’nın yaklaşık 27 km güneybatısında, Digoronca olarak bilinen arkaik Batı Oset lehçesinin konuşulduğu çok daha büyük bir Oset köyü bulunmaktadır. Türkçede “soğuk kuzey rüzgârlarının estiği yer” anlamına gelen Poyrazlı’da 60 yıl boyunca dolu olan yaklaşık 200 hane bulunuyor. Durgun Boyalık’ın aksine Poyrazlı, canlı traktör, jeneratör ve hayvan sesleriyle şenlenen oldukça hareketli bir köy. Arabalar ve minivanlar, köyün içinden geçen anayolu düzenli olarak kullanır. Küçük bir bakkal, çalışan bir fırın ve camisinde yerleşik bir imam vardır. Ancak ilkokul yaklaşık 15 yıl önce kapandı ve bugünlerde köyün bir düzine kadar öğrencisi otobüsle yakındaki bir köye götürülüyor. Boyalık’ta olduğu gibi, eski okul şimdi düğünler ve diğer kutlamalar için bir halk merkezi olarak kullanılıyor. Ziyafet masalarının olduğu geniş bir avlu ve çocuklar için yeni ve renkli bir oyun alanı vardır. Köyün küçük bir sağlık ocağı da var ama doktor sadece iki haftada bir geliyor. 

Beslan Anıtı, Poyrazlı

Karabacak 

Yozgat ilinde, Sarıkaya’ya yaklaşık 17 km uzaklıkta, Poyrazlı yolunun birkaç kilometre ilerisinde, üçüncü bir Oset köyü daha bulunmaktadır. Açık ara köylerin en küçüğü olan Karabacak’ta yaz mevsiminde sadece 10 ila 15 hane yaşıyor, yıl boyu köyde kalan ise biriki hane ancak var. Arada madımak toplamaya gelen Oset olmayan komşu köylerden kadınlar görüldüğünden, burası tam olarak boş sayılmaz. Tarlalar da komşu köylerden gelen Oset olmayan erkekler tarafından işleniyor. Etrafta “Oset” olup olmadığını sorduğumuzda ne sorduğumuzu bile anlayamasalar da “Çerkes” dediğimizde anlayıp “Hayır, sadece yazın gelir onlar” diye cevapladılar bizi. 

Sonunda, köydeki su kaynağının yakınında ineklerini güden, köyde sürekli yaşayan tek Oset ailesinden birini bulduk. Taha adında uzun boylu, 20 yaşlarında bir adam ama o da “Oset” teriminden habersizdi. Bir kez daha “Çerkes” olup olmadığını sorduğumuzda anladı. Aslında sadece annesi Oset idi: babasının bir Ahıska, yani Gürcistanlı bir Ahıska Türkü olduğunu anlattı bize. Taha, yaz aylarında köyde şehirlerden dönen birkaç “Çerkes” ailenin yaşadığını doğruladı. Taha’nın annesi gibi onların hepsi de İronca diyalektini konuşan Osetlerdir. 

Oset dağ manzarasını gösteren duvar resmi, Poyrazlı

Osetya ile yeniden bağlanmak 

1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Kafkasya’ya seyahat mümkün olduğunda, birçok Oset atalarının topraklarını yeniden keşfetme fırsatından yararlandı. 1990’lar, Sovyet sonrası ülkelerde özellikle zorlu bir dönemdi ve Türkiye’deki Osetler, Osetya’daki vatandaşlarının karşılaştığı ekonomik ve siyasi zorluklar karşısında genellikle şoke oldular. Başlangıçta Türkiye’den bir dizi Oset, Osetya’da iş kurmayı ve hatta orada yaşamayı hayal etse de, o zamanların yozlaşmış, yoksullaşmış Sovyet sonrası ortamında yaşamanın gerçekleriyle yüz yüze kaldıklarında, neredeyse hiçbiri bu hayalini gerçekleştirmedi. 

Bununla birlikte, son 30 yılda Türkiye’deki pek çok Oset, Osetya’ya seyahat ederek, genellikle uzun süredir bağlarını yitirdikleri akrabalarıyla yeniden bağlantı kuruyor ve bazı durumlarda oradan evlenip eşlerini Türkiye’ye getirenler de oluyor. Yukarıda belirtildiği gibi, birkaç yıldır Alan Vakfı, Kuzey Osetya-Alanya Milletler Bakanlığı ile işbirliği içinde, atalarının anavatanlarını öğrenmeleri için Türkiyeli Oset gençlerinden oluşan grupları, tüm masrafları karşılanmış, bir haftalık tanıma gezilerine gönderiyor. 

Türkiye’deki Osetler ile Kafkas anavatanındakiler arasındaki toplumsal dayanışmanın özellikle çarpıcı bir örneği, 2017’de Alan Vakfı’nın 1 Eylül 2004’teki utanç verici Beslan tradejisinin (çoğunluğu İnguş ve Çeçen teröristlerden oluşan bir grup Kuzey Osetya’da bir okulu ele geçirdiğinde) kurbanlarını anmak için kalan üç Anadolu Oset köyünde “anı ormanları” oluşturmasıyla ortaya çıktı. Alan Vakfı üyeleri, Boyalık, Karabacak ve Poyrazlı köylerine bitişik arazilere, her köyde en az 1.000 olmak üzere 3.000’den fazla ağaç dikti. Ayrıca, Poyrazlı’da, saldırıda hayatını kaybeden 186 çocuğun her biri için birer akasya ağacı dikilerek, ayrı bir Anıt-Koru oluşturuldu. Bu anıtlara resmen “Beslan Melekleri Anıt Korusu” (Беслæны сывæллæттæн цырт къох) adı verilir. Poyrazlı’daki Anıt-Koru, Ankara’da ikamet eden Alan Vakfı Temsilcisi Ufuk Güneş tarafından üst üste binen iki Oset wælibæx’ını andıracak şekilde tasarlandı, çünkü Oset geleneğinde ölüler anılırken üçüncü wælibæx yer almıyor. 

Osetya’da Portal olarak bilinen bir grup sanatçı-aktivist bu jestten fazlaca etkilenmiş ve aralarından sekizi bisikletle Osetya’dan Yozgat bölgesine 1.700 km yol kat etmiştir. Poyrazlı’daki anıt için, Beslan rehinelerinin ortasında, üç gün boyunca sudan mahrum bırakıldıklarını hatırlatan bir çeşme bulunan, büyük bir küp şeklinde bükülmüş metal çubuklardan oluşan bir heykel yaptılar. 

Kasabanın merkezinde, anayolun yanındaki boş bir duvara Portal sanatçıları, yoldan geçenlerin eğlenmesi için bir Oset dağ manzarası çizdiler. Sokağın karşısına Digoron’da büyük kırmızı harflerle ilham verici İslami bir hadis yazdılar: “Rattagı k’ux rayşag u” (“Veren el, alan elden üstündür”). (“Радтаджы къух райсаг у” sözlük anlamı “Veren el alan eldir” olan bu Oset deyiminden kastettiği “Vermek bereket getirir, vermekten korkmayana daha çoğu gelir’dir (kaynak Katya Hadaev). Köylülerimizin bunu bahsi geçen şekilde “Veren el alan elden hayırlıdır” hadisinin Osetçesi sanmaları tam da yazıda bahsi geçen asimilasyona bir örnek olmuş. ÇN.) 

Modern bir ev ve Poyrazlı Camisi

Sonuç 

Hem sürekli hem de yarızamanlı sakinlerin azalan sayılarına rağmen, Boyalık ve Poyrazlı’nın Oset köylüleri, topluluk kimliklerini güçlü tutmaya kararlılar. Yabancılara mülk satmamak için yazılı olmayan bir anlaşma var; birisi satmak isterse, geri kalan köylüler söz konusu mülkü satın almak için kaynaklarını bir araya getiriyorlar. Ancak genç kuşağın tatil için bile köylere dönmeye olan ilgisinin azalıyor olması, kalıcı yaşamayı bir kenara bırakın, bu korumacılığın ne kadar süreceğine dair şüphe uyandırıyor. 

Her şey göz önüne alındığında, Türkiye’deki Osetler, çoğunlukla, sadece dilleri açısından Oset kalmıştır ve bu da kaybolma yolundadır. Müslüman bir çevrede yaşayan Müslümanlar olarak, Oset kültürünün ayırt edici özelliklerinin çoğunu “İslam dışı” bularak terk etmişlerdir. Nart hikâyeleri olsun, Kosta Khetagurov’un şiirleri olsun, Oset edebiyatından haberdar olanlar çok az, bunları Osetçe orijinalinden okuyabilenler ise çok nadir. Gerçekten de, daha 1960’larda Thordarson (1971: 146), “Nartlar hakkında… soru sorulduğunda, hemen kimsenin onları duymuş gibi görünmediğini” gözlemlemişti. Ve, genç nesil artık dili öğrenmediği için, bundan haberi olanların da yakında tükenmeye mahkûm göründüğünü yazmıştı.  

Orta yaşlı Osetler şimdi çocuklarına Osetçe öğretmedikleri için pişman olduklarını söylüyorlar, ancak görünüşe göre bu konuda bir şey yapmak için çok geç. Çevrimiçi veya yüz yüze dil kursları sunarak, genç nesiller arasında sınırlı sayıda meraklıdan fazlasına ulaşmak pek mümkün görünmüyor. Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti genelinde kapsamlı bir Türk kimliğini teşvik etme politikası oldukça başarılı oldu ve en başından beri Kuzey Kafkasya’nın genel “Çerkes” şemsiyesi altında silikleşen ulusal Oset özfarkındalığı, muhtemelen çok da uzak olmayan bir gelecekte, tamamen ortadan kalkacak gibi görünüyor… 

  

Teşekkürler:  

Bu makalenin saha çalışmasının yürütülmesinde rehberlik ve yardımları için Mehmet Alıcı, Hayri Ata, Ali İhsan Aydoğan (Zoloyti Alekhsan), Mehmet Aydoğan (Zoloyti Mækhæmæt), Dzakoyti Ahmet, Irina Dzhikkaeva (Dzikkaity Irina), Fatima Foltz (Qyrghyty Fatimæ), Ufuk Güneş (Atsæty Ufuk), Svetlana, Kirgueva (Dzioty Atsirukhs), Sadrettin Kuşoğlu ve Yücel Öz’e (Ælbegaty Yücel) minnettarım, teşekkürler. Daha önceki bir taslak, 23 Haziran 2022’de Ermenistan’ın Erivan kentinde düzenlenen 2. Uluslararası Anadolu-Kafkasya-İran Konferansı’nda Tamirlan Salbiev (Salbity Tamirlan) tarafından benim adıma sunuldu; Tamirlan Salbiev ve Jost Gippert’e yorumları için minnettarım. (Bitti)


Kaynakça:

Ata, Hayri (tr.) (2014), Nartlar Oset Halk Destanları, Ankara.
Ata, Hayri (2019), 100 Soruda Oset Alan Tarihi, İstanbul.
Bogajtı U., (2012), Ah Dağlarımız, Ah Vatanımız!, Battal Kuşhan (tr.), İstanbul.
Bzarov, R. S. (2002), Osetya Tarih Atlası, İstanbul.
Chochiev, G. (2015), “Evolution of a North Caucasian Community in Late Ottoman and Republican Turkey: The Case of Anatolian Ossetians”, A. Gorman/S. Kasbarian (eds.), Diasporas of the Modern Middle East: Contextualising Community, Edinburgh: 103-137. (“Geç Osmanlı ve Cumhuriyet Türkiye’sinde Kuzey Kafkas Topluluğunun Evrimi: Anadolulu Osetler Örneği”.
Foltz, R. (2021a), The Ossetes: Modern-Day Scythians of the Caucasus, London.
Foltz, R. (2021b), “Uastyrdži ii. In Ossetian Popular Culture”, E. Daniel (ed.), Encyclopædia Irani-ca online, Leiden.
Foltz, R. (2020), “The Rekom Shrine in North Ossetia-Alania and its Annual Ceremony”, Iran and the Caucasus 24.1: 38-52.
Foltz, R. (2019), “Scythian Neo-Paganism in the Caucasus: The Ossetian Uatsdin as a ‘Nature Religion’”, Journal for the Study of Religion, Nature, and Culture13.3: 314-332.
Güneş, Ufuk, şahsi yazışmalar, 13 Haziran 2022.
Kuznetsov, Vl. / Lebedinski, Y. (2000), Alanlar; Step Atlıları, Kafkas Beyleri, Demir Alp Serezli (tr.), İstanbul.
Sokaeva, D. V. (2015), Fol’klor Anatolijskix Osetin, Vladikavkaz.
Thordarson, F. (1971), “Some Notes on Anatolian Ossetic”, Acta Orientalia 33: 145-167. (“Anado-lu Osetçesi Üzerine Bazı Notlar”).
Tsoriti (Şahingöz), E. (2021), “The Differences and Similarities of Ossetian and Caucasian Ossetic”, Izvestiya SOIGSI 27: 111-121.(“Oset ve Kafkas Osetlerinin Farklılıkları ve Benzerlikleri”).

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz